• en zor kişilik bozukluklarından birisidir. bunun nedeni narsistik kişilik bozukluğuna sahip birisinin terapiye gelmemesi, gelse bile bu daha çok narsistik özelliklerinden kaynaklandığını bilmediği depresif duygu durumu gibi sebepler olmasıdır.

    narsistik kişilik bozukluğu freud'dan beri literatürde en sık tartışılan konulardan biri olmak ile beraber, bu entryinin amacı bu patoloji gurubunu, etiyoloji tartışmasına girmeden, daha çok horneyan bir perspektifte kısa bir şekilde özetlemek olacaktır.

    öncelikle şu ayrımı kesinleştirmek önemlidir. narsistik kişilik bozukluğu bir psikopatoloji iken, kişiliğin narsistik yönü bir kişilik özelliğidir. bu noktada farkı belirleyen şey hem nicelik hem de niteliksel farktır.

    bu farkları özetlemek gerekirse, narsistik kişilik bozukluğu bulunan kişi, horney'ın deyimi ile öz-enflasyona uğramıştır. (neden uğradığına yönelik fikirler başka bir entryinin konusu) narsistik kişilikteki birisi kendi sahip olduğu gerçek özellikler ile övünmeden daha çok kendinde sahip olduğunu düşündüğü özellikler ile övünür.

    narsistik kişilik bozukluğuna sahip kişi, tüm kişilik bozuklukları sınıfına giren örgütlenmelerde olduğu gibi, kişiliğin temel yapısını, bir tür sapma ya da işlev bozucu bir yapının eline vermiştir. bunu biraz açmamız gerekirse, normal bir insan, eylemlerini, kendi işlevine ve potansiyeline yarayacak şekilde belirleme motivasyona sahipken, narsistik kişilik için eylem, onun narsistik ihtiyaçlarını ve savunmalarını tatmin etme motivasyonunu sağlar.

    narsistik ihtiyaçlar, kişinin narsistik idealler tarafından saptırılmış kendilik görüşünü doğrulayacak ve bu görüşün sonucunda olması gereken tüm yapılardır. bu önemsemediği biri tarafından dahi tapılma arzusundan, bir başkasını kendi çıkarına kullanma ya kadar çok geniş yelpazede eylem ve arzular grubudur.

    narsistin bu kadar onaylanmaya ve kabul edilmeye olan ihtiyacının temeli ise, narsistik bir gurur algısı benimsemesinde yatar. narsistik idealleri tarafından şişirilen bir gerçek olmayan benlik sürekli olarak onaylanmaya ve kendini kanıtlamaya ihtiyaç duyar. öte yandan öz-enflasyona uğramış benlik, gerçeklikte kendini kanıtlama fırsatını çoğunlukla bulamaz. horney'ın ifadesi ile, "cennetin krallığı dışsal mimikler ile ayakta kalamaz". kişinin gerçek olmayan benlik algısı gerçeklikle karşılaştığında onaylanamaz. gerçeklik tarafından onaylanmayan narsistik gurur, yüksek kaygı, öfke, depresyon tepkileri yaratır. bu narsistin sürekli olarak kendini onaylatma çabasının ortaya çıkmasında büyük bir etkendir. bu aynı zamanda bu kişilik örgütlenmesinin yer yer psikoza kaçan gerçeklik kaybını ve izalasyon, yüksek kaçınma gibi davranışları açıklarken, narsistik kişilerin insan ilişkilerinde gösterdiği yüksek alınganlık öfke ve manipülasyonun içsel nedenlerini kavrama konusunda da bize ipucu verir. aynı zamanda bu gurur ve kendilik algısı "nevrotik hak taleplerini" ortaya çıkarır. nevrotik hak talepleri nevrotik kişinin kendinde olduğunu düşündüğü haklardır. narsistlerin, tanrı ile yarışan kendilik algısı, hakkı olduğu inancını ortaya çıkarmakta bu inanç da yukarıda anlatılan döngüye çift taraflı etki etmektedir.

    özet olarak öz-enflasyona uğramış benlik algısı-nevrotik gururun oluşması-nevrotik hak talepleri- şişirilmiş benlik ve bu benliğin taleplerinin gerçeklikle sınanması- yoğun öfke-kaygı-depresyon- kaygı ve depresyondan kurtulmak için benlik algısının şişirilmesi- nevrotik gururun güçlenmesi- gerçeklikle daha büyük ayrım, şeklinde giden nevrotik bir kısır döngüyü sürdüren bir patoloji grubudur.
  • tam olarak ne oldugu, nelerin sebep oldugu devamli anlatiliyor ama bu durumdan muzdarip kisilerin nasil bir davranis, dusunme sekli, daha derindeki zihin ve duygu yapisindan pek bahsedilmiyor. bu makaleyi cok begendim, merak edenler icin her anlamda cok detayli ve aydinlatici bilgiler ile narsisizmi ele almis. bunlari bilmekye fayda olabilir, buyrun:

    http://www.tavsiyeediyorum.com/makale_3941.htm
  • (bkz: cemil ipekçi)
  • recep tayyip erdoğan
  • dsm ıv /b tipi kişilik bozukluklarındandır.

    sürekli beğenilme arzusu taşırlar.
    üstünlük duygusu taşırlar.
    empati yapamazlar.
    çok önemli , eşsiz olduklarını düşünürler.
    sürekli dengi olan insanların önemli insanlar olduğunu söylerler.
    kıskançtırlar ve herkesin kendilerini kıskandığını düşünürler.
    ilişkileri çıkar üzerine kuruludur.
    maximum zeka , başarı , güç, güzellik üzerine kafa yorarlar.
  • emin olmamakla birlikte kendimde gördüğüm rahatsızlık. genelde konu ya ben olayım ya da benle ilgli bir şeyler olsun diye uğraşır olduğumu fark ettim. son dönemlerdeki eşcinselliğimi yakın çevreye çıkarmamla bunun da etkisinin arttığını gördüm. ortamda genelde eşcinsellik konusunun olmasını ister oldum. her seferinde konuya bir ibnelik katmaya çalışır olmuşum. ya da benden, benim aşk hayatımdan, benim sıkıntılarım ve dertlerimden bahsedilsin istiyorum. bu ben merkezcilik artık beni rahatsız etmeye başladı. nisnaları kendimden soğutmaya, uzaklaştırmaya başladığımı fark ettim. her zaman vardı aslında bu huyum. ama çok göze batırmamaya çalışırdım kendimi dizginlerdim. şimdiyse hele bir yalnız kalayım, sanki kimse beni sevmiyor, kimse benimle olmak istemiyor, herkesin yanında sevdiği insanlar veya sevgilileri var, bir tek ben tek başıma kalmışım gibi hissediyorum. mal mal bunu bile dert ediyorum. artık bi ara üzgün olduğum zamanlar arkadaşlara beni sevdiklerini söylesin diye emir vermiştim. her an sanki bir falezin kıyısında uçuruma düşecekmişim gibi hssediyorum. arkadaşlarım, çevrem falezin uzağından bana el sallıyorlar gibi sadece. ben yine yalnız başıma uçurumda düşmemek iççin onların beni sevdiklerine ihtiyacım var gibi hissediyorum. onlar bunu söylemezse sanki bir güç beni falezden düşürecekmiş gibi. onların sevdiklerini söylemeleri beni geriye çekiyor gibi. çok aciz hissediyorum işte. bu durumdan yakın zamanda kurtulmak istiyorum. bana yardım edebilecek, bundan kurtulmamı sağlayabilecek yazarlardan yardım istiyorum. bu konuda da çok ciddiyim. kabulleniyorum ben merkezcil olduğumu ve başkalarının hayatının önemsiz olduğunu düşünmemi, ailemin bile. belki bir kitap, film öneresi, belki bir yaşam stili önerisi, belki bu konuya farklı bir açıdan bakabileceğim bir yazı. ne olursa olsun bu rahatsızlıktan kurtulmam için ne biliyorsanız yardım edin. şimdiden çok teşekkür ediyorum.

    not: fark ettiyseniz yine bir narsistlik söz konusu. yine narsistim, rahatsızım diye dert ediniyorum ve insnalr benle konuşsun istiyorum. kahrolsun bağzı şeyler.
  • herşeyden önce (onlar zaman zaman kendilerinin ve başkalarınkini unutsalar bile) onların da insan, kul olduğunu hatırlatarak gireyim söze, hele ki narsisizmin sebebinin core wound, bebeklik-çocuklukta alınmış bir yara/ darbe, genç yaşta öğrenilen bir savunma mekanizması/ survival tactic olduğu göz önünde bulundurulursa. o sebeple bu insanlara birer pislik gibi davranılmasını öğütleyen npd'den boşanmış eşleri de, sağda solda bazı forumlarda, sözlükte vs. neredeyse psikopatlarla falan aynı klasmanda davranılmayı hak ettiklerini iddia edenleri de, npd belirtileri taşıyan ama süper egonun devreye yoğun daldığı bir anda "benim gibileri izole edeceksin bir adaya yesinler birbirlerini" diyenleri de az sağduyuya davet edesim geliyor. az kendinize gelin hele. kaldi ki istisnasiz hepimizde bir takım bozukluklar var değil mi, patalojik seviyede olmasa bile, en nihayetinde zor bir dünyaya doğuyor ve cebelleşiyoruz. elbette npd olan çok kötü niyetli insanlar olabilir, ocd olan kötü niyetli insanlar olduğu gibi....ama bunun salt npd'nin üzerine yapıştırılması son derece hatalı diye düşünüyorum, konu hakkında yıllardır oldukça fazla araştırma yapmak zorunda kalmış biri olarak.

    narsistler genelde dikkat çekici, ayırt edici bazı özellikleri olan kişilerdir. gerçekten de dışarıdan bakınca da, genelde sıradan tipler değillerdir dış görünüş, zeka, yetenekler vb. açısından.

    cluster b altında sınıflandırılır, borderline'la birlikte. borderline kişilik bozukluğu ile sıkcana karıştırılır. gerçekten de pek çok açıdan benzeşirler.

    sözlükte, mitolojinin de etkisiyle, kendine aşırı hayran olma, sevme, özgüven duyma şeklinde yalapşap ve hatalı tanımlanmış olsa da aslında psikiyatride npd bunun tam aksi bir duruma işaret etmektedir. npd kendini çok seviyormuş, kendisiyle çok barışıkmış ve özgüveni çok yüksekmiş gibi hareket edebilmek için yollar geliştiren ama iç dünyasındaki özgüvensizliği, muhalefeti içselleştirerek, "gayya" kuyusunda debelenen insanların muzdarip olduğu bir "hal"dir.

    narsisizmin covert ve overt diye iki türü vardır. overt narsist fazla dışa dönük, spotlar altında olmaya bayılan, tüm dikkatlerin üzerinde olmasından haz duyan tiptir. covert ise içe dönük, utangaç, çekingen yapıdadır. dışarıdan şak diye fark edilmesi zordur. covert narsist süper egosunu zaman zaman kendini cezalandırmak için kullanır. (self punishment)

    yukarıda da değindiğim üzere narsistler, buzdağının görünen yüzünün aksine, hakikatlar dünyasında, özgüveni tavan yapmış, kendini aşırı beğenen-aşık insanlar değillerdir. derinde yatan derin bir özgüven eksiklikleri vardır ve iç dünyalarında barış değil, öfke, kırgınlık, boşluk, kaos vardır. bu durum onların aşağılık kompleksi ve üstünlük kompleksi arasında gidip gelmelerine, dalgalanmalarına neden olur.

    yine kimi zaman iddia edilenin aksine, tüm narsistler yalancı, alavereci birer pislik değillerdir, ellerinden geldiği ölçüde yani "k e n d i l e r i n e olabildikleri ölçüde" ya da ona yakın bir düzeyde size karşı dürüst de olabilirler. süper egosu doğru temeller üzerine inşa edilmişleri iyilik yapmayı sevebilir. yine pek çok zaman iddia edilenin aksine, bu iyiliği sırf gösteriş olsun diye de yapmazlar, kimse bilmeden/ görmeden de yapabilirler. yalnız, yaptıkları iyiliklerin pek empatiden kaynaklandığı söylenemez. daha rasyonel gerekçelerle yaparlar iyiliği. bunun içinde zaman zaman dışarıdan iyiliksever birisi gibi algılanma ve takdir edilme arzusu olmaz demiyorum (ki bu npd olmayan biri için de asla hiçbir zaman böyle olmaz denemez ki zaten) ama salt bu sebeple olmak zorunda değildir yaptıkları yardımlar, iyilikler. büyük tablodaki fayda için, cennete gitmek için, insanlık için doğrusu bu olduğu için vs. yapabilirler.

    empati yoksunluğu ya da az olması ya da kah gelen kah giden bi empatiye sahip olmaları yakınları için başa çıkılması en zor olan durumdur. bu onları tutarsız-dengesiz yapar. zaten muhtemelen bu yönlerini bir şekilde kuvvetlendirebilseler, sıkıntı baya rahatlayacaktır hem kendisi hem yakınları açısından çünkü aslında teorik olarak doğru olanın/ ideal olanın ne olduğunu bilseler de pratik olarak bunu gündelik hayata sistematik ve tutarlı bir şekilde geçirebilmelerinin önündeki en büyük engel belki de bu empati yoksunluğu / kıtlığıdır. yani aslında bencilliklerinin kaynağı da empatinin yeteri seviyede olmamasıdır. pek çok zaman başkalarının hatalarını güzel gözlemleseler ve doğru olanı bilseler de iş kendilerine geldi mi kural tanımaz kesilebilirler. bu da aslında bence onların empati yoluyla doğru bağlantıyı kuramamalarından ve bunun sonucunda kısa devre yapmalarından kaynaklanıyor. yani bir narsistin bencil, kural tanımaz vs olmasının sebebi yeterince empati kuramamasındandır diyebiliriz. yeterince empati kuramamasının sebebi de muhtemelen fi tarihinde survive edebilmek, hayatta kalabilmek için duygusal zeka butonunu off yapmış olmasındandır, biz empati kuracak olursak:)

    sense'ler konusunda ise duygularla aynı şeyi söylemek pek mümkün değil. hani derler ya mesela bir görme özürlünün diğer senseleri gören bir insana göre kuvvetlidir. burada da emotionlar minimal düzeyde olduğundan galiba, senseler daha bir kuvvetlidir (6th sense dahil) gelişmiştir. ya da belki de aslında yaratılış itibariyle emotionlar çok kuvvetli olacakken baskılanmak zorunda kaldığından olay bu yöne kaymıştır. bu da benim şahsi gözlemim, bir bilimsel kanıtım yok hani. ama sıkıntı şu ki bazen sense ettikleri şeyi duygusal zeka süzgecinden pek geçiremediklerinden doğru yorumlayamıyorlar. narsistler kendi duygularına da pek aşina değillerdir. yine iddia edildiği gibi, onlar kimseyi sevemezler demek istemiyorum, sevebilirler bence ama karsiliginda bir bebek gibi koşulsuz sevilmeyi isteyerek. yetişkin dünyasında tamamen kosulsuz sevgi mumkun degildir, ebeveyn değilsen eğer.

    çok alıngan ve çok kırılganlardır. aklınıza gelmeyecek çok çok ufak birşey, bir kapı gıcırtısı, bir meltem esintisi bile onların zayıf olan egosunu zedeleyebilir. (ego burada gündelik hayatta kullandığımız anlamda değil, psikiyatrinin kullandığı anlamda, benlik/ self/ true self anlamında kullanılmıştır) ve narsist bilhassa ikili ilişkilerde ilginin odağında hep kendisi olsun ister. bir annenin, kocası yerine bir süre bebeğiyle ilgilenmesi bile narsist bir eşle büyük sıkıntı doğurabilir. kendi çocuğunun bile kendisinden daha fazla ilgi odağı olmasını hazmedememe ihtimali kesinlikle vardır. işte bu yüzden, birkaç paragraf sonra aşağıda değineceğim nedenlerden ötürü, narsist bi anne ya da babaya sahip olması bir çocuğun ileride narsist olması riskini beraberinde getirebilir, olayı kan davası, kısır döngü gibi devam ettirebilir.

    sürekli otorite kurmak isterler, bu bağlamda kontrol manyağıdırlar. kurmak istedikleri otorite, karşı tarafın istediği şey olsun üzerinden de olabilir kimi zaman. o zaman da karşısındaki onun istediği olsun isterse krizler yaşanabilir. sanırım otorite yani feeling of being in charge onlara, güvenilmez bir dünyada, kendilerini güvende hissettiriyor. öyle çok otorite kurmak isterler ki en ufak bir karşı geliş yahut kendilerinin bildiği yönteme itiraz ediş, egolarını incitip, onları fazlaca kızdırabilir, benlik algılarını tehdit edebilir.

    yukarıda yazdıklarım gibi şimdi yazacaklarım da her seviyede npd'yi kapsamıyor olabilir ama genellikle iddia edildiği üzere öz eleştiri asla yapmazlar diye bir şey yok. ama öz eleştiri yapabilmeleri için saçmaladıkları- hakikatle kopuklukları oluştuğu zaman karşısında dağ gibi durabilecek ve söylediklerini kişiselleştirmeden, üzerine alınmadan ve o an onunla iddialaşmadan durabilecek kadar kendini bilen, kendinden emin, sabırlı ve üstelik de samimi insanlar lazım. eğer bir narsistle kamyoncu dövüşüne girerseniz, hatasını görmez, ama siz kendi tavrınızdan, benliğinizden ödün vermeden, aklı selim, erdemli, dağ gibi durursanız, o an olmasa da daha sonra özeleştiri yapma ihtimali gayet olasıdır. ha bu öz eleştiri sonrasında kendini değiştirir mi kısmı tartışmalı... pek değiştiremez, onun değişimleri milimetrik adımlar şeklinde olabilir. ama yine de en azından hatasını bilen, gören, kabullenen bir insan evladı, kabullenmeyenden çok daha iyi ve çekilirdir değil mi?

    npd'de "narcisissistic boredom" önemli bir kavramdır. yani narsistik can sıkıntısı. hani biz avam halk, haftaiçi eve yorgun argın gelmiş, tv karşısında kahve içip muhabbet ederken sıkılmazken, her gün birilerinin zil takıp oynamasını ya da sıradışı birşeyler olup eğlendirilmeyi beklemezken, bunlar sıkıldıklarını iddia ederler. ama bu da yine basit bir şımarıklıktan ziyade, bir iç huzursuzluk ve boşluğun sonucu gibi görünüyor.

    gelelim bence en yıpratıcı şeye, narsistik öfke (rage). bu öfke türü irrasyonel bir öfkedir. ortada illa somut, elle tutulur birşey olması gerekmez. dış faktörler genelde öfkeyi rasyonalize etmek üzere ortaya sunulan bahanelerdir. evet ortada bir takım gerçek sebepler, sudan sebepler yani bahaneler olabilir ama olmayadabilir. bu durum bu öfkenin bir iç öfke olduğuna işaret etmektedir. bence npd kişi burada olayı kendisi de kavrayamıyor, anlamlandıramıyor, deli ve aptal olmadığıma göre böyle hissetmemin bir sebebi olmalı diye düşünerek çaresizlik içinde öfkesini rasyonalize edecek dış şeyler bulmaya çabalıyor. e zorla arayan da bulur elbet birşeyler, cennette, kusursuzluk diyarında, meleklerle ya da cennet halkıyla iletişim ve etkileşim halinde yaşamıyoruz malum; gözümüzün üstünde kaşımız var. kendisine değer verilmediğini hissettiği en en en ufak bir durumda bu öfkenin fitili alev alabilir. bu bir bakış olabilir, servisten memnun kalmama olabilir, samimiyetsiz gelen (belki gerçekte öyle olan belki de öyle olmayan) tek bir kelime olabilir, herşey olabilir. o an empati devreye sağlıklı bir şekilde otomatikman giremediğinden başka insanların da kendine göre kafasında başka şeyler olabileceğini, karşısındakinin de kötü bir anında olabileceğini, o davranışın/ bakışın / sözün kendisiyle ilintili olmama ihtimali olduğunu pek idrak edemez. işte narsisistlerin herkesi kendi hizmetçisi gibi gördügü iddiasinin kaynağı da bence budur. öyle görmez aslında ama olan biten herşeyi kendi üzerine alınması, dünya salt kendi çevresinde dönüyormuş da herkes her an yalnız onu düşünerek hareket ediyormuş gibi reaksiyon ortaya koyması, insanları sinir edip "tavşan dağa küsermiş de dağin haberi olmazmiş" dedirtir mi, dedirtir...

    npd'de bazı zamanlarda delusion olabilir. bence bazı kaynakların bu rahatsızlıktan muzdarip insanları yalancı olarak yaftalamasının altında da bu sebep yatıyor olabilir. elbette yalancı npd vardır, yalancı bipolar da vardır, yalancı psikolojisi sağlıklı insan da vardır. ama yalancılık bence npd'nin illa şuurlu yaptığı birşey olarak algılanmamalı; özellikle de super egosu ve ahlak sistemi kuvvetli olan bir npd'nin... o yalan söylerken, başta "kendisine" yalan söylemektedir, bence karşısındakine söylediğinin farkında değildir. çünkü zihni kendi lehine olacak- kendisini haklı çıkartacak şekilde hatırlatmaktadır ona olayı, zaten kırılgan ve aşırı hassas-zayıf olan egosunu paramparça un ufak etmemek, korumaya almak için. bu da bazen delusional olmasına sebep olur. işte tabi buradaki en büyük sıkıntı, npd özellikler gösteren kişinin karşısında kendisinden çok emin birisi yoksa masum olan kişinin kendini sorgulaması ve manipulasyona açık hale gelmesidir. o sebeple kendinden çok emin olmayan insanların, kendi integritylerini korumak adına bunlarla fazla bi etkileşim halinde olmamaları kendi hayrınadır. çok uzun maruz kalındığında kendinden emin olan bir yetişkin de kendinden şüpheye düşer mi bilemem, olabilir. bir çocuk ise elbette çaresizdir npd karşısında. ebeveyni npd ise onun kurbanı olmaması zor bir ihtimaldir.

    narsistler projeksiyona sıklıkla başvururlar. kendi özelliklerini ya da iclerinden gelen öfkeyi karşılarındakine yansıtabilirler. özellikle o iç huzursuzluk-güvensizlik-öfke boyutuna sert geçiş yaptıklarında karşınızda yetişkin bir insan zekasında ve vücudunda olan 5 yaşında huysuz, şımarık, asabi ama kırgın bir çocuk var hissine kapılırsınız. şefkatle yaklaşıp empati kurmak, anlamaya çalışmak bir seçenek, "bana ne lan ölümlü dünya ben mi uğraşacam" demek de yine saygı duyulası bir diğer seçenek. tabi onlar kendilerin içlerinde patlamaya hazır hırçın-kırgın-öfkeli çocuksu bir bomba ile yaşadıklarını anlık gardları düştüğünde görseler de genelde pek kabul etmezler, ağırbaşlılık ve olgunluk kavramlarını birbirine karıştırmaktadırlar. olgun olduklarını zannetmelerinin sebebi, çocukluktan beri ağırbaşlı davranmak yönünde manipule edilmiş olmaları, ancak belli kriterlere uygun olurlarsa sevilmeyi hak ettiklerini hissetmiş olmaları olabilir belki. ağlamayıp, uslu olunca ilgilenilmiştir kendileriyle, bir bebeğin kendini ifade etme hakkı olan ağlama hakkı disipline etme vs gibi bir amaçla, ağladığında mamadan-memeden vs. yoksun bırakılarak elinden alınmıştır (yani aslında dolaylı yoldan cezalandırılmış olmuştur) vs. özetle bir çocuğa ana-babasının vermek zorunda olduğu koşulsuz sevgi kavramında bir kopukluk olmuştur. o sebeple iyi niyetle ya da tecrübesizlikten ya da kendilerince çocuğun iyiliği için öyle yapmış olsalar bile, bebek onu öyle yorumlamış, işlemiştir ne yazık ki. npd kişi karşılıksız sevgiyi layığıyla hissedememiş- öğrenememiş kişidir. onu elde etmek için hep olmak istediğinden-yapmak istediğinden-davranmak istediğinden taviz vermek zorunda kalmış, kendini kısıtlamış olan çocuktur, en basitinden yaramaz-ağlak-huysuz-meraklı bir çocuk olma "hakkı" elinden alınan kırgın ve kızgın kişidir temelde. belki kardeşi-ablası-abisi ile kıyaslanıp, onun gibi olması istenmiş/ ima edilmiş/ hissettirilmiş ve bu yolla disipline edilmiş kişidir.

    npd'nin tedavisinin önündeki en büyük engel npd olan kişinin npd olduğunu asla kabul etmemesidir. ederse zaten o kişi ya npd değildir ya da patolojik olarak seviyesi nispeten düşük bi npd'den muzdariptir vs vs.

    bu saydıklarımın vız gelip tırs gideceği şefkatli bir duygusal zeka dünya şampiyonu da olsanız bir npd ile baş etmek çok zordur çünkü bu sefer bu yakınınızın kendisini kabullenmeyişinin ve iyileşmeye dair adım atmayışının, "kendine karşı" sıradan bir insanın olabildiği kadar dürüst olamayışının çaresizliğinin altında ezilirsiniz. sonra bunun onu aslında nasıl ezdiğini görerek bir kez daha ezilirsiniz. npd bu yüzden gayyadır, kısır döngüdür, tedavisi çok zordur.

    son olarak bağımlılık, alkol-uyuşturucu-kumar vs konusunda çok temkinli olması gereken bir insan grubudur bu. ego güçsüz-kırılgan olduğundan superego ve id arasındaki dengeli iletişimi sağlamakta normal bir insana göre çok zorlanır, dürtüsel davranma eğilimleri (id)
    baskın geleceğinden, bağımlılıktan kurtulmaları başka bi disordera göre daha zordur. ayrı bir tedavi gerektirir genelde.

    narsisizm, empatik bir yaklaşımla, şu filmde iyi anlatılmış. nefret ettiğiniz npd bir yakınınız varsa bir de bu açıdan bakın, hayatınızda istemeseniz bile en azından bir anlayın bu insanları da, ağızdan köpükler saçarak atıp tutmadan evvel derim. (çocukların narsist ebeveynlerine ağızdan baloncuk saçıp atıp tutma hakkı olsun ama:)
    http://www.imdb.com/title/tt0219854/

    ben hayatta çözümü olmayan hiçbir şey olduğuna inanmiyorum, o sebeple npd'nin de sabır, emek, gayret istemekle birlikte çözümü var bence. uzun zamana, yıllara yayılmış psikoterapiyle, çocukluk travmalarına inerek kendini artık çok iyi hissettigini söyleyen insanlar yok değil. emdr diye psikiyatrinin sihirli degnek cozumu oldugu iddia edilen bi yöntem var, belki o da daha kısa sürede sonuçlar verebilir. ama işte en temel sıkıntı npd, npd olduğunu kabul etmez, yardım almayı sevmez, biz avamların "düşmez kalkmaz bir allah diyerek" almak için basvurduğu yardımı, o bilinçaltında ben kimseye muhtaç değilim tarzı bir düşünceyle reddeder. evet zamanında belki bebekken aglayıp kendi haline birakildiginda ya da ağlamaması gerektiğini kendine vazife edindiğinde ebeveyne muhtaç olmadan survive etmiştir ama buna sağlıklı survive etmek denebilirse...

    son olarak hem narsisizmi dogru anlamak hem de dunyanin haline isik tutmasi icin degerli bir kaynak:
    arno gruen / empatinin yitimi (citlembik psikoloji)
  • kendisine yetişkin gibi davranılmasını talep eden öfkeli, kırgın bir çocuktur. yetişkin gibi davranılmadığında sinirlenir, yetişkin gibi davranılıp, ağzına üzüm vermek yerine, üzüm yemenin yolu-yöntemi gösterildiğinde ya da doğru şekilde üzüm yiyerek örnek olunduğunda ya da üzüm yemeye davet edildiğinde bu kez neden üzümü (mamayı) ağzıma vermedin diye sinirlenir. sinirlenir çünkü kimbilir belki de amaç üzümü yemek değil, bağcıyı dövmektir.

    bu böyledir çünkü ikili ilişkilerde karşılıksız anne (baba) sevgisi beklentisindedir. karşısındaki yetişkin, sınırlarını gevşetmeli, kendi isteklerinden taviz vermeli, fedakarlığın dibine vurmalı, hayatını ona adamalı, onun ekseninde kurmalıdır. aynı bir ebeveynin yapmak “zorunda olduğu” gibi. tabi anne-bebek ilişkisinde bebek anneye muhtaçtır, onun bir extension / uzantısı gibidir, bu doğanın kanunudur. ebeveynlik statüsünde dibine kadar esnemek zorunda olan, kendisinden ödün vermek zorunda olan çocuğu hayata getiren-getirmeye karar veren kişi(ler)dir şüphesiz, yani bebeğin sınırsız hakkıdır anne-babasının koşulsuz sevgisi ve adanmışlığı. ama yetişkin dünyasında sağlıklı insanların bir benliği, istekleri, kendi zevkleri, seçimleri vs olduğundan tavizler, fedakarlıklar karşılıklı olmak zorundadır bir hedefe giden yolda, bir tarafın tavizi, sevgisi, fedakarlığı daha fazla olsa bile. hatta ikili ilişkilerde sevginin en net göstergesi bile bu esneyişlerdir. npd’ler iş kendisine gelince, kendisi için okyanuslar aşmaya razı olan, üstelik sözüm ona çok sevdiklerini iddia ettikleri insanlar için değil bir su birikintisi atlamak, su birikintisini atlamaya yönelik ilk adımı bile doğru dürüst atamazlar. sonra da hedeflerinin gerçekleşmemesinin sorumluluğunu kendi insiyatif almayışlarına, ataletlerine, olumlu değişime-esnemeye kapalı katılıklarına, yani sağlıklı bir psikolojiye sahip insanların olduğu gibi adaptive-esnek olamamaya bağlamaktansa, karşılarındakilere yıkabilirler. şayet hasbel kader değişime dair milimetrik bir adım attılarsa, kendilerini çok büyük birşey yapmış olduklarına inandırabilirler. mükemmellik algılarını korumak için (mesela yetişkin, olgun birisi değilken öyle olduğunu sanmak yahut hiçbir çaba göstermeyenken gösteren fedakar insan olmak gibi) “kendilerine” feyk atmayı yani egonun savunma mekanizmaları üzerinden yaşamayı alışkanlık haline getirdikleri için, hakikati görmemek için direnip ve onu çarpıtabilirler. önlerine konan tüm delilleri egonun ilkel savunma mekanizmalarını bir bir devreye sokarak inkara gidip, hakikate değil, inanmak istediklerine, benlik algılarını korumaya yönelik olan yalana inanmayı seçebilirler. npd bir kısır döngüdür çünkü kişi ne yazık ki, pek çok zaman, kendisine söylediği yalanların farkında değildir ve dünyanın en iyi niyetli, dürüstlüğü ilke edinmiş insanı dahi olsa kendine söylediği yalanları saptayabilmesi çok zordur. çünkü söylenen bu yalanlar kırılgan egosuna zarar gelmemesi gibi daha büyük bir amaca hizmet etmektedir. o sebeple ona, onu yargılamadan, onunla savaşmadan, onu anlayacak ve kendine söylediği yalanları-sebeplerini kavramasında ışık tutmaya yardımcı olacak bir rehber lazımdır.

    bir npd özeleştiri yapabilir çünkü bu çok güvenli ve kaybetme riski olmayan, win-win olandır. nitekim, insan özeleştiri yaptığında (hele de bu abartılı bir eleştiriyse) karşısındaki ya “aaa yok canım, o kadar da değil, acımasız olma kendine” der, bu özeleştiri yapanın egosunu okşar, ya da “evet haklısın aslında” der bu yine özeleştiri yapanın egosunu okşar çünkü o şuurlu ve haklı-tespiti onaylanmış olan konumundadır bu kez. o sebeple aslında erdem olan öz eleştiri yapmak değil, o eleştiriden sonra kendini düzeltmeye yönelik çabalayabilme cesaretini gösterebilmektir hayatta. eğer özeleştiriden sonra eleştirdiği şeyi düzeltmeye yönelik en ufak bir adım gelmiyorsa bir insandan, bilin ki narsistik özellikler iş başında, kişi iyiye doğru değişime karşı cesaretsizlik / kibir musibetinin kölesidir. sadece çevresindekiler açısından hatanın farkında olma durumu onu biraz daha çekilir kılar, o kadar.

    npd'den kurtulmanın yolu olmadığını söyleyen beceriksiz psikiyatristler etrafta fink ata dursun, pek çok başarı vakası da yok değildir. (zaten aksi allah'ın yarattığı sisteme ters olurdu) yeter ki insan erich fromm'un çok güzel özetlediği üzere kendisinin yaşamdaki ana görevinin kendisini doğurmak, olma potansiyeline sahip olduğu şeyi olmak olduğunu kavrayabilsin ve mutlu-sağlıklı olana, hakikate giden yolda kayalıkların arkasına saklanmadan, iyiye doğru değişimden korkmadan, cesaretle ve sabırla yürüyebilsin ve işi ehline vermemenin başa ne gibi çoraplar ördüğünün iyice idrakine varıldığı şu günlerde, kendisini doğru uzmana teslim edebilmekten gocunmasın. yeter ki düşmez kalkmaz olanın bir allah'ın olduğuna gerçekten, kalben inanılabilsin.

    tedavi olmaya gönüllü olmayan npd ile uğraşan aptal aşıklara naçizane bir tavsiye, siz onu onun sizi düşündüğünden ve yine onun kendisini düşündüğünden kat kat fazla düşünen anlayışlı, şefkatli, fedakar, vicdanlı, sevgi dolu bir yetişkin de olsanız, eğer ayrı bir birey olmaya yetecek boyutta egonuz ve yine bundan taviz verebilip esneyecek kadar aşkınız varsa da (hatta onun esnemesi gereken payın büyük bir kısmını da onun yerine siz üstlenecek kapasitedeyseniz bile) ve yine de bu ilişkiyi "güzellikle" yürütmeyi bir süre başardıysanız, bilin ki bu, karşınızdaki hiç esnemediği sürece eninde sonunda bir sevgili değil, bir ebeveyn-çocuk ilişkisine dönüşmeye mahkum bir ilişki olacaktır. kendinize, bu ilişki bana sınırlarımı öğretti, empati gücümü kuvvetlendirdi, beni daha anlayışlı birisi yaptı diyerek, olumlu tarafa odaklanarak , kendinizi-benliğinizi bozmadan çıkın. belki elinizden onun için birşey gelmemesi ve yeterince sevilmemiş olmanız kalbinizi çok kıracaktır ama yapacak birşey yok demektir, siz onu yetişkin olmaya davet ettiniz o gelmedi, dua edersiniz belki bir gün durumu anlar diye. sakın unutmayın bu ilişkide kalmanıza sebep olabilecek tek şey ancak ve ancak narsistin rahatsızlığını inkar etmeyi bırakıp (ona hastalığın ismini bile kabul ettirmek başlı başına bir challengedır), tedaviyi kabul edip başlaması olabilir. zaten bunu yapması bile kendisi açısından önemli bir değişimin başlangıcı olacağından karşınızdaki hırçın çocuk büyümeye niyetli demektir. yok eğer bu ilişkiyi kavga-dövüş ısrarla yürütüyorsanız (ekonomik bağımlılık-çocuklar vs gibi mecburiyet durumu haricinde), zaten siz de muhtemelen bir inverted narsistsinizdir. o zaman allah selamet, akıl-fikir versin, yardımcınız olsun ne diyeyim.

    (bkz: savunma mekanizması)
    http://psychcentral.com/…common-defense-mechanisms/
  • hoşlandığın adamla sohbet ederken keyiften belenirken; ansızın duydugun kafana küskük yemiş hissiyatı bırakan kelime.
  • kendimde olduğundan şüphelenmeye başladığımdır. bugün uyarı veren telefonumun hafızasını boşaltmak için yaklaşık 200 resim sildim. içlerinde en çok kıyamadıklarım ve silmediklerim kendi resimlerim oldu. özellikle selfie ler
hesabın var mı? giriş yap