8 entry daha
  • filmdeki ahlaksız avukat arthur bannister,

    "para insana sağlık, mutluluk vs. getirmez öyle mi? hıh… param olmasaydı bir taşra hastanesinde öylece yatıyor olurdum. (…) para hepimizin ortak noktasıdır."

    diyerek kara irlandalı lakaplı michael o'hara’yı (orson welles) etkisi altına almaya, ayartmaya çalışır. birçok noir öyküsü için tanıdık bir konu olan parayla insanları satın alma, para üzerinden iktidar sağlama meselesi bahis konusu öyküde de tartışılmaktadır.

    fazla para kazanmak isteyen kara irlandalı, ölümcül cazibe elsa bannister’ın (rita hayworth) kışkırtıcılığının tetiklemesiyle riskli, ölümcül serüvenine koyulur. para için cinayeti kabullenen o'hara, sevdiği kadına, "5000 dolarımız varken de çamaşırcılık yapman gerekir mi?" diye soracaktır. iyi koşullarda, lüks içinde yaşama arzusu kapitalist sistemde reklam yoluyla tüketici alışkanlıkları oluşturularak, konforlu yaşam biçimi özendirilerek dayatılan bir olgudur. her ne kadar öykü yapısında asıl nokta bu değilse de yan öykülerden biri olarak femme fatale’in kışkırtıcı, baştan çıkartıcı doğasına ışık tutmaktadır. sadece bu değil. femme fatale, eril anksiyetenin başat nedenidir ve iktidar kaygısı, sahip olma tutkusu kadınsı itkilerin ve yönlendirmelerin ışığı altında irdelenir.

    o'hara, sirk uzamındaki labirentte onlarca ayna arasında olasılık halindeki ben'leriyle karşılaşır. sahte ben'ler aynalara çarparak geri döner ve kaybolur. uzam tümüyle wellesci'dir. sahne aynı zamanda femme fatale'in yanılsamalı doğasına, kadınsılığın imkânsızlığına, dolayısıyla anne bedeninde kopuşa gönderme yapar.

    arzu, imkânsızın nesnesidir. arzu, ona ulaşıldığında buharlaşan şeyi ima eder. filmin ismi tematikle bağdaşır: shanghai'dan gelen femme fatale, geldiği yere ait değildir ve dolayısıyla geldiği yer gibi hiç kimseye ait olmayacaktır; öldüğünde bile.
3 entry daha
hesabın var mı? giriş yap