• son derece karmaşık olan kavramlar bütünüdür.

    bugün avrupa milletleri, evet, genel olarak kavimler göçü sonrasında çeşitli kabilelerin birbirleriyle ile karışması sonucu oluşmuştur. ya da feodalizm denilen rejim/politika da kavimler göçü sonrası oluşmuştur. yine de bunların nasıl ortaya çıktığını bilmek ne anlama geldiğini bilmek kadar önemli, belki de daha önemli.

    kavimler göçü başladıktan ve romalıların limes sistemi çöktükten sonra devrin batı roma imparatorluğu'nda görev yapmış olan magister militumu stilicho-ki vandal kökenli olduğu için vandal stilicho olarak da bilinir- cermen kabileleri ile roma'nın federeleri olmaları karşılığında toprak verileceği şeklinde bir antlaşma yapmıştı. antlaşma genel olarak çökmekte olan bir devlet için son derece başarılı idi. antlaşmaya göre federeler romalılara yıllık buğday/altın verecek ve roma'nın ihtiyacı olduğunda askeri açıdan destek olacaklardı. stilicho ve ardılları bu sayede ilk etapta belki de en tehlikeli cermen/barbar kavmi olan vizigotlar tehlikesini (kısmen de olsa) ortadan kaldırmayı başardılar, bu esnada vandallar, süevler ve alanlar ilk etapta galya'yı akabinde ve detayında iber yarımadasını istila ettiler. yine yakın zamanlarda kırılmış olan roma gücünden faydalanan piktler, anglar ve saksonlar bugün britanya denilen toprakları istila etmeye başladılar. askeri gücü zayıf olan roma bu kavimlerden/klanlardan bazıları ile sözde kalan federe anlaşmaları imzaladılar. tabii ki bu süreç esnasında batı'nın elinden verimli ve çok eski zamanlardan itibaren -kartaca zamanından beri- ekonomik, ticari açıdan gelişmiş olan iber yarımadası ile britanya'nın elden çıkmasına neden oldu. federeler zaman zaman roma'ya karşı ayaklanmış olsalar dahi romalılar kimi zaman hunları kullanarak, kimi zamansa düşmandan önce harekete gider, bazen de şansları yaver giderek galya'yı elde tutabildiler. öte yandan, elden çıkmış iber yarımadası'nda yaşamlarını sürdüren vandallar roma'da siyasi erk için mücadele eden ve isimleri flavius aetius ile bonifacius olan iki generalin döneminde bonifacius'un daveti üzerine-yani bir bakıma aetius'a karşı askeri güç olarak kullanılmak üzere- afrika'ya çıktılar. tahıl deposu olan afrika'da geiserich bonifacius'a sadık kalmadı ve afrika'yı istilaya başladı. doğu roma'dan takviye kuvvetlerin gelmesine rağmen iki roma'nın birleşik ordusu savaşı kaybetti, üzerine gemilerin çoğunu da kaybetti ve afrika tamamen elden çıktı. imparatorluğun tahıl deposunun da elden gitmesi ile birlikte elde batı adına galya ve italya kalmıştı. galya genel olarak federelerin kontrolünde olduğu için, italya ise imparatorluk ordusunu doyuracak kadar gelişmiş bir ekonomik/tarımsal sisteme sahip olmadığı için çöküş batı için kesinleşmişti.

    roma çok ama çok uzun zaman önce yunanistan'ı askeri olarak fethetmişti. öte yandan gerek siyasi, gerek kültürel, gerekse dinsel açıdan bakıldığında hatta sporda bile roma yunan kültüründen de kartaca kültüründen de aşırı derecede etkilenmiştir. roma'nın kazanmış olduğu siyasi zafer kültürel alanda yerini mağlubiyete bırakıyordu.

    ardı ardına iki sene içerisinde magister militum flavius aetius ile imparator iii. valentinianus'un ölümü batı roma'nın teorik olarak sonu olmuştur. generalin ölümü askeri açıdan tam anlamıyla orduyu felakete, imparatorun ölümü ise iki imparatorluk arasında zayıf da olsa var olan bağın tamamen kopmasına neden oldu.

    doğu roma ile batı roma arasındaki fark ise işte bu göçler döneminde oluşmaya başladı. ordusu ve donanması daha güçlü olan batı pek çok kavim tarafından istilaya uğrarken doğu'nun coğrafi olarak avrupa kısmı olan ve tarım için pek verimli olmayan balkanlar doğu'nun şansını yaver götürdü. eğer dikkatli bir şekilde inceleyecek olursak doğu roma'yı (islam dönemine kadar ortadoğu/kafkasları bölgesi dışında) istila girişimleri kavimleri ileri doğru sürükleyen ve tarımla ilgisi olmayan göçebelerin macar ovası'ndaki otlaklara yerleşmesi ile karadeniz'in kuzeyindeki otlaklara yerleşmesi şeklindedir. diğer tarafta ise tarımla ilgilenen kavimler romalıların tarlalarını alıyor ve yap-işlet-devret modelini uyguluyorlardı.

    roma her ne kadar güçsüz de olsa federeler üzerinde bir şekilde (az da olsa) güç oluşturmayı, erk kurmayı becerebilmişti. roma'nın çöküşü sonrası klanlar ticari açıdan zengin şehirler ve tarım için verimli olan araziler için mücadele etmeye başlayacaklardı. bunlardan misalen galya bölgesinde merovengian frenkleri, iber yarımadası'nda vizigotlar üstün geldi. ırklarından zamanla millete oradan da kabilelere ayrılmış olan bu kitleler zaman geçtikçe daha alt gruplara ayrıldı. bu alt gruplarda yer alan toprağa bağlı işçi, toprak sahibine (bkz: frenk soyluluk ünvanları) onlar da bir üst merciye bağlıydılar. bu esnada daha uzun zaman önce kavimlerin tanışmış oldukları hıristiyanlık gibi din kavramı da toplumda yeni bir sınıf oluşturmaya başladı. siyasi açıdan mutlak olarak ya da mutlakiyetçi devlet anlayışına sahip bir yönetim oluşana kadar avrupa'nın batısında amiyane tabirle iki yer güvenliydi; biri kilise, diğeri ise soylu beyin yanı. soylu beyler kendi yönettikleri bölgeleri kaybetmemek için bizim bugün vay amk eski insanlar nasıl yapmış bunu dediğimiz kaleleri, şatoları inşa etmeye başladılar. yine de bu süreçte dinsel açıdan bir üst merci oluştu, papalık. diğer taraftan siyasi açıdan ise biraz daha geç bir tarihte yeni bir şey ortaya çıktı, kutsal roma germen imparatorluğu.

    kutsal roma germen imparatorluğu adından da anlaşılabileceği üzere roma mirası üzerine kurulmuş ve papalık tarafından kutsanmış olan, yönetici sınıfı germen asıllı olan imparatorluktur. şarlman'ın nasıl imparator olduğu hakkındaki rivayeti şuraya yazmıştım. (bkz: #25792853) ismen imparatorluk olan bu oluşumda imparator gariban halkın haklarını soylu kişilere karşı korumakla yükümlüdür. toprak beyleri ise imparatorun vasallarıdır, kağıt üzerinde.

    pek tabii olarak roma mirası üzerine kurulmuş olan imparatorluk döneminde -hatta daha öncesinde- eski cermen kültürü de içten içe kendini sürdürmüştür. aslında bu mantığı toprak ya da elde olmayanı elde etmek açısından baktığımızda genel olarak şunu görürüz, güç ile yani güç kullanarak elde etme. tabii ki bu durumu sadece batı avrupalılara yüklemek biraz aptalca bir bakış açısı olur, diğer yandan şunu da düşünebiliriz. zaman zaman toprak beyinin populasyonu zirve yapacaktır, bu durumda toprak beyi genişlemek zorunda kalacaktır. bu aslında bir bakıma devrin gereğidir, çünkü düz mantıkla gidersek elimizde şöyle bir fonksiyon olacaktır. daha fazla toprak=daha fazla vergi=daha fazla asker=daha fazla toprak. bu mantık aynı zamanda doğu roma'da da, iran'da da vardır; yerleşik toplumlarda genel olarak vardır. yine de daha fazla mücadele ya da daha çok rakiple mücadele bir bakıma batı'nın pek çok açıdan kolonyalleşmesine etki eden süreç olacaktır. batı sadece toprağı istila eden ve farklı kavimlerden oluşan topluluk olmaktan çıkıp ekolojik alanda da coğrafi alanda da yayılmacı politikasının temelini oluşturacaktır. nasıl ki izlanda ve grönland'ın keşfedilmesi sadece keşif olmayıp ekolojik olarak da yayılmacı bir politika ise levant bölgesi'ne yapılan haçlı seferleri de siyasi ve ekonomik açılardan yayılmacılıktır veya asya içlerine giden misyonerler -ortaçağ'da özellikle nasturiler- de dinsel açıdan yayılmacılıktır. kısıtlı topraklar, çok fazla ve benzer rakiple mücadele etmek vs gibi nedenlerden ötürü ortaya çıkan yayılmacı ve aynı ölçüde eldekini kaybetmemek adına da korunmacı olan batı avrupa'nın kavimler göçünden etkilenimi de bir bakıma budur.
  • esasen kadırgalı süleyman mehmet'in ananas sevdası ile ilgilidir.
  • su sıralar tekrarlayandır: ayşe arman kuzey kutbuna, felix baumgartner uzaya, atilla taş yünanistan'a, justin bieber türkiye'ye*, sonra herkes uşağa.. bu ne amk, götünüzde kurt mu kaynıyo?..
  • - beyler göçte dalgalanma var, biraz yavaş
    + bacın sikem
  • ılık bir ilkbahar günüydü. tüm kavimler başlangıç noktasında toplanmış, tek sıra halinde dizilmişti. kavim liderleri heyecanlı gözlerle tahtadan basamakları ve korkuluklarıyla tastamam tribünlerin önündeki jüriyi süzüyordu. bir süre daha o şekilde beklediler. sinirlerin pek gergin olduğu söylenemezdi. sonuçta hava ne sıcak ne de soğuktu, herkesin kendine yetecek kadar erzakı, alet edevatı vardı. lakin ostrogotlar o gün bir farklıydı. yerinde duramıyorlardı. türlü maymunluk ile diğer kavimlere neşe saçıyorlardı. kankaları vizigotların ise onlardan pek aşağı kalır yanı yoktu. vandallar her zamanki gibi tüm gıcıklıkları ile oradaydılar; yan kavime türlü türlü puştluk yapıyor, küfür etsin diye çocuk yolluyor, diğer kavimlerin tavuklarına kışt deyip (tavuğuna kışt demek deyimi ilk olarak buradan çıkmıştır), beyler deniz tarafından gidiyoruz hölölö, deniz tarafı bizim diye yaygara koparıyorlardı. zaten vandallar için sirin köyünde bir gargamel dersek abartmış olmayız. hunlar her zaman olduğu gibi gayet ciddiydi. aksi oldukları söylenemezdi yine de. yapıları öyleydi sanırsam. diğer kavimlerin şu anda ismini hatırlayamıyorum ama beni mazur göreceğinize eminim. pekala başlangıç konuşmasını yapacak olan jüri heyeti başkanı bile bazı kavimlerin adını hatırlayamamış, konuşmasına: -ostragotlar... ee vizigotlar, vandallar, hunlar, ve-- eee çok saygıdeğer diğer kavimler! diye başlamıştı. konuşma başladığında en gürültülü ve en sevimli kavim olan ostrogotlardan çıt çıkarmıyordu. vandallar bile, -sus lan ehehe bak başladı konuşma eheh diye birbirinin ense köküne şaplak attıktan kısa bir süre sonra sustu. konuşma "bugün burada toplanmamızın sebebi siz çok sevgili kavimlere bu mutlu günümüzde..." diye sürdü. "oströgatlar da burada oh oh ne güzel bir gün çok şahane öyle böyle değil bu gün--" diye sürdü. "hunlar yine çok sessiz sakin eheh. sizin zırhınıza bayıldım bayım. koyun postu mu o? ben de damadıma alacağ--" diye sürdü. "vandallar deniz tarafından gidecekmiş diye duydum ben ehehe. dikkat edin de çember çizmeyin eh-" diye sürdü. sürdü. sürdü ve en sonunda hunlar eeeh sikerim ne sulu herifmiş, biz başlıyoruz, siz konuşa durun diyerek bu tarihsel olayı başlattı. işte kavimler göçü tam olarak böyle başlamıştır... benim için.
  • *türklerin 'barbar' sıfatına uygun görüldüğü
    *avrupanın ırksal dinsel olarak ayrılmasına yol açan
    *hristiyanlıktaki mezhep farklılıklarının oluşmasına sebep olan
    *bugünkü avrupanın şekillenmesinde önemli yere sahip olgu
  • allah belamı çarpsın dünyanın en organize katakullisi dönmüş bu olayda. şimdi tüm eğitim hayatı boyunca herhangi iki ülkenin kralından biri diğerine doğru dömelip osursa diğerinin, vay efendim kokusu bana geldi, anuna koyucam oğlum senin deyip savaş çıkarttığı öğretilmedi mi bize. eee? iş, kavimler göçüne gelince sanki 80'li yıllar ortaokul sıralarına sığışmaya çalışan bebeler gibi koskocaman kavimlerin bi götlük yer aç diyip her birini biraz daha ötelediği söyleniyor. la kimse dememiş mi sktirtmeyin atınızın toynağını, bizim rahatımız yerinde, siktirin gidin lan burdan diye. bunun ostrogotları var, vizigotları var normanları var. boru mu lan bu işler. bugün yolda birini çevirip yüksek sesle ostorogot desen altına sıçar yeminlen. o yıllarda kesin bişiler oldu, bu kavimler bi boklar yediler ama bize söylemiyolar. artık anaları babaları osbirde mi bastı da kaçıp gittiler, birbirlerinin bacılarıyla orgiye mi girdiler de diyar terkettiler bilemiyorum. skişken ipneler bunlar sonuçta, her şey beklenir, allah belalarını versin.
  • arkasında dünyamıza gece kondu gibi büyük bir icat bırakmışlar.
  • bu göçte:

    ostrogotlar italya'ya
    vizigotlar ispanya'ya
    vandallar kuzey afrika'ya
    angıllar ingiltere'ye
    franklar fransa'ya
    batı hunlar orta macaristan'a gelmişlerdir.
hesabın var mı? giriş yap