• bir rehber şarkısı.

    uzun kışı bahara verirken
    sesin sesime değmedi, çok oldu.
    parmak hesabı aylar sayarken,
    canıma ot tıkar biri.
    oturdum malumumu yaşarken
    çok düşündüm, yönümü gördüm.
    uzak somut anlamını bulurken,
    yavaş...
    amma yavaş...
    içime doğdu görüş günümüz.
    dizini dibimde buldum.
    gök yüzünden öptüm, ellerinden...
    sonu başa yakın, bozuldu ağzımın tadı...
  • mâlûm* bir şeyin ya da şeylerin (ilmen) bilinenine denir.

    mahsusat âleminde her şeyin (şey diyebildiklerimizin hepsinin) bir hâricî varlığı var. kelâmcılar bu varlığa aslî-hakikî varlık der. şeylerin hâricî varlığının bir sûretinin algılama mekanizması yardımıyla insan zihnine düşmesi neticesinde artık ilmî varlığından da bahsedilebilir.

    lâfız ilme, ilim mâlûma tâbidir. mâlûm da asıl'a. mâlûm (ilim) yoksa lâfız da yoktur.

    imam gazali gökyüzünün hâriçte ve zâtında bir varlığı mevcut olduğu örneğinden hareket ederek mevcut bu aslın şekli, şemali, sûreti göz yardımıyla insan zihnine nakşolunduğunu söyledikten sonra bir misâl verir:

    meselâ öyle bir hadise cereyan etse... gökyüzü yok olsa fakat geride insan kalsa. gökyüzünün şekli, şemali, sûreti zihinde kalır. ahmet telli'nin söylediği gibi: "yumuyorum gözlerimi gözkapaklarımın içindesin." büyük imam ilmi de mâlûmu da böyle tanımlar. mâlûm olan, bir şeyin aslî varlığının insan zihnindeki ilmî karşılığıdır. ilim bir şeyin asıl varlığının insan zihnindeki bir sûretidir. insan zihninde karşılık bulan bu ilmî varlık (mâlûm olan) diline de aksedecektir kuşkusuz. şeylerin insan dilindeki varlığına ise lâfzî varlık denir ki bu lafzî varlık zihinde imajine olmuş suretin, mâlûmun bir delilidir.

    bir şey hakkında o şeyin mahiyeti çerçevesinde söz serdeden biri o şeyin aslî varlığını -kendi çapınca- görmüş, onu zihnine bilgi olarak kodlamış ve neticede o şey hakkında söz söylemiştir. bu minvalde denebilir ki bir şey hakkında birinin söylediği her söz mâlûmu i'lâmdır. kısaca bir şeyin insan zihninde oluşmuş bilgisinin (mâlûmun) bildirilmesi. yalnız o şeyin bir mecliste herkesçe mâlûm olduğu vâkî ise -şöyle de söylenebilir- insanların umumu o şey hakkında aynı bilgiye sahipse, hz mevlâna'nın "dünle beraber gitti cancağzım ne varsa düne ait / şimdi yeni şeyler söylemek lâzım" sırrına matûf "yeni bir şeyler söylemiş olmak" zannındaki söz sahibinin söz isrâfı etmesi anlamında kullanılan; bu meyanda söz söyleyeni de olumsuzlayan bir deyim olarak karşımıza çıkar, mâ'lûmu i'lâm.
  • bilinen fakat telaffuz edilmesi istenilmeyen bilgi.
  • latince kötü, kötülük. (bkz: evil)
    aynı zamanda elma anlamına da geldiği, adem ve havva hikayesinden çağrışımla kötülük anlamı da kazandığı düşünülüyor.
  • "aleni olarak bilinen" anlamina gelen eski bir sozcuk. (bkz: sozcukler eskiyince nereye gider)
  • sıla'nın ilk albümünün en güzel şarkısıdır. o kadar içten söyler ki içinize işler sizin de.
  • sıla'nın insanın içini cız ettiren, geçmiş pişmanlıklara ve hatıralara doğru yelken açtıran birbirinden güzel onlarca şarkısından yalnızca bir tanesi.
  • sıla'nın ilk albümününde hem müzik kalitesi hem de sözleri bakımından başarılı ve geç keşfedilmiş şarkısıdır.özellikte ilişkilere kadın bakış açısını ve belki de yapılan en büyük yanlışı şu mısralarla özetlemiştir.

    kaderimle oynayacak kadar, sevgilim olmuşsun meğer
    ben seni kabullenmeyi, ben yapmaya çalışırken
    yokluğun çirkin de yapmış beni
    geçen gün aynada gördüm tesadüfen...
hesabın var mı? giriş yap