• insanın kapı zili üstünden babanın isminin yazılı olduğu kağıdı söküp, kendi isminin yazılı olduğu kağıdı taktığı an. ufacık kağıt parçasının nasıl olur da bu kadar ağır olabileceğini açıklayabilecek herhangi bir bilim yok.
  • arkadaş birgün eve doğru giderken dedim ki şu apartmanın bahçasından geçeyim de sılama varayım diye. hay demez olaydım. baktım teyzeler apartman önünde oturuyor. aralarında da benim çocukluk arkadaşımın anasıyla babaannesi... düşündüm geçerken bir selam vereyim. sonuçta sağolsunlar kendilerinin de ekmeğini yedik. ayıptır bi selamı çok görmek. gittim soruyorum işte nasılsın hatice teyze falan. arkadaşın anası elini hürmet edeyim de öpeyim diye uzattı. işte o an geri dönülmez bir yola girdim. önce arkadaşın anasının elini öptüm sonra babaannesinin. vay anam meğer hacı hanım teyzeler birine el öptürmeyi hayat gayesi yapmışlar. öyle bir baskı yaptılar ki bak size abartmıyorum, çardakta oturan 14 teyzenin de elini öptüm...

    böyle bir ayin havası vardı ortamda. ben bükülmüşüm. bunlar çember düzeninde oturuyorlar.... ben tek tek el öpüyorum. tarikat toplantısı sanki. hayır bi de ben sosyetik gibi çenemi değdirip alnıma komam. öperim o nasırlı kayış eli. öyle tembihlediler. misal ben yanak değdirip dudağımı da anlamsızca uzatmam. cork cork öperim yanaklardan. yarın öbürgün karşılaşırız "bu herif ne ayaktır" demeyin. ehm neyse... el öpme faslı bitti bitecek dedim kurtuluyorum herhal. bunlar bir başladı "bu kimin oğlu" diye abooov. ortalık karıştı. tanıyan tanımayana anlatıyor "hani bilmemne dede vardı pazar yerinde çalışıyo heh onun torunu işte", "bilmemnenin oğlu var ya yahu şeyde oturuyolar" ben bi on dakika bu 14 kişilik kadronun benim aile bağlarımı öğrenmesini ve idrak etmesini bekledim. o bitti okuyo musun faslına geçtik. o bitti senin halan şu dayın şu faslına geçtik. baktım kurtulamıycam. oturdum çay içtim kek yedim. bi yarım saat hayatımda hiç olmadığım kadar efendi bir imajla soruları cevapladım. yani emniyet teşkilatı; zanlıya dayak kötek girişeceğine bulsun üç dört mahalle teyzesi sorgulatsın. yemin ediyorum adam bülbül olur yedi sülalesini anlatır. öyle bir aura var. neyse yarım saat sonra saldılar beni "nenene, halana, atana selam söyle biz şurda şunu yaptık bunu yaptık ama hatırlamaz" sohbetinden sonra.

    bana sorarsanız en zor anlardan biri teyzeler içinde kalmaktır. onlara hürmet etmek zorunda olmaktır. gerontokrasi ülkemizin kanayan yarası... şaka la şaka anaya ataya hürmet edin oğlum iyice hayvan gibi oldunuz.
  • çok güvendiğiniz ve iyi bir insan olduğunu düşündüğünüz kişinin aslında güveninizi haketmediğini ve iyi bir insan olmadığını öğrenmek.
  • hastane kantininde, yoğun bakımdan annenin çıkmasını beklemek.

    çıkartmadılar anamı, kopardılar evimizin çiçeğini. sorumluların ölememesini istiyorum. hesabını soracağım.
    51 yaşında ki kadını öldürdüler!
  • elinde cekilmis bir sürü film, bir sürü test ve bir sürü sonucla doktorun kapisinda beklemek. hayatindan caliyor o bekleyis. oh besi de cabasi.
  • kararsızlığın bastırdığı anlar (seçim yapılamaz),
    acının bastırılmaya çalışıldığı anlar (numara yapılamaz),
    çaresiz kalınan anlar (olanla ölene elden bir şey gelmez),
    zamanın geçmediği anlar...
  • zamanın yavaş geçtiği anlardır.

    ayakta patenle alaturka tuvalet kullanmak zorunda kalmak bu anlara bir örnektir.
  • secim yapmasi , nihai bir karar vermesi gereken anlar.

    (bkz: secim yapmanin zorlugu)
  • hep daha zoruyla karşılaşacağınızı bilerek yaşadığınızda aslında o kadar da zor gelmeyen anlar. *
  • ilk merhaba ve son elveda.
hesabın var mı? giriş yap