• frida kahlonun yasam oykusunu okumaya baslamam ve bir konserve kazası ile sag elimi kullanılamaz halde kesmem aynı zamana rastladı. frida yirminci yuzyılın en onemli kadın ressamlarından biri sayılmasına ramen, hayatını asıl efsanevi hale getiren suphesiz, onun bedensel acıya ve uzun meksika eteklerine surune surune yanında dolasan olume meydan okuyusundaki asalet ve neseydi. onsekiz yasında gecirdigi bir trafik kazasında omurgası onarılmaz halde hasar goren, tek ayagı parcalanan frida, yasamının geri kalanını cogunlukla yatalak olarak gecirdi. ufacık bedenini ayaga dikmek icin kimi zaman aylarca kıpırtısız alcılar içinde yatması, kimi zaman ise, ona her hareketinde korkunc acılar yasatan demir korseler giymesi gerekti. tutkuyla asık oldugu diegodan bir cocuk yapması bu sakatlıkları nedeniyle hic mumkun olmadı.

    onu hem yasama baglayan hemde insanlar dunyasının bir kıyısında gosteren resimlerinde ise anlattıgı duygu tekti: yalnızlık. frida asık olan ve iyi seven buyuk kadınlardandı, sevdigi erkek ugruna kendisini bir efsane haline getirecek buyuk kostumlu bir senlik gosterisi icinde yasadı. pek cok asıgı, dostları, hayranları oldu. satafatlı meksika kıyafetleri ile sanat cevrelerini agırlayan yuksek sosyete partilerinin goz bebegi, ilgi odagıydı. oysa kanvasın uzerine dik bakıslı, bıyıklı ve tek kaslı resmettigi kendinde, yaraları ile onurla savasan, damarlarıyla topraga baglanan tek bir frida goruruz, yalnız. ve gozyasları, onu hayata baglayan insanlara kanvasın uzerinden seslenir, yanımda kalın.

    elimi kestikten az sonra, hastaneye gitmek icin alelacele indigim merdivenlere acıdan uc defa kustugumu hatırlıyorum. baygınlıgın sınırındaki dehsetim tek bir kudretle ayakta duruyordu, yalnız degildim. sonra , elim dikildikten, acı soku gectikten, agrı kesiciler ise yarayıp, aile durumdan haberdar edildikten cok sonra aklıma philedelphia filminde olmekte olan aids hastası tom hanksin su sozleri geldi, “olmekten korkmuyorum, korktugum yalnız olmek”.

    yalnızlık kendimizi, sectigimiz kadar, ana rahmimi gibi kutsal ve iyi edici sıgınaga tıktıgımız zaman guzeldir. oıysa incinebilir oldugumuzu, olumlu oldugumuzu hatırladıgımız andan itibaren bu iyi edici sıcaklık, korkunc bir tuzaga donusur. gercek su ki en kalın derilerin, en iyi kabukların altında bile ruhlarımız nasıl tehlikedeyse, bedenlerimiz de oyle kolayca hastalıkla, acıyla örselenebilir, parcalanabilir.

    kucucuk bir kesik, beni etkisiz hale getirdiginde tek dusunebildigim, yıllarca kutsadıgım yanlızlıgımın, kıcıma donumu giymekte bana kesinlikle yardımcı olmadıgıydı. aslında frida’nın vakur basa cıktıgı, benim cıkamadıgım illet bedensel acı degil, yalnızlıktı belkide. bana “sen kesigin gececegini biliyorsun, o yarasının gecmeyecegini biliyor” diyebilirsiniz, ama hayır okuyucu. o kadar basit degil, kendine acımak veya kendini buyuk gormek icin hayali bir yalnızlıgı kucaklamak aptalca bir oyun. ben kendime acımayı seviyormusum, frida kahlo kendini ve yasamı.

    bu entryden cıkarılacak ders derseniz, ilkin fridanın resimlerine alıcı gozuyle bir daha bakın, onları zor da olsa sevin. onlar bize yasamın zorluklarına ramen ne kadar çekici oldugunu anlatırlar ve sevginin gücünü. bir de konserve acarken dikattli olun. aman diyim.
  • gün itibariyle mail boxıma düşen bir mailde çok güzel bir yazısını görüp, paylaşmadan edemediğim ressam.

    sevmekten ne zaman vazgectim?

    kotu gunumde yanimda olmadigin zaman vazgectim.
    canin sikildiginda benimle paylasmadigini, kirilacak veya tedirgin olacak olsam bile dusuncelerini acikca soylemedigini anladigim zaman vazgectim.
    bana yalan soyledigini anladigim zaman vazgectim.
    gozlerime baktiginda kalbinle bakmadigini ve bana hala soylemedigin seyler oldugunu hissettigimde vazgectim.
    her sabah benimle uyanmak istemedigini, gelecegimizin hicbir yere gitmedigini anladigim zaman vazgectim.
    dusuncelerime ve degerlerime deger vermedigin icin vazgectim.
    agrilarimi dindirecek sicak sevgiyi bana vermediginde vazgectim.
    sadece kendi mutlulugunu ve gelecegini dusunerek beni hice saydigin icin vazgectim.
    tablolarimda artik kendimi mutlu cizemedigim ve tek neden sen oldugun icin vazgectim.
    bencil oldugun icin vazgectim!!
    bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem icin yeterli degildi, cunku sevgim yuceydi. ama hepsini dusundugumde senin benden coktan vazgectigini anladim. bu yüzden ben de senden vazgectim.

    frida kahlo
  • frida kahlo'nun sevgilisine mektubu.

    diego riverama..

    seni sevmeye başlayalı çok uzun zaman oldu. küçük bir kız çocuğu idim, seni sevmeye başladığımda. şimdi ise bedeni çürümeye başlayan yaşlı bir kadınım. bütün bedenler çürüyor aslında diegom. eskiyor bütün bedenler.

    ama acı çeken yüreği var ise bir bedenin, daha hızlı çürüyor o beden.
    benim acı çeken bir yüreğim var diego. seni sevmeye başladığım o günden beri, acı çeken bir yüreğim var.

    beni anlamadın demeyeceğim. beni anladın. zaten en dayanılmaz acı buydu. sen beni anladın. anladığın halde canımı yaktın diego.

    ben de seni anlamak istedim. tüm hayatımı, hayatımın her bir zerresini seni anlamaya adadım. sen nereye gittiysen, ben de gittim. sen neye güldüysen ona güldüm. sen kimi sevdiysen onu sevdim. hangi kadınla seviştiysen o kadınla seviştim. bende bulamadığın ve başka kadınlarda aradığın şeyi keşfetmek için, senin öptüğün kadınları öptüm. dokunduğun kadınlara dokundum.

    senin sevmediklerini de sevdim ben diego. neden sevmediğini anlamak için, onları… sevdim. ya da sevmeye çalıştım. içimdeki, sana dair olan öfkeyi dindirmek için yaptım belki. öfkem dinmedi diego.

    her defasında körkütük aşık olarak, sana döndüm. ya da aslında senden hiç gitmemiştim.

    seninle amerika’ya gelmemi istediğinde, benim olduğunu sandım. en büyük yanılgım oldu bu belki de. sen ne benim ne de başka bir kadının olamazdın. kimseye ait olamazdın sen. ruhun buna izin vermezdi. oysaki ben, sana ait oldum hep. yattığım tüm adamlar ile sana ait olarak yattım diego. acı çekerek seviştim onlarla.

    bir tek senin çocuğunu doğurmak istedim. ah diegom, bu paramparça rahmimden nefret ettim, bebeğimizi tutamayınca. söküp atmak istedim rahmimi. sana çocuk doğurmayı beceremeyen bir organı taşımak yük oldu bana.

    kanlar içinde kaldığımda beyaz çarşaflar üzerinde, bana nasıl acıyarak baktığını gördüm. nasıl korktuğunu, ölmemden. sırf bundan ölmedim ben diegom. sen acı çekme diye. ve beni terk ettiğinde, o kanlar içinde kaldığım günkü acı dolu bakışlarına sığınarak, acılı mektuplar yazdım sana. çaresizlik kokan, kadınlık onurumu ayaklar altına aldığım mektuplar yazdım. bana acı ve geri dön istedim. buna bile razıydım sevgilim.

    senin çirkin olduğunu söyleyen annemden nefret ettim. sana benim gibi bakamayan herkesten. senin güzelliğini görememelerini anlayamadım hiç.

    kurbağa sevgilim, diegom… bana dünya’nın en büyük acısını yaşattın sen. gün be gün öldüm seni sevmeye başladığım ilk andan itibaren.

    ama sevgilim, bir daha gelseydim dünya’ya yine seni severdim. canlı canlı çürüyeceğimi bilerek!
  • tastamam bir acı zanaatçısıdır efendim frida hanım.. hatta geçirdiği meşum kazadan sonra "başıma gelen en iyi şey acı çekmeye alışmaya başlamam" diyerek olanca manasızlığını tattığı yaşama devam etmeye karar vermiştir.. keza, ruhunun ve öz yaşamının kederleri bir yana, zaten olanca acı dolgulu bir zaman ve mekanda varolmuştur ya frida'anım..

    "önce başka bir otobüse binmiştik. ama küçük şemsiyemi unuttuğumu görünce, aramak için indik, beni harabe eden otobüse böylece bindik. kaza bir kavşakta oldu... insanın çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil. gözümden bir tek damla yaş akmadı ve demir çubuk, kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi geçti." diye dillendirdiği kazanın reçetesi üçüncü ve dördüncü omurga kemikleri kırılması; kalçada üç, sağ ayakta onbir kırık, sol kalçadan giren ve vajinadan çıkan demir çubuğun yol açtığı derin yara, cinsel organda sol dudak yırtılması olan kahlo, uzun süreler alçı ve acı korsesi içinde yaşamına devam etse de, aktif siyaset hayatından bile geri durmamış, zapata'nın bir mirasçısı olarak komünist partiye üye olmuştur..

    sonrası ise aşk ve tutku günleridir, nitekim ailesinin çokçok şişman bir breughel olarak tanımladığı sabık aşkı diego rivera kahlo perdesinin başrolünü kapmıştır bu günlerde.. akabinde yan rollerden birine de troçki beyi almıştır a, troçki'nin zevcesi hadiseyi çakozlayınca, frida terketme makamından çalmıştır..

    ne senle ne de sensiz diego'yla devamlı y eksenini zorlayan eğriler çizen ilişkisi, kahlo'nun tek yaşam enerjisidir.. sağlığı asla düzelmemiştir, içindeki ölümden gına getirmiştir handiyse; işte o debdebede uçan kaşlarının ortasındaki diego beyden de ayrılmaya karar vermiştir, -tabii diego'nun aşırı karı-kız düşkünlüğü de mühim bir sebeptir buna, kendi de düşkündür gerçi ya.. lakin ayrılık, frida hanımın günlüğüne şöyle yansımıştır:

    "başlangıç diego/
    yapıcı diego/
    çocuğum diego/
    ressam diego/
    babam diego/
    oğlum diego/
    sevgilim diego/
    kocam diego/
    dostum diego/
    anam diego/
    ben diego/
    evren diego"

    bu temsili ayrılık, diego beyin de yoğun çabalarıyla sona ermiştir elbet: 8 aralık 1944'de rivera'nın doğumgününde ikinci kez evlenmiştir bu iki ucu aşklı değnek.. frida hanımın, 1953'de kesilen bacağının ardından bıraktığı son not da şu olmuştur:

    "çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım".. hulâsa, dünyadan çıkış yolları'ndan birini bulması hasedimin yegâne sebebi olmasa da, olmuş gibi yapayım ben şimdilik efendim..
  • merhumenin arkasından konuşmak gibi olmasın ama, götürmediği adam kalmamıştır derler...
  • ressam diego rivera'nın karısıdır
    edit : ben bu entryi yazdıgımda ustunde uzunca bir hayat hikayesi vardı. ek yapmıstım.
  • başına gelmedik kalmayan meksikali ressam. geçirdiği tren kazasından sonra sakat kalmış ve yataktan kalkamamış, annesi sıkılmasın diye yatağının tepesine aynalar yerleştirmiş. bu nedenle herzaman otoportre yapar.

    1959 da intihar etmiş ve şu notu bırakmış: 'hope leaving is fine and hope not to turn back..'

    resimlerinde herşeyin bir anlami vardır. sürrealist değildir. (they thought ı was a surrealist but i wasn't. ı never painted dreams. ı painted my reality..)
  • "i drank to drawn my pain, but the damned pain learned to swim..." sözünü söyleyendir.

    meali:"ağrımı boğmak için içtim; ama lanet olası ağrım yüzmeyi öğrendi..."
  • "beni anlamadın demeyeceğim.beni anladın.zaten en dayanılmaz acı buydu. sen beni anladın. anladığın halde canımı yaktın diego..."
  • dünyanın en yüzeysel adamı günlüklerinden:

    - bir insan, tek başına bu kadar çirkin olabilir.
    - abi, onun güzelliği çirkinliği değil ki olayı. sanatçı o, duygusal ve asi bir sanatçı. uçlarda yaşamış hep. toplumu falan da dışlamış mesela.
    - önce davranan olmak istemiştir.
hesabın var mı? giriş yap