1 entry daha
  • doksanlı yılların başları

    hayatımın futbol topu peşinde geçtiği günler

    taştan kurduğumuz kalelerde sabahtan akşama kadar top oynadığımız günlerden bir gün sahaya indiğimde arkadaşların, taştan yaptığımız kaleler yerine diktikleri kale direklerini görünce heyecanım artmış, futbol oynama arzum biraz daha artmıştı. telefon direklerine benzer ahşap, iki kale direği dikmişti arkadaşlar. üst direk yoktu.

    direk dibine plase yaparım diyerek önemsemedim üst direğin eksikliğini.

    sonraki hafta ise sahaya indiğimde, üst direğinde eklendiğini gördüm. yan direklerin aksine ahşap değil, paslanmış çelik bir boruydu üst direğimiz.

    golcülüğün yanısıra, kalecilik yapmaktan da çok keyif alırdım ve sıkça kaleye de geçerdim maçlarda. bu yeni kurulan kaleyi de korumak isteyerek kaleye geçtim ve rakip forvetleri beklemeye başladım.

    top bizim çocuklarda hücum etmeye çalışırken ben de kalenin birkaç adım ilerisinde oyunu takip ediyordum. derken bizim çocuklar topu kaptırdı ve rakip bizim kaleye doğru gelmeye başladı.

    aytaç diye , çok yetenekli olmayan ama güçlü kuvvetli bir çocuk vardı ve o aytaç orta sahayı geçer geçmez jaja’nın metallist kharkiv-beşiktaş maçında attığı gole benzer bir şut çıkardı.

    topu görmedim bile, sadece çaaat sesini duydum. top oyun alanına dönünce geriye dönüp bakma ihtiyacı hissetmedim . 1-2 saniye sonra ise sağ topuğumda müthiş bir acı ile irkildim. üst direk biraz sallandıktan sonra düşmüş ve hafifçe topuğuma çarpmıştı.

    bir adım geride olsam kafama düşecek olan o direk muhtemelen kafamı karpuz gibi yarıp üçe ayıracak ve 16 yıllık hayatımı noktalayacaktı. her hatırladığımda içimi ürperten, unutmaya çalıştığım bu anın üzerinden 20 yıl geçti. şimdi küçük bir kız çocuğunun babası olarak erken ölümden korksam da 20 yıldır ekstradan yaşadığımın da farkındayım.

    bi daha derme çatma bir kaleyi korudum mu , töbe yaklaşmadım bile…
1109 entry daha
hesabın var mı? giriş yap