9 entry daha
  • "biraz değiştim, her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…"

    saçlarımı kazıtmadım elbet... ama düşünmedim değil hani... yok, "çirkin olur da beğenilmezsem kaygısı değil bu, biliyorsun... anlamsız olduğunu idrak etmişim sayenizde… olsun.

    senin canın sağ olsun...

    “zamanın eli değdi bize
    çoktan değişti her şey
    aynı değiliz ikimiz de…”

    koltuğa, serçe parmağımı çarpmak yerine köprücük kemiği çarpıyorum mesela... tam bana göre şeyler aslında... moraran köprücük kemiği ile ilgili açıklamalar yapıyorum, normal gelmiyor kimseye...

    köprücük kemiğinin acısı serçe parmak acısından daha fazla biliyor musun? tahayyül edemediğimiz şeylere karşı savunmasız oluşumuzdan mıdır nedir, daha bir şiddetli oluyor. daha başka acıtıyor canımızı...

    bak o at'lar bilmez bunu... onların köprücük kemiği yok ya hani… zaten 30 yıllık ömürlerinde köprücük kemiği sızısıyla mı uğraşsın yoksa ayakta uyutulmanın saçmalığına mı katlansın? sadık şeyler… sadakat aptallığın eş anlamlısı mı sözlüklerde? ben hep yanlış yerde kullandım değil mi?

    “zaaflarına bir gece
    hatalarına bir nilüfer
    sevgisizliğine bir kalp verdim”

    sadakat dedim de… sen de çok sadıkmışsın be umut… sadakatin başkalarınaymış ama "olsun..." o da olur.
    bitmiyor değil mi? bitmez o ebladım, bitmeez... gözyaşlarımızı bitti mi sandın?

    ne diyordum?

    "saçmalama, insan köprücük kemiğini çarpar mı? doğruyu söyle, ne iş?" diye ısrar ediyorlar.

    insanların inanmak istedikleri cevaplar veriyorum artık. “doğru” olan hiçbir şeye inanmadıkları gibi ne söylersem söyleyeyim inanmayacaklar nasılsa…

    artık sadece sosyal medya hesapları ardına saklanmak yetmiyor. kendimden de gizleniyorum. hep aynı hatalara düşmek gibi bir hobim var ya benim, bilirsin.

    bilmezsin!
    nereden bileceksin? ne de olsa ben senin hiçbir şeyinim.

    "bir hayli kırıldım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
    gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
    aslında ne sana, ne olanlara…
    kendime kırgınım…
    maziye hiç değil, an’a kırgınım.
    anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
    dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
    beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
    bir hayli kırgınım…
    beni ben kırdım oysa,
    iyi değil!"

    işte bunlar hep matematik bayım… kırgınlık, sevginin büyüklüğüyle doğru orantılıdır. nereden bileceksiniz ki? merak buyurmayın, bundan sonra orantısız denklemler kuracağım.
    "kırgınlığım geçecek kadar seveceğim. “

    zaten “benim hatam tüm enerjimi….”

    "artık geri ver, geri veremezsin aldıklarını
    artık geri ver, geri verilmez hiçbir yanılgı
    yokluğuma emanet et, sende benden kalanları
    her şeyi al, bana beni geri ver
    bir şansım olsun
    başka yer, başka zaman
    sensiz ömrüm olsun

    şarkının adı da pek güzel değil mi? nilüfer gibi... beşiktaş’taki beni cebinden çıkaracak kızlar gibi...

    ben,
    “insan olarak birilerini sevmeyi bilemeyecek kadar kötü, ömür boyu öğrenemeyecek kadar aciz biriyim"
    bu benim olsun. adio kerida

    senin canın sağ olsun.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap