• arkadaş ne illet bi dönem ne berbat bi çağsa bu, birinin de çıkıp ''ay çok ponpiş bi ergenlik geçirdim, acayip minnoştum'' dediğini duymadım. zaten böyle cümle kuran kişiyi kesin döverim. ponpiş, minnoş ne amına koyiim..

    yahu ne tipin tip ne sesin ses ne memen meme ne pipin pipi.. o çocukluğunun masumluğu, güzelliği yok. o 20 küsur sonrası yüzün, vücudunun oturaklığı falan da yok. olmasın zaten de.. harbiden rezil bi evre.. çocukluk fotoğraflarııma bakıyorum sonra ergenlik fotoma bakıyom. bi de aynaya bakıyom.. evrimin kanıtıyım yemin ediyom..

    herkes gibi zor bi ergenlik geçirdim. ama nası zor geçirdiysem ya karakteri tam oturtamadım ya babam tam oturtamadı ya eksik bi şeyler oldu bende böyle garip bi insan oldum çıktım.

    çocukken hem çevrem hem de benim isteğimden dolayı kuran kursuna yazıldım ben. imam bilenler bilmeyenlere anlatsın diye bi sistem kurmuş.. kendisi işine gücüne bakardı. bana öğreten de işten kaytaran biriydi. atıyom, elif be te se diye gidiyo ya kuran alfabesi.. ben be ye böö diyom misal adam sallamıyo hee diyo. böyle böyle saçma sapan kuran öğrendim. sonra böyle kadir gecelerinde, dinen özel günlerde büyükler hadi ablanla sırayla kuran okuyun derlerdi. benimle ablamın okuduğu şeyler uyuşmuyodu hiç. atıyom o amentü billahi diyosa ben onu emöntü bellehi diye okuyodum.. zaten sonra unuttuk gittik. ben böyle dinde tavan yaptığım zaman köye gittiydim, imama ''nooolur ezan okiim hacı amca, noooolur..'' diye yalvar yakar akşam ezanını kopardım. normalde hızlı okunan ezanı jet hızıyla bi okuduydum kimse gelmediydi camiye. anlamamışlar ki ezan mı değil mi..

    bu dindar yapımı çok mu zorladım nedir acayip sorgular oldum ergenlik döneminde. yok bu evren yaratıldı tamam da insanlardan, dinozorlardan.. ottan boktan önce ne varmış. böyle 9999999......9999 diye bi sürü sene önce ne varmış. allah doğmamış doğrulmamış islama göre.. ee tek başına mıymışından tut.. öteki dünyada cennete gittik. hep yaşıcaz.. yaşıcaz da yaşicaz.. böyle ucu bucağı yok.. sonu yok arkadaş.. diye diye kafayı yiyodum. misafirler gelirdi, ellerini öper köşeme geçerdim. sonra halıya bakar kalırdım. dalardım salak gibi. bi gün babam nereden geldiği belli olmayan bi yumrukla kendime getirdi. sonra daha da sorgular oldum, dinden çıktım gittim.

    bi arkadaştan kaset aldıydım. 3 şarkı var ama nasıl seviyom böyle. tam beni yansıtıyo. asi müzikler çalıyo. sad but true , wherever i may roam. duygusala bağlıyo ama o bile asi.. nothing else matters.. nası hoşuma gittiyse. kim bunlar kim bunlar.. hemen shazamı açtım.. hee açtım..!! hey gidinin, nerdee shazamlar, vassaplar, we chatler.. bunlar kim diye sormadığım kişi kalmadıydı. sonra buldum, metallica'ymış. ben okul dönemi ilk 1 ay servisle giderdim sonra da otobüse geçerdim.. ama aile hala servisle gittiğimi bilirdi ve parayı öyle verirlerdi. ben kendimce para biriktirirdim. hem aileden gelen hem de servis parasıynan çok güzel geçinip giderdim. o paralarla işte metallica'nın kasetlerini, cd'lerini alırdım.

    bu metal dinleme zamanlarında cenabetlikten kesin, bu satanik olayları pörtledi. arkadaş hangi kanalı açsak; ''satanistler kedi kesip, kanını içti'', ''gençler kediyi içip kanını yedi'', ''kediler çocukları kemirdi'', ''çocuklarımız nereye gidiyor böyle..'' ebenin amına gidiyor canım. biz çocuklar birleştik ebenin kukusuna gidiyoz. tee allahım.

    lojmanda kalıyoruz. ben siyah giyiniyorum ergenliğin ve asiliğin verdiği gazla, özentilik bi bakıma.. işte bu zamanlarda araba kediye çarpmış, kedi ölmüş benden biliniyo.. kedi eceliyle ölmüş yine benden biliniyo. kedi ölmüyo yine benden biliniyo. kim yapmış riılays yapmış.. lojmanda satanik olduk çıktık. bu babamın kulağına gitmiş. adam sinirden küplere bindi, çocuğum yaraklara yan geldi, manyak büyüyecek diye bazı kararlar aldı. aldığı kararlar her şeyi bahane edip beni dövmek..

    bi gün eve 23:00'da gel, geç kalma dedi. iyi dedim. 00:00'da gittim. kapıyı açan babamdı. saat kaç dedi. höüüff dedim. üstümde metallica'nın garage inc. diye tişörtü var. adam onu tuttu bi çekti. ben hala yerimdeydim ama tişört göt korkusundan yırtıldı, babam tarafına geçti. herif tek hamleyle üstümden tişörtü yırtıp aldı. ben aha dedim eğlence var. yine o meşhur nereden geldiği belli olmayan yumruktan attı. siktir git o kasetleri, tişörtleri getir dedi. göt mahkum gittik getirdik. hepsini öldürücü yımrığıynan sıkıp eritti gözlerimin önünde. tişörtlerim yer bezi olamadan yırttı parçaladı. bi daha satanik müzikler dinlemek yok deyip siktir yataa dedi.

    yav müziksiz duramıyom. pop neyin dinlemem, sevmem, tiksinirim. o yaşta taşak bile geçerdim dinleyenlerle. müzik mi la bu diye. sonra napayım a dostlar. rap'e başladım ben. 1 ayda utanmadan break dance'a bile başladım. evde kimse olmadığı zaman halıyı neyin kaldırıp yıkar temizlerdim.. şaka len.. kopterler mopterler, kafa üstü dönemeden yere düşmeler oyunlarını yapardım. lan daha 2-3 ay önce kedi kestiği zannedilen, yürüyüşü havalı biriydim. ne ara kafa üstü dönen, yürürken sağa sola sallanan biri oldum amına koyiim. bu da fazla sürmedi. nasıl bi psikolojiyse artık özgün müzik dinlemeye başladım. ahmet kaya, suavi, ilkay akkaya, ferhat tunç, mustafa özarslan..vs.. dinleyip dinleyip devrimci oldum. sigaram artık türkü'ydü. çemberimde gül oya ise dizim. ayakkabım abidas, tişörtüm mike.. yerli malı yurdun malı bundan sonra. türkü içtiğimin ikinci haftası böyle ağzımda bi koku var ama nası bi koku. seven sever bi şey diyemem ya da yediklerimden dolayı onu da bilemem ama türkü'yü içtikçe ağzımda at yaşıyo, o derece garip bi koku oluştu. sonra üniversiteye başlamadan gizli gizli yeniden başladım metal müziğe..

    sonra bi hatun var, lojmanın böyle seksi hatunlarının başında. ilkokuldayken mankenlik yarışması mı ne olmuş, onda birinci gelmiş. bana bakmaz da işte, boşa kürek bizimkisi. bizim apartmanda samimi olduğum başka bi kız bunun arkadaşı. yav diyom neyden hoşlanıyo, naapsam da kendime aşık etsem dedim ben bu bizim komşuya. kareli desenli pantolon giy dedi. bi kere birinin altında gördüydü, off çok güzel olmuşmuş dedi. ben anneme dedim anne böyle kareli pantolonlar varmış alır mısın dedim. gitmiş gri ve turuncu renkli bi pantolon almış. o da küçük geldi. küçüğüz arkadaş, annemiz alıyo kıyafetleri. bi don alır misal dal daşak bungee jumping yapıyo içerde. 15-16 yaşında adam xl don giyer mi..? giyiyodu işte.. ben boxerı geniş don zannettim uzun zaman. neyse.. renkli giyin dedi bi de. bi tişört vardı rengarenk böyle. aşağıda gri turuncu renkli pantolon üstte gökküşağı gibi tişört. bırak kızı herhangi bi erkek yanında gezdirmez beni. sonra bi bok olmadı zaten bu kızla. çok götü kalkık birisiydi. bunun sayesinde 4-5 ay bukalemun gibi dolaştıydım..

    bizim sülalecek burunlar kocamandır. misal dedemde zenci burnu ve japon gözü var. ülkücü bıyığı var bi de. düşün artık. bunların o geni öyle ağır basıyo ki bizden kadın erkek farketmez kim evlense burunlarımız tombik tombik oluyo. benimde burnum aynen böyle. dolma burunlu sevgilim diye sever sevgililerim.(12,5 tane falan var) bu ergenlikte burun büyüyo ya heh işte benim surat direkt burundu bu zaman. bi gülerdim, burnum kulaklarıma varırdı. bizde bu tiple hatun kovalıyoz, kareli pantolon giyiyoz mal gibi.

    biz erkeklerde erken boşalma sorunu var ya işte bende bu dönemde bırak erkeni, boşalma yok. anam nasıl korkuyom erkek olamadım diye. sınıfta arkadaşlar yok hedef yaptım 12'den vurdum, sineği havada öldürdüm osbir çekerek gibi fantezilerden fantezilere uçuyolar bende ise tık yok. banyoda 45 dakika kaldığımı biliyorum ama boşalamıyorum. heyecandan zaten boynunu büküyo hemen. sadece kamyon devirebiliyorum. ehliyetsiz ruhsatsız tır bile sürebiliyodum. bi kere ki kendisi ilk izlediğim erotik filmdi. justin diye bi film. başlaması 10 dakika sürdü. bi kadın birinden kaçıyo bi eve giriyo. ev artık nasılsa kadın azıtıyo.. merdivenlerden soyunarak çıkıyo.. ben tirim tirim titriyom bu arada. yüz üstü yatmışım rodeo yapıyorum.. sonra kadın bi kapıya dayandı.. sütyen tam çıkacak böyle ama inat ediyo. ışıklar fiyuuv fiyuuv açılıp kapanıyo.. sonra bana bişiiler oldu.. beynim döndü böyle vücudum titredi.. bi mutluluk geldi.. film bitti amına koyiim.. 5-6 dakika sürdü. 10 dakikada da bitiş yazıları şu bu.. ilk erotik filmim, ilk kendimi bilip de boşaldığım şey bu.. iyi lan erkekmişim deyip güldüydüm yattığımda..

    bu dönemde cevaplar da o kadar artist oluyo ki sanki hollywood yıldızıyız..

    anne: oğlum çalıştın mı derslerine güzelce..?
    ben: benim adıma karar vermekten sıkılmadınız mı..?( ne kararı verildiyse)
    ben annemin yerinde olsaydım: senin geçmişini sikerim bak çocuk. insan gibi sorduk aldığımız cevaba bak. göt lalesi, siktir git lan odana.. yemek memek yok sana..

    derdim.

    baba: oğlum neden düşük geliyor bu notlar böyle..?(dayak atmadan önce nazikçe konuşmak)
    ben: ya herkes düşük almış işte. zor zaten bu dersler, üstüme gelmeyin artık yaa, yeter..
    ben olucaktım babamın yerinde: ney yeter lan zürriyetini siktiim.. babanım ben senin.. neyin yeteri..?(ve dayaklar)

    derdi/m. babam da aynı şeyleri derdi zaten. babama çekmişim..

    bi de bu olaylar sadece biz insanlarda mı oluyor sadece..? hayvanların dediklerinden bi şey anlamıyoruz tamam da neden o canlılar bu geçiş döneminde bi atarlı bi farklılık falan olmuyo. oluyo da biz mi görmüyoz? neden bi koyun ''öff yaa sikicem ot ot nereye kadar'' diye artislik yapmıyo. ya da tüy döken kuş ''allaam ne kadar da çikin oldum'' triplerine girmiyo. suratında sivilce çıkan maymun niye içine kapanık olmuyo. ya da oluyo mu..?

    her neyse.. ergenlik zamanı gelen çocuklarınızın fazla üstüne gitmeyin analar babalar. boş da bırakmayın. ne yapıcaz amına koyiim o zaman da demeyin. siz de yaşadınız ergenlik. nasıl davranılması gerektiğinı biliyosunuz işte. hoşlandığı bi şey varsa ''bu ne lan böyle'' deyip zevkine müdahale etmeyin. ben rockçıydım ama break dance yapabiliyodum, rap söyleyebiliyodum, ülkücü komünisttim ve halay çekebiliyodum. müzik zevkine çok karışmayın misal. sapıtıyo sonra benim gibi..
  • haftasonu bir arkadaşıma davetliydik. ergen bir kızı var. onu izlerken aklıma ergenlikle ilgili düşünceler geldi.

    elindeki tabletle çizim yapıyor, bir yandan da kulaklıkla müzik dinliyordu. yani bir açıdan kendi dünyasındaydı. öte yandan yanımızda oturuyor ve kulaklığın tekini takmıyor, bizim sohbetimize kulak veriyordu. yani bir açıdan da bizim dünyamızdaydı.

    ergenlik tam da böyle bir şey. çocukluğun benmerkezci, dünya dışı hali ile erişkin dünyasının arasında yer alan bir araf.

    ergenlik genellikle çatışmalı bir süreç olarak yaşanıyor. ebeveynler, ergen çocuklarından şikayet eder sık sık. 'asi oldu, başına buyruk, çok sinirli, kapıları çarpıyor' laflarını çok duyarım. peki
    ne oluyor da bu çocuklar böyle oluyor?

    insan yavrusu doğduğunda bakımverene yüzde yüz bağımlıdır. annesi/bakımvereni olmayan bir bebek bir nevi boş kümedir. yaşamla bağdaşmaz. bebek her türlü ihtiyacı annesi tarafından karşılanmazsa yaşamını sürdüremez. örneğin bir yenidoğan ancak çok yakındaki nesneleri görür. ilk haftasında renkleri bile seçemez. yüzüne gelecek bir örtüyü açabilecek motor becerisi yoktur. bu kadar çaresiz ve bağımlıdır yani.

    bebek büyüdükçe zihinsel, duyusal ve motor gelişimi ilerler. hareket etmeye, konuşmaya, anlamaya başlar. 2-3 yaş civarı ruhsal, bilişsel ve motor gelişimi izin verdiğinde ilk bireyleşme atağını yaşar. ben demeye başlar, hayır der, istemiyorum der. bunlar anneden ayrı bir varlık oluşunun ilk manifestosudur.

    ikinci bireyleşme dönemi ise ergenliktir. o güne kadar ailesiyle var olmuş çocuk, artık dış dünyaya açılacaktır. hayatı boyunca tüm temel ihtiyaçlarını -sevgi, korunma, yiyecek vs- karşılayan ailesinden ayrılmak elbette kolay olmaz. bu, çocuk için kaygılı ve zorlu bir süreçtir. bir yanda gitmesi gereken istikamet, diğer yanda bildiği ve güvendiği ailesi. bu ayrılış ancak sert itişlerle gerçekleşebilir. işte ergenlik döneminin böyle gerilimli geçmesinin nedeni budur. çocuk kendisine ve bazen de ayrışmasına izin vermekte zorlanan ailesine karşı bir bireyleşme mücadelesi verir.

    bireyleşme hiçbir zaman kolay bir mücadele değildir. muhakkak bir kayıp verilir. risk almaktan imtina eden ve güvenliği fazla önemseyen insanlar, kendilerini kafese kapatır, atalete mahkum olurlar. gerekli atılımı yapanlar ise yolculukları zorlu da olsa tekamül etmeyi başaracaktır.
  • sırf kendin "ben ateistim" diyebilmek için karşındakine "tanrıya inanır mısın?", yine sırf "ben metalciyim" diyebilmek için karşındakine "ne tarz müzik dinlersin?" demektir.
  • çocuğunuzun bu sancılı döneme girdiğini tam manâsıyla nasıl anlarsınız?

    sivilcelerden, yerli yersiz öfkesinden, orantısız vücut gelişiminden ya da elinin ve dilinin ayarsızlığından? bunlar da bir etken evet. fakat en birincil semptom, nşa'da "ne üşücem yeaaa" diyen veledin, eline geçen ilk hırkayı giymiş şekilde, balkon köşelerinde zağar gibi dikelerek telefonla konuşmasıdır.

    ben kapıyı açınca "yarın görüşürüz murat, iyi geceler" diyor bir de eşşek zıpası. yer miyim ben be? bilmiyoruz sanki selin'in murat taklidi yaptığını...vay arkadaş! duygulandım, hüzünlendim, efkarlandım şu an...

    hamiş: ebeveyn değilsem de profesyonel ablayım. bu başlayan ikincisinin ergenlik dönemi. rahat bi' on yıl falan da bu sürer.
  • çok sallantılı dönem çok. bu dönemde gençlerin dimağlarına sağlıklı tohumlar ekmek mühim.

    akşam koşusunda rastladığım bir grup oğlan çocuğu kendi aralarında yüksek oktavla küfürlü konuşuyorlardı, kulağımda bangır bangır korn çalmasına rağmen duydum. az ötede de kız çocuğu grubu var. yaşlar 10-12. oğlanların tabi ufaktan kabaran pübik bölgesiyle salgılanan androjeni nasıl kontrol edeceklerini bilemiyorlar, birbirlerine sürekli sikli soklu sıçlı boklu küfürler sıralıyorlar ama gözler hep kız grubuna kayıyor. bir onay ihtiyacı var ama işte doğru gösterilmiş yol yordam yok. yavrum kızlar da kafalarında taçları, taranmış saçları, duydukları küfürler karşısına neye uğradıklarını şaşırmış birbirlerine bakıyorlar. tabi oğlanlar bunu güç gösterisi sanıyorlar ama kızlar şaşkın.
    ikinci turda baktım elemanların ana avrat küfürler, el hareketleri bitmemiş, zınk diye başlarına dikildim. daha omzuma falan geliyor çoğu. yanaklı falanlar yani, oğlan çocuğu hepsi. onlar da bana baktı. kızları gösterip elimle hayali bir çembere alarak
    - gerçekten, şu arkadaşlarınızla böyle mi tanışacağınızı düşünüyorsunuz? gençler kendinize gelin. size görev veriyorum. o kız arkadaşlara ilk papatya demetini götüren kazanır. uzak durmayın, gidin tanıyın.

    dedim. zibidiler "throroaohha apla ne diyoğn qızlara ölümm ahauahhaahbaja qızlar salak hep röhoho" falan derken, ben bastım koşmaya devam ettim. birkaç tur sonra zibidilerin bir kısmı küfürleşmenin hızını alamayıp güreşe tutuşarak, gövde gösterisine böyle devam ederken diğer çakal kısım yemlenen tavuklar gibi başları eğik, çimende bir şeyler arıyorlardı. muhtemelen az evvel google'dan baktıkları papatyayı. esprili şekilde yanaşmayı da akıl ederler umarım. redpill neferlerine özrü borç bilirim, bugün de birilerini doğru yola ilettik şükür. bir ara bakıcam yine kızlarla tanışmışlar mı bakalım köftehorlar. daha bıyıkları terlememiş, mgtow'culuk oynuyorlar. kızlara ölümmüşmüş. kim öğretiyorsa bu sevgisizliği şunlara. nefret söyleminden beslenen erkekler ft. haset küpü kadınlar elele verip bu gezegenin sonunu getirecekler vallahi.
  • şimdiki kız çocuklarının pembe renginden siyah renge geçişine engenlik diyebiliriz.
  • lanet bir periyot, bence yururulukten kaldirilmali. $imdi hatirladim da butun o sivilce, hormon, cirkinlik, cinselligin ke$fi gibi sacmaliklarin yaninda bir de aldiginiz tepkiler butunu hayatinizi karartiyor. on dort ya$imda filanken gozluklerimi takmi$, e$ofmanlarim ve sivilcelerimle markete gidiyorken yagiz iki turk genci gecmekte yanimdan, biri digerine "off, yengen olsun mu bu?" diyor, oteki donup bana bakiyor ve "allah korusun" diyor.

    baya iyi bir ozet bence, allah korusun hepimizi ergenlerden.
  • pedagoglara göre, ergenlik, aslında 0-6 yaş arası yaşananların yansımasıdır.
    o yüzden 0-6 yaşta kurulan ilişkiye, ergenliğe yapılan yardım olarak bakın, diyorlar.
    facebookta bir video vardı, kimdi detayına bakamadım. fakat uzmana, ergen aileleri gelip, "çocuğumuzla konuşur musunuz? bizi hiç dinlemiyor" diyorlarmış.
    uzman, videoda, "ben neden sizin çocuğunuzla konuşayım? siz neden konuşmuyorsunuz?" diye soruyordu.

    çocuk tarafından bakarsak, her ne olursa olsun büyümek sancılı bir süreçtir. sürekli aklında tutmak zorunda olduğun, yazılı olmayan, içinden gelenleri toplumsal değerlendirmeler çerçevesinde durdurmak zorunda kaldığın kurallar bütünü... çocuklar için böyle görünür. neden aklına estiğinde yoğurtla duvara resim yapmasın? neden komik şapkalı adamın yüzüne gülemesin? neden ayakkabısının birini farklı birini farklı giyemesin?

    işte bu gibi istekler ve sorular karşısında alınacak tavırlar, 10 sene sonra karşımıza çıkacakmış. pedagoglar oyle diyorlar. aman iletişiminizi iyi kurun ki, o kriz anlarından kolay çıkın diyorlar.

    ergenlere "asi işte" diye değil de, yazılı olmayan bir çok kuralı ve sorumluluğu aklında tutmakla, çocukluğun pervasızlığı arasında kalmış, büyümeye çalışan bireyler olarak bakabilirsek, daha kolay atlatılır diye umutlanmak istiyor insan.
    anne babalar deneme yanılma yöntemiyle değil, bilgilenerek adım atsalar, belki bir nesil daha kolay büyürdü. susturamadığın çocuğa sözel şiddet uygulayarak köprüleri yakmaktan farklı yöntemler olduğunu öğrenmek gerek belki.
    yoksa etrafta ergenliğini tamamlayamamış ailelerin, büyümeye çalışan çocuklarıyla toplum örüntüsüne bakıp "sosyologlar incelesin" tadında sohbetler kaçınılmaz.

    temelinde iletişim köprüsü kurmak, çocuğa güven vermek olan bir dönem deniyor.
    ergenlik dönemini asi geçirmemiş, anne babayla iletişim çatışmaları yaşamamış biri olarak, anneyken nasıl bir "ergen annesi" olacağım ben de bilmiyorum. şimdiden kafa yoruyorum, gözlemlemeye çalışıyorum. zira her nesil de farklı. çocuğumun içinde bulunduğu tekno nesil, z kuşağı fazla farkında, fazla açık algılarla hazır cevap ve daha uyanık.
    herkes, hepimiz, anne baba olarak güzel atlatalım, çocuklarımızın da bizim de üzülmediğimiz zamanlar olsun dilerim.
  • 65 yaşında tavan yapar.

    (bkz: melih gökçek)
  • hızlı karakter değişimlerinin zamanı.ergenimiz* sürekli yeni bir insan olur. bir gün önce kendisine "şamatacı, hiç bir şeyi sallamayan neşe küpü" rolünü biçen kişi bir gün sonra tam tersi durumda, ağır ağır takılabilir.
    bu dengesiz ve temelsiz değişimler 14-17 yaşları arasında "çocuk", 17-20 yaşları arasında "dengesiz", 20 ve üstünde ise "kaç lan manyak bu" şeklinde isimlendirilir.
hesabın var mı? giriş yap