9 entry daha
  • beklemenin ne olduğunu yalnızca bekleyen anlar. gelecek; soğuk bir ölü gibi önünde dursa da üstünde duran bıçak hep aynıdır. yalnızlar, şişmesin diye konur cesedin üstüne...

    suskunluklar paylaşılır her köşe başında ve her eski sevgiliden sonra kahkahalar birikir ağzın bir kenarında. bin türlü lanetin döküldüğü, anne dudakları kadar kuru artık kalp, anlamlardan uzakta, sakin.
    günler geçtikçe bir endişe alıyor insanı, koca bir yalnızlık kalıyor tabakta arta kalan, asıl yemek olan yalnızlık; her gün yenen yumurta gibi sadece pişme şekli farklı olarak konuyor sofraya.

    ''gene mi bu yemek?''

    inanmadığımız masallara kim inandırabilir bizi şimdi? yalnızlık bu kadar yakışmışken üstümüze nasıl çıplak kalabiliriz o yatakta?
    inanmıyorum, üzgünüm.
    fazla mı geçti zaman? daha neşeliydi bu şarkılar, hangi ara mateme döndü bu ruhsuzluk?
    biri çalmış olmalı belki de yolda düşmüştür, biliyorsunuz ama söylemeliyim hükümsüzdür.

    bir yanda sahte gülümsemeler, birbirini sevdiğini zanneden salak ve acınası çiftler diğer yanda, yanıbaşınızda her türlü güzel şeye inancını günden güne yitiren yalnızlar... çok büyük bir tarikatız biz, sırrımız bu aslında:

    kişi, kalbini kurban etmeden de giremiyor aramıza.
18 entry daha
hesabın var mı? giriş yap