38 entry daha
  • latince kökenli- modo: tam şimdi
    postmodo: tam simdinin sonrası: 'after just now' (lyotard)

    içeriğine uygun olarak tanımı yapılamayan bir düşünce akımıdır. bu sebepten anlasılabilmesi icin once modernizm ustune okumak gerekir cunku modernizm, postmodernizmin cıkısına sebep olmuştur.

    cok kısaca modernizm oncesinde,-premodernizm- kilisenin tam kontrolü var, her sey net.
    modernizm ise buna tepki olarak doguyor. felsefi anlamda (yani aslında modernite) rasyonellik ve bilimi savunuyor. din baskısından kurtulmak ve varlık olarak insana duyulan inanç temel öğeleridir.
    modernizm sanatta bir cok kalıbı kırdı. görsel sanatlarda, müzik, edebiyat ve dramada eski victorian sanat anlayısını reddeden bir tavır vardır. turler arası gecis başladı. düz yazı, şiir ayrımı netliğini kaybetti. 68'le low art/high art ayrımı kaldırılmak istendi.

    postmodernizm bunu ileri götürür, tum sınırlar kalksın ister. eklektik bir harekettir, bir cok disiplin postmodern olabilir. estetik mimariye ve felsefeye dayanan bir cıkıs noktası vardır.
    postmodern metinler -ve düşünüşün kendisi de- belirsizdir cunku her sey ayrısmıstır, merkez yok, yazar kavramı yok cunku tek bir anlatıcının baskın oldugu bir alan yok. metinde atlama, geriye donme var, içeri girilemezse tumden kaybolunabilinecek bir tür. parcalanmıs soylemler, parcalanmıs karakterler vardır. lineer bir akıs yoktur, anlatım araclarıyla oynanır.

    modernizm ise parcalanmayı trajik bulur. gecmisle baglarını koparıp, kendi bir butun olmak ister. yeniliğin temsilcisidir ve sanatı, hayata anlam bulma aracı olarak kullanır. yani sanat, kurumların yapamadıgını yapacak, anlam yaratacaktır.

    postmodernizm ise köprüdür, bir seyleri birbirine baglar. farklı yaratıcılıgı sever. tutarlılık aramaz ve sanatın bir misyonu olmaması gerektiğini savunur. sanat, hayata anlam katamaz cunku hayat zaten saçmadır. ancak saçmalığa anlam katılabilir. her sey anlıktır. postmodernizm kaos, karman çormanlık gibi kelimeleri sever.

    kısaca 'anything goes'
    kuralları sen koyarsın, kimse seni yargılayıp belli sınırlar koyamaz cunku:

    postmodernizm objektif gercekligi reddeder. derler ki: gerceklik, gorenin zihnindedir.
    insanın özerkligini de * kabul etmez.
    her kültürün kendine ait ahlaki önermeleri ve görme biçimleri vardır ve 'biz kimiz ki başka bir kültürü yanlış yapmakla/olmakla yargılayabilelim? biz de kendi kültürümüzün ve dilimizin kurallarına göre varsayımlara ve sonuçlara ulaşmıyor muyuz?" derler postmodernistler. buna baglı olarak tum kavramları * toplumsal urun olarak gorurler.
    şuna da inanırlar ki, hepimiz dilimizle yani bizim dışımızda belirlenmiş olan bir seyle sınırlıyızdır -'dilimin sınırları düşüncemin sınırlarıdır'- gibi. anlam dilin bir fonksiyonudur. eger ifade edecek kelime olmaz ise, kavram da orada olmaz demektedirler.

    mimaride ise soyle ayırdedilebilir ki; modernist mimari geniş ve kullanışlıdır. postmodern mimari ilk anda cok zıt gorülen seyleri birlikte kullanır. mesela tahta ve metali. new york'taki att binası (bkz: at and t) buna örnektir.

    postmodernizm, grand narrativeleri, yapısalcılıkı reddeder. post structuralismi savunur onlar. kısaca, her ilişki mantıkla açıklanamaz, düşünülemeyecek ilişkiler vardır derler. hedefleri daha ulasılabilirdir, kücük basarılardır.
    mesela bugune bakarsak abd'nin grand narrative'i 1911'e wilson prensiplerine dayanır. o zamandan bu zamana cok sey degisti ama bu degismedi. onların evrensel demokrasi ve adalet getirme anlayısı. simdi afganistan, ırak'a demokrasi servisi yapıyorlar. postmodern anlayıs buna su cevabı verir: "who are we to judge another culture as wrong?" (ama tabii bu cevap icin sadece insan gibi düsünebilmek yeterlidir.)
    abd postmodernizme en yakın duran ulkedir hatta avrupayı modernist olmakla suçlar.
    gunluk yasam da, politika da postmodern olabilir cunku bu bir dusunus şekli.

    baslıca dusunurleri:
    (bkz: jean francois lyotard)
    (bkz: michel foucault)
    (bkz: jean baudrillard)
    (bkz: jaques derrida)

    lytoard, meta(master)-narrative demeyi tercih ediyormus. bunları elestiriyor. nedenlerin, mantıklı olmayan seylerin -duygu, sezi, heyecan- gücünü yadsımıyor. humanizmi ve bilginin ana nesnesi olarak insanı reddediyor. farklılığı ve heterojenliği savunuyor.

    foucault, insanların insan doğası ve toplum hakkında kalıcı ve sürekli olarak kabul ettikleri temel fikirlerin tarih içinde nasıl değiştiğini göstermeye uğraşmıştır.
    marx ve freud'un fikirleriyle mücadele ederken foucault, insanın günlük deneyimlerinin, kendisine bir kimlik yaratmasını ve bilgisini sitematik bir hale sokmasını mümkün kıldıgını soylemistir.
    kendisi postmodernist bir düşünür kabul edilir cunku geleneksel tarihe bakıs anlayısının düzenini bozmustur.

    baudrillard," there is no real world" demiş. recreation of reality'i savunuyor. bu simulation. simulasyonla yaratılmış bir gerçeklik. (bkz: simulacra)
    ona göre görüntü, image dünyasında yasıyoruz, ama bunlar simulasyon. diyor ki; bir cok insan sunu anlayamıyor: " bir çağa girdik... ve bu devirde gerçek -doğruluk- tamamen konsensusun getirdiği değerlerin ürünü. bu dönemde (-özür dileyerek-) 'science' itself is just the name we attach to certain modes of explanation."

    derrida ise, cogunlukla metinlerin parcalanısı ve metinler arası anlam iliskisiyle ilgilenmis.

    bir de fredric jameson var. kapitalizmin olusum evrelerini incelemiş. üç evre var diyor.
    1-piyasa kapitalizmi
    2-tekel kapitalizmi
    3-tüketici kapitalizmi (multinational and consumer capitalism) iste bu (icinde bulundugumuz ama neresinde oldugumuzu kestiremedigimiz durum) postmodern bakışı yaratan evre.

    postmodern toplumda bireyin egitimli olması degil, egitimi nasıl kullandıgı onemlidir. faydacı bir bakış yani, önemli olan: nasıl kullanacaksın, neye yarayacak? entelektuel birikim degil, o an o isi yapabiliyor mu o önemli. kaosa anlam katmak onemli. bu bakımdan mesela borsacılık postmodernizme cok uygun bir meslek.
    aynı mantıgı farklı yerlere uygulamak bunu anlamayı kolaylastıracaktır. postmodernizm* pek bir seyi elestirmez, varolanı nasıl kullanacagını dusunur. pragmatik bilgi, uzmanlık ister, bugünle ilgilenir.

    postmodernizmi çağa sınırlamamak lazım, duruşla ilgili. zaten başı sonu vardır demek kendisine ters olur.

    büyük hikayelere inanıyor muyum? 'tüket ve varol' diğer her şeyi yedi mi? biliyormuş gibi davranmak işe yarar mı? marx'ı bilmesem de olur mu, hic anlamasam da önemi yok mu? ben bir sey kaybetmis olmaz mıyım peki? diye sormak gerek.

    artık modernizmi aştık, postmodernizme gectik. her sey gecerli olabilir-miş.
619 entry daha
hesabın var mı? giriş yap