• merminin atılışı sırasında namlu içinde gazların geriye doğru sıkıştırmasından ileri gelen hareket. (tdk günel türkçe sözlük)
    (bkz: geri tepmek)
  • (bkz: gtt)
  • emme supabı kapanmadan hemen önce, karışımın erken tutuşması sonucu alevin emme manifoldu yoluyla karbüratörden geri çıkmasıdır.
  • ergani'de bir kırma ile ilk atışımı yaptığımda hedefimi vurmuştum vurmasına ama, beni uyarmayan arkadaşım yüzünden bir an hedefi gören gözlerim bir an sonra gökyüzüne bakıyordu.

    diz kırmış ateş edecekken, geri tepme o kadar güçlü olmuştu ve ben öyle beklemiyordum ki boş bulunup geriye doğru sırt üstü düşmüştüm.

    ağrıyan artistik bir şekilde kıvrılan bacağım mıydı, yoksa kırılan gururum mu hâlâ çözebilmiş değilim.
  • istihbarat ve politika literatüründe, çıkarlar doğrultusunda gerçekleştirilen bir operasyonel hamlenin, zaman içerisinde bir reaksiyon oluşturarak olumsuz sonuçlar yaratması durumudur.
  • askeri anlamdaki kullanımı oldukça kısıtlı kalmıştır ve bence artık biraz yeni terminolojiye ihtiyaç vardır.

    geri tepme bir ateşli silah ateşlendiğinde silahın kendini tekrar atışa hazır hale getirmek için kullandığı atalet kuvvetidir. eğer ateşli silah elektrik ateşlemeli değilse kendini tekrar kurabilmek için hemen hemen her zaman atılan merminin oluşturduğu devasa gaz basıncına dayanmaktadır. ancak çok farklı olan bu kurulma dizaynlarına türkçede çok yanlış bir şekilde hep geri tepme demekteyiz. bunlardan bazıları şunlardır :

    1- gerçek geri tepme : tetiğe bastınız, horoz iğneye vurarak merminin arkasındaki kapsülü patlattı ve mermi kovanının içindeki barut patlayarak mermi çekirdeğini namludan fırlattı. ancak saniyenin yüzde birinde olan bu olay neticesinde halen namluda ciddi miktarda gaz ve gaz basıncı bulunuyor. mermi çekirdeği namludan çıkmadan namlu ve ona kilitlenmiş bir şekilde bulunan mekanizma geriye, merminin aksi istikametine doğru ilerlemeye başladılar. mekanizma ve namlu birlikte kopmadan gidebilecekleri kadar geri gittiler ve son raddeye eriştiklerinde namlu mekanizmadan ayrılarak yuvasına doğru hareket etti. giderken boş kovanı da açıkta bırakarak fırlamasını sağladı. namlu yuvasına girmeden hemen önce mekanizma da namluyu izledi ve namluya gidip kilitlenmeden önce şarjörden bir mermi çekerek önüne kattı ve namluya sokarak kendisini kilitledi. silah atışa hazır hale geldi. bkz diyagram

    bu sistem olabilecek en uzun atış aralıklarını yaratır. günümüzde kullanımı hemen hemen kalmamıştır ve birinci dünya savaşı ve hemen sonrasında kullanıldığı görülmüştür. en meşhur platformu chauchat makineli tüfeğidir. dakikada 245 mermi gibi çok yavaş ancak kontrollü atışlar sağlar. ancak namlu oynayıp durduğu için isabet oranı düşüktür. namlu gibi silahın en ağır elementi de ileri geri gidip geldiği için (reciprocate ettiği için) ayakta atarsanız siz de gidip gelirsiniz. ingilizcesi long recoil olan bu sisteme biz geri tepme diyoruz. aslen uzun geri tepme desek fena olmaz.

    2- kısa geri tepme : bu sistemin yukarıdakinden tek farkı namlunun mekanizma ile yolun sonuna kadar yolculuk etmiyor oluşudur. atışla birlikte namlu ve mekanizma geriye doğru harekete başlamakta ancak ortalara gelindiğinde namlu geriye hareketi bırakıp yuvasına geri dönmekte ve mekanizma en geriye kendi başına gidip gelmektedir. diğer bir açıdan bakarsak mekanizmayı geriye yollayıp kurulmaya zorlayan da namlunun kendi kütlesel ağırlığıdır. kısa geri tepmede namlu falan komple gidip gelmediği için de uzun geri tepmeye göre oldukça hızlıdır. makineli tüfeklerin rağbet ettiği bir mekanik operasyon türüdür. hatta ilk tek namlulu otomatik makineli tüfek olan maxim (ve türevleri mg08 - vickers - m1917) bu sistemi kullanmaktadır. hatta m2 12.7mm uçaksavarlarda bu hala kullanılmaktadır. tabancalarda ise en meşhur kullanımı luger p08'dedir.

    3- çarpmalı tepme? : terim uyduruyorum, halihazırda kullanımdaki türkçesi bunun yine geri tepme. ingilizcesi blowback. bu sistemde namlu sabit duruyor ve mekanizmayı geri fırlatarak kuran tek güç mermi kovaninin basınçla geri itilişi. gazın tamamı mermi ile aynı noktadan namludan çıkıp gidiyor. giderken de aksi istikamete feci bir baskı yapıyor. bu basınç da gidip mekanizmayı kuruyor. çok komplike bir sistem olmadığı için günümüzde çok yaygın olarak bu tip geri tepmeli silahları görüyoruz. piyade tüfeğimiz g3 de bu geri tepmenin bilyayla yavaşlatılan* bir versiyonunu kullanıyor. mg3 de aynı şekilde çalışıyor. mp40 sten ve uzi makineli tabancalar bu tip geri tepmeyi yavaşlatmadan, mekanizmayı namluya kilitlemeden kullanıyorlar.

    4- gazlı geri tepme : yine terim uyduruyorum aslında bu bir geri tepme değil ama bizde kim uydurduysa öyle yerleşmiş. ingilizcesi gas action. burada namlu atış esnasında yine sabit ama namlu içinde patlama sonrası açığa çıkan gaz basıncının bir kısmı bir tüple gerisin geriye mekanizmaya yollanıyor. bu gaz mekanizmayı ittirerek namludan ayırıyor ve tekrar kuruyor. mekanizma ile namlu arasında belli bir boşluk oluşunca da basıncı azalarak bulabildiği deliklerden kaçarak yok oluyor. ak47 kaleşnikof ve m16/ar15 bu türün bayrak taşıyan önderleri. farkları kaleşnikof serisi silahlarda sıcak gazlar mekanizmaya direkt iletileceği yerde namlunun üzerindeki bir pistonu itekler. icra yayı ile de mekanizma yerine döner. dolayısıyla gazlar mekanizmayı ekstra kirletmez. m16 ise gazı 30 cm bir tüple namlu ağzından gerisin geriye mekanizmaya yolladığı için kirlenmeye falan çok müsaittir. g36 hk416 ve milli piyade tüfeğimiz mpt76 ise bu gazı kısa piston ile hemen dağıtarak tertemiz bir operasyon sağlar (bkz: short stroke piston).

    yani ecnebinin recoil - blowback - gas action diyip ayırdığı tüm değişik çalışma prensiplerini geri tepme adı altında toplayabilen bir sözlük karmaşamız var. askerlere de böyle öğretiyoruz ama öğretirken kanser olmuyor da değiliz.
  • önce unutmadan tanım;
    tüfek için; ateşleme anında silahın agzınıza yüzünüze vurması.

    sene 2011 acemi birliğinde atış yapılmaya başlanacak, şansa da ilk bizim bölük bizim posta başlayacak, ben de ilk atacaklardanım, daha önce bir kaç kez silah kullandım ancak hiç tüfek kullanmamıştım. acemi birliğinden sonra sınırda görev yapacağımız için atışa özellikle önem veriyor komutanlar.
    yattık atış alanına, girdik siperlere, başlamadan önce komutan aldı eline tüfeği, gösterdi bize şöyle şöyle diye, boş mermilerle çok talim yaptığımız için herkes “hallederiz komutanım tamamdır” filan diye şekilden şekile giriyor. taktık şarjörü, aldık nişanı, komutan tekrar kesti talimi, tam tetiklere basmadan önce, “arkadaşlar, iyice kavramazsanız yüzünüze vurur, sıkıca kavrayın, elmacık kemiğinizi silaha tam oturtun” dedi. şimdi ben de tam kavradım tüfeği elmacık kemiğini de yapıştırdım tüfege, bastım tetiğe... amk tüfek resmen bir tepti, lisede bi dingil gözüme yumruk atmıştı aynı acıyı hissettim resmen. kaldırdım kafayı “komutanım!” dedim “ben elmacık kemiğimi dayadım ama yine de tepti bu!”. “oğlum tam daya arada boşluk bırakma!”. tamam dedim, bi daha dayadım yüzümü, nişanımı aldım, tetiği ezdim, tekrar ateş ettim, ve bamm!! hem de az önce ilk darbeyle ağzıma sıçıldığı için aynı yere ikinci darbe daha cok acıkttı. sinirlendim, bi an hışımla “komutanım bu ne ya amk benim” filan dicektim ama sonra nerde olduğumu hatırlayıp sustum. kafayı kaldırdım diğer arkadaşlara bakayım diye, la kimse de ses yok, tak tak sıkıyo millet, bi arkadaşa baktım şöyle dikkatli, herif yüzü dayamamış geri de duruyo sonra diğer tarafa baktım o da dayamamış, la kimse yüzünü dayamamış, kimse dikkate almamış komutanı. dedim skerler cektim biraz yüzü geriye tak tak başladım sıkmaya. ilk atışlar bitti gittik baktık benim muhtemelen ilk iki atış, yani yüzümü dayadıklarım hedefin ağzından girmiş ensesinden cıkmış, nerdeyse üst üste. ama kalan 3 atış kafasına göre takılmış. komutan baktı, dedi “oğlum nooldu neden bozdun acaba”, bi şey demedim, ikinci atışlara başlıcaz. bu arada diğerlerinden benim kadar düzgün atan yok, millet korkudan yüzü dayamadığı için tam nişan alamamış. ulan dedim ya yüzü skcez ya da nişan olayı yalan olucak, silahlara biraz sıfırlama yapıldı, tekrar yattık sipere. dedim olm sen kendine göre ayarla, ne daya ne de uzak dur, kendi mesafeni ayarla. sonra omza öyle sağlam oturttum ki tüfeği, hani elimde bazuka olsa o bile ateş esnasında salınacak yer bulamaz. elmacık kemiğini de iyice yaklaştırdım tüfege, neredeyse değiyo ama arada 0,00001 mm lik bi boşluk var. sonra başladım sıkmaya, ne yüzüme vuruyo, ne de hedef şaşıyo. kalktık gittik hedeflere ve strike!! tertemiz, silahta sıfırlama da yapıldığı için resmen bu sefer hedeflerin ağzından girmiş, iç organlarını bi güzel belledikten sonra tekrar ensesinden çıkmış. komutan bi bana baktı bi hedefe baktı, aferin dedi, git yavuz ast. söyle adını ilk başa yazsın. ne anlama geldiğini anlamam usta birliğine geçmem ile oldu. sınırda en uzak mevzilere gönderip sniper yaptılar beni resmen. allahtan sıkıntı olmadı sağ salim döndük. neyse atıştan bahsediyodum, atışlar bitti kalktık, yüzümüzü gözümüzü yıkadık, benim yüzümü gören “akiokokokok olm bu ne hal lan” diyo, aynaya bi baktım, bildiğin yüzüm patlamış, gözümün altında kan toplanmış, kıpkırmızı, bi de damarlar görünüyo böyle. dedim amklarım hiç biriniz dayamamış ki yüzünü bi bana oldu bu, rezil olduk. ulan çöktüm resmen, birazdan yemekhaneye gidicez, koca askeriyede taşak konusu olucaz, gören gülüp “akikokoko” diye gülücek. kime anlatıcan olm hedefleri tam ortasından vurdum bilmem ne diye. bi de kısa zamanda geçecek bi şeye de benzemiyo. neyse çıktık bölükten yemekhaneye gittik sıraya girdik. şimdi koca acemi birliğinde atışlara ilk biz başladık ya, kimse atış matış yapmamış daha, bizim de atışlara başladığımız belliydi, işte bizle başladı, diğerleri de gün içerisinde sırayla gidip atıcak. beni gören “ohaa amk nooldu lan?!” diyo, ben de tüfek tepti diyorum, dalga geçmek yerine “vay mınıırzınıskiim y..raa yedik” diye tırsıyo. bi kaç kişiden bu tepkiyi alınca aha la dedim, ben rezil olmak yerine rambo oldum. millet mal mısın olm ne diye yüzünü dayadın demek yerine, amk ben nası atıcam diye tribe giriyo. başladım ben de kasılmaya, coşmaya... “aslında düzgün atınca ilk başta böyle olması normalmiş, ilk atışlar böyle olurmuş, çok acımıyo yeaa alıştım bile” filan diye basıyorum kolpayı. tabi burda önemli olan kendi takımınızdan kimsenin o anda yakınlarda olmaması. çünkü yeni görüp tırsan adam olunca arkadaş yanımdaysa, “le oglum yogg yogg bu mal gozunu aazini dayamis dufege ondan beyle tepmis” diye sizi bozuyo : )
  • sol kolumu savurdu dün bu durum benim. tabancayı nasıl düşürmedim çok merak ediyorum. bi an havalandım gibi hissettim. bence asıl ilginç olan ilk tepmeden sonra bi daha asla tepmemesi. yani vücut buna anında nasıl alışabiliyor ki? çok acayip.
hesabın var mı? giriş yap