7 entry daha
  • 11-13 mayıs 1968 tarihleri arasında kaydedilmiş, aynı yılın temmuz ayında piyasaya sürülmüş olan deep purple'ın şahane debut albümü. blues rock- hard rock soslu pek lezzetli bir psychedelic ve progressive eksenli bir çalışma olmuştur: capcanlı ve barok esintili bir klavye ve hakim elektrogitar tınıları, neredeyse tamamı canlı rifflerle doldurulmuş şarkılar, insana cream şarkılarını hatırlatacak bir blues üslubu -jack bruce'la rod evans arasındaki ''ses'' benzerliği de sanırım bu duruma yol açmış-. o kadar renkli bir albümdür ki bu, bir yerde 1970'ler soundunu duyarken öte tarafta 60'lara selam çakıldığını görebilir, beri yandan blues köklere sürekli vurgu yapıldığını hissedebilir, ek olarak deep purple üzerindeki klasik batı müziği etkisini jon lord aracılığıyla yoğun şekilde duyumsayabilirsiniz. (bkz: barok müzik) hangi yüzünde yer alacağınız, hangi damara dalacağınız ise size kalmış. (bu şahane ''geçiş''ler arasında kaybolmamak, dehşete kapılmamak da yine size bağlı. o derece kesin konuşuyorum.) öte yandan bu albümün arkasından gelecek yine 1968 tarihli bir başka dehşetengiz deep purple güzelliği olan the book of taliesynle beraber çok güzel bir müzikal bağ ve kardeşlik oluşturmaktadırlar aynı zamanda: epey benzer deep purple tarzının epey farklı akisleri gibi.

    her neyse, denildiği gibi ian gillian henüz gruba dahil değil albüm yapıldığında elbette ki, çünkü ian gillian deep purple'ın efsanesi deep purple in rock albümü ile gruba dahil olmuştur. (genelde bu tarz vokal değişimleri yaramaz ama, ian gillian ve ek olarak ritchie blackmore gibi bir aktivatörden söz ediyoruz; o kadar olsun, değil mi? ha tabii ki hard rock tarzına tamamen hakim olmaya başlamaları, blues orijininden görünürde uzaklaşmaları ile beraber bu gibi bir değişim de gayet olumlu yansımış, ian gillian vokaliyle bu işe* elbette ki rod evans'tan daha yatkın sonuçta.)

    her neyse; şarkılar dediğimiz üzere epeyce çeşitliydi, şöyle bir parça listesini kontrol edelim:

    1. and the address
    2. hush
    3. one more rainy day
    4. prelude: happiness/i'm so glad

    5. mandrake root
    6. help!
    7. love help me
    8. hey joe

    ''eksik olan ne?'' diye düşünür insan şu listeye: her şeyden biraz var gibi yahu! pyschedelic-progressive kokan bir açılış, sonra hard rocka selam gönderen bir ''hush'', enstrümanlarıyla progressive, vokaliyle blues rock doyumu yaşayacağınız bir one more rainy day ve şahane bir prelude: happiness ve i'm so glad. happiness ile klasik batı müziğinin muazzam bir deep purple yorumunu göreceksiniz, zaten bu kısım nikolay rimski-korsakov adına kredilenmiş; i'm so glad ile önce power trio cream'i yâd edecek, ardından blues rock deryasına dalacaksınız. evet; a yüzünü süpürdünüz bile. mandrake root ile durmaksızın b yüzüyle tanışacaksınız: psychedelic bir açılışla yoğun klavye ''saldırısı''na maruz kalacaksınız, ama durmak yok. piper at the gates of dawn'a nazire yaparcasına efektlere dalacak, gitar solosunda kaybolacaksınız. davulun ''beni unutma!''sıyla şarkıyı sonlandırırken, ilk coverımız olan help!'i duyacaksınız; elbette ki deep purple yorumuyla. bu noktada john lennon'ın şarkıyı esasen ''yavaş'' yorumlama isteğini ve uktesini deep purple'ın işittiğini hissediyor gibiyim: şarkı ustalıkla işlenmiş, modifiye edilmiş. ustalara bu saygı duruşundan sonra dağılmış şekilde devam edeceksiniz: love help me var sırada, bu parça bana hep grateful dead'i hatırlatmıştır bir parça. psychedelic içeriğiyle beraber, bir parça da progressive dans da içermekte. ve kapanış, deep purple'ın bu albümdeki en ''kusursuz'' çalışmasını içermekte, hey joe. size tüm ihtişamıyla veda etmekte bu albüm; bunun için son mermisini hazırlıyor; önce uzun bir klavye solosu ve şahane gitar geçişleriyle dolu bir şarkı açılışından sonra yorgun bir vokal hey joe'yu söylüyor, bu sırada blackmore'u dehşetle takip edebilirsiniz, peki ya klavye? albümün özeti gibi, klavye ve gitar hakimiyet için çarpışıyor gibi. fakat atmosfer o kadar ''yoğun'' ki, karar vermek imkânsız. tam şarkı bitiyor, fakat o da ne? albüm bitmiş değil. --kendi açımdan kimliği belirsiz- bir diyalog var burada: -''that's the one.'' -''right.'' bir esneme, parke üzerinde ilerleyen kundura tıkırtısı ve kapanan kapı. albüm sona eriyor.

    bu şahane albüm, bir noktada deep purple'ın 60'lardaki yaşama cevabıydı, fakat ''sound'' olarak ne yazık ki korunamamıştır. her ne kadar deep purple hard rock'ta yaptıklarıyla efsane olmuşsa da, bu psychedelic kaliteye de yazık olmuştur; özellikle jon lord gibi bir adamın varlığı grup için kocaman bir artı iken 70'lerin ortalarına doğru yavaş yavaş klavye durulmuş, daha ''progressive'' bir ''yardımcı enstrüman'' olmuştur. bize de ilk dönem ''blues aromalı'' nefis deep purple ürünleri kalmıştır. bu albüm de bu kalıntıların ''en rafine'' sevilesi hâlidir.

    buna rağmen deep purple'ı her hâliyle sevmez miyiz? aman duymamış olayım!*
hesabın var mı? giriş yap