• kardeşimin yaşadığı bir olaydan örnek vereyim. internetten ayakkabı bakıyoruz, bir camper modeli beğendi, sonra gidip mağazada bakıp denemiş. 'pek beğenmediğini' söylediğinde tezgahtar hayretle bakarak 'daha önce camper kullandınız mı?' diye sormuş, kardeşim kullanmadığını söyleyince tepeden bakan bir tavırla 'belli' diye yanıtlamış.
    ne demek belli lan? mecbur muyuz yani camper'ı beğenmeye anlamadım ki ya da camper giymediysek ayakkabı konusunda fikrimiz geçersiz mi oluyor..
    hayır bir de camper yani, lüks mağaza sayılmaz, pahalıca ayakkabılar satan bir dükkan..velev ki armani olsun, gucci olsun..velev ki tezgahtarı değil, dükkan sahibi olsun, marka üzerinden birini aşağılamak görmemişliktir, kekoluktur, kimse kusura bakmasın..
  • gta 4'te perseus'un tezgahtarıdır. "you look too bad to be real, sweetheart" falan der müşteriye. sonra vay efendim dükkana neden füze attılar.
  • giysilere bakinmakta olan kilolu hanima ithafen;

    -burada size uygun beden yok. (kikirdasmalar)
    +oyle mi, peki.

    teyzemiz burnu havada tezgahtar kizimizi sikayet etmis, hem kiz isinden olmus hem de digerleri.

    (bkz: mutlu son) (bkz: the end)
  • lüks segmentine sokmakta tereddüt etmekle beraber, mac cosmetics çalışanı diyerek katılmak istediğim şikayet listesi. istisnalar yok mu? var tabii. sağ olsunlar. lakin bir kere de şu mac'te insan muamelesi görmek nasip olmadı.

    hakaret yok, saygısızlık yok, yani şikayet etsen edemezsin ama o hal, o tavır... "tatlım yalnız o öyle sürülmez" bakışı, "eski sezon bi renk o, bu sezon biz amele sümüğü yeşilinden başka far asla sürmüyoruz" kibri...

    deliricem, az kaldı. yardım istiyorum, ilgilenen yok; soru soruyorum "şu cahili alır mısınız burdan" diyerek ilber ortaylı gelicek gibi ter akıyo sırtımdan.

    alışveriş yapıcam lan! neyin tribini çekiyorum biri bana anlatsın rica edicem.

    yapmayacak da olabilirim bu arada. öyle mal gibi gezip çıkıcam belki...

    ama bir de üstüne, alacağım şeyler için yalvarıcak noktaya gelmeye başladım.

    -selamlar ben bi allık...
    +geliyorum birazdan.

    ordaki kadının birine "ahahayyy çok şakacısınız dilrubaaanım, hemen size 760 tl'lik bi paket kitliyorum şu aaan ve kitledim. ohhh vallahi güzel gömdük" diyip yanına geldikten sonra...

    -evet, buyrun
    +selamlar. ben daha çok pembe ağırlıklı, fazla yoğun olmayan...
    -pembe olmaz size, şeftali kullanmanız lazım.

    çak lan ağzıma iki tane. çak da ikimiz birden rahatlayalım. dünya bu kozmetik embesilinden kurtulsun, ben de sizden...
  • bu tür arkadaşlara her lüks mağazada rastlamak mümkündür. çok cüzi paralara çalışmalarına rağmen sanki babasının dükkanında gibi gelen müşterilere alaycı, müstehzi, hatta küstah tutumları vardır.
  • hanıma sürpriz bir hediye almak isterken bozmuşluğum vardır böyle ukala bir tanesini.

    şimdi adını tam hatırlayamayacağım ancak isminde isabel geçen eşimin beğendiği bir bootyi sormak için içeri girdim... istinye park - gucci

    bob: isabel bilmem ne bilmem ne booty (adı tez ismi gibi) bakacaktım....
    ukala: low-hell leather mi? (bu ara ingilizce telafuz benden iyi) yoksa high-hell leather veya suede mi...
    bob:görme imkanım var mı?
    ukala:(beni süzer... sanki işe alacak yavşak gömlek pantolon geldim tip bir şeye benzemiyor ancak böyle garip davranılır... getireyim mi bilemedim der gibi) 4-5 saniye sonra tabii (o sıra anladım adam seçiyorlar.)
    bob:(neyse ayakkabı gelir... sike sike alınacaktır o ayakkabı çünkü ta izmit'ten o ayakkabı için gelinmiştir. biraz da hıyarlık ile biraz sağına soluna bakayım... olayına girilmiştir... ticari alışkanlık) güzel güzel ne kadar...
    ukala:935 €
    bob:altın herhalde... (merhaba uzaylı ben dostum... ortam biraz gergin niye ise)
    ukala:kalitemizi seçkin insanlar sorgulamaz beyefendi... (yavşak evde bunlarla dolaşıyor... kuş sütü ile besleniyor... mağaza onun beni beğenmedi...)
    bob:isim neydi...
    ukala:onur beyefendi...
    bob:onur bey, sizin hizmetinizi beğenmedim... lütfen başka birini çağırır mısınız?
    ukala:(yine böyle bir aşağılama bakışı.... umursamaz bir tavır) tabii

    ...

    şanslı başka bir ukala:buyrun beyefendi ben ahmet...
    bob: bu ayakkabının 37,5 numarasını alıyorum... paketleyebilir misiniz..

    (ahmet ayakabıyı alır üzerine kendi notunu düşer - komisyon veya satış kotası için - onur köşeden tip tip bakmaktadır... 935 € 'nun %5 %10 komisyonu için gün boyu takla at gel bana sonra hava at seçkin insanlarmış yavşak...)

    not: seçkin insan olduğumu iddia etmiyorum hiç olmadım zaten ancak direk yüzüme çarparsan bende elimden geldiğince öttürüm seni....
  • bunun bir de luks restoran/cafede kendini bir sey sanan versiyonu var.

    oturdum gecen masaya.
    - ne alirsiniz? dedi servis elemani arkadas.
    + duble turk kahvesi, dedim.

    adisyona notunu yazarken bir yandan da bana ayar veriyor bak.

    soyle mirildaniyor;

    - da-bıl (double) turk kah-ve-si.

    aman ne guzel ayar, ne guzel ayar. basin goge ermistir heralde ukala herif.

    niye bunu yapip musteriyi aklinca rencide ediyosun ki.

    - duble turk kahvesi. peki efendim, de gec.

    alala, yine sinirlendim baq.
  • bir parfüm mağazasında koklayıp fiyatını sorduğum parfümün bedelini duyunca "çok pahalıymış" dediğim ve bana "eee benim parfümlerim pahalıdır" yanıtını veren tezgahtar. sanırsın herifin soyadı chanel.
  • hitap etmesi gereken müşteri kitlesinin aynasıdır.
hesabın var mı? giriş yap