• aşağıdaki yazıyı vaktinde aydın engin cumhuriyet'de yazmıştı, ben de oradan "tape" etmiştim. sunulur..

    "az gitmişiz, uz gitmişiz...
    yani gitmemişiz...

    yıllar önceydi. chp koalisyon ortağıydı. chp genel başkanı deniz baykal da koalisyon hükümetinin başbakan yardımcısı.
    lice ise türkiye’nin güneydoğusunda ve türkiye cumhuriyeti’nin sınırları içinde bir küçük kentti.
    o günlerde lice’de “bir şeyler” oldu. evlerin gece –hatta güpegündüz- ağır silahlarla tarandığı, liceli erkeklerin toplandığı, sorgulandığı; kimi evlerin yakıldığı söylendi. kimileri lice’nin büyücek bir bölümünün haritadan silindiğini söylemeye kadar işi vardırdılar.
    deniz baykal chp genel başkanı ve alnında “egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” yazan türkiye büyük millet meclisi’nin seçilmiş bir üyesi ve hükümette başbakan yardımcılığı gibi siyasal erkin en tepesindeki görevlerden birinin sahibiydi.
    lice’ye gitmeye karar verdi.
    yola çıktı ve lice’ye sokulmadı.
    evet, apaçık, sapsade bir sözcükle: lice’ye sokulmadı!..
    not ettik.
    nota eklemek için baykal’ın tepkisini ve yanıtını merak ettik. bulamadık. ankara bürosundaki arkadaşlarımız haberi kovaladılar. onlar da bulamadı.
    not etmekle yetindik.

    ***

    yıllar önceydi.
    lice’de yine “bir şeyler” oldu. lice’nin eli silah tutan erkeklerinin korucu olmaya zorlandıkları ve korucu olmayı kabul etmeyenlerin gözaltına alındıkları, sorgulandıkları, hatta “geleneksel sorgu yöntemleri” ile bir kez daha tanıştırıldıkları haberleri geldi.
    ikisi yabancı, altısı yerli bir gazeteci grubu ile önce diyarbakır’a gittik. oradan bir minibüse doluşup lice yolunu tuttuk.
    güneydoğu’da bütün karayollarında adım başı denetim noktalarının kurulduğu, herkesin kimliğinin inceden inceye gözden ve elden geçirildiği günlerdi. o yüzden lice yönündeki ilk kontrol noktasında, mermer karakolu’nda durdurulduğumuzda yadırgamadık, şaşırmadık. mermer karakolu gazetecilerin aşina oldukları bir “duraklama noktası”ydı.
    gerçi her zaman bir astsubayın komutanlık ettiği mermer karakolu’nda albay rütbesinde bir komutan biraz şaşırtıcıydı ama olsun.
    ancak alışıldık denetimlerin bitmesini bekler ve yollarına devam etmeyi hesaplarlarken komutan pek yalın konuştu:
    -yabancıların lice’ye girmesi, lice yönünde gitmesi yasaktır. buradan geriye, diyarbakır’a döneceksiniz...
    gazetecilerden birinin saflığı tuttu. komutanın “yabancılar” derken iki yabancı gazeteciyi kastettiğini sandı ve onlara dönüp “biz gidiyoruz, siz dönüyorsunuz” demeye kalkıştı. komutan hemen düzeltti:
    -hayır, hepiniz dönüyorsunuz. liceli olmayan lice’ye giremez.
    sağanak (anımsıyorum, hem de ne sağanak) altında yanaklarımızdan, ensemizden sular süzülerek komutanı ikna etmeye çalıştık. sonunda o bizi “ikna” etti.
    döndük.
    kendi ülkemizde anayasa güvencesindeki seyahat özgürlüğümüzü kullanamadığımızı belirterek ohal yetkililerine ulaşmaya çalıştık. kimine ulaşamadık. ulaşabildiklerimiz ise bizi bu uygulamanın doğal olduğuna “ikna” ettiler. ikna olmamızda karşımıza kuşandığı çapraz fişekliklerle, elindeki ürkütücü silahla ve ancak “çam yarması” nitelemesiyle tanımlanabilecek bedeniyle dikilen “rambo” nun da payını inkar edemeyiz.
    “ikna” olduk ve not ettik.

    ***

    iki gün önceydi. bu kez lice’de değil, bir licelide “bir şeyler” oldu. ünlü işadamı halis toprak’ın bankası battı, borçları bini aştığından fabrikaları filan durma noktasına geldi.
    bir meslektaşımız, milliyet ekonomi servisinden deneyimli gazeteci nedim şener, halis ağa’nın lice’deki sanayi işletmelerinin durumunu yerinde görmek üzre lice yoluna düştü.
    o hepimizden şanslı çıktı, mermer karakolu’ndaki denetleme noktasını başarıyla aştı. 25 kilometre daha gitti ve kocaköy karakolu’na geldi. hayret. orayı da aştı ve lice’ye 15 kilometre uzaklıktaki duru karakolu’na geldi ve...
    ve orayı aşamadı.
    ona anlattılar: bir gazetecinin lice’ye girebilmesi için ohal valiliği’ne yazılı başvurulacak. valilik başvuruyu 7. kolordu komutanlığı’na havale edecek. komutanlık başvuruyu inceleyecek ve lice’deki tugay komutanlığı’na bildirecek. orası da uygun görürse, yol boyunca karakollara yazı yazılarak başvuru sahibi gazetecinin lice’ye gidebileceği...
    anladınız...
    diyarbakır’dan yola çıkıp lice’ye gitmek isteyen başbakan yardımcıları, (yerli ve yabancı) gazeteciler, ulusal programlar yazılan, anayasası ab isterleri doğrultusunda düzeltilen bir ülkede yıllardır az gittiler, uz gittiler bir de arkalarına dönüp baktılar ki hiç gitmemişler.
    gazeteci, baykal’ın lice’ye giremeyişini not etmişti.
    kendilerinin lice’ye giremeyişini not etmişti.
    önceki gün nedim şener’in lice’ye giremeyişini not etti.
    sonra da “yav ben bu mesleği not tutmak için mi yapıyorum” diye sordu ve oturdu bu yazıyı yazdı. "
  • askerliğimin 1 ayını geçirdim bu ilçede.
    8-10 yaşındaki çocuklar bile toz satmaya çalışıyordu bize.
    devlet düşmanlığının zirve yaptığı bir kaç ilçeden biridir.
    öyle fakir makir edebiyatı yapmanın alemi yok.
    ellerinden gelse bir tane askeri, polisi sağ bırakmazlar.
    edit: toz dediğim, esrar.
  • ilçe sanırım lice idi 1990'ların başı, özel televizyonların yeni olduğu dönem, belki sadece star var. bir anda haberler, gazetelerin manşetleri patladı, terör örgütü kırsal alanda dağda değil lice'de çatışmaya girmiş devlet güçleriyle diye. kısacası "lice düştü" durumu. sonra halka gaz verme haberleri, lice 4 çembere alındı, sivil halkın stadyumda toplanması istendi, biz de 2-3 gün gelişmeleri sözlü olarak tabi, "izledik". sonunda devletimiz duruma hakim oldu, lice tekrar bizim oldu ama o zamanki çocuk halimle en çok şaşırdığım bir tek teröristin bile yakalanmamış olmasıydı. bu adamlar nereye kaçmışlar, 4 kat güvenlik çemberinin içinden, hala ilçede nasıl kalabiliyorlar, hep merak etmiştim ama basından kimse de bunları merak etmediği için öylece kalmıştı mesele.
  • silvan da 13 turk askerinin olmesi olayindan sonra sabaha kadar muzik calip kutlama yapilmis olan diyarbakir ilcesi.
  • kütüğüne bağlı vatandaşların yüzde birinden fazlasının yurtiçi ya da yurtdışında uyuşturucuya bağlı suçlar nedeniyle hapis yattığı ilçe.
  • bulutsuzluk özleminin konser vererek potansiyel kümülüsleri yokettiği kurak torpaklar...
  • ing. bit anlamına gelen louse'ın çoğul hali.
  • bugün ölen halis toprak'ın da diyarbakır lice'li olduğunu öğrendikten sonra ne biçim bir yerdir bu lice dedim. pkk orada kuruldu ve sık sık adı duyulan bu ilçe ile ilgili denk geldiğim bir yazı;
    cumhuriyetten özgen acar'ın 2-3 yıl önce yazdığı
    lice* başlıklı okumaya değer yazısı

    --- spoiler ---

    diyarbakır’ın lice ilçesini oldum olası merak etmişimdir! merakıma, yaşamsal ve siyasal bazı rastlantılar neden oldu. lice ilçesi toplumsal ve siyasal alanda önemli bir doktora tezine konu olabilir!
    dışişleri bakanlığı ve tbmm başkanlığı yapan hikmet çetin, sbf’den sınıf arkadaşımdı. ilk kez lice’yi doğum yeri olduğu için ondan duymuştum.
    sonra 1975’te gazeteci olarak 6.6 gücünde, 23 saniye süren ve 2 bin 400 kişinin ölümüne neden olan lice depremiyle beynime kazındı.
    1969’da yazdığım ve ödül getiren “afyon raporu” nedeniyle uyuşturucu kaçakçılığıyla ilgileniyordum.
    1976’da istanbul’da 11 kilo eroin ile yakalandığında adını ilk kez duyduğum hüseyin baybaşin de lice doğumluydu. uyuşturucu mafyasında “baybaşin ailesi” olarak yerini aldı.
    1978’de abdullah öcalan, pkk’yi kurduğu lice’nin fis köyünde sahneye çıktı. babası kürt, annesi üveyş ermeni kökenliydi...
    1978-80’lerde behçet cantürk’ün gazetelere yansıyan haber kesitleri de arşivimde yer almaya başladı. cantürk de lice doğumluydu. babası kürt ve annesi ermeni kökenli hatun demirciyan idi. türkiye’nin “uyuşturucu kaçakçılığının baronu” olmuştu. başyardımcısı kardeşi nizamettin idi...
    1987’de nev york’ta görevliyken, bu ünlü kentin 2 numaralı antika galerisinin sahibi ermeni vatandaşımız torkom (turgut) demirciyan ile tanıştım. türkiye çıkışlı çeşitli tarihsel yapıtları da pazarlardı. arkadaş olduk.

    geçen hafta lice’de kayacık köyündeki jandarma karakolunun “yenilenmesi” sırasında olaylar çıktı, çatışmalarda 1 kişi öldü, 9 kişi yaralandı.
    kimi gazetelere yerel halkın “yeni karakol yapımına karşı çıktıkları için” güvenlik güçleriyle çatıştıkları yazıldı. kimilerinde ise “kaçak kenevir bitkisi patronlarınca kışkırtılan halkın olaylara neden olduğu” bildirildi.

    türkiye, dünyanın en önemli ve en kaliteli haşhaşından “afyon” üretilen ve dış satıcı olan ülkeydi. yabancı ilaç şirketleri afyonu satın alır, ağrı kesici “morfin” üretirlerdi.
    ama bazı kişiler, köylüden bir miktar kaçak afyon satın alırlardı. afyondan morfin ve eroin üretimi tck’de “idam cezasını” öngörüyordu. ama morfin ile eroinin kimyasal ara ürünü “baz morfin” bu cezada unutulmuştu.
    türkiye’de kaçak üretilen “baz morfin” lübnan’dan gelen ermenilerce alınır, avrupa’da ermeni nüfusun yoğun olduğu marsilya’ya götürülür, oradaki laboratuvarlarda “eroine” dönüştürülürdü. sonrasında avrupa’da ve abd’de pazarlanırdı. bu konuyu ayrıntılı anlatan “french connection” (fransız bağlantısı) adlı kitap, hollyvood’un bir filmine konu oldu.
    abd’nin, haşhaş üretiminin yasaklanması baskısını 12 mart 1971 döneminin başbakanı nihat erim kabul etti. ancak yıllar sonra bülent ecevit afyonkarahisar’da kurdurduğu bir fabrikada haşhaştan afyon ve türevlerini ürettirdi, köylüyü korudu. köylü eskiden haşhaş kellesini keserek sakızını alırdı. kesme işi kaldırıldı, tmo’nun denetimindeki fabrika köylüden kelle alımına başladı. kaçak durdu.
    1980’lerin sonuna gelindiğinde malatyalı turgut özal “eroinden idam cezasını” kaldırdı. malatyaspor kulübü başkanı nurettin güven “türkiye’de üretilmiş eroin kaçakçılığından” fransa’da yakalandı.

    behçet cantürk, 1981’de suriye’de ermeni terör örgütü asala ile bağlantıya geçti. lübnan ermenilerinin kaçakçılık deneyimlerinden ve işbirliğinden yararlandı. önceleri bulgaristan’dan kaçak olarak pkk’ye silah getirdi. kapalıçarşı’da ermeni ustalar ile “altın, pırlanta” kaçakçılığına girdi. sağladığı gelirle pkk’ye para ve silah desteği sağladı.
    kayınbiraderi vehbi orakçı, lice yakınlarındaki kılıçlar köyünde “eroin laboratuvarı” kurdu. buradan sağlanan bilgiler lice’nin sığınak köyüne bağlı şemo mezrasında bir başka laboratuvarı ortaya çıkardı, 33 kilo eroin ele geçti. baştürk, alman dergilerine “liceli eroin kralı” diye kapak oldu.
    lice’den eroin gidiyor, lice’ye silah geliyordu! afganistan’da iç savaş başlayınca iran üzerinden gelen afyon, lice laboratuvarlarında eroine dönüştürülüyordu.
    bir operasyonla diyarbakır’da ağabeyi nizamettin ve üvey kardeşi azed ile gözaltına alındı. uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yaptığı, asala örgütüne yardım ettiği gibi gerekçelerle diyarbakır ve ankara askeri mahkemelerinde idam talebiyle yargılanmaya başladı.
    daha sonra serbest kaldıysa da 1994’te bilinmeyen kişilerce kendisi ve şoförü öldürüldü...

    cantürk konusunda bir başka olay da liceli hemşerisi hüseyin baybaşin ile ilgilidir. mart 1993’te akdeniz’de batırılan “kısmetim ı” adlı gemide baz morfin ağırlıklı 13 ton uyuşturucu işinde akrabası baybaşin ile ortak olduğu da basına yansıdı.
    baybaşin’ın amcası mehmet emin 1994’te, lice yakınlarındaki yağmurlu köyündeki bir eroin laboratuvarı ile bağlantılı olarak 67 kilo eroinle yakalandı.
    amca baybaşin, oğlu nedim ile birlikte 1984’te 34 kilo eroinle almanya’da yakalanınca 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı. öteki amcasının oğlu nizamettin’in, denizyoluyla italya ve hollanda’ya göndermeye çalıştığı 216 kilogram eroin ve 800 gram afyon sakızı 1998’de istanbul’da ele geçirildi.
    hollanda’da adam öldürme ve uyuşturucu kaçakçılığından mahkûm olunca yerine tekerlekli sandalyedeki ağabeyi abdullah geçti.

    eroin laboratuvarlarının yanı sıra, yalnızca lice’de değil diyarbakır’ın burnunun dibinde bile, esrar üretilen “hintkeneviri” bitkisi de eklendi. diyarbakır valisi cahit kıraç, bir ayda 110 milyon liralık kenevir bitkisinin imha edildiğini açıkladı.
    içişleri bakanı muammer güler de 2 yılda 6 operasyonda piyasa değeri yaklaşık 1 milyar liralık ham kenevir ve esrarın ele geçirildiğini açıkladı. pkk’nin kalaşnikoflarının, mermilerinin, mayınlarının değirmeninin suyunun nereden geldiğini bilmiyorum algılayabildik mi?
    --- spoiler ---
  • şu sıralar bu senenin mahsulünü kurtarmak için canla başla mücadele edenlerin bulunduğu ilçe.
  • masabaşında köşe yazıcılığı yapan, askerin-polisin eteğinde durup zahmet edip yerel halkla ve idarecilerle ve kitle örgütleri ile bağımsız şekilde görüşmeyen, araştırmacılıktan uzak "gastecilerin" dezenformasyonlara inat, son 3 senedeki lice'den doğrudan aktaran haberleri derledim. daha da yazılabilir;

    bkz:
    - "'uyuşturucu tarlası askerin gözü önünde'", radikal, 2 temmuz 2013
    http://www.radikal.com.tr/…rin-gozu-onunde-1139964/
    - "lice'deki esrar tarlaları kimin denetiminde?", demokrathaber, 8 temmuz 2013
    https://www.demokrathaber2.net/…timinde-h20389.html
    - "karakol manzaralı uyuşturucu tarlaları", taraf, 8 temmuz 2013
    http://arsiv.taraf.com.tr/…turucu-tarlalari-128523/
    - "kenevir operasyonlarının zamanlaması dikkat çekici", bianet, 9 temmuz 2013
    http://bianet.org/…arinin-zamanlamasi-dikkat-cekici
    - özkan yıldız, "mesele yalnızca narkotik değil", radikal 2, 16 temmuz 2013
    http://www.radikal.com.tr/…-narkotik-degil-1141889/
    - fatih polat, "lice’de 90’lar endişesi", evrensel, 26 haziran 2016
    http://www.evrensel.net/…3576/licede-90lar-endisesi
    - ayşe yıldırım, "lice'de 'esrarlı' bombardıman", cumhuriyet, 26 haziran 2016
    http://www.cumhuriyet.com.tr/…rli__bombardiman.html

    edit:
    - "ekoloji aktivistleri lice kırsalında incelemeler yaptı", imc tv, 19 temmuz 2016
    http://www.imctv.com.tr/…salinda-incelemeler-yapti/
hesabın var mı? giriş yap