• sikilmiş gibi hissettirir adamı, tecavüzün bir türü bu da.

    yaş 19-20 falan, bi gece çok kafam bozuk, neye bozuksa amına koyiim, melis beni arkadaşı olarak mı gördü artık neye üzüldüm hatırlamıyorum, bornova küçükparka çıktım içmeye tek başıma. takıl diye bir mekan var, şimdi tuhaf gençlerin mekanı, o yıllarda bildiğin birahane henüz. gittim oturdum bi masaya, içtim düşündüm epey, kalabalık içerisi çok, çoğu emekli hocalardan oluşan bi grup vardı, her akşam ordalar, kalabalık diye onları da oturttular masama. adamlar muhabbet insanlar, epey dertleştiler benimle, ilgilendiler falan. içlerinde bir amcam epey sevdi beni, sabah ilk otobüsle bulgaristan'a gidecekmiş, para falan alacak ordan, eve gidip uyuyası yok yani adamın, "gel" dedi, "bendensin". ordan çıktık bir mekana daha gittik, oradan da bir pavyona, içiyoruz da içiyoruz, muhabbet güzel kadınlar güzel, hesapları da amcam ödüyor. bi çıktık pavyondan hava aymış, güneş doğuyor, adam otobüsünü kaçıracak neredeyse, helalleşip ayrıldık adamla, yürümeye başladım eve doğru. ama yürüyemiyorum aslında, kafam ziyadesiyle iyi, neredeyse 8-10 saattir içki başındayım. ben öyle sarhoş sidiği gibi yalpalaya yalpalaya evin yolunu bulmaya uğraşırken ayaklarım dolanıyor ve yüzükoyun kapaklanıyorum asfalta. kalkmaya uğraşırken birileri yardım ediyor bana, bakıyorum üç tane genç, beş altı yaş büyükler benden, kaldırıyorlar beni, benim eller kollar çizilmiş hep, kanıyor da hafiften. "ne tarafa gideceksin, yürüyebilecek misin" falan diye soruyorlar, "giderim ben" diyorum yine de yürümeye devam ediyorlar benimle. sonrası silik yine kafamda ama muhtemelen çocuklarla son bir bira içmek niyetiyle gidip boş bir arsaya oturuyoruz, çamkıran parkının epey arka taraflarında bir yere, o zamanlar bu siteler falan yapılmamış oralara henüz, çoğu yer tarla bahçe hala. oturmuş tatlı tatlı muhabbetimizi yaparken bi an cüzdanımın cebimden gittiğini hissediyorum, bi bakıyorum herif cüzdanı çaktırmadan cebe indirmeye çalışıyor, hassiktir! ayılmaya başlıyorum, geri ver diyorum elemana cüzdanı, diğer ikisi hereketlenmeye başlıyorlar, biraz daha ayılıyorum. karıştırıyor cüzdanı, para yok elbette, birkaç kuruşum var o da cebimde, sevgili fotoğrafı çıkıyor cüzdandan, kim bu diye soruyor gülerek, "ver onu diyorum" içlerinden biri "ver kızın resmini" diyor arkadaşına, çok delikanlı ya sikik, cüzdanımla resmi alıyorum, ama bu sefer yan cebime hamle ediyor amın feryadı, elini yakalıyorum bileğinden, tam o an belinden bir şey çıkarıp ağzıma sokuyor. güzel silah aferim, ama soğuk biraz, bir de tuhaf bi tadı var, nasıl desem metalik gibi. tamamen ayılıyorum. ben orda namluya sakso çekmeye çalışırken o el cebime girip paramı alıyor, bugünün parasıyla taş çatlasın 20-30 lira falan ama olsun, zorla paranı alıyorlar abi bir şey yapamıyorsun, korkudan, heyecandan, ezilmekten, kaçsam mı dalsam mı, ölsem mi diye düşünmekten. evrendeki en ayık insanım o an, saniyeler içinde yüzlerce şey düşünüyorsun, en net hatırladığım durmadan "gerçek değil o silah" diyorum kendime, kuru sıkı ya da gaz tabancası, ama durumu hafifletmiyor bu, insanın ağzının içinde gaz tabancası patlayınca osurukla atılamaz bünyeden, dilin ensenden çıkar amına koyiim en iyi ihtimalle, bu fikirden hoşlanmıyorum. ben ki normal bir günde çay içerken bile bardağı ağzıma götüremem titremekten o an korkudan heyecandan tireyemiyorum bile, kaskatı olmuşum. adam gibi dövseler orospu evlatları hiç dert değil, dayak bu yenilir, ne olacak. ama aynı şey değil, diyorum ya tecavüz gibi amk, işkence gibi, iki saniye sonra ne olacağını bilemiyorsun. bütün öfken dal diyor adamlara, öleceksen de öl, ama bütün bilincin kaç diye bağırıyor, "kurtul oradan". ben o sıra çocuğa bir şey söylüyorum, anlamıyor, anlayamaz tabi, zenci siki kadar namlu var ağzımda, geri çekiyor silahı, ben çocuğa dünyanın en saçma yumruğunu çıkarıyorum hemen arkasından, geçen gün eboue'ye dalmak için sahaya giren elemanın yumruğu bile daha samimi, daha içten, daha güçlü yeminle. yumruk çocuğun omuzunu sıyırıp kulağına yakın bir yere gidiyor, ürküp geri çekiliyor çocuk, beklemiyor böyle bir şeyi aniden, çocuğun amına koyiim ben bile beklemiyorum kendimden. koşmaya başlıyorum sonra deli gibi, bornovanın iç taraflarına doğru. peşime takılıyorlar 2-3 sokak boyunca koşuyoruz, allahtan sokaklar kalabalıklaşmış biraz, çok ısrar edemiyorlar. zaten hep söylerim, iyi koşarım ben, iyi kaçarım. neyse ben atlatıyorum herifleri bir şekilde, güç bela varıyorum eve, arkadaşlarım ayaklanıyorlar falan toplaşıyoruz sağolsunlar, arıyoruz adamları günlerce, duraklarda, kahvelerde, mekanlarda ama yoklar elbette. kapanıyor gidiyor olay ama bazı şeyler unutulmuyor işte. öyle bir şey ki bu, hayatım boyunca çok şey yaşadım, çok üzüldüm, üzülmekten ölücem sandım, ama üzerinden zaman geçtikten sonra gülümseyerek anlattım hepsini, taşşak geçerek. hayatımda kendimle taşşak geçemediğim tek konu var, bu da o işte. hiçbir şeyin tarihini hatırlamam mesela, ama o sabah 21 hazirandı.
  • dün ankara'da ümitköy köprüsü üzerinde başıma gelen olay.
    trafik sıkışıktı ve ilerlerken, köprü üzerinde çırpınan, el kol sallayan bir kadın gördüm. gayri ihtiyari durma ihtiyacı hissettim, sonuçta ilkyardım bildiğim için birisine yardımcı olabileceğimi düşündüm; çünkü kadının el kol sallaması çok önemli bişey varmış gibi duruyordu.
    ben durur durmaz kadın sağ koltuğa atladı ve ben "ne oluyorsun yaa, çıksana arabadan" derken başka bir tanesi benim kapımı açıp, içimde tüm kimliklerimin,telefonumun,paraların,kartların,anahtarlarımın bulunduğu el çantamı aldı ve kaçtı. diğer kadın ise bıçak çekerek sessiz olmamı söyledi. ben olayı şokunu atlatamadan dışarı çıktım ve arabanın yanında yere düştüm, bir yandan "çantam,çantam" derken diğer yandan boğulurcasına öksürüyordum. kadınların anında yokolduklarını farkettim. telefonum da gittiği için arayabileceğim kimse yoktu. polisi çağırmak için gelen arabaları durdurmaya çalıştım. benim perişanlığımı ve arabanın dörtlülerinin yandığını gören hiçbir insan yardım etmedi. yarım saat buz gibi soğukta arabaları durdurmaya çalıştım, bir yandan bağırmaktan sesim kısıldı.
    "güler misin ağlar mısın" denebilecek bir durum da başıma gelmedi değil.. bir şahin durdu ve içinde çoluklu çocuklu en az 8-9 kişi vardı. "lütfen yardım edin, polis çağırmam lazım" dedim ve ön koltuktaki adamlar "yenimahalle ye buradan nasıl gidilir" diye sordu.
    allahım !!
    ve ben bir telefon edebilmek için onlara oturup yenimahalle yolunu tarif ettim ! polis, hemen geleceğini söyledi ve beklemeye başladım. bir yandan ağlıyorum, bir yandan küfürleri sıralıyorum.
    15 dakika sonra karşı yola çıkan askeri inzibat aracını durdurdum ve yeniden telefon ettim. hayatında hiçbir zaman kötü insanlarla karşılaşmamış, kimse için kötü düşünmemiş olan ben, arabaların arasında çılgınlar gibi koşarak, ağlayarak karşı yola geçmeye çalışıyorum !
    polis gelmedi. ben karakola gittim.
    4 saat boyunca orada kaldım. eve dönünce tüm kartlarımı iptal ettirdim ve gazeteyi hükümsüzdür ilanı için aradım. tüm gece boyunca bir dakika uyumadım, yemek yemedim ve sabah erkenden çıkıp telefonun ımeı numarasını karakola verdim.
    ancak şimdi biraz sakinleşip nete girme imkanı bulabildim. 2 gündür yaşadığım hayat, stephen king romanlarındaki kabuslara benziyor.
    kadının suratını düşündükçe midem bulanıyor, öksürme krizimi zor tutuyorum. hayatı boyunca hiçbir zaman, yaşamın soğuk yüzünü görmemiş olan ben; şimdi ölüme ne kadar yaklaştığımı düşünüyorum. hayatımızın ne kadar değerli olduğunu ve sokaklarda nasıl o. çocuklarının yaşadığını..
    söylemek istediğim çok şey var.. çok şey.
  • ing. şok ya da şaşırma sonrası aniden alınan nefese verilen ad
  • dün sabah saat 09 00 da başıma gelen olay

    bilgi üniversitesi dolapdere kampüsü karşı yolundaki ışıklarda arabayla durmuşken birden ön yolcu koltuğu camının bir anda tuz buz olmasıyla irkilme, patlak gözlü bir adamın kafasını ve kollarını camdan içeri sokması ve çantamı kapmaya çalışmasıyla ve kapmasıyla son bulmuştur. enteresan olanı adamın buji, taş herneyse onu ağzından çıkarıp cama fırlatmasıydı..demek yeni yöntem bu..

    neyse efendim sağ ön koltuktaki çantam üzerinde ellerimizin buluşması ve yaşanan 3-5 saniyelik ümit besen romantizmi sonunda telefonumu ve çantamı kapan acar gaspçı bir arka sokaktan kayıplara karıştı..bana da camların kestiği sağ el ve şok durumu kaldı tabii..

    155 akabinde gelen polisler hemen beni kasımpaşa karakoluna aldılar, sorgular vs.ler sonrasında bugün gayrettepe 2.şubeye gelmem istendi..aslında anında buluyorlar tabii bu adamları..bu arada arkamda arabayla seyir halindeki şoförün olaya şahit olması da işi kolaylaştırdı..gayrettepede aynalı odadan teşhisler sonrasında ( diğer 3 adamın polis olduğu o kadar belliydi ki) şu anda benimki nezarette mesela..bu arada son zamanlarda bu tip suçlar oto hırsızlık bürosunda çözümlense de aslında gaspa giriyormuş bunu öğrenmiş olduk en az 3 sene diyorlar bakalım..

    bir de polisler demez mi ''yakalanınca uzlaşma ister misiniz?'' ne istiycem ölsün..
  • hukukçular arasındaki minik espri, bu konuya iyi bir meze olacak sanırım. derler ki; birinin gözünü çıkart, 6 ayla yırtarsın; gözlüğünü gasp et, 36 yıl yersin.
    not: güzel ülkemde, gözü çıkaran da, gözlüğü gasp eden de, skini sallaya sallaya dolaşıyor!
  • gün gelip de beni bulursa, erkeklik demeyip paşa paşa boyun eğeceğim suç türü.

    hem eğmeyip de ne yapılabilir ki?! gelen kişi zaten çekip geliyor yanına. aklı başında bir insan bunu yapar mı? haberlerden anlaşıldığına göre artık birden fazla kişi geliyor. ayrıca, yanlarında bıçak veya başka silahlar oluyor. bu durumlarda asla ben erkeğim deyip de kafa tutmaya kalkışmamak lazım.

    benden gelip cep telefonumu isteseler kesinlikle veririm. eğer bir şey yapmazlarsa, teşekkür için cüzdanımı uzatırım. sağlık sigortasına güvenip gözümü, kolumu kaybetmeye hiç niyetim yok.

    tabii ki, bu konuyu açınca sevgili rahşan ve bülent ecevit ikilisine en içten şükranlarımı arz etmeyi bir borç bilirim. ne de olsa onlar sayesinde suç oranı katlandı.
  • rüya:

    bir spor tesisinin dış kesimindeki bankta oturuyorum. birden yanıma karanlık çehreli bir şahıs oturuyor. sonra onun yanına da iki tane daha arkadaşı oturuyor.

    karanlık tip, bana dönüp "sökül paraları" diyor. ben gülerek " siz mi beni gasp edeceksiniz? " diyorum. şahıs kendinden emin bakıyor. demek şimdiye dek hep başarıya ulaşmışlar.

    ayağa kalkıyorum. belimden tabancamı çıkartıyorum. çelikten yapılma irice bir silah. onlara doğrultuyorum.

    öyle mi? diyor karanlık tip. çantasından o da silah çıkartmaya davranıyor. vayy...demek bunlar full techizat çalışıyorlar. her türlü duruma karşı tedbirliler. onlara fırsat vermeden ateş edebilirim ama ateş etmiyorum. bunu istemiyorum.

    spreyimi çıkartıyorum ve bunların üstüne hamle yapıp yüzlerine gözlerine sprey sıkmaya başlıyorum. bayağı debeleniyorlar ama sprey sıka sıka bunları etkisiz hale getiriyorum. sonra spor salonuna dalıp polis arıyorum. bir tane bulunca ona durumu anlatıyorum. polis umursamaz tavırlarda.. sağ elimdeki tabanca ile polisin kafasına tık tık vuruyorum, "işini yapsana" dercesine. ne biçim polis bunlar ya hu. hazır etkisiz hale getirilmiş gaspçıları bile yakalamaya üşeniyorlar.

    not: saldıranlar cinni şeytanlar idi. onları öldürmek istemeyişimin sebebi de mensup oldukları kabileyi ve akrabalarını başıma bela etmek istemeyişimdir.
  • bir kişinin parasını ya da eşyasını zor kullanarak çalma eylemi. şöyle ki bir kişinin zorla gözlüğünü çalmış olsanız, o kişinin gözünü çıkarmanız durumundan daha çok ceza alırsınız. benzer özellikteki kapkaça göre daha fazla ceza gerektirir bir suçtur.
  • aptal yada psikopat kişilikli insanların işlediği bir suçtur.

    aptallar işler çünkü;suçun büyüklüğünden habersizdir,macera boyutu ön plandadır.ceza kanunumuzdaki adam öldürmeye verilen cezalardan sonraki en ağır hapis cezaları uygulanır*

    psikopatlar işler çünkü:hırsızlığın cebir ve şiddet içermesi gerekmektedir.klasik örnek taksi şoförü soyulmasıdır.dayar bıçağı garibanın boğazına cebindeki 3-5 kuruşu alır.

    son zamanlardaki kapkaç olaylarında hırsızlığın cebir ve şiddet içerdiği yorumu mahkemelerce kabul edilmekte ve gasp olarak değerlendirilmektedir.niye arttı bu gasp mevzu bu kadar derseniz, temel neden afla dışarı çıkmış aptal ve psikopatların aramıza salınmasıdır.
  • bilgi'nin kasımpasa yurdun da kalanların son zamanlarda pek sık yaşadıkları hadise.en son olay, yurt kapısının beş metre önünde telefonla konuşan polonyalı arkadaşımın başına vuran orospu çocuğunun, arkadaşımın telefonunu alıp kaçması şeklinde gelişmiştir.polise aranmış fakat 'valla siz gelin eşgal verin' denmiştir ki karakol da olabildiğine boktan bir bölgededir zaten.
    ayrıca geçenlerde bir hafta içinde 4 arkadaşım, ayrı zamanlarda yurttan okula (dolapdereye) giderken (öğlen vakti) boğazlarına bıçak dayanılıp gasp edilmiştir.
    olaylar üzerine yurda gelen bilgi'nin güvenlik müdürünün sorduğu soru içler acısıdır: 'eee siz bu adamalara karşı koymak için hiç bir şey taşımıyonuz mu üzerinizde?'
    aslında bu cümle okulun bu konuya yaklaşımını özetler gibidir.olaylar altı aydır meydana gelmekte olup, okul 'emniyetle koordinasyon içinde çözmeye çalışıyoruz' safsatasıyla kasımpaşa yurduna tıktığı öğrencileri oyalamaktadır.
    peki neden kasımpasa?çünkü maslaktaki yurda aylık 17 milyar ödenirken kasımpasadaki bina aylık 4 milyara ayarlanmıştır.maliyetler düşmüştür ve hatta bu olaylar birkaçımızın ölümüne sebep olursa daha da düşecektir.
    hayırlı uğurlu olsun.
hesabın var mı? giriş yap