7 entry daha
  • ne zaman kendimi kötü duyumsasam, geçmişimde en saf ve temiz kalmış bir yaşama geri dönmek isterim. cuma günleri istiklal marşını topluca söylemeyerek, eve erkenden ulaşmak için üzerinden atlanarak sıvışılan okul duvarı gelir aklıma. o okul duvarlarından hiç kalmadı artık.

    aynı cuma akşamları, ailece televizyon karşısında yenen yemeklerin tadını ararım, şimdilerde yediğim kuru konservelerde. anneme hiç yardım etmedim o zamanlar sofrayı toplarken... babam ise cigarasini yakar yemek sonrası. bir duman üfler o keyif anında, sunucunun okudugu habere takılmış kafası. bir de pazar öğleden sonraları banyo vaktini hiç unutmak istemem. kazanı odunla tutuştururdu annem ve babam. yavas yavaş tutuşan odunlarda çıkan kokuyu bir daha hiç duymadım... ne dehşetli, ne güzel zamanlardı onlar... hepsi babamın keyif anında üflediği o sigaranın dumanı arasında kaldı. hayal meyal kendimi kötü hissettiğimde aklıma geliyor.

    ne zaman kendimi kötü hissetsem bir kuşun kanadına takarım düşlerimi. bekar evlerinde, bitmez tükenmez tartışmalarla sabahın ilk ışıklarına kadar tükettiğimiz dünyanın en güzel geceleri gelir aklıma; sazlı deyişli sohbetler. kaçak kullandığımız elektrik sayesinde ısınmak için kullandığımiz elektrik sobasında donmuş ayaklarını ısıtmak için yarışırdi yiğitler. bazıları hapisanelerde şimdi. bazıları ise güneşe gömüldü. en mahrem aşklarını anlatamadılar bile can dostlarına.

    ne zaman kendimi kötü hissetsem, nedense hiç ağlayamam. tam şurama birşey tıkanıverir, öyle beni bıktırana kadar da çıkmaz. bir kuşun kanadına taktığım düşlerin basını sonunu unuturum, kendimi kötü hissettiğimde.

    bir gün barışacağım kendimle geçmişe ve geleceğe söve söve. bunu biliyorum. o gün benim sonum olacak belki. butun bu kepazelikle uyum icinde yasamaya boyun eğdiğimde baris anlaşması yürürlüğe girecek. insan olma yolunda başlayan bu savas, yenilgiyle sona erecek belki; belki kaybedecegim...

    ne zaman kendimi kötü hissetsem, “oradan”, ne kadar uzak olduğum gelir aklıma.

    anadolu elleri. güz sana da boyle mi geldi ?

    pınarlarından kaç derviş suyun içti, secdeye varıp şükretti ? toprağına taşına kaç yiğit kurban oldu senin ? kaç şafak saydı gelinler ufka bakarak, çocuklarıyla beraber ocaklarının babasını bekledi ? hepsi uzak. hepsi ıslak bir yaz öncesi mevsiminde bir kuşun kanadına taktığım düşlerimde yüz yıldır sallanıyor şimdi. hiçbiri bana ait olamayan şeyler artık.

    bir de babamın yemek sonrası trt haber spikeri karşısında keyif anında üflediği cigarasının dumanı yok mu. işte o duman dagilmiyor; hiç dağılmiyor...
35 entry daha
hesabın var mı? giriş yap