• atatürk'ün şu sözünden de anlaşılacağı gibi osmanlı'da araplar için kullanılan bir terim.

    ''orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklükten başka bir şey değildir.''
  • osmanlıların araplar için kullandığı bir tamlama. peygamberin mensup olduğu kavim olmalarından dolayı bu sıfat uygun görülmüştü. kavm i necip diye yüzyıllarca sürre alayları ile gönüllerini almaya çalıştıkları araplar ise lawrence'ın gazıyla din kardeşleri türkleri arkadan vurmuşlardır 1. dünya savaşında. aslında onları da suçlamak yersiz tarihsel determinizm içinde baktığımızda. dönemin gerçeği ulusçuluktu ve bu ortadoğu halkı da geç de olsa o gerçekliğin gereğini yapmıştı.
    (bkz: surre alayı)
  • osmanlı imparatorluğunda araplar için kullanılan ve üstün ırk anlamına gelen söz.

    atatürk’ün hatıratında konu ile ilgili olay şöyledir;

    ''orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına (arap) sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklükten başka bir şey değildir.''

    osmanlı’da türkler her zaman cahil ve ikinci plandaki halktı. yıllarca savaşlarda can verdiler ve bütün pis işlerde kullanıldılar. en son çökmekte olan osmanlı için de onlar savaştılar. üstelik kavm-i necip arapların ihanetine rağmen. sonra yeni bir cumhuriyet kurdular ve osmanlı’nın borcunu da türkler ödediler.

    türklük şuuru mühimdir ve türk’ün türkten başka dostu yoktur. özellikle ümmetçilik ve osmanlıcılık çok tehlikelidir.
  • ustun irk anlamina gelir.
  • arap faşistlerinin ve keşke arab olsam diyen çomarların çok sevdiği terimdir.

    mustafa kemal atatürk'ün de bir lafını da ekleyeyim.

    "orduya ilk katıldığım günlerde, bir arap binbaşısının 'kavm-i necip evladına sen nasıl kötü muamele yaparsın' diye tokatladığı bir anadolu çocuğunun iki damla gözyaşında türklük şuuruna erdim. onda gördüm ve kuvvetle duydum. ondan sonra türklük benim derin kaynağım, en derin övünç membaım oldu. benim hayatta yegane fahrim, servetim, türklükten başka bir şey değildir."
  • x linki

    --- spoiler ---

    aç ve susuz kalmış türk askerleri, sopalar eşliğinde fırat nehrinden su içiyor / din kardeşlerimiz ise eli sopalı ingilizin yanında

    izleyeceğiniz görüntüler yabancı arşivlerden alınmıştır ve tamamen gerçektir.

    1. dünya savaşında arap yarımadasında/güney cephelerde yokluk içinde cansiper savaşmış, sırtından hançerlenircesine gördüğü ihanetler yüzünden ingilizlere ve onların kışkırttığı araplara esir düşmüş türk askerlerini göstermektedir.

    günlerce aç, susuz, yaralı ve hasta yürütülen türk askerleri uzak ülkelerdeki ölüm kamplarına götürülmektedir.

    tarih konusunda uzman ve akademik kariyere sahip değerli hocalarımızın hoşgörüsüne sığınarak yerli ve yabancı kaynak kitaplardan edindiğim bazı bilgileri siz dostlar ile paylaşmak istedim.

    1. dünya savaşı başladığı günde (cihad-ı mukaddes ilanı 14 kasım 1914) mondros mütarekesi’nin imzalandığı güne kadar 2.850.000 asker mevcudunun 941.480 ölü, 990.000 yaralı ve hasta, 358.520 esir ve kayıp olmak üzere 2.290.000 kişi savaş dışı kalmıştı.

    tarihçilerin ortak fikir ve tespitine göre, kayıt ve arşiv yetersizliğinden dolayı esirlerin net sayısı bilinmemekle beraber, kayıplar dikkate alınmadığında, sadece esir kamplarında fiilen yaşayan/bulunan türk askerlerinin sayısı kesinlikle 200.000 üzerindedir.

    türk askerleri en çok güney cephesinde (arap yarımadasında) ingilizlere ve onların işbirlikçilerine (avustralya, hindistan ve araplar vs.) esir düşmüşlerdir. belgelere gore, osmanlı devletinin elinde, itilaf devletlerinden toplam 21.506 asker esir bulunmaktaydı.

    güney cephelerde (ırak, sina, filistin, hicaz, yemen vs.) esir düşen türk askerleri, çok farklı sayıda kamplara götürülmüştür. bunlar, hindistan kampları (superpur kampı, ahmet nagar kampı, belgaum kampı, bellary kampı, kalküta istasyon kampı, kataphar kampı, tongnung kampı, thatmyo kampı, schwebo nekahet kampı, meiktila kampı, rangoon karantina kampı) mısır esir kampları (heliopolis kampı, abbassiah hastanesi/kampı, maadi kampı, mısır hilal-i ahmer hastanesi/kampı, kahire kalesi kampı, ras-el-tin kampı, seydibeşir kampı, bilbeis kampı, kasrı nil kışlası/kampı), kıbrıs adası esir kampları, malta adası esir kampı, man adası esir kampı, yunanistan esir kampları, ırak esir kampları (basra, bağdat-geçici toplanma kampları) ve burma esir kamplarıdır. (kızılhaç arşivleri)

    (doğu cephesinde esir olan türk askerleri ise rusların denetiminde olan erzurum, kars gibi toplanma yerlerinden sonra, tiflis esir kampları, bakü/nargin adası esir kampları, moskova esir kampları ve sibirya esir kamplarına gönderiliyordu.)

    esir türk askerlerinin büyük çoğunluğu bu esir kamplarında planlı şekilde imha edilmiş ve malaria (sıtma), diarrhoea (ishal), trohom, yaralanma, zehirlenme başta olmak üzere, zihinsel ve sinirsel(dikenli tel hastalığı) rahatsızlıklar gibi çeşitli hastlalıklar da vesile kılınarak katliama maruz kalmıştır. hayatta kalabilen çok az sayıdaki türk askerleri ancak 1924 yılından sonra anadolu’ya dönebilmişlerdir.

    bunların arasında, en acımasız ve en insafsız zulüm, işkence ve vahşetler mısır esir kamplarında yaşanmıştır. bu kampta, esir türk askerlerine zorunlu yemek olarak ölmüş ve kokmuş beygir ve katır etleri yedirilmiştir. türk askerlerinin çoğunluğu bu sebeple dizanteriye ve "pellagra" denilen uyuzdan daha beter illet bir hastalığa tutulmuş ve acılar içinde şehit düşmüşlerdir.

    güneş altında perişan olan, kavurucu kumlardan kan çanağına dönen esir türk askerlerinin gözleri, hususi götürüldükleri abbassiah hastanesinde, bu sefer cellat doktorlar tarafından (arap ve ermeni oldukları belirtiliyor) bağırta bağırta oyulmuşlardır. yıkanma bahanesiyle asitli havuzlara süngü ve dipçik zoruyla sokulan türk askerleri kör edilmiştir. kamplarda ve hastanelerde kör edilmiş türk askerleri, ancak birbirlerinin ceketlerinden tutunup sürüne sürüne tuvaletlere gidebilmiş ve normal ihtiyaçlarını giderebilmişlerdir. mısır kamplarından çok azı hayatta kalabilen esir türk askerleri anadolu’ya gözleri kör ve yardıma muhtaç olarak geri gelebilmiştir.
    --- spoiler ---
  • islami ortamlarda araplar için söylenendir.

    turkiye islamileri bunu bu haliyle kabul eder.

    aynı islami ortamlarda ter osmanlidan beri de türk için bi-idraki beşer derler.
  • beşiktaş taraftarının sevmediği kavim.
  • bu kompleksli kafa sayesinde atatürk ve atsız türkçülüğün temellerini beyinlerinde atmışlardır.

    atatürk bizzat, "bir arap binbaşı, arap soydaşını korumak için bir anadolu çocuğunu "sen nasıl kavm-i necibe kötü muamele edersin" diyerek tokatladığına şahit olduktan sonra türklük şuuruna erdiğini anlatır.

    atsız ise askeri tıbbiye'de okuyordu. arap bir teğmene selam vermediği gerekçesiyle henüz 20 yaşında bile değilken okuldan atıldı. sonrasını biliyorsunuz.
hesabın var mı? giriş yap