86 entry daha
  • metallica'nın alamet-i farikası bence master of puppets'tır, ilelebet öyle kalacaktır ama ...and justice for all, yeri bambaşka olan ayrı bir canan albümdür.

    bu albümün farkı ve önemi, birçok açıdan dikkat çekicidir. öncelikle bu albüm, metallica'nın '80lere ve aynı zamanda thrash metal'e veda ettiği albümdür, muhteşem bir kapanıştır. yine bu albüm, grubun ride the lightning ve master of puppets ile müziğine getirdiği progresif açılımın zirve yaptığı, grubun kendisini eşşek gibi zorladığı nadide bir eser olarak grubun diskografisinde ışıldamaktadır.

    and justice for all yayınlanmadan önce, grup yükselen bir başarı grafiği çizmekteydi, fakat talihsiz bir şekilde, yüce insan cliff burton'un kaybedilmesi, geri kalan üçlünün kafasını bir allah kuruşu kıvamına getirmiş, aralarına dağları sıralamıştır. rahmetlinin yerine alınan jason newsted bu durumdan çok çekmiş, itilmiş, küçük emrah gibi hor görülmüştür. sonuç itibariyle çok önemli bir üyenin kaybı, grup elemanlarının psikolojisinin içine etmiştir. and justice for all'daki o karanlık ve yorucu atmosferin sebebi budur. tabii, master of puppets ve öncesi de öyle mutlu mesut albümler değillerdi, gayet agresif ve siyah renkliydiler, ama and justice for all, siyahın üzerine gri çizgilerin çekildiği bir albümdü. çaresizlik vardı içinde... adalete yenilmiş adam portresi*, insanoğluna yenilmiş tabiat ana portresi *, savaş sonrası duyularını kaybetmiş bir adamın portresi* ya da çıldırmaya yaklaşmış birisinin portresi*... hepsi bir şekilde grubun içinde bulunduğu psikolojiye yönlenmiş metaforların, sosyal konulara gider yapmasıyla oluşmuş sözleri taşıyordu. dolayısıyla, albüm, o zamana kadar yapılan en uzun ve karanlık metallica albümü olmuştu.

    grubun geçtiğimiz senelerde bu albüm üzerine yaptığı bir röportajı okumuştum. şu an bulamıyorum linkini, bulsam paylaşıcaktım. and justice for all üzerine çok önemli açıklamalar vardı. bu albüm için gerçekten bayağı kasılmış. lars ulrich, albüm kayıtlarından önce ders almış, james hetfield ve kirk hammett ise sürekli joe satriani, steve vai gibi virtüözlerin albümlerini dinlemişler. master of puppets ile grubun müziği zaten belli bir progresifliğe ulaşmışken, bu albümde daha ileri bir seviye amaçlanmış. albümü dinlediğimiz bu amacın gerçekleştiğini görebiliriz, şarkı süreleri çoğunlukla uzun ve thrash metal'e göre komplike aranjmanlar yer alıyor. the big four içinde metallica dışında hiçbir grup, müzikal açıdan bu noktaya ulaşmamıştır. bu dediğim olumsuz birşey değildir, zira anthrax, slayer ve megadeth üçlüsünün müzikleri de thrash metal içerisinde apayrı kolları temsil etmektedirler. metallica, müziğini progresifleştirme yoluna gitmiştir. misal, the frayed ends of sanity'e bakarsak, grubun yaptığı en kompleks şarkı olduğu direk bellidir, çok sık ritm değişir. bu şarkıyı adam gibi canlı çalmamış olmaları, bu açıdan yorucu olmasına da (belki) bağlanabilir. and justice for all'un dokuz dakikalık yoğun trafiği, sık tekrarlara dayanan progresif bir anlayış teşkil eder. to live is to die, öncülleri enstrumentaller gibi ayrı olaraktan progresif karakter sahibi bir eserdir. şarkıları teker teker özetlemeye gerekte yok açıkçası, bu albümde dyers eve dışında öyle deli gibi koparan yardıran bir eser olması, hep bir "kontrol" olması ve bu "kontrol" çerçevesinde şarkıların hızlanıp, yavaşlaması, albümdeki progresif anlayışı direk özetlemektedir. bu açıdan, albüm metallica diskografisinde yine ayrı bir konum sahibi olmaktadır. and justice for all'dan sonra, metallica "progresif progresif nereye kadar lem?" diyecek, birden ac/dc gibi direkt şarkılar yazan grupları hatırlayacak ve tarzını değiştirecek, uzun süre thrash metal sularına uğramayacaktır. o ayrı yazı konusu...

    and justice for all'un prodüksiyonu her zaman eleştirilmiştir. bence bu albümdeki prodüksiyon, bas gitarı biraz daha açın, ideal thrash metal prodüksiyonudur. azgın ve damardan jilet misali bir tonlama vardır. lars ulrich'in baterilerinin adam gibi tonlanabildiği ilk metallica albümüdür, bas pedal, kick, tom farketmez, her parçayı adam gibi duyabilirsiniz. bas gitar konusunda, malum artık efsane olmuş bir "jason newsted'ı ezme" amaçlı bas partisyonlarının sesinin kısıldığı iddiası vardır. yine yukarda bahsettiğim röportaja göre, direk böyle bir kasıt olmamış. albüm kayıt süreci çok dağınıkmış, malum kafalar milyon, grup üyeleri kendi kayıtlarını ayrı ayrı yapmışlar ve her gelen kendi parçalarının sesleriyle oynamış. jason newsted'in konu hakkında "tek başıma kayıt yapıyordum, ortada kimse yoktu, nasıl bir prosedürleri olduğunu anlayamamıştım." gibi bir söylemi vardır. (ah şu röportajı bir bulabilsem...) wikipedia'da biraz daha bilimsel bir açıklama vardı ama kaldırmışlar fakat bu başlıkta bir yerlerde yazması lazım, james hetfield'in gitar tonu için kullandığı konfigürasyonun, jason newsted'ın baslarını, newsted, hetfield'in ritmlerini takip eden parçalar yazdığı için, perdelediği ve miksajda basın fazlaca gömüldüğü yazılmıştır. tabii ne olursa olsun, newsted madur olmuştur, bu albümde yıllardır bas gitarsız dinlenmiştir ve dinlenilmektedir. ama, dediğim gibi, prodüksiyonu, bas sorunu dışında on numaradır.

    albümün şarkıları hakkında pek birşey demeyeceğim, yeterince yazılıp çizilmiş zaten. her şarkısı ayrı güzel, ders gibi, on numara albümdür. hastasıyım ilelebet.
282 entry daha
hesabın var mı? giriş yap