5 entry daha
  • ahmet sever'in seçimden önce yayınlamak istediği fakat abdullah gül'ün "seçimlerden önce yayınlarsan senle tüm hukukumuz biter" diyerek rest çektiği, allah bilir ne bombalar barındıran kitap.
    ön siparişi verdik, 15 haziran'ı bekliyoruz. okuyunca bir kaç bir şey yazarım buralara..

    edit : kitabı yenice bitirdim. öncelikle kitap bana abdullah gül üzerinden yakın tarihte şöyle baş döndürücü bir tur attırdı. abdullah gül'ün jet hızıyla geçen başbakanlık süreci, dışişleri bakanlığı, köşk'e çıkma sürecindeki önemli virajların çoğu irdelenmiş. son olarak geçtiğimiz yıllarda gezi olaylarından itibaren başlayan süreçte internet yasası, yolsuzlukla mücadele, paralel yapı vs olaylarına karşı gül'ün kamuoyunda oluşan "akp noteri" algısını değiştirmek için de "gül aslında gidişattan rahatsızdı" mesajı veriliyor. ve ahmet sever bu kitabın "yazdırılmadığını", aksine abdullah gül'ün yazılmamasından yana olduğunu belirterek kitabı noktalıyor.
    şimdi, yorumlarıma gelirsek.. ak parti içinde başından beri en kıymet verdiğim isimlerden biridir abdullah gül. türkiye'yi ortadoğunun batıya açılan bir kapısı olarak gören ve bu kapıyı kapatıp ortadoğu toplumları ile beraber batıyı dışlamak yerine, kapıyı açıp ortadoğuyu türkiye ile beraber batıya entegre etmenin derdinde olan bir adam. farklı kesimlerle iletişim kurmakta sorun yaşamıyor, bu yönden ayrıştırıcı değil bütünleştirici bir isim. bir çok yerde rasyonel tutumu ve liberalliğini ortaya koyan tavırları var. fakat adının önüne ne kadar hoş sıfat eklersek ekleyelim, bu adam siyasetçi. temiz siyasetçi yoktur, temiz başlayanı vardır elbet ama o da siyaset yaparken elbet kirlenir. bu sebepten, ben kitabı okurken açıkçası biraz rahatsız oldum, abes duracak ölçüde haddinden fazla masumlaştırılmış.
    kitaba göre : 2002-2007 yılları arasında yapılan her köklü reformun baş mimarı abdullah gül, bu reformları yer yer korkakça yer yer de dogmatik sebeplerden ötürü o koşullarda lüzumsuz bulan rte, 2010'dan itibaren ülkenin tepetaklak gitme sürecinde tüm kötü şeyleri yapan rte, onu durdurmaya çalışan fakat söz geçiremeyen abdullah gül.
    "abdullah gül iyiydi de, arkadaş kurbanı oldu" gibi bir mesaj verilmeye çalışılmış. kitap temel olarak rte-gül uyuşmazlığı üzerinden, gül'ü aklamak üzere yazılmış olsa da sadece rte üzerinden değil, diğer tüm konularda da olayları çok subjektif olarak ele alıyor.

    mesela çok bariz bir örnek vereyim (syf : 160-161)
    abdullah gül'ün yurtdışı ziyaretlerinden, o ziyaretlerde iş adamlarını yanında götürmesinden, ekonomiye yaptığı katkıdan vs söz ediyor ve ahmet sever, yaşadığı bir anıdan söz ediyor :
    "tav havalimanları holding yönetim kurulu başkanı hamdi akın, tunus havaalanı'nın ihalesini almıştı. ancak, bir tıkanıklık yaşanıyordu ve bunun giderilmesi sadece bakanlar kurulu kararıyla mümkündü. ama bu bir türlü gerçekleştirilemiyordu. cumhurbaşkanı gül'ün 8 mart 2012 tarihinde tunus'a resmi bir ziyareti vardı. gül ziyaretten iki gün önce dışişleri bakanlığı'na talimat verdi.
    'eğer bakanlar kurulu benim ziyaretimden önce bu sorunu çözmezse tunus ziyaretimi iptal edeceğim' dedi.
    mesaj, suretle tunus'a iletildi. bakanlar kurulu olağanüstü toplanarak sorunu çözdü."
    şimdi durum bu açıdan bakınca fevkalade bir jest, ne hoş bir davranış değil mi? bir iş adamının derdini, gezi iptal etmeye vardırıncaya kadar sahipleniyor bir cumhurbaşkanı. peki.. tav tunus havaalanının ışıklandırmalarını yapan şirket, gül'ün aile şirketi ise durum ne oluyor? kaynak eğer ailesinin işi için "cumhurbaşkanı" olarak gezi iptalini koz olarak kullandıysa ne acı.. yok bu iyiliğine karşılık hamdi akın ışıklandırma işini gül'ün ailesine verdiyse gene tatsız durum. işin altında başka mevzular da vardır belki ama sıradan bir vatandaş olarak benim bu hikayeden çıkarttığım sonuç çirkin.

    işte ne kadar parlatılırsa parlatılsın, hakkında 100 güzel şey okusanız yukarıdaki gibi farkına vardığınız bir detay tüm samimiyeti sorgulattırabiliyor. ne olursa olsun, ülkeye verdiği emekler görmezden gelinemez. siyasetçiyi sevme peşindeyseniz, bir takım çirkinliklere göz yumacaksınız çünkü hiçbir siyasetçi püripak değildir. biraz daha gerçeklere gözünü açmış, mantıklı düşünen bir insan ise siyasetçi ile arasına daima eleştirebileceği kadar mesafe koyar. iyi icraat yaptığında alkışlar, destek çıkar bu vatandaşın görevidir, hakeza işler kötü gittiğinde yanlışını söyler, desteğini çeker bu da aynı şekilde görevdir. kamudaki 24 yılında, iyi işler yaptığında desteğimizi esirgemediğimize göre yük bizim omzumuzdan kalkmıştır, görevi başında yaptığı her eylemin vebali ise onun üzerindedir. kitapta anlatıldığı kadar iyi bir insan olması ise ancak temennimizdir.
62 entry daha
hesabın var mı? giriş yap