• filmin neden böylesi bir tarih yazdığını anlatalım da insanlar ödülleri topladı diye overrated yanılgısına düşmesinler.

    bir kere amerika altyazılı şeyleri izlemeyi sevmezken güney kore filminin hem yabancı dilde hem de en iyi filmde ödül alması bir tarihsel başarıdır. diğer yönetmenler filmini sade bir pr çalışmasıyla fazla kasmadan tanıtmaya çalışırken bong joon-ho 80 tane festival gezerek tek tek ne amaçladığını ortaya koymuştur. ortada büyük bir emek var. ve bu emek hollywood tarafından inanılmaz bir sevgiyle kucaklandı. martin scorsese ve quentin tarantino tarafından da listelerde yer verilip, ayakta alkışlanarak.

    filmi bizden yapan şeyler çok fazla;

    --- spoiler ---

    - fakir/zengin hikayesi bir yana açılışın ve kapanışın mandala asılmış çorapla verilmesi. ailenin bulunduğu evin kot farkından dolayı aşağıda olması ve bir ayyaşın sidiğinin bile sanki bu evin bir dışkı yolu gibi kullanılmasıdır. filmde tasarlanan klozet bir gaita tapınağı olarak tasarlanmış, insanların boyunu aşar haldedir. klozet bile onlardan daha yukarıdadır, onlar dışkı bile olamaz. ve bu ortamda bile wifi araması yapan aile son derece çarpık, çelişkili şeyler ifade eder.

    - zenginler için zevk gösterisi olup, çimenlerin seyredildiği yağmur; varoşlar için su baskını anlamına gelir. filmde, aile zenginlerin yerini işgal edip yağmuru romantik şekilde seyre dalarken daha sonrasında bayırdan bir kast sistemi misali inip burunlarının boka battığına şahit oluyorlar.

    - burjuva gibi giyinebilirsiniz, onların yediklerinden ve içtiklerinden tadabilirsiniz ama asla üzerinizdeki kokuyu çıkaramazsınız. yıllarca içinde yaşadığınız leş ve rutubet kokusu fakir parfümüdür, acı gerçek her zaman yüzünüze çarpar. ve bu koku filmin finalindeki katliama direkt olarak ortak olan bir alegoridir.

    - filmin bodrum katında bir fakir ailenin daha olduğunu öğrenir bizim yoksul parazitler. birbirlerini ne trajikomiktir ki telefonla tehdit ederler. ellerine güç geçtiği her an bunu kullanmakta beis görmezler. aynı sınıftandırlar fakat birbirlerini aşağı itmek isterler.

    - spor salonunda gözlerini kapatan baba gerçekleri sayıklamaya başlar. filmin posterinde insanların gözlerine siyah bant çekilmesi tam da bundandır. gözünüzü ne zaman kapatırsanız o karanlıkta gerçekleri sayıklarsınız.

    --- spoiler ---

    alt sınıf, ekonomik düzene baş kaldırmayarak bulundukları durumu görmezden görerek körleşirken; burjuva kesim çevresindeki parazit yerleşimden, gerçeklikten; abartılı yaşamın getirdiği sarhoşluktan dolayı kör durumdadır bu filmde. anlattıklarım sadece az kısmından oluşuyor. bu film işte tam da bu yüzden çok önemli.

    ayrıca (bkz: #99611826)
  • aldığı altın palmiye ödülünü sonuna kadar hak eden bir film. filmin özgün senaryosu ve konuyu işleniş bakımından çok farklı buldum. toplumda ki alt ve üst sınıf ayrımını koku kavramı üzerinden işleyerek yönetmen, simgesel bir yapım ortaya koymuş. izlemek isteyenlere sonuna kadar tavsiye ederim.

    filmdeki metaforlarla dair bir alıntı :

    filmde konu edilen aile, mevcut sosyal adaletsizlikte alt tabakayı sembolize ediyor. filme ismini veren parazit göndermesi bu ailenin hayatta kalabilmek için adeta parazit gibi zengin bir aileye yapışmasını anlatıyor. ancak beklemedikleri şey bu parazit yaşantısına talip, savaşmak zorunda oldukları ve onlardan çok daha azını talep eden başka parazitler de var.

    aile kendini tam da mükemmel bir şekilde bu yaşantıya adapte ettiğini düşünse de zengin aileden gizleyemedikleri ‘sınırı aşan’ bir şeyler var:koku. üzerlerine yapışmış bu koku onları hayalini kurdukları sınıf atlama yarışında ele veriyor. mükkemmel bir şekilde yerinde oturan bir metafor!

    filmde bir diyalogda hamamböceği göndermesi var. hemen ardındaki sahnelerde gerçekten de ailenin adeta mobilyaların altında karanlığın yardımı ile gizlenmek zorundayken hamam böcekleri gibi resmedilmesini görüyoruz.

    bodrumda yaşayan adamın sadece orda yaşayabildiği için ev sahibine duyduğu minnet, teşekkür ve tapınma hissi ayrıca parantez açılması gereken bir konu. sistemi ve parazit yaşantısını kanıksamış kişiler asla durumun garipliğinin ayırdına varmıyor.

    filmde, günümüz insanı ve akıllı telefonlar üzerinden göndermeler var. kovulan hizmetçi kadının parazit aileyi kaydettiği videoyu patronlarına gönderecek olan tuşa basmak ile tehdit etmesi ironisi ve sonrasındaki diyaloglarda artık internetin bu gücünün atom bombasından etkili olduğundan bahsedişi dikkate değerdi.

    yine film alt tabakada artıklar için yaşanan çekişmemin ve savaşın acımasızlığını ve şiddetini tüm çarpıklığıyla gözümüze sokmaya çalışıyor.

    mekan değişikliğine bağlı sahne geçişleri ile (mesela evin bodrumuna inilen sahne) her ayrı mekanın sembolize ettiği dünyaların farkını vurgulamada çok etkili bir görsellik kullandı ve bu fark güçlü şekilde hissettirildi. burada dikkatimi çeken husus tamamen farklı renk filtreleri kullanılması oldu. filmin tümüne ait baskın bir renk tonu yok.

    filmin sonunda bir an için gerçek sandığımız, çocuğun zengin olup babasını evin bodrumundan kurtardığı ‘hayali’, inanılmaz bir kapanış ve aynayı izleyicilerin kendisine çeviren bir ters köşe oldu. harari’nin sapiens’i ile okuyabileceğimiz bu son bize bizi anlatıyor. sapiens’de insanların mitlere inancı ile ilgili olan kısımdan hareketle, hepimizin tüm zorluk ve akıl almazlıklarına rağmen ‘parazit’ yaşantımızdaki biricik motivasyonu olan bir gün zengin ve onlar gibi olacağımıza dair ‘hayal’, daha ne kadar güzel bir şekilde izleyicinin suratına çarpılabilirdi ki? nitekim bu filmden sonra artık biliyoruz ki her şey değişse bile ‘koku’ kalıyor.
  • --- spoiler ---

    zengin ailenin yanındaki işi ayarlayan arkadaşının iyilik göstergesi olarak hediye ettiği ufak kaya bi' anlamda kim'in vicdan azabı olarak değerlendirilebilir. arkadaşı, ingilizce dersi verdiği ve ileride evlenmeyi planladığı kızı önünde başka seçenekleri olmasına karşın, güvendiği için kim'e emanet ediyor fakat kim ilk fırsatta bu güveni boşa çıkararak kızı ayartıyor. diğer çalışanların ayağı ahlak dışı yollarla kaydırılıp yerine sanki başka kişilermiş gibi aile fertleri geçiriliyor. son olarak eski hizmetçinin merdivenden aşağı atılıp mahzene bağlanarak ölüme terk edildiği ve bu ahlaki çöküntünün bi' yansıması olarak evlerini bok basmasıyla simgelendiği sahnede oğlanın bu kaya parçasını özellikle kurtardığını ve akabinde ise bunu temiz su kaynağında yıkadığını görüyoruz. bi andan sonra oğlan bu kaya parçasıyla dolaşmaya başlıyor. filmin sonlarına doğru eski hizmetçi ve kocasının hapsedildiği mahzene inmesi ve bu yanında taşıdığı kaya parçası ''ağır geldiği için '' artık taşıyamayıp kayanın merdivenlerden yuvarlanması ve yine sonraki sahnede hizmetçinin kocası tarafından bu kaya ile başına vurularak ağır yaralanması ilginç sahneler. başlarda arkadaşının yaptığı iyilik, hayata devam edebilmek için ufak çaplı hatta masum sayılabilecek bi' dolandırıcılıkken sonrasında iş çığrından çıkıp kendisine iyilik yapan arkadaşına ihanete, zalimliğe, gaddarlığa hatta cinayete kadar varıyor; cehenneme giden yollar iyi niyet taşlarıyla döşelidir.

    diğer dikkat çeken sahneler ise, zengin ailenin insanlar ile ilişkilerinde dürüstlükten, samimilikten uzak olduğu sahneler. şoför olarak işe alınma sahnesinde adam, ''seni denemek için bu yolculuğu yapmıyoruz.'' demesine rağmen boğazına kadar kadar kahve koyduğu bardakla şoför adayına keskin virajlar aldırıyor, viraj alınırken kahve dökülecek mi bakıyor. aslında kendince teste sokuyor adamı. yine oğlu için yapılacak doğumgünü nedeniyle konukları ararken özellikle ''hediye getirmeyin'' diyor anne. bunun tam tersi anlama hatta ''mutlaka hediye getirmelisin'' manasına geldiğini bilerek söylüyor ki zaten herkes hediye getiriyor partiye gelirken.

    son dönemde öne çıkan ve önemli ödüller alan shoplifters, burning ve parasite gibi uzak doğu filmlerine bakıldığında bu toplumlarda iyice belirginleşen gelir adaletsizliği konu ediliyor. toplumun fakirleşen ve çok kötü koşullarda yaşayan kesimlerinin hırısızlık, dolandırıcılık, fahişelik yaparak hatta cinayet işleyerek hayata tutanabildiklerini gösteriyor bu filmler. mahzenden mors alfabesiyle gönderilen ''imdat çığlıklarını'' , ''yardım isteklerini'' bu bağlamda değerlendirmek gerekiyor. bu kesimin gönderdiği mesajlar görülmüyor, görülse bile yanlış yorumlanıyor. ama yönetmen bu konuda tamamen umutsuz da değil. eski hizmetçinin kocasının mahzenden mors alfabesiyle gönderdiği''imdat'' mesajını doğru yorumlayabilen tek kişinin zengin ailenin ufak oğlu olmasıyla yeni nesillerden umutlu olduğunu gösteriyor izleyenlere.

    --- spoiler ---
  • zencisiz ve eşcinselsiz de ödül alınabildiğini ispatlayan film.
  • --- spoiler ---

    aynı buluttan yağan yağmur üst tabaka için neşe ve huzur kaynağı olurken alt tabaka için felaket sebebi oluyor.yağmur yağan gecenin sabahında zengin aile mutlulukla uyanırken, fakir aile güne spor salonunda yüzlerce kişi ile mutsuzlukla uyanıyor.

    kapitalist sistemde paran olduğu kadar güç sahibi olursun.paran yoksa susmak zorundasın. paran varsa rahatsızlıklarını dile getirebilirsin.bodrum katta yaşayan ailemiz sürekli camları önüne işeyen adama paraları yokken ses etmezken biraz para kazanınca hemen tepkisini göstermesi bunun kanıtı.

    fakirler zenginlerin hayatına parazit gibi dadanıp onlar üzerinden geçinmeye çalıştığı göze sokuluyor.ama fakirler olmadan da zenginlerin 2 gün hayatta kalamayacağına filmde dikkat çekiliyor. sistemin işlemesi için sınıf ayrımına ihtiyaç var. birilerinin üzerine o koku yapışacak, diğerleri o kokudan tiksinip onları ezmeye devam edecek.

    filmde alt tabaka sürekli kendi içinde çatışıyor. kimse sistemi sorgulamıyor. filmin sonunda baba gerçeği görüp patronunu bıçaklıyor. fakat yine sistem değişmiyor yine aynı insanlar bodrumda,karanlıkta yaşamaya devam ediyor. başkalarının kırıntılarını yiyenler kırıntıyı dökene minnet duymaya devam ediyor.

    içinde mükemmel bir sistem eleştirisi olan, içinde bulundurduğu metaforlar ile kullanılan renklerin güzelliği ile oyunculukları ile harika bir film.
    --- spoiler ---
  • bu filmin izleyicilerinde iki karşılığı var diye düşünüyorum: birincisi, sisteme,sosyal adaletsizliğe ettiği zarif küfürlerin yarattığı tokluk hissi; ikincisi, tam da bizzat bu düzenin parçası olan bireylere(hepimize) ulaşan ‘çok aptalız’ hissi.

    sinemanın elinde bulundurduğu araçları etkin kullanımı üzerinden inanılmaz başarılı bulduğum, izlediğim sinema salonunda resmen ağzımın suyunu akıtan film.

    filmin daha önce rastlamadığım kendine özgü akıcı bir dili var. bu dili yukarıda da bahsettiğim gibi sisteme, sosyal eşitsizliğe, sınıf farkına uzatıyor. bunu nasıl yapıyor?

    --- spoiler ---

    filmde konu edilen aile, mevcut sosyal adaletsizlikte alt tabakayı sembolize ediyor. filme ismini veren parazit göndermesi bu ailenin hayatta kalabilmek için adeta parazit gibi zengin bir aileye yapışmasını anlatıyor. ancak beklemedikleri şey bu parazit yaşantısına talip, savaşmak zorunda oldukları ve onlardan çok daha azını talep eden başka parazitler de var.

    aile kendini tam da mükemmel bir şekilde bu yaşantıya adapte ettiğini düşünse de zengin aileden gizleyemedikleri ‘sınırı aşan’ bir şeyler var:koku. üzerlerine yapışmış bu koku onları hayalini kurdukları sınıf atlama yarışında ele veriyor. mükkemmel bir şekilde yerinde oturan bir metafor!

    filmde bir diyalogda hamamböceği göndermesi var. hemen ardındaki sahnelerde gerçekten de ailenin adeta mobilyaların altında karanlığın yardımı ile gizlenmek zorundayken hamam böcekleri gibi resmedilmesini görüyoruz.

    bodrumda yaşayan adamın sadece orda yaşayabildiği için ev sahibine duyduğu minnet, teşekkür ve tapınma hissi ayrıca parantez açılması gereken bir konu. sistemi ve parazit yaşantısını kanıksamış kişiler asla durumun garipliğinin ayırdına varmıyor.

    filmde, günümüz insanı ve akıllı telefonlar üzerinden göndermeler var. kovulan hizmetçi kadının parazit aileyi kaydettiği videoyu patronlarına gönderecek olan tuşa basmak ile tehdit etmesi ironisi ve sonrasındaki diyaloglarda artık internetin bu gücünün atom bombasından etkili olduğundan bahsedişi dikkate değerdi.

    yine film alt tabakada artıklar için yaşanan çekişmemin ve savaşın acımasızlığını ve şiddetini tüm çarpıklığıyla gözümüze sokmaya çalışıyor.

    mekan değişikliğine bağlı sahne geçişleri ile (mesela evin bodrumuna inilen sahne) her ayrı mekanın sembolize ettiği dünyaların farkını vurgulamada çok etkili bir görsellik kullandı ve bu fark güçlü şekilde hissettirildi. burada dikkatimi çeken husus tamamen farklı renk filtreleri kullanılması oldu. filmin tümüne ait baskın bir renk tonu yok.

    filmin sonunda bir an için gerçek sandığımız, çocuğun zengin olup babasını evin bodrumundan kurtardığı ‘hayali’, inanılmaz bir kapanış ve aynayı izleyicilerin kendisine çeviren bir ters köşe oldu. harari’nin sapiens’i ile okuyabileceğimiz bu son bize bizi anlatıyor. sapiens’de insanların mitlere inancı ile ilgili olan kısımdan hareketle, hepimizin tüm zorluk ve akıl almazlıklarına rağmen ‘parazit’ yaşantımızdaki biricik motivasyonu olan bir gün zengin ve onlar gibi olacağımıza dair ‘hayal’, daha ne kadar güzel bir şekilde izleyicinin suratına çarpılabilirdi ki? nitekim bu filmden sonra artık biliyoruz ki her şey değişse bile ‘koku’ kalıyor.
    --- spoiler ---
  • ulan parasite diye yarım saattir şu filmi izliyorum:

    2014 yapımı parasyte

    canavarlar falan var, diyorum bu sikimsonik filmin neresi oscarlık.

    edit: filmin başlığı varmış:

    (bkz: kiseijuu sei no kakuritsu)
  • adam "bu devirde güvenlik görevlisi ilanına bile 500 üniversite mezunu başvuruyor" deyince istem dışı "vay amk, korede demi?" deyivermiş bulundum.
  • çok güzel bir film, hastası olmamak mümkün değil. bayıldım. ve umarım aday olduğu 6 oscar'ın 6'sını da alır.

    filmin isminin işaret ettiği parazitliğin altını biraz açmak istiyorum.

    spoiler olabilir.

    filmin asıl parazitinin kim olduğunu uzun süre göremiyoruz. ta ki filmin ortalarına kadar. o parazit, sığınakta yaşayan adam.

    özellikle parazitin ilk göründüğü sahne, sığınağı evin bağırsakları gibi kodlayacak gibi çekilmiş. yani o bir kıl kurdu, bir tenya (artık hangisiyse.)
    konağında fark edilmeden yaşamak istiyor ve bunu başarıyor da.

    ta ki bir istilayla karşılaşana kadar.

    hikayenin konu ettiği diğer aile, daha çok virüse benziyor. konağına yerleşen ilk virüs, ingilizce dersleri veren evin erkek çocuğu oluyor. ve kendisini (dna'sını paylaştığı ailesini) klonlamaya başlıyor. sayıları birken iki, ikiyken üç, üçken dört oluyor ve konağın artık yaşam fonksiyonlarını etkilemeye başlıyor.

    burada (genel anlamıyla) parazitlik ve virüs arasındaki ayrıma dikkat çekmemiz lazım.
    çünkü parazitler konaklarında olabildiğince uzun süre yaşamak isterler. bu sebeple fark edilmemek için kendilerine özgü yöntemleri vardır. filmin "asıl" paraziti uzun bir süre fark edilmeden konağını sömürüyor.

    virüsler ise girdikleri hücreyi yok edene kadar çoğalmaya devam ederler. eğer önlem alınmazsa tüm sistemi çökertebilirler.

    bu sebeple metaforik "parazit", virüsleri öldürmek istiyor. ve bunu başarıyor da. çocukları öldürdükten sonra sıra anneye geliyor ama başaramıyor.
    dikkat ediniz, parazitin öfkesi "asla" konağına yönelmiyor. aksine, o hep minnettar. hatta o denli minnettar ki evin sahibi evde yürürken ona ışıkları açacak kadar (belirtmeliyim ki, evin sahibesi, o ışıkları sensörlü zannediyor.)

    ama virüsler konakların ölümüne sebep olabilirler. bu açıdan kızını kaybeden baba, konağını öldürmekte tereddüt etmiyor.

    filmin son bölümünde bu defa virüsün parazite dönüştüğünü (-geriye-evrimleştiğini*?) görüyoruz.

    filmin sınıf farklılığını işleyiş biçime bayıldım. görsel dili, kurgusu ve hikayeyi anlatırken hiç acele etmemesi ama gerilimi ve kara komedisinde elini korkak alıştırmamasının hasta oldum.
  • oturup bir gün yazacağım ama sadece şu sahne bile beni benden almaya yetti. umarım yanılmıyorumdur.

    --- spoiler ---

    sığınaktaki adamın, karısına yardım etmek için mors alfabesiyle imdat sinyali yaparken aynı anda diğer sahnede evleri kanalizasyon suyuyla dolan evin lambasının da imdat sinyali vermesiydi

    --- spoiler ---

    edit:imla
hesabın var mı? giriş yap