• bu yıl kombine alacaktım. fenerium ve maraton üst köşelerden (1100-1250 tl ) yer yoktu. hepsi kombine sahipleri tarafından yenilenmiş sanırım. sonra hoca kovulmaktan beter edilip istifaya zorlandı. dur bakalım derken vazgeçtim.
    gs maçından sonra karabükte eh işte derken trabzon maçıyla birlikte maçları tv den de izlememeye karar verdim.

    sebebi de bu adam.

    nasıl bir top oynattın, nasıl alıştırdın arkadaş izlediğim hiç bir maç zevk vermiyor. nerde on kişiyle beşiktaşa sahayı dar eden, çarşıcılarda yenmedik tırnak bırakmayan, kadıköyde galatasaraya orta sahayı geçirmeyen takım, nerde şimdiki.

    futbolcuya söz geçiremeyen bir teknik direktörün başarılı olması mümkün değildir. geçen yıl birkaç maç sallandıktan sonra sivas maçıyla birlikte takımın nereye gideceği belli olmuştu. coşku, istek had safhadaydı.

    sow "kadroya giremedim niye ki acaba" diye twit attı, basın toplantısında bu konu sorulunca "futbolcunun böyle bir hakkı yok, gelip benimle konuşacak. gereken ceza verilir" diyerek kestirip attı. iki maç sonra kadroya alınca gördük sonucunu. üç gol ve ilk golden sonra tıpış tıpış ersuna gelip selam etti.

    kayseri maçında (canlı izlemiştim) rakibine tekme attı diye 43. dakikada caneri kenara aldı. herkes aval aval bakındı ama ben alkışlamıştım tribünde. düşünün devreye iki dakika var ve oyuncu değiştiriyorsun. ve bu caner sezona damga vurdu.

    gs maçında emenikeyi salak salak bakındığı için fırçaladı, yeri geldi kenara aldı, ama oynattı. şimdiki haline bakın.

    beşiktaş maçında (ki hayatımda böyle bir maç seyretmedim) kimsenin sezon için umutlanmaması gerektiğini gösterdi.

    daha önceki sezonlarda duyulan, ve bu sezon da duyacağımız "-fener hakemle yendi, maç karşı takımın hakkıydı" sözlerini doğru dürüst duymadık.

    mancini ve bilic ikilisi takımımızın liderliği sonuna kadar hakettiğini dile getirdi ki ben ligimizde böyle bir şeye şahit olmadım daha önce.

    geçen yıl oyundan alınan futbolcunun tribe girdiğini gördünüz mü? çok sevdiği aykut tarafından kenara alınan cristian başını öne eğip yarım saatte kenara gelirken, ersun kenara alınca koşa koşa geliyordu. bu sene ilk maçta emenike kenara gelip diegoya omuz attı, sonrada soyunma odasına siktirdi gitti.

    aga onu bunu bilmem. teknik direktör dediğin oyunculara hakim olacak. ters harekete izin vermeyecek. hoca gittikten sonra da futbolcularla problemi olmadığını söyledi. ancak futbolcuların demeçlerinden anlaşılıyor ki sevmiyorlardı. çok da sikimizdeydi sizin teknik direktör sevişiniz. topunuzu oynayın o kadar.

    bu adamın başının yenmesinde kimin payı varsa allah belasını versin. gidişine tepki göstermeyen her fenerbahçeliye de yuh olsun!
  • galatasaraydan iki macta aldigi 6 puan ile bu sezon dahi fenerbahce'ye ismail kartal'dan daha fazla katki saglamayi basaran efsane hocamiz.

    (bkz: vallahi hocayi ozledik)
  • 2 senedir iyi maçı olmayan volkan demirel'in,
    eli narin baldırından ayrılmayan, en önemli maçlarda sorumsuzca kırmızı kart görmekten çekinmeyen emre belözoğlu'nun,
    kendisini eto'o sanan ama ancak youla irisi olabilecek emenike'nin

    ve kulübü batağa sokmuş aziz yıldırım'ın hep beraber olup delirttikleri adamdır.

    ersun hoca'yı çok sevmedi tabi futbolcular. çünkü başkana köpeklik yaparak kendisini kabul ettirmiş tiplere ayrıcalık göstermedi karşılarında adam gibi durdu.
    sevmek zorunda da değiller zaten. hocanın arkasında adam gibi bir yönetim durursa hocayı sevseler de sevmeseler de eşşek gibi oynamak zorunda oyuncular. çalışmak zorundalar.

    ersun hoca emenike'ye eyvallah etmedi. "sen adam gibi oynamazsan ben webo'yu oynatırım" dedi. hatta berbat oynadığı maçlarda kendisini görevini yapmaya davet etmekten çekinmedi de.
    ama benim paşalarım gelemediler zora.

    tepemize çıkarttığımız, kendilerini yıldız zannetmelerini sağladığımız bu dandik futbolculardan kim verim almayı becerebilecek çok merak ediyorum.
  • 3 yıldır rölanti futbolu oynayan fenerbahçe'yi, istediği 1 adet transferi dahi gerçekleştiremeden 1989'yılından beri gördüğüm en rahat şampiyonluğuna ulaştırmış ama aziz paşa'nın egosu ve ona bağlı medyası tarafından takımdan koparılmış teknik adam.

    piyasada ayrılık sebebi olarak hep ersun hoca'nın kadınlarla olan ilişkisi konuşuluyor ama ben bu olayların tıpkı alex'in görüşmeye 15 dk. geç kalması, tivit atması gibi bir bahaneden ibaret olduğunu düşünenlerdenim.

    aziz paşa görüştüğü diğer teknik adamlardan dönüş alana kadar ersun hoca'yı beklemede tuttu. en baştan çok içine sinmiyordu onunla çalışmak. ersun hoca da çok sevdiği fenerbahçe'de kendini göstermek adına sabretti bu sürece.

    ersun hoca işe başladı ama önceki teknik heyet gibi hiç bir zaman 3 temmuz muhabbetlerine girmedi, takımın aklını hep sahada tutmaya çalıştı, aziz paşa'ya yalakalık yapmadı. çünkü başarısızlığa kılıf ve bahane arayan tipte bir insan değildi. halbuki eskiden öyle miydi? takım sahada rezil top oynar bir tane frikiği verilmedi diye veya aynı hafta bir mahkeme kararı açıklandı diye oynanan futbolun rezilliği değil bu mevzular konuşulurdu.

    yalakalığa alışkın olan ve yeniden yargılama kampanyasına ilişkin 1907 fb'liler derneği bildirisinde adını açıkça yazmadı diye ali koç'la dahi bozuşan aziz paşa bu duruma da haliyle gıcık kaptı. aykut kocaman'a devre arasında 5-6 tane transfer yapan adam ersun hoca'nın devre arası transfer isteklerinin hepsini yoksaydı.

    sezon sonu geldi, takım şampiyon oldu, aziz paşa kutlama törenlerinde ersun hoca'nın adını dahi anmadı.

    transfer sezonu açıldı. takımı bir-iki tık daha ileriye götürmek adına ersun hoca sistemini gerçek kanat oyuncularıyla ve geri zekalı olmayan bir forvetle yürütmek istedi. sow ve emenike'den en az birisini iyi teklif gelirse ikisini birden göndermek istedi. kanatlara kampl, ayew, jimmy durmaz düşünüldü. forvete kafası çalışan, ayağında top tutabilen avrupalı bir forvet düşünüldü. egemen'in durumuna bağlı bir de stoper istedi. ama aykut hoca'ya milyonları döken ve ersun'u göndermek için de sürekli bahane arayan aziz paşa her zamanki baskınlığı ile adı yıldız olan ama son 2 senede hiçbir şey yapmamış diego'yu bir ayew+jimmy durmaz parası ödeyerek transfer etti. transferi kendi yaptı demesinler diye de basın toplantısında ersun hoca'ya "sana da sormadık mı ersun" diye teyit ettirdi zorla. yani paşam ihtiyacı belirlemiş ve transferi ayarlamış en son hocaya soruyor. "yok ben düşünmüyorum" mu diyecekti diktatöre?

    velhasıl takımın hazırlık kampındaki ağır temposu ve hocanın futbolculara sahada sürekli önde basmaları yönündeki fırçaları önceki 3 yılda rolanti futbola, 5 e 2 pas çalışmasına alışık futbolcuları da sonunda çileden çıkarınca aziz paşa için gereken ortam doğdu. tembel futbolcuların telkinleri ve rakiplerin ekonomik durumdan ötürü iyi transfer yapamamaları da aziz'e cesaret verdi. nasıl olsa bu takım sadece antrenör ve azizsilinle bile şampiyon olur havasına girdi ve medyasını devreye sokarak operasyonu başlattı.

    algı operasyonunda ersun hoca'nın aleyhineymiş gibi görünen ve nasıl ortaya çıktığı hala hiç konuşulmayan şu soyunma odası kasedi dahi ersun hoca'nın ne kadar iyi bir teknik adam olduğunu ispatlar nitelikteydi bence. oradaki konuşmalar liderlik konuşmalarıdır. o liderliğin ne kadar önemli olduğunu da şimdi çok iyi anlıyoruz.

    sonuç itibariyle aziz paşa;

    -tıpkı takıma süper top oynatan ama henüz tam sonuç almaya başlamamış löw'ü kovarken yaptığı gibi,

    -tıpkı takımı 2 sene üst üste şampiyon yapan, bu süreçte şansımızın tutmadığı bjk dahil ezeli rakipleri ezen ve 3.senesinde son maçta şampiyonluğu kaybeden daum'u kovduğu gibi,

    -tıpkı küçük takımlarda dahi hiçbir teknik direktörlük başarısı olmayan aykut kocaman'ı td atayıp, 2011 sezonu ortasındaki rezil sonuçları engellemek adına bir takım saha dışı pis işlere bulaşarak fenerbahçe'nin 5 senesini çöpe attığı gibi,

    istediği takımı henüz kuramadığı halde uzun yıllar sonra fenerbahçe'ye fenerbahçe gibi top oynatan, kendi sebep olduğu 3 temmuz pisliğinin etkilerini taraftardan silmeye başlamış ersun hoca'yı da takımdan bilerek ve isteyerek kopardı.

    ünal aysal fenerbahçe içine bir ajan soksa bu kadar başarılı olamazdı bence. aziz paşa sağ olsun 100 birim potansiyeli olan takımı 10 birim başarı ile yaşar hale soktu.

    ersun hoca'nın kadınlarla ilgili bir disiplinsizliği varsa gizlice ikaz etmek ve yola devam etmek zor mu geldi? zor değildi tabi ama bir fırsat lazımdı o da değerlendirildi.

    seni iyi bir yönetimle, istediğin transferlerle fenerbahçemin başında tekrar görmek istiyorum ersun hocam. sana sahip çıkamadığımız için üzgünüm.

    dipnot: bazı fenerbahçeli dostlarım şike vurgusundan rahatsız olabilir. aklı başında ve objektif düşünmeyi becerebilen (ve bu işten para kazanmayan) her insan aziz paşa'nın tapelerinden neler çevirdiğini anlayabilir. bunun ne kadarı sahaya yansıdı ben izlediğim maçlardan çıkaramadım. ha o sezon tüm maçları izledim ve trabzonspor'un gerek rahat kazandığı zorlu maçlardan gerekse yine ts'li yönetici tapelerinden onlarında pis işler çevirdiği gayet açık. olay onlar yaptı biz de yaparız çıkarımı değil elbet ama tamamıyla çamura bulanmış bir sepetten tek kirli yumurtayı çıkarıp da sepeti temizleyemezsiniz. adaleti istediğine uygulayıp istediğine uygulamazsan futbolun da böyle boktan hale gelir. aziz pis işler çevirmiştir ama futbolu temizlemenin yöntemi sadece fenerbahçe'yi kurban etmek olmamalıydı. türkiye'deki her kurumu olduğu gibi fenerbahçe'yi de kontrol altına alma amacı da gayet açık zaten. benim tepkim sadece bu yönteme olur.
  • gençlerbirliği'nin başındayken blackburn rovers, parma ve sporting lisbon'u eleyip uefa kupası'nda son 16'ya kalmıştır. bir sonraki turda da valencia'yla eşleşip içerde 1-0 yenmiştir. o yıl kupayı valencia almış, turnuvadaki tek mağlubiyetleri gençlerbirliği karşısındaki bu maç olmuştur.hani hiç avrupa başarısı yok ya hatırlatayım dedim.

    beşiktaşlıyım, azıcık destekli sallayın.
  • 1- mutluluk fenerbahçe'de olmaktır, diyordu.
    2- ''fenerbahçe defans yapmaz, yaptırır'' diyordu.
    3- 60 dakika 10 kişi oynayıp 3 gol attığımız derbide galibiyeti kaçırdığımızdan yakınıyor, cümlesini ''neyse böylelikle puan farkı 10'a inmiş oldu'' şeklinde tamamlıyordu.
    4- mart ayında şampiyonluğu psikolojik olarak alıp nisanda matematiksel olarak kesinleştiriyordu.
    5- emenike'den canavar yaratmıştı.
    6- maç esnasında puan kaybı ihtimali doğduğu anda sow, emenike, kuyt, webo'yu aynı anda sahaya sürüp 4 forvetle oynatıyordu.
    7- hala ''kadıköy bambaşka'' diyor.
    8- fenerbahçe'den hala ''biz'' diye bahsediyor.

    daha da yazarım... çok gördünüz ulan şu adamı bize! bu karı-kız meselesi değil, yutturamazsınız! bu adamın fenerbahçe'den kopmasında başkanından futbolcusuna, malzemecisine kadar kimin payı, kişisel menfaati varsa gelmişi geçmişini...

    hatanın neresinden dönersen kardır. dönün ulan şu hatadan!

    debe eklemesi: fenerbahçeliler teşekkür ediyor, diğer takımların taraftarları genellikle ''biz bunların farkında değildik, inşallah dönmez o zaman'' diyor. * taraftar bu kadar arzuluyken yönetim inat etmez umarım. ersunlu yıllar gelsin artık!
  • yıllardır hiçbir türk teknik direktörün yapmadığını yapıp sahada kırmızı kart görmek için gözünü yırtan bir oyuncuyu devreyi bile beklemeden yedeğiyle değiştirmiştir.

    ilk defa içimin yağı eridi. hırslı görünmek adına saçma sapan hareketler yapan adamı sahada tutmama kararına sonuna kadar destek veriyorum. isterse bir milyon gol atsın, iki milyon asist yapsın, rakibini tekmeleyen oyuncu görmek istemiyorum ben takımımda.
  • bu sezon fenerbahçe'yi hayretler içerisinde izliyorum. tuhaftır, kimse yazmıyor : bu takım bildiğimiz ersun yanal futbolu oynamıyor.

    hatta tamamen farklı bir futbol oynatıyor, 2013-2014 sezonuyla tek benzerliği yine hücum futbolu. fakat tarzı tamamen farklı. yeni tarzla da baş döndürüyor. üç hafta oldu, bunu yazan spor yazarı yok ama sabah akşam futbol konuşuyorlar televizyonda.

    eski ersun yanal takımını hızlıca üçüncü bölgeye taşır, bütün hücum planlarını üçüncü bölgeden başlatırdı. bu yüzden ersun yanal takımlarının en önemli özelliği ikinci topları, yani dönen topları ele geçirip, savunmayı tek ayak üzerinde yakalamaktı. hatta bu yüzden ilk toplara önem verilmez, topun rakip ceza sahasına iteklenmesi, ordan alınan rebound'larla golü kaleye sokmaya çalışılırdı. kimileri bu sebeplerle bu futbola kaos futbolu da diyordu. hücum planını anlayamayanlar da takımı plansız hücum etmekle suçlardı. rakibi tek ayak üzerinde yakalama'nın diğer yöntemi ise rakip ceza sahasında başlatılan sert presti. izleyenler bu futboldan müthiş heyecan duyarlardı, çünkü : bitmeyen pres, sürekli hücum, sert mücadele vardı. öyle ki 2004 yılında uefa kupasını alan valencia taraftarları arasında yapılan bir ankette, izledikleri en zevkli maçın ersun yanal'ın yönettiği gençlerbirliği maçları seçildi.

    o günlerden bugünlere futbol çok değişti. barcelona'nın başarısıyla tüm dünya futboluna empoze ettiği pas oyunu nam-ı diğer tiki taka kendini en geçerli oyun olarak dayattı. guardiola gittiği büyük takımlara bu oyunu da götürdü ve la liga dışındaki diğer büyük liglerde de bu oyunla başarılı olunabileceğini ispat etti. sonra jurgen klopp ve zeljko buvac'ın teknik temellerini attığı, dortmund'da büyük sükse yaparak sahneye gegenpresssing çıktı. artık topa sürekli pas ile hükmetmek yetmiyor, kaybedilen topları birkaç saniyede geri almayı amaçlayan bir oyun ortaya çıkıyordu. klopp bu oyunla önce dortmund'la sonra liverpool'la yüksek başarılar elde ederek bir nevi oyun mantalitesi liginde liderliği ele geçiriyordu.

    bu arada türkiye'de ersun yanal şampiyon yapmasına rağmen, çeşitli iddialarla fenerbahçe'den kovuluyordu. 2014'ten 2019'a kadar arada geçen 5 yılda fenerbahçe şampiyon olamadı. ali koç ersun yanal'ı istemediğini açıkça belli etmesine rağmen, tarihi bir başarısızlık ve müthiş taraftar baskısıyla ersun yanal tekrar takımın başına getirildi. açıkçası işte burda herkes gibi ben de aradan geçen o kadar sene, dünya futbolundaki değişimlerden sonra ersun yanal'ın klasik oyun sisteminin başarılı olup olmayacağını merak ediyorduk. fakat ersun hoca hepimizi şaşırttı. henüz biraz erken ama hazırlık maçları ve üç haftalık lig performansı gösterdi ki ersun yanal oyun sistemini değiştirmiş, dünya futbolunu takip ederek geliştirmiş. takımın oyunu artık üçüncü bölgede değil, bırakın orta sahayı kalede başlıyor. nasıl olursa olsun topu ileri taşıyalım demiyor, pasa, organizasyona dayalı bir şekilde hücuma kalkıyor. bu sebeple dönen topları toplamak ve hücumda şok pres birinci strateji olmaktan çıkıyor. bunun yerine orta saha ve hücum oyuncularının sürekli yer değiştirdiği, yüksek pas yüzdesiyle sürekli arayış içerisinde olduğu bir futbol ortaya çıkıyor. bunun sonucu olarak eski ersun yanal futbolu'nda olmayan çok yüksek topa sahip olma (3 maçta ortalama %68,5), çok yüksek pas sayısı (3 maçta 1639) oluşuyor. bu organizasyonun doğru yapılmasıyla çok yüksek isabetli şut (ortalama 21 şut), yüksek net gol pozisyonu (16) oluşuyor. bu saydığım tüm istatistiklerde fenerbahçe şu an lig lideri. bu oyunla önlibero oynayan tolga ciğerci trabzonspor'a karşı 3 net pozisyona girdi. bu yüzden ısrarla gustavo'nun ve kolarov'un transferini istedi.

    türkiye liglerinde başarılı olmasına rağmen, modern futbolu izleyerek oyununu değiştirmeye cesaret etmek kolay iş değil. üstelik taraftar ilk oyundan gayet memnunken. işin şapka çıkarılacak tarafı bu yeni oyunda da yüksek futbol zevki ve hücum futbolunu uygulamayı başarmış olmasıdır.

    benim şimdi merakla takip ettiğim iki husus var :
    1) şu anda 30-40 dakikada oynatabildiği bu oyunun süresini uzatabilecek mi?
    2) takım oturup fizik seviyesi üst düzeye çıkınca buna ilk oyun felsefesinden üçüncü alanda hücum pres eklenecek mi?

    keyifle izlemeye devam edeceğiz : )

    edit: yazıyla ilgili çok sayıda takdir mesajı alıyorum. hepinize teşekkür ederim. tek amacım medyadaki art niyetli ve cahilane yorumlarla futbol zevkimize limon sıkılmaması. belirtmeden geçemeyeceğim, twitter hesabım yok, bazı arkadaşlar (kimisi maalesef kaynak göstermeden) burdan alıntılayarak aktarmışlar. paylaşırken hiç olmazsa kaynağını belirtirseniz sevinirim..sevgiler.
    edit 2: ulaşmak isteyen arkadaşlar oluyormuş, sözlük dışından şurdan yazabilirsiniz: dciragi@gmail.com.
  • sezon başında kendisi hakkında 1 yıllık sözleşmesi için dalga geçilmişti.

    görülüyor ki kendisine takımı şampiyon yapmak için fazla bile süre verilmiş. 11 aylık kontrat bile yeterli gelirmiş.
  • normalde sözlükte futbol entrysi yazmıyorum, hatta son zamanlarda entry bile yazmıyorum ama ersun yanal konusunda hassasım 1-2 bi şey yazmam lazım.

    ersun yanal'ın fenerbahçe'ye gelmesini hep çok istedim. şimdi baktım bundan önce 32 entryim var kendisiyle ilgili tarihleriyle beraber bakıp okuyabilir isteyen.

    fenerbahçe aykut'un takımın karakteriyle oynaması sonrası ersun yanal göreve geldiğinde çok derece silik, çekingen ve korkak oynayan bir takımdı. galatasaray maçlarını kendi yarı sahamızda kabul ederdik. hatta bu anlayış hocanın ilk galatasaray maçı olan süper kupa'ya da yansımıştı ama o zamanlar bu anlayışı değiştirebilecek yer yüzündeki tek hocanın ersun yanal olduğunu bildiğim için göreve gelmesi %100 doğruydu. o takımı ersun yanal'dan başkası şampiyon yapamazdı bunu bi kenara koyalım.

    bugün durum öyle değil. o zaman olduğundan daha kolay her şey. bugün herhangi bir teknik adam fenerbahçe'yi şampiyon yapabilir bu ersun yanal da olur, hiddink de olur, otto baric de olur hatta arttırıyorum çok af edersiniz aykut bile olur.

    ersun yanal fenerbahçe'ye dönsün mü? dönmesin. neden?

    kaan kural'ın çok sevdiğim bir yazısı vardır içinde

    "ama nadiren de olsa mucizeler gerçekleşir. nadiren de olsa insana umut etmenin iyi bir şey olduğunu hatırlatan, hayatın güzel olduğunu gösteren olaylar olur. mesela platonik aşkınız da yunan mitolojisiyle çok ilgilidir ve o sığ erkek arkadaşının aksine siz bu ve pek çok konuda daha bilgilisinizdir. derste yaptığınız, hera ile zeus'un ilişkisini anlatan sunum çok ilgisini çekmiştir. sizi daha yakından tanımak ister. ya da daha yakın bir ihtimalle porsche'li çocuk bir manken sevgili bulmuş ve sizin narin platonik aşkınızı ortada bırakmış olabilir ve ağlayacak bir omuz arıyordur.
    ne olursa olsun, o fırsat elinize geçerse kim olduğunuzu doğru şekilde ortaya koyabilmelisiniz. kalbiniz hayatınızda hiç olmadığı, hatta hiç tahmin edemeyeceğiniz kadar hızlı atarken bile o anın değerini bilmeli ve hakkını verebilmelisiniz. sonunda hiçbir yere gitmese bile, 2.5 yıldır beklediğiniz o an karşınıza çıktığı zaman berbat etmek istemezsiniz"

    şeklinde bir bölüm geçer...

    ersun yanal teknik direktörlüğe başladığı günden beri fenerbahçe teknik direktörü olmayı hayal etti, bunun için yaşadı. doğru mudur bilmem ama hangi takımı çalıştırırsa çalıştırsın bilgisayarında kendi takımının yanı sıra bir de fenerbahçeli oyuncuların verilerinin bulunduğu bi dosya bulundurur derler hatta.

    sonra o nadiren de olsa gerçekleşen mucizelerden biri oldu ve yıllardır hak ettiği fenerbahçe teknik direktörlüğüne getirildi. hak ederek diyorum çünkü bunu rıdvan, oğuz, aykut, ismail kartal gibi fenerli eski futbolcu olarak değil çalıştırdığı her takıma karakterli bir oyun oynattığı, zamanla "ersun yanal takımı" gibi bi kavramı türk futboluna kattığı için yaptı. soyunma odasındaki ses kaydını hatırlarsanız "ben buraya fenerbahçe ile gelmedim" demişti, boş laf değildi. galatasaray derbisinden önce kalbine stent takması gerekti, kaan kural'ın yazısındaki gibi o fırsat eline geçtiğinde kalbi hayatında hiç olmadığı, hatta hiç tahmin edemeyeceği kadar hızlı çarptığı içindi belki.

    ama yine kaan kural'ın yazısındaki gibi hayatı boyunca beklediği o an karşısına çıkınca berbat etmedi ve hakkını verdi. çok güzel bir hikaye yazarak babasının, kendisinin ve oğlunun takımını şampiyon yaptı ama onur sadece onur sadece oğlunun adı değildi ve kendisine yaşatılanlar sonrası istifa etti. öyle aykut gibi yalandan da değil üstelik arkasına bakmadan çekip gitti.

    dönmesin dedim neden?

    hoca çok güzel bir hikaye yazdı ve ben istiyorum ki o hikaye bırakalım çok güzel kalsın. ersun yanal bazen fenerbahçe bugünlerde olduğu gibi kötü gittiğinde bazen nisan yağmurlarıyla hatırlansın. bu takımın işler kötü gittiğinde en büyük efsanesi alex'i bile nasıl harcadığı malumken ersun yanal sadece güzel anılar bıraktığı yere geri dönüp o güzel anıları riske atmasın. güzel kalmayı beceremiyoruz bi çünkü. kimse her zaman kazanamaz. 2 sene şampiyon yapıp 3. sene yapamasa ve kovulsa ne nisan yağmurlarıyla gelen şampiyonluk hatırlanır ne de oynattığı futbol. yapamadığı 3. seneyle hatırlar insanlar. özetle ersun yanal'ın fenerbahçe'si çok güzel bir hikayeydi, bırakalım öyle kalsın.

    bu arada yukarıda "trabzonspor şampiyondur" dediği falan iddia edilmiş hiçbir zaman öyle bi şey demediği gibi trabzon'dan ayrılmasının/istenmemesinin en büyük nedenlerinden biri de direkt budur zaten.

    son olarak geçtiğimiz günlerde kendisiyle konuştum ve sadece şunu söyleyeyim aziz yıldırım olduğu sürece fenerbahçe'ye dönmeyecek.

    entryyi de kendisinin sözüyle bitireyim: fenerbahçe büyük takım, kendini kurtarır...
hesabın var mı? giriş yap