• serbest bırakıldıktan sonra

    "adına 'özgürlük' diyorlar.
    hayatımızı inceleyip, özelimizi dinleyip, ardından 'pardon, yanlış anladık' deyip, adaleti de kendileri tayin edip, sonra da 'özgürsün' diyorlar.
    bence bunun adı özgürlük değil - tutsaklıktır!"

    şeklinde bir açıklama yapmış güzide oyuncu.
  • seveni kadar sevmeyeni de vardır, ben bilmem. ancak, bugün youtube'da karşıma çıkan bir shorts ile kıza gösterdiği tepkinin samimi olduğunu düşündüğüm kişidir.

    bazı kesimlere hoş gelmeyen hataları vardır, ancak hangimizin yok ki!

    sene 1999 falan sanıyorum, yılından pek emin değilim. eskiler bilir, ataşehir'e girerken sağ tarafta kulübeden bozma ufak bir kebapçı vardı, adı da doydum. oranın o zamanlar müdavimiyiz, geceleri karnımız acıkınca oraya dürüm-kebap yemeye gideriz.

    kebaplar o kadar güzel ki, lavaşlar falan mükemmel mekan. turşular, şalgam falan adana'dan geliyor. neyse, gide-gele mekan sahibi abi ile samimi olduk. o zamanlar şimdiki gibi değil tabi, öyle internetten sipariş gelsin şu bu yok, yemek için gece saat kaç olursa olsun mekana gideceksin.

    içerideki yoğunluğun durumuna göre bazen mekanın sahibi bağlamasını çıkarıp çalıyor, gececi tayfadan hemen herkes gelip gidiyor. sivil polisi, taksicisi, hayat kadını, artisti, bir de bizim gibi ergen irisi işsizi. mekan ufak demişken, cidden ufak 9-10 kişi alır, almaz.

    neyse biz dürümleri aldık, kenara bir yere arkadaşım ile totoları koyduk, elimizde de ayranlar, yiyoruz. kırmızı, honda marka bir araba ile (modelini tam hatırlamıyorum ya crv ya da hrv olsa gerek) gelen biri içeri girdi, beyaz boğazlı kazaklı, uzun boylu. gençler afiyet olsun dedi, geldi benim yanıma da oturdu, siparişini verdi.

    arada biraz muhabbet ettik, havadan sudan. dürüm geldi, yedi gençler hadi afiyet olsun dedi, bizim hesabı da ödedi gitti. gerçi şöyle bizim hesabı ödediğini biz hesabı ödemeye çalışırken anladık. ben tanımıyorum, arkadaşım da tanımıyor.

    sonra mekan sahibi abiye hesap falan derken, sizin hesap ödendi oğlum dedi. nasıl deyince, kenan ödedi dedi. kenan kim? oğlum tanımıyor musunuz? deli yürek işte dedi. vay anasını, şu bu diye gittik eve 56k modemden internete bağlandık veya tekrarına denk geliriz diye tv yi de açmış olabiliriz, bilemiyorum :) bir şekilde, evet bize dürümleri ısmarlayan kenan imirzalıoğlu çıktı cidden.

    mevzu dürüm değil, içeri girerken adamın bir enerjisi vardı, bu kim lan diye dönüp bakıyorsun. ancak o tipin altında samimi, sıcak kanlı ve alçak gönüllü biri selamlıyor seni. muhabbeti anında samimi bir noktaya alıp götürüyor, giderken de sanki bir daha görüşecekmiş gibi gidiyor.

    kendisi bunları okusa muhtemelen ne mekanı hatırlar, ne kırmızı arabayı. ancak gel gör ki biz adamın giydiği beyaz boğazlı kazağı bile hatırlıyoruz, öyle bir fotoğraf bırakmış bizde. bu karşılaşmadan mütevellit, başka mevzularını bilmem ama severiz güzel adamdır.
  • kendisinin deli yürek zamanlarıyla alakalı buraya yazılan anıları okudukça tebessüm ettiğim abim.

    bir tane de ben ekleyeyim. bunu bir gün bir yerde karşılaşırsak ona anlatırım diyordum ama buraya nasipmiş.

    deli yürek televizyonda oynarken ben ortaokuldaydım. ne talihmiş. biz çocukken örnek aldığımız dizi karakteri yusuf miroğlu'ydu. şimdiki çocuklara kahraman diye sunulan tas kafalı kansızları gördükçe sonuçlarına da şaşırmıyorum. biz yusuf'u örnek alıyorduk, bunlar tas kafalı serserilere maruz kaldıkları için böyle oldular.

    neyse. internet denen nimet yeni çıkmış. herkes bu neymiş ki lan modunda. bense 56k modemimle evrene yelken açmış, keşif üstüne keşif yapıyorum. bir şey çıkadursun, anında önüme düşüyor. ekşi sözlük, napster, altavista… google'ın, facebook'un ilk günlerini görmüş efsane nesiliz.

    bilenler bilir. (bkz: icq) diye bir şey çıktı. (bkz: mirc) denen klasik chat odası mantığından farklı olarak (o dönemde chat odasında nickinden başka hiçbir profil arz etmeyen insanlarla rast gele sohbet edip asl? (bkz: age sex location) diye sorardık) icq'da profil vardı. herkesin bir telefon numarası gibi icq numarası ve bio'su vardı. ve chat odalarında yapılan keklemeler dışında fake profil denen mevhuma henüz uyanılmamıştı.

    icq'yu ilk çözenlerden biri olarak büyük hayranı olduğum kenan imirzalıoğlu'nu arattım. tek bir profil çıktı. içindeki bio bilgileri, show tv'nin internet sitesine verdiği röportajdaki bilgilerle bire bir tutuyordu. yazdım.

    birkaç gün sonra cevap geldi. gece 3 gibi yazılmış. gayet nazik bir biçimde yanıtlamıştı. bugün her ünlünün dm'sine, yorumuna bir şey bırakabiliyorsun ya hani norm olarak, o dönemde bir çocuk için bir ünlüye selam vermek o selamın fark edildiğini görmek inanılmaz bir şeydi.

    bir süre offline yazıştık. hiç online yakalayamadım. hep nazik, kibardı ve geç de olsa mutlaka her mesajıma cevap vermişti.

    o dönem deli yürek dizisinin ev sahneleri üsküdar'daki toptaşı mahallesinde çekiliyordu. bunu duyunca bir gün çekime gitmeye karar verdim kenan abiyle tanışmak için. geleceğimi de söylemiştim ama mesajımı henüz görmemişti.

    cuma günü çekime gittim. kenan yoktu. ekipten birine çekim sonuna doğru sorduğumda “bu hafta burada sahnesi yok” cevabını aldım.

    eve dönüp geldiğimi yazmak için icq'yu açtığımda önceki gün attığım mesaja cevap gelmişti: “stay wild kardeşim, bu hafta rol icabı hapiste olduğum için orada sahnem yok. bir sonrakinde inşallah.”

    bir süre sonra doğal olarak kapandı o profil. bir sürü fake profil açıldı falan. ama dün gibi aklımda o heyecan. aslan abim be.

    bu hikayenin bir tane de bbg eray versiyonu var, ki eray o profil bio'suna numarasını bile bırakmıştı, elendikten sonra adamı sms'le teskin etmiştim de cevap dönmüştü teşekkürler falan diye, ahah.

    altın nesiliz valla. koca adamlar olduk çoluğa çocuğa karıştık ama kenan hala en büyük kahramanlarımızdan biri.

    selam olsun.

    debe editi: vazgeçtim yok edit falan, kenan abimize selam olsun yeter :)
  • bir sürü ne boka yaradığı belli olmayan, leş gibi internet ünlüleri varken de şu adama laf etmezsin ya.

    pr çalışması denilmiş de bu adamla benim de anım var.

    okmeydanı ssknın, ssk olduğu yıllar bilen bilir. serviste odada oturuyoruz 2-3 kişi. kapı çaldı . şimdi kapı genelde çalar ama , 2 tıklayıp içeri dalar insanlar. bu sefer farklı, kapı çaldı, giren yok içeri. allah allah. girin dedik. içeri uzun boylu bi adam girdi, ben fark edemedim yorgunluktan , yanımdaki arkadaş “ deli yürek “ dedi durdu. sonra ben de fark ettim, gayri ihtiyari kendimi toparlayıp ayağa kalkacam. neyse bu adam öncelikle rahatsız olmayın lütfenden başladı, kusura bakmayın falan. alışık da değiliz ssk doktoru olarak iyi davranılmaya. genelde kavga etmek için gelir hasta yakını. şimdi hatırlamıyorum , şöförünün mü temizlikçisinin mi babası yatıyormuş. bir ihtiyacınız var mı, hastanın bir ihtiyacı var mı diye sormaya gelmiş. yok dedik falan, gel çay , kahve ne içersin dedik. başka bi laf bulamadık. rahatsız etmeyeyim dedi, teşekkür etti. gitti. 1 saat sonra falan şişli’deki güzel bir pastaneden tatlı almış. ama öyle böyle değil. hemşireler, hasta bakıcılar falan 1 hafta yedik.

    debedeki entry o kadar gerçek geliyor ki. okmeydanı ssk kariyerimde bana en saygılı ve düzgün davranan hasta yakını bu adamdır tartışmasız.
  • serbest bırakılmıştır. adamdaki heybete bak be! serbest bırakılmasa, adalet sarayını kaldırıp ters çevirir gibi:

    http://82.222.152.134/…07082013_6.jpg?v=3:30:35 pm#
  • sene 2009, aylardan ekim. bilgi üniversitesi'nin tophane yurdunda kalıyorum. istanbul'da ilk aylarım, heyecanım çok fazla. bir pazar akşamı tophane nargilecilerinin birinde; çok çekişmeli geçen ve 4-3 sonuçlanan gs-trabzon maçını seyrettik üç arkadaşımla.

    geç vakit oldu mekanlar boşaldı. biz de elimize birer kumpir alıp yavaştan gidelim yatalım dedik. kılıç ali paşa camii'nin karşısındaki tarihi çeşmeye oturduk kumpir yiyoruz. etrafta bizden başka kimse yok. saat epey geç. sabaha okul var fakat tam karşımızda cami duvarının dibinde, kaputunda kocaman kamera takılı siyah bir hummer dikkatimizi çekti.

    sağ ön koltuğun camı açık. bıyıklı birisini gördük ama tam net seçemiyoruz. herhalde oktay kaynarca dedik, adanalı dizisini çekiyorlar. pek iplemedik. derken sağ arka cam indi, kenan abi orada. direkt tanıdım. tanımamak mümkün mü? adam otururken bile heybetli.

    ben de büyük kenan hayranıyım bu arada. çocukluğumda deli yürek'i, ilk gençliğimde acı hayat dizisini, yazı tura ve kabadayı filmlerini defalarca izlemiş ve adama hayran olmuşum; ezel dizisine de daha yeni başlamışım. akranı christian bale bir, kenan imirzalıoğlu iki numara benim için. idollerim. tam da istanbul'a geleli daha bir ay olmuşken gecenin bir yarısı böyle bir durumla karşılaşmak beni mest etti. istemeden bağırdım “kenan abiiii” diye. gözleri kısılarak gülümsedi ve selam verdi. sonra hummer çalıştı ve uzaklaştılar.

    hemen koşup arabayı gönderen elemana sordum ne zaman geleceklerini. “araç içi çekim yapıp gelecekler bir saate” dedi. etraf iyice sakinleşti. bizden başka kimse yok. sonra hummer geldi.

    arkadan kenan abi indi tüm heybetiyle. iner binmez bize bakıp gs atkılı arkadaşa doğru “nasıl yendik ama” diye bağırdı. ben de hemen bağırarak cevap verdim “abi sen fenerli değil miydin ya?” diyerek. “hadi len oradan” dedi gülerek. sonra caminin arka tarafındaki eski mezarları incelemeye koyuldu sigarasını içerek. tek başına. yanında, yakınında kimse yok. bu arada aynı ortamda barış falay ve yiğit özşener de var ama gözümüz kenan abiyi görüyor bir tek.

    ben cesaretimi toplayıp yanına gittim. ayak üstü sohbet ettik yazı tura filmine bayıldığımı söyledim, şaşırdı. “herkes kabadayı'yı daha çok sever. yazı tura'yı söyleyen ilk sen oldun bak, aferin.” dedi. fotoğraf çekildik. diğer arkadaşlarım da geldi benden cesaret alarak. onlarla da tek tek muhabbet etti, tek tek fotoğraf çekildi.

    gecenin bilmem kaçı, çekim bitmiş yorgun argın halde. hiçbirimizi kırmadı sağolsun, kendi sohbet açtı, fotoğraf çekildi. o dönem zirve dönemlerini yaşayan bir jön olmasına rağmen, sıfır kapris, sıfır ego vardı adamda.

    aradan geçmiş 14 sene, hala tüm detaylarıyla aklımda o gece. birkaç hafta sonrasında da fasuli'de tuncel kurtiz ile birlikte görmüştüm. kendi kullandığı mercedes cls ile yanaşmışlardı fasulyeciye. yine herkese gülümseyip selam veriyordu, fotoğraf çektiriyordu.

    velhasıl güzel kalpli bir insan kenan imirzalıoğlu. fazlsıyla samimi, doğal. türkiye'nin büyük değerlerinden. ömrü uzun olsun.
  • çikip uyusturucu baronuyum dese uzerinde siritmaz. acayip karizmatik biri.
    gozumde canlanan imirzalioglu gider karakoldaki polisleri tokatlar çikar.
    mesleginden dunyanin parasini kazanan, gayrimenkule para yatiran, otel açan filan bir adam uyusturucudan gelecek dandik paraya ihtiyaç duyar mi bilemem.
    bir yakinimdan duyduguma gore olgun simsek ve erkan can ile otlu partilerde takilmisligi varmis vaktiyle.
    bu uçunun içtigi ot da kimseyi irgalamaz. hatta kimsenin otu kimseyi baglamaz.
    mesela tayyosun yegeni 50kg esrarla yakalaninca içici oldugundan serbest birakilabiliyorsa bu adamlar diledigini yapabilir. adalet karsisinda ornek teskil edecek bir beraat olsa gerek.

    son 15 yilin tartismasiz jonu.
  • dünyanın adliyeden en karizmatik şekilde çıkan insanıdır.
  • sen git ugur yucelle sener senle tuncel kurtizle haluk bilginerle karsilikli doktur sonra sana oyuncu degil desinler. bunlar gider iki uc filmini izledigi bilimum anglo-amerikanlara tapar ayni zamanda. yazik lan.

    tanim; turk sinemasinin tam anlamiyla zirvede olan yegane oyuncusu. akranlarinin her daim bi adim otesinde olacaktir.
  • ve allah erkegi yarattı dedirten yakısıklı...

    edit:bu entry neden kötüleniyor anlamiyorum....
hesabın var mı? giriş yap