80 entry daha
  • anlayamayanları anlamakta zorlandığım naif, latif eğilim.

    hemen anatomik düzlemde bir girizgah yapalım.
    ayaklar nerede? bedenin en alt, en aşağı noktasındalar di mi? yere temas etmeleri sebebiyle kirli, düşük, aşağı olarak algılanmaktalar çoğu zaman. dile, literatüre, atasözleri ve deyimlere de böyle yansımışlar oldum olası; ayağa düşmek, ayak altında dolaşmak, ayak çekmek vs.
    peki bir ayak fetişisti, ekseriyetle dudaklarını, dilini ve ellerini kullanarak ayakları seviyor, şımartıyor, bu eğilimini aksiyona geçirmiyor mu? dudaklar ve dil, vücudun en yüksek konumda olan ve en şerefli addedilen yüz bölgesinde yer alıyorlar. eller ise hijyenik olması gereken, yemek yemekten tutun da bir eser meydana getirmeye kadar hemen her eylemde başroldeler.
    şimdi sorarım size; bir kişi en şerefli, en yüksek, en mahir uzuvlarını kullanarak, karşısındakinin en düşük, en aşağı uzvuna karşı yoğun bir sevgi ve ilgi gösterisinde bulunuyorsa bundan ne anlam çıkar? çok basit... ciddi düzeyde hayranlık, bağlılık ve aidiyet hisleri besliyordur.
    hemen tarihi perspektiften bir örnekle durumu pekiştirelim. eskiden bir padişahın, sultanın, kraliçenin vs. huzuruna kabul edilen kişi, saygısını ve bağlılığını göstermek için eğilip ayağını ya da eteğini öpermiş.

    yani özünde ayak fetişizmi; karşı tarafa bir üstünlük atfeden, bu atıfta bulunmaktan, onun üstünlüğünü itiraf ve ifşa etmekten keyif alan, hayranlığını birincil erojen bölgelere musallat olmaksızın, şehvetten epeyce arındırılmış naif bir şekilde ortaya koyabilen kişilerin doğru düzgün yaşayabildiği ve tadına varabildiği özel bir eğilim. (bkz: #25366162)

    peki neden erkeklerde daha yaygın? öncelikli sebebi kadınların ayaklarının daha estetik ve ayak dekoltesinin kadınlarda çok daha yoğun olması. kadınların ayakları daha küçük, daha biçimli ve zarif, pedikürlü, ojeli, halhalı var, toeringi var, süslü püslü envai çeşit çorabı var, stilettosu var, topuklu terliği var, var oğlu var.

    erkeklerin ayakları ise daha büyük, kaba, bakımsız. ama güçlü olduklarından hareketle uyarıcı olabilecekleri ağırlıklı husus o güçle alakalı oluyor. o ayağın ezme gücü, hükmetme gücü, acıtabilme gücü ön plana çıkıyor. hatta neredeyse tamamen kadınlarda gözlenen postal fetişizmi de güçlü erkeğin (silahı olan bir asker mesela) ayaklarının dibinde olma ve ona dilediğini yapabilecek olması ile alakalı, güce endeksli figürler içeriyor.

    hülasa, ayak fetişizmi karşı tarafın üstünlüğünü, gücünü (illa fiziksel güç değil, çekim gücü de olabilir) taltif etmekle iştigal etmektedir. ezici çoğunlukla erkekler arasında yaygın olduğundan, işbu entrymin bundan sonraki kısımlarına ayak fetişisti erkek ve muhatabı kadın kabulü üzerinden devam edeceğim.

    bir ayak fetişisti ile bu eğilim bağlamında muhatap olanın zevk alabileceği bir kaç farklı düzey var. en doğal ve herkese hitap edeni fizyolojik düzey. bir arama motorunu açın ve "ayak haritası" yazın. çıkan sonuçları inceleyince göreceksiniz ki, her insanın ayak tabanlarında, yapılacak doğru temaslarla vücudun tüm bölgelerine uyarı gönderebilen refleks noktaları mevcut. zaten refleksoloji denilen özel masaj disiplini de bu temel üzerine kurulmuş. ayaklara yapılacak bu temasların türüne göre; gevşemek, sakinleşmek, zindeleşmek, tahrik olmak, bir takım ağrılardan kurtulmak mümkün (kasık masajını falan boşverin, asıl ayak masajı regl ağrısını azaltıyor).

    ikinci ve üçüncü zevk alma düzeyleri ise birbiriyle içiçe geçmiş olan, erkeğin edilgen ve şımartan durumda olmasından zihinsel olarak haz duymak ve erkeklerin nadiren sergiledikleri o şeffaf/yalın hallerinin tadını çıkarmaktır.

    biz erkeklere küçük yaşlardan itibaren hep galip gelmek zorunda olan, savaşçı, avcı, toplayıcı roller dikte edilir. istemesek de her zaman başat, dominant, maço olmalıyızdır. zayıflık, gözyaşı falan bize göre değildir. çocukken oynarken düşüp bir yerini incitirsin, teselli edilmek için ağlayarak annenin yanına gidersin, ilk duyacağın cümlelerden biri mutlaka erkekler ağlamaz olur.
    tarih boyunca erkeklerin en büyük zaafı kadınlar olmuştur, öyle olmaya da devam edecektir. ama bir erkek karşı cinsle ilk iletişim ve ilişki kurmaya başladığı anda "kızlara kendini fazla kaptırma" ile başlayan, ileriki yaşlarda "erkek adam kadın sözü dinlemez" ile devam eden ve "kadının sırtından sopayı karnından sıpayı eksik etmeyeceksin"lere varan bir düşmanlaştırma söyleminin esiri olur. karşı cinsin şuursuz fertleri de sağolsunlar "ben bilmem beyim bilir" gibi, "erkeğimin geyşası olurum" gibi mottolarla bu duruma tuz biber ekerler.
    askere gidersin; asker yemez, içmez, uyumaz, üşümez, ölmez (oha artık!) diye seni bir gazlarlar ki, hissiz kalpsiz bir terminatör olmanı isterler.
    tüm bu tornalardan geçtikten sonra, seninle aynı tornalardan geçmiş binlerce erkeğin şahit olacağı bir durumda, kalkıp da bir kadına karşı zaafını, hayranlığını, bağlılığını, biraz edilgen motifler içeren bir şekilde ulu orta ifade etmeye çalış bakalım. anında kılıbıklıkla, light erkeklikle suçlanırsın.
    halbuki dünya kültüründe kadına karşı zaafını, hayranlığını, onun varlığına olan muhtaçlığını seranat yaparak dile getirmek de vardır. işte ayak fetişizmi bazı erkeklerin seranatıdır, ağlaması yasaklanmış adamın sevgi gözyaşıdır.

    bir kadın, bir erkeğin ona olan zaafını, tutkusunu, bağlılığını, hayranlığını, sadakatini, aidiyetini, tüm o üzerine yapışmış maço tavırlarından sıyrılıp, estetik bir edilgenlik içinde sunmasından mental bir zevk de mutlaka alabilmelidir bence.

    şimdi sen, erkekler ağlamaz düsturu ile yetiştirildiği için, zaaflarını, zayıflıklarını, duygularını bastırmazsa kabul görmeyeceği korkusu ile büyümüş, namus ve töre cinayetlerinin normal, kadına şiddetin olağan, tecavüz/taciz vakalarının yaygın, kadının her fırsatta okkanın altına itilmesinin doğal karşılandığı erkek egemen toplum yapısı daha doğrusu erkek diktatoryası içinde yaşayan bir adamın, karşında diz çöküp, estetik/naif/edilgen bir biçimde sana prenses muamelesi yapmasından zihnen bir zevk alamıyorsan...

    erkeğin o özel anda, kendisine dikte edilen tüm maço, savaşçı, üstünlük takıntılı, saldırgan rollerinden sıyrılıp, olmak zorunda olduğu değil de olmak istediği kişi oluşundaki şeffaflığın, yalınlığın, transparanlığın, içi dışı birliğin tadına varamıyorsan...

    ayağın hemen her noktasına yapılan temaslarla, vücuttaki sinir ve enerji akışlarını düzenleyen, refleksoloji gibi tamamlayıcı tedavi olarak kabul edilen bir disipline ilham veren, fizyolojik bağlamda en özel, en butik rahatlama, keyif ve hazlardan birini anlayamıyorsan...

    işte o zaman ben de seni anlayamıyorum...*
1568 entry daha
hesabın var mı? giriş yap