• uzun zamandır tarih konusunda kitap listesi yapmıyordum. yazdığım yazılara cevap olarak kaynak kitap isteyen çok fazla insan vardı. konulara göre tasnif edilmiş haliyle buradan paylaşacağım kitapları. sözlükte bazı kitapların başlığı var bazılarının yok. o nedenle kitap linki vereceğim direkt. tavsiyeleri olabildiğince kısa tuttum bunalmayın diye bilginiz olsun. kitap hakkında detaylı bilgi isteyen özelden yazabilir. başlayalım.

    1- nazi almanyası ile ilgili kitaplar

    a) olayın kültürel kodlarına daha çok eğilen kitaplar:

    nicholas o’shaughnessy – hitler’i pazarlamak: naziler sembolleri, üniformaları, disiplinleri vb. gibi şeyleriyle hala hatırlanıyorsa bunun nedeni bu devletin aslında bir marka gibi yönetilmesidir. kitap “nazi markası” hakkında yazılmış en iyi türkçe kitaplardan. sadece ülke ile alakalı bilgiler edinmek açısından değil reklam, pazarlama, propaganda hakkında bu işin ağababaları olan nazilerden ders almak için de güzel bir kaynak.

    leonel richard – nazizm ve kültür: nazilerin nasıl bir kültür yaratmak istedikleri ve bunun için neler yaptıklarını anlatan özgün kitaplardan birisi de bu. nazizm ideolojisinin nasıl yavaş yavaş empoze edildiğini çok güzel, hoş bir dille anlatmış. kitabın sıfırı sanırım yok sahaflardan bulursunuz diye paylaştım.

    sebastian haffner – hatırladıklarım: bu kitabı 250 kere tavsiye ettim yine en başa yazıyorum. nazi yönetimini, kültürünü ve nasıl bir yapılanma olduğunu, halkta nasıl etkiler bıraktığını birinci ağızdan bundan daha iyi anlatan türkçe kitap yok. özgün tarafı muazzam güzellikte bir dile sahip olmasıdır.

    hitler'in kavgam'ı üzerine bir analiz - albrecht koschorke: nasyonal sosyalizm’in poetikası. iktidarın düşünme biçimleri ve bunlarla beraber devlet aygıtlarının nasıl kullanıldığını anlatan sağlam bir kitap. zaten adından ne bulacağınızı az çok anlıyorsunuz.

    faşizm ve kapitalizm faşizmin sosyal kökenleri ve fonksiyonu üstüne teoriler: yine adından ne ile karşılaşılacağını gösteren bir kitap. kitle ve faşizm ilişkisini anlatan kısa ama çok başarılı bir kitap. olayı sadece nazi perspektifinden değil geniş çerçeveden ele almak isteyenler için de güzel bir kitap.

    fatih yaşlı – gençlerle baş başa: faşizm: biraz konudan sapacağım ama bence gerekti. olayı sadece naziler özelinde değil daha geniş çerçevede alan -elbette içinde almanya örnekleri de var- bir kitap. bunu da öneriyorum.

    gündem - eric vuillard: kültürel anlamda son kitabım budur ve şiddetle öneriyorum. naziler hakkında bilinmeyen, kapalı kapılar ardındaki bazı gerçekleri ortaya dökmesi açısından mühim. şiddetle önermemin nedeni tarihi doğru yerden öğrenmeniz gerektiğidir. hitler hitabetiyle, öfke kontrolü ile gelmedi iktidara…

    b) olayın askeri tarafına daha çok eğilen kitaplar:

    antony beevor – stalingrad: bu benim hayatımı değiştiren kitaplardan birisi. nedeni ise savaş dedikleri şeyin tüm gerçekliğini ortaya koymasıdır. okuduktan sonra iki üç hafta kendime gelemedim ve bildiğin mutsuz oldum. tarihi savaşın gerçekte ne anlama geldiğin bilmeden asla doğru yorumlayamazsınız. ikinci olarak stalingrad savaşın seyrini değiştiren en önemli konu. savaşı en iyi anlatan türkçe kaynak da bu. mutlaka okumalısınız.

    liddel hart – hitler’in generalleri konusuyor: alman savaş stratejisinin nasıl oluştuğundan savaşta yapılan hatalara, doğrulara kadar eğilen çok ciddi bir kaynak kitabı. askeri tarihe ilgi duyan birinin bunu bir içimde okumaması neredeyse imkânsız. harika.

    macksey mj – panzer birlikleri: alman savaş yapılanmasını anlatan sade ve akıcı bir diğer kitap. pek çok özgün bilgi var içerisinde ve ben hala faydalanıyorum. bunu da şiddetle öneririm. kitabın satışı yok sanırım pdf ya da sahaf ne yazık ki.

    chris mcnab – ss teşkilatı: en önemli yapılanma olan fırtına birliklerinin doğuşu, yükselişi, faaliyetleri, kıyafetleri, rütbeleri… kısacası eğer ss yapılanmasına ilginiz varsa mutlaka kütüphanenizde olmalı. muazzam bir kaynak.

    stewart binns – barbarossa: doğu savaşı ile ilgili muazzam bir kaynak kitabı daha. özgün tarafı savaşı bizzat yaşayanların anlatılarından derlenmesi. hep bunun üzerine değil ama genelde yaşayan tanıkların ifadesinden yola çıkılarak anlatılmış. bu da güzel kaynak.

    hitler'in generalleri - richard humble: general kadrosuna dair güzel kitaplardan birisi. artılarının yanında eksilerini anlatması açısından da güzel kitap. tavsiye ediyorum.

    c) anı kitapları

    kan kırmızı karlar - günter k. koschorrrek: savaş en iyi orada bulunan askerlerden öğrenilir. bu nedenle konuyu anılarla genişletmek güzeldir. kronik’in 2. dünya savaşı anıları hakkında çıkardığı anı kitaplarının hepsi çok çok başarılı ve tavsiye ediyorum.

    vatan ve führer için - erwin bartmann: yine kronik yine güzel bir çalışma. doğu cephesinde görev yapmış bir askerin ağzından yaşanan trajedi ve kanlı çarpışmalar anlatılmış. okurken atmosferi hissettiren bir eser.

    stalingrad sperlerinde - viktor nekrasov: savaşın en önemli noktası stalingrad’ı bir rus askerinin ağzından dinliyoruz bu sefer. sadece almanların değil rusların da anıları çok önemlidir. yine pdf ya da sahaftan çözmeniz lazım.

    ölüm meleği - lyudmila pavliçenko: keskin nişancılık yapmış bir kadın askerin ağzından savaş anlatılmış yine. bu da harikadır ve ayrıca öneriyorum. çünkü ikinci dünya savaşı’nda görev yapan kadın keskin nişancılara dair çok geniş bir kaynak yok türkçe’de. bu açığı kapatması açısından çok güzel bir kaynak niteliği taşıyor.

    guderian – bir askerin anıları: bu kitabı kesinlikle önermiyorum. askeri tarihe önem veriyorsan ve blitzkrieg efsanesinin nasıl doğduğuna birinci elden tanıklık etmek istiyorsan okumalısın. guderian en önemli alman generallerinden birisidir ve yaşadıkları benim için değerlidir. kendisi yıldırım harbini alman ordusuna getirenlerin başında gelir. ama detaycı değilsen benim gibi, okumasan da olur.

    ss subayının koltuğu - daniel lee: iletişim yayınlarının faşizm incelemeleri serisinde kötü diyeceğim çok az kitap var. bu da harika bir kitap ve çok özgün. açıklama kısmına bakarsanız anlarsınız. konuya dair türkçe kaynak az olduğundan bunu da kesinlikle öneriyorum.

    savaş günlükleri - kont galeazzo ciano: bu bir anı kitabı sayılır mı? kısmen. mussolini ile hitler’in görüşmeleri ağırlık noktası. iki liderin konuşmaları, fikirleri, konuşmaları… savaş devam ederken kapalı kapılar ardında nelerin görüşüldüğü. ben çok beğendim.

    cephe arkadaşları-sven hassel: bir efsane, ne denebilir ki? sıfırını bulmak zor, ya sahaftan bulmalı ya da online ortamda okunmalı.

    d) genel kaynak kitaplar

    mazower – hitler imparatorluğu: işgal avrupasında nazi dönemi. çok güzel, detaylı bir eser. makale yazacaklar, konu ile ilgili akademik araştırma yapacaklar için eşsiz bir kaynak. bundan faydalanmadığımı hatırlamıyorum. kalındır, konuya ilk başlayacaklara önerilmez.

    nazi almanyası: yeni bir tarih - klaus p. fischer: bu kitabın muadilinin william shirer’in nazi imparatorluğu üçlemesi olduğunu düşünürdüm ama bu net daha iyi. onu da incelemenizi öneririm, hangisinin iyi olduğuna siz karar verin ama favorim budur. çok güzel yorumlama, çok güzel sentez. bu da kalındır, kaynak kitaptır.

    naziler iktidarı nasıl ele geçirdi? - william sheridan allen: nsdap’ın kuruluşundan nazilerin çöküşüne kadarki dönemi kapsamlı biçimde ele almış nazilerin günden güne büyüyen yapısına odaklanmış.

    william shirer – günü gününe nazi imparatorluğu: bu kitap da üçleme yazarının bir diğer önemli eseridir. güzel, yormaz ve döneme dair çok çarpıcı bilgiler verir. günce olduğu için anılar bölümüne koymam lazımdı ama bana anıdan çok bir kaynak kitap gibi geldi. takdir sizin.

    sebastian haffner – hitler üzerine notlar: hitler’in doğruları, yanlışları, ihanetleri o dönemi yaşayan bir alman tarafından kaleme alınmış. özgün tarafı çok. birincisi yazar haffner, bu bile başlı başına bir okuma nedeni -dili muazzam güzel-. ikincisi hitler’in stratejilerini farklı açıdan yorumlaması açısından çok etkiliydi. bu da harikadır, tavsiye ediyorum.

    nazi almanyası ve yahudiler - saul friedlander: peşin not tamamını okuyamadım. iki ciltten oluşan bu eser yahudi katliamına ilişkin en güzel kaynaklardan birisi. çokça faydalandım, hala faydalanıyorum. kült eser. holokost araştırmacısı iseniz ya da merak ediyorsanız sizlik bir kitap. mutlak bulunmalı.

    holokost endüstrisi - norman g. finkelstein: batılı tarih yazıcılığından çıkanlardan ziyade böyle kitaplara ağırlık vermenizi tavsiye ederim. holokost ve ticaret ilişkisinin iğrenç ilişkisini gözler önüne seren sağlam bir kitap. bunu da şiddetle öneriyorum.

    2- sovyetler birliği: konuya tarafsız yaklaşan kitap fazla yok. ben de çok geniş bir okuma yapmadım konu ile ilgili. okuduklarım ve beğendiklerimi, uygun gördüklerimi paylaşıyorum.

    100 soruda ekim ihtilali – kenan somer: konu ile ilgili en önemli, en değerli kaynaklardan birisidir. çok önemli bir kaynak kitaptır ve mutlaka bulundurulmalıdır. 1905’ten komünist sistemin tam olarak yerleşmesine kadarki bölümü kapsıyor. tek kelimeyle harika

    lenin'den stalin'e rus devrimi - edward hallett carr: sovyetler konusunda kaynak kıtlığı var türkçe literatürde. bu nedenle konuya böyle sağlam yaklaşan hallett carr çok önemli bir isim ve tüm kitapları okunmalı. ben hepsini okuyamadım, diğerlerini kesinlikle okuyun diyemiyorum. ancak belli ki adamın birikimi var. öneriyorum şu an için.

    neil faulkner – halkarın rus devrimi tarihi: neil faulkner’in dünya tarihi kitabını da şiddetle öneriyorum. ancak bu kitap ustalık eseri olmuş sanki. konuyu anlatan muazzam eserlerden birisidir, öneriyorum.

    sovyetler 1929 (gezi notları) - panait ıstrati: sscb’ye dair güzel, sade ve kısa bir gezi rehberi. hem de önemli bir yazardan. ülkeye dair kültürel anlamda fikirler vermesi açısından güzel.

    kızıl babalar sovyetler'de mafya - andrei illesch: sscb’ye dair çok güzel bir kitap, okurken bitsin istemedim. farklı konusu sayesinde zaten ilgi çekici. anlatılanlar ise hem konuya dair hem de kültüre dair çok güzel detaylar barındırıyor.

    şolohov – uyandırılmış toprak 1-2: kült eserlerden bir tanesi. sscb’de toplumsal dönüşümün en iyi anlatıldığı kitaplardan birisi. halktan bir bakış açısı var, bu nedenle çok güzel, doyurucu bir eser.

    rusya imparatorluğu’nun çöküşü - onur önol, dr. onur işçi: çok iyi mi? değil. ama söylediğim gibi kaynak azlığından okunabilir. ben çok beğenmedim, sevmedim de diyemem. güzel bir kaynak olur. tavsiye ederim ama şiddetle değil.

    ulusların imparatorluğu etnografya bilimi ve sovyetler birliği’nin ortaya çıkışı - francine hirsch:
    döneme dair çok iyi bilgiler barındıran başucu kitabı. sscb ve onun öncesindeki ortamı anlatması açısından çok önemli. devrimin hangi koşullarda biçimlendiğini anlatan güzel bir eser.

    bavul - sergey dovlatov: sscb’ye gereğinden fazla karşıt olduğunu düşündüğüm bu yazarın kitabını koymamın nedeni gerçekten güzel bir dile sahip olması. mizahi öğeler yoğun, kolay okunuyor ve en önemlisi sscb’ye dair güzel bir kültür kitabı niteliğinde.

    sovyetler birliği ile ilgili dolaylı kaynaklar:

    stefan zweig – yolculuklar: bu kitabın tarihi merak edenler tarafından zaten okunması lazım. zweig’in kaleminden seyahatname bu dünyanın insanlarına bir ödül bence. kitaptaki sscb gezisine dair bir özeti entry olarak yazmıştım. ancak hepsini okumak gerek, çok değerli bilgiler var. zweig bu ülkeye haksızlık yapıldığını da belirtmiş, gördüklerine hayran kalmıştır.

    taner timur – devrimler çağı: 1848, 1871, 1917 devrimleri ile ilgili yazıların derlendiği bu eser zaten devrimler tarihine ilgi duyanların okuması gereken bir eser. çok güzel bir dil, düşünmeye değer bakış açısı ve harika bir birikim derinliği. sscb hakkında da güzel bir kaynak.

    neill faulkner – marksist dünya tarihi: bu kitabın zaten baştan sona okunması lazım. dünya tarihi hakkında tek geçebileceğim eserlerden birisi. batılı tarih yazıcılığına inat tarihin ekonomik temelli olarak yazıldığını -ki ben de öyle düşünüyorum- bilen bir yazar. sscb hakkında güzel bir kaynak da sunuyor.

    3- ikinci dünya savaşı: savaşa dair yazılmış genel kitapların hepsi tek bir şeyi anlattığı için şunu mutlaka okumalısınız demiyorum. bir tane geneli anlatan kalın eser okuduktan sonra daha özel konulara geçebilirsiniz. zaten yukarıda paylaştığım eserlerin çoğu savaşa da dahil. o nedenle geniş bir arşiv sunmayacağım.

    john keegan - ikinci dünya savaşı: yazılmış en kapsamlı eser. muadili iş bankası’ndan basil liddell hart’ı yazdığı ikinci dünya savaşı tarihi adlı eserdir. o da okunabilir ama malumatım pek yok. o da sağlam yazardır yani. ben bunu kullandım şimdilik. bu nedenle tavsiye ediyorum. mukayese yapmam zor.

    tankların hücumu – john toland: baskan’ın ikinci dünya savaşı serisinde en sevdiğim, doyurucu kitaplardan birisi. o seri zaten tekrar basılsa da set olarak dizsek. bu da çok nadide eserlerden birisi.

    kurt singer - ikinci dünya harbinde casuslar ve hainler: savaşın genel anlatımından bıkanlar için tavsiye edeceğim serinin bir diğer kitabı. savaş sadece top tüfek tank değil, böyle okuması zevkli detayları da var.

    hitler ve ikinci dünya harbinin kaderi – ibrahim artuç: yine geneli anlatan, fazla yormadan güzel bilgiler barındıran bir kitap. eski basım kitaplar vermemin nedeni yenilere göre daha az taraflı olmasıdır.

    operasyon: mussolini - dünyayı sarsan kurtarma harekatı: savaşa dair ilgi çekecek harika bir kitap da bu. konusu özgün, olay ilginç. mussolini’yi kurtarma operasyonu. film tadında, kısa olduğu için de çerezlik. teorilerden bunalanlara özgü kafa dağıtmaya birebir.

    4- ortaçağ tarihi:

    orta çağ avrupa tarihi - pınar ülgen: başlangıç için en ideal seçeneklerden birisi. pınar ülgen’in tüm kitapları okunmalı kesinlikle. bu eser de döneme dair genel bir görüntü sunuyor. yormaz, sadedir, harika bilgiler vardır.

    ortaçağ batı uygarlığı - jacques le goff: en kapsamlı kaynak kitaplardan bir tanesi. hemen her şey var, döneme dair kültürel, askeri, sosyal anlamda tüm konu başlıklarını detaylıca incelemiş. mutlaka olmalı.

    ortaçağ kentleri kökenleri ve ticaretin canlanması - henri pirenne: pirenne’yi sevmem, batılı tarzda anlatır. burjuvanın dünyalar tatlısı olduğunu falan da ima eder. kitabı önerme nedenim burjuva övgüsü dışında güzel konulara temas etmesi, başlık başlık gitmesi, döneme dair güzel bilgiler sunmasıdır. kaynak kitaptır ama dediğim gibi burjuva övgüsünü görmezden gelirseniz.

    ortacag: tüccarlari ve bankerleri jacques - le goff: konuya dair ilginç başlıklardan birisi daha. tüccar sınıfının yükselişini anlatan, kısa çerezlik kitap. teoriden sıkıldın, roman okumak da istemiyorsun. alıyorsun bunu bakıyorsun keyfine.

    roma'dan sonra avrupa - julia m. h. smith: tarihte kültür söz konusu olduğunda kadın yazarları tavsiye ediyorum genellikle. bakış açıları, konuyu ele alış tarzları daha güzel oluyor bu konuda. size de öneririm. bu da tavsiye ettiğim değerli eserlerden birisidir, yeni bir anlatımdır.

    ortaçağ insanları: yine teoriden sıkılanlar için kültür tarihi açısından güzel bir eser. dönemin günlük yaşamına dair nadide eserlerden bir tanesi. farklı hayatlar üzerinden anlatır, yormaz ama ufuk açar.

    orta çağ avrupası’nda ölümle dans - pınar ülgen: ortaçağ aklınıza hayalinize gelebilecek en büyük felaketlerin, yıkımların, dehşetin dönemidir. bunu en iyi anlatan, okurken bile insana öf dedirten bu kitabı da şiddetle öneriyorum. hastalık, kıtlık, veba… o dönemdeki felakete dair her şey. kısa ve sade olması ise çok iyi. çerezlik ama muazzam öğretici.

    kara ölüm - tolgahan karaimamoğlu: vebasız bir ortaçağ düşünülemez. bu büyük salgın hakkında en geniş türkçe kaynak bu sanırım – başka varsa affola-. konuya ilgi duyan, konu ile ilgili makale vs. yazacak olanlara çok önemli kaynak sunuyor.

    leo huberman – feodal toplumdan 20. yüzyıla: yine çok kapsamlı ve çok özgün bir eser. feodalizmin nasıl yerleştiğini aşama aşama çok güzel anlatmış. ancak sadece ortaçağ’ı anlatmıyor ama o döneme dair çok ufuk açıcı bir eser.

    5- kategorisi olmayan, karışık tarih kitapları:

    egemen kentler: tarih boyunca kent devletleri - geoffrey parker: dünyanın en lezzetli kitaplarından bir tanesi. ufuk açması açısından konu ile ilgili en değerli türkçe eserlerden. kentlerin oluşumunu ve günümüze kadar değişen yapısını muhteşem biçimde anlatmış örneklerden gitmiş. atina polislerinden italyan kent devletlerine hansa birliğine kadar çok geniş kapsamlı bir eser. okuması da lezzetli. şiddetle öneriyorum.

    dünya tarihinde sanayi devrimi - peter n. stearns: dünya sanayi devrimi ile yeni bir döneme girdi. başlangıcından devrimin gerçekleşmesine kadar çok incelikli anlatılmış. ders kitaplarında yazılanların çoğunun yanlış olduğunu da fark ediyorsunuz zaten.

    mehmet ali ağaoğulları – siyasal bilgiler tarihi üçlemesi: dünya tarihi siyasal düşüncelerden ve onların nasıl oluştuğundan ayrı okunamaz. yazarın bu konuda dönem dönem anlattığı üçleme bir kitabı var. eğer bununla uğraşmam diyorsanız batı’da siyasal düşünceler kitabını (attığım linkte o da var) şiddetle tavsiye ediyorum. tarihte, felsefede, siyasal düşüncede bu kitaptan yararlanmayan yoktur. literatürümüzün en iyisi tek kelimeyle.

    sokrates öncesi ve sonrası - f.m. cornford: felsefe tarihine ilgi duyanlar için sokrates ve platon’un düşünce tarihine nasıl etki ettiğini anlatan çok güzel bir kitap. sokrates ve platon’un felsefeye fayda değil zarar getirdiğini nihayet birisi anlatmış. çevirisinin bir kısmını yapan celal şengör konuya dair notlar da paylaşmış. yani aslında iki kişilik bir eser, şengör’ün de ara müdahaleleri ile çok iyi bir şey çıkmış. kesinlikle tavsiye ediyorum.

    roma: kartalların imparatorluğu – neil faulkner: bu adamın tüm kitaplarını önerdim. bu da roma’nın gerçek yüzünü anlamak için tam bir kaynak kitabı. en doyurucusu budur, mutlaka tavsiye ediyorum. başlangıcından çöküşüne kadar en güzel eserlerden birisi.

    erich fromm – marx’ın insan anlayışı: marx’ın düşüncelerinin kültürel ve sosyal karşılığını bundan daha iyi anlatan eser var mıdır, vardır ama ben okumadım. marx dendiği zaman akla ekonomik temelli şeyler geliyor ama onun insanlığa dair düşünceleri de bir o kadar güzel. erich fromm harika bir iş çıkarmış kesinlikle öneriyorum.

    max kemmerich – tarihteki garip vakalar: farklı bir konu, komik, ilginç bir sürü olay paylaşmış. tarih kitaplarında anlatılanın gerçekle bağdaşmadığını en iyi gösteren eserlerden. ufuk açısı, harika bir kitap. ara ara güldürür, çerezliktir. hem kafa dağıtıp hem öğrenmek içindir.

    jess welss – fahişeliğin tarihi: konu ilginç, yazarı da bir kadın. tadından yenmeyecek güzel bir eser çıkmış ortaya. tarihin böyle ilginç kollarında araştırma yapmayı seviyorum. fahişelik de en merak ettiklerimdendi. doyurdu açıkçası.

    rönesans ve reform çağı: konuya dair en güzel eserlerden birisi. çok kapsamlı ve detaylı. ama yormaz, ufuk açar. o döneme ait her şeyi bulabilirsiniz, mutlaka faydalanırsınız. kombo yapmak istiyorsanız bundan sonra avrupada hümanizma ve rönesans kültürü kitabını okumanızı öneririm. bu iki kitapla konuya tam anlamıyla hakim olursunuz.

    selahattin hilav – felsefe el kitabı: felsefeye giriş için en iyi kitap, bundan sonra bertrand russel’in üçlemesini okuyun derim. ama önce bu. sorularla gider, tane tane anlatır ve sade dili nedeniyle anlaşılırdır.
  • sıfırdan başlamak isteyenlere ve edebiyat, tarih ve felsefe konusunda altyapı oluşturmak isteyenlere naçizane tavsiyelerimdir. bunlar benim okuduğum kitaplar, elbette daha iyileri vardır ama ben bu çerçeveden çıkamayacağım takdir edersiniz ki. liste kişiseldir ve klasik ağırlıklıdır. evet schopenhauer ve tolstoy’u çok seviyorum. başlayalım!
    1. etap:
    herman melvillekatip bartleby
    dostoyevskiyeraltından notlar
    saul bellowgünü yaşa
    robert walsertanner kardeşler
    tolstoykazaklar
    flaubertmadame bovary
    herman hesseçarklar arasında
    orhan kemal72. koğuş

    neden? bu kitaplar alman,fransız,amerikan,ingiliz, türk, rus edebiyatı eserleri ve aynı zamanda çok kolay okunabilen, insanı okumaya can attıracak cinsten kitaplar. bu kitaplarla hem okuma alışkanlığı kazanılabilir hem de bilmemiz gereken kültürlere yelken açabiliriz. amacımız ilk olarak farklı kültürlerden bir mozaik yapmak ve okumayı sevmek.

    2. etap

    stefan zweigbir kadının yaşamından yirmi dört saat - bir yüreğin ölümü
    dostoyevskikumarbaz
    tolstoy - kreutzer sonat
    goethegenç werther’ın acıları
    camusyabancı
    bukowskiekmek arası

    neden? artık sayfa sayılarımız artıyor ve edebiyatın en önemli kolu olan rus edebiyatına giriş yapıyoruz bu bölümde. artık amacımız kitap okumayı sevmek değil düşüncelere dalmak. bunun için de ilk olarak varoluşçuluğu seçiyoruz. yabancı, genç werher'ın acıları bize hayatı sorgulatıyor. aynı zamanda insanın iç dünyasına yolculuk yapıyoruz, onlar hayatı sorgularken bize bıraktıkları önemli fikirleri değerlendirme şansı yakalıyoruz. ama hayatı anlamlandırmak yetmez, onu yenebilmemiz için mücadele etmemiz de gerek. bukowski burada devreye giriyor.

    3. etap

    dostoyevskisuç ve ceza
    tolstoydiriliş
    turgenyev- lüzumsuz bir adamın günlüğü
    stefan zweigsatranç
    charles dickensiki şehrin hikayesi
    camusdüşüş

    artık kalın kitaplara geçebiliriz. 3 kalın kitabın yanında yine 3 tane ince kitap yazdım. düşüş, satranç ve lüzumsuz bir adamın günlüğü yine okuması kolay ama çok dolu kitaplar. kalın kitaptan sonra ince olan bu 3 kitapla nefes alıyoruz. artık iyice sorgulamaya başlıyoruz, dünyanın en önemli edebiyatı, rus edebiyatına aşina oluyoruz. bunun yanında insanın ve toplumun sorgulanması görevini düşüş eser, sağlıyor. suç ve ceza ile kendimizden geçiyoruz. tolstoy’un dirilişi ile adalet kavramını sorgularken, aynı zamanda vicdanın tanımı yapıyoruz. satranç kitabı hiçliği sorgulamaya yöneltiyor bizi.

    4. etap

    gonçarovoblomov
    sartrebulantı
    bukowskifactotum
    robert walserhaydut
    louis-ferdindand celinegecenin sonuna yolculuk
    schopenhaueryaşam bilgeliği üzerine aforizmalar
    stefan zweigdünün dünyası
    platonov - can

    bu bölümde dünün dünyası eseriyle tarihe, yaşam bilgeliği üzerine aforizmalar kitabıyla felsefeye giriyoruz. ancak gerçek hayattan kopmadık, bu yüzden de factotum, haydut ve gecenin sonuna yolculuk kitabı bizi kendimize getiriyor, gerçeklerle tanıştırıyor ve mücadele etmenin ne demek olduğunu öğreniyoruz. ama biraz yavaşlamakta fayda var, oblomov burada devreye giriyor.

    5. etap

    platonovmutlu moskova
    tolstoyanna karenina
    john fantetoza sor
    schopenhaueraşkın metafiziği
    epikourosözdeyişler, mektuplar, aforizmalar
    john fowles - koleksiyoncu
    dostoyevskibudala
    machiavelliprens

    artık yavaş yavaş felsefeye yöneldiğimiz ve insanı tam anlamıyla tanımlandırdığımız evredeyiz. epikuros, machiavelli ile tanışıyoruz ve scopenhauer at başı gitmeye devam ediyor. platonov’un mutlu moskova kitabıyla nefes alıyoruz, yüzümüzde gülücükler açıyor. dosstoyyevski’nin budalası ve anna karenina ile rus edebiyatında son düzlüğe girmiş bulunmaktayız. insanın ne olduğunu ve nasıl yaşadığını en az yirmi farklı gözle anlatan bu iki roman sayesinde artık toplumun da ne olduğunu öğreniyoruz. epikuros bizi korkuyla ve ölümle tanıştırıyor ama bu korkularla nasıl yüzleşmemiz gerektiğini öğreterek. machiavelli ise pastanın üzerindeki çilek gibi parlıyor. john fante ile yumuşuyoruz.

    6. etap

    ahmet cevizcikısa felsefe tarihi
    chris harmanhalkların dünya tarihi
    schopenhauerhayatın bilgeliği
    nietzscheböyle buyurdu zerdüşt
    stefan zweigbir çöküşün öyküsü
    knut hamsunaçlık
    tolstoyivan ilyiç’in ölümü
    baltasar gracian -akıllı yaşama sanatı
    mehmet ali ağaoğullarıbatı’da siyasal düşünceler
    alfred adler - insanı tanıma sanatı

    evet artık tarih ve felsefe konusunda yetkin olabileceğimiz etaba girmiş bulunmaktayız. chris harman bize tarihi en baştan anlatırken mehmet ali ağaoğulları’nın kitabı siyasal fikirler tarihini de ortaya koyuyor. böylece tarih öğrenmekle kalmıyor aynı zamanda dönem dönem o koşullarda hangi düşüncelerin ortaya atıldığını da öğreniyoruz. schopenhauer ve gracian bize doğru yaşamanın nasıl olduğunu anlatırken zweig ile bir mola veriyoruz, bize dramatik bir öykü anlatıyor. hamsun’un kitabıyla şok etkisi yaşıyoruz, mücadele kavramını yeniden hatırlıyoruz. tolstoy ise tüm heyecanımızı alıp karamsarlığa yöneltiyor bizi ama olsun, nietzsche üzülmememiz gerektiğini söyleyip odak noktamızı yine hayata çeviriyor. bu sırada felsefeyi boş geçmiyoruz ve filozofları tamamen öğrenmeye başlıyoruz. ahmet cevizci’nin yazdığı mükemmel kitap bizlere ilaç oluyor. bu sırada insana tekrar yöneliyoruz, psikolojiye doğru yelken açıyoruz. alfred adler'in aşağılık kompleksi üzerine temellendirdiği psikolojik görüşleriyle yeniden aydınlanıyoruz.

    7. etap

    tolstoysavaş ve barış
    lionel richard - nazizm ve kültür
    alaeddin şanelinsanlık tarihi
    eric hobsbawmkısa 20. yüzyıl
    dostoyevskiöteki
    stefan zweiginsanın yıldızının parladığı anlar
    schopenhauermerhamet
    immanuel kantsaf aklın eleştirisi
    marcus aureliuskendime düşünceler

    evet, artık felsefe ve tarihte derinlere inme vaktidir. kant aramıza katılıyor. tarihi marksist bir çerçevede öğrendik ama farklı bir bakışla da yorumlamamız gerekiyor. ve yakın tarihe yolculuk etme vakti geliyor, hobsbawm bize geçen yüzyılda ne olduğuna dair her konuda aydınlatıyor. nazizm ve kültür kitabıyla da nazi almanyasına ve onun teşkilatlanmasına yelken açıyoruz. yakın tarihi bilmemiz gerekiyor çünkü. bu sırada dostoyevski ile iç dünyamıza yeniden yöneliyoruz, farklı bir boyut kazandırıyor bizlere. marcus aurelius bizlere stoa felsefesinden kesiter sunuyor, çoğu bugün için geçerliliğini yitirse de “kendi yolumuzu çizmemiz” konusunda güçlü bir etki bırakıyor. o sırada zweig bize tarih yazanların seçimlerine götürüyor, şansın sadece başarılı insanlara güleceğini gösterircesine yaşanmış olaylaran örnekler sıralıyor. tolstoy’un savaş ve barış’ı da rus edebiyatı sayesinde sıradışı bir yolculuğa çıkıyoruz. tüm bu okuduğumuz kitapların bir özeti gibi parlıyor, her şey var kitapta. insan, toplum, kültür, savaş, açlık, zenginlik, varoluş acısı, aşk, ölüm, sevgi, nefret.. son noktayı her zaman olduğu gibi “tolstoy babamız” koyuyor.
  • angela'nın külleri

    genelde fantastik kitaplar okuyan bana bile kendini sevdirebilmiş nadir kitaplardan.

    1930'lu yıllarda irlanda'nın halini harika bir şekilde anlatan, kah güldüren kah kadere lanet ettiren, yoksul bir çocuğun dünyaya nasıl baktığını bize birinci elden gösteren harika bir kitap. kesinlikle okunmalı.
  • (bkz: ikili ilişkilerde duygusal manipülasyon)

    bana da bir yazarın önerdiği bu kitabı*, neden tavsiye ettiğimi kitapta geçen bir bölüm daha net ifade edecektir.

    "eşinizle ilişkinizde kendinizi boğuluyor mu hissediyorsunuz? ima yollu ya da dolaylı olarak sizi hiç durmadan eleştiriyor mu, sizin kendinize dair imgenizi yavas yavas değersizleştiriyor mu? onu mutlu etmeye çalışırken, kendinizi bir hiç olarak, işe yaramaz biri olarak mı görüyorsunuz? başkaları, aileniz, çevreniz sizin kuşkularınızı ve kayglarınızı anlamıyorlar ve eşinizi model bir eş ya da koca olarak mı görüyorlar? kendinizi aşagılanmiş mı hissediyorsunuz, partneriniz kimi zaman size bu aşağılanmadan yararlanıyor izlenimi mi veriyor? hiç dostunuz yok mu ya da pek az mi var ; sizi yavaş yavaş onlardan uzaklaştırdı mı? evde ve dışarıda çok farklı mı davranıyor? her eleştiriye karsı hirçin mi, sorgulanmayı, büyük ya da küçük hatalarını kabul etmeyi beceremiyor mu? sizi her konuda ve bir hiç yüzunden sûrekli suçluyor mu? ne yaparsanız yapın onu memnun edemeyeceğiniz duygusu içinde misiniz? bununla birlikte, giderek daha ender de olsa, zaman zaman yeniden nazik, kibar biri oluyor mu?
    eger böyleyse, ilişkinizin sapkan bir zeminde gelişiyor olması mümkündür. "

    yukarıdaki soruların içinden hemen herkesin ilişkisinden yola çıkarak vereceği en az bir 'evet' cevabı olduğunu düşünüyorum. genel olacak biraz ama gözlemlediğim şey şu; birisinden biraz hoşlandıysak sonsuz krediyle seviyor, kızdığımızda ise bize hissettirdikleri duygu formlarına göre yine ya sonsuz krediyle koruyor *ya da otomatize bir şekilde öfke/huzursuzluk hakim olmasıyla hiç dinlemeden hüküm verebiliyoruz * çoğu zaman yaptığımız şey bu. olması gerekeni ise, seneca’nın ahlaki mektuplarında yaptığı bir alıntı özetliyor aslında;

    “bir insanı bir kanıya vardıktan sonra sevecek yerde, sevdikten sonra bir karara varmak isteyenler, işi tersinden tuttukları için her şeyi alt üst ederler. “

    bu kitap da biraz bunu yapabilmemizi, karşıdaki kişiyi gözlemleyebileceğimiz ve manipülasyona maruz kalıp kalmadığımızın farkına varmamızı sağlayıcı ipuçları veriyor ve hayatın içinden örneklerle de durumları daha net açıklıyor. artan farkındalıkla birlikte gardını almış olman daha çok güvende hissetmeni sağlıyor. kitapta çoğu yerin altı çizili ancak bir cümle, nasıl zarar verici bir durumla karşı karşıya olunduğunu göstermesi açısından ürkütmüştü beni. “… onun* duygusu olmadığını ve dolayısıyla acı çekmediğini unutmayalım”.

    ayrıca eklemek gerekirse; bir önemli katkısı da kendinle yüzleşiyor ve artık o’nun öyle birisi olduğunu kabul ediyorsun.
  • (bkz: jose saramago)
    (bkz: ölümlü nesneler)

    birkaç hikayeden oluşan bu kitapta her bir hikayenin gerçek bir zeka ürünü olduğunu düşünüyorum. belki ironiler algı dünyanızı değiştirebilir ve hikayeler, sonunda ağzınızı açık bırakana kadar bambaşka dünyalarda sizi gezdirebilir. bir ay boyunca muhteşem rüyalar görmüştüm bu kitap sayesinde. etkisi bende hala devam etmektedir.
  • albert camus - yabancı
    albert camus - düşüş

    bu iki kitabı okuduktan sonra hayatınızın geri kalanında hiç bir zaman eskisi gibi olamazsınız. mamafih bunun iyi veya kötü anlamda olması size bağlı.
  • tarihe ilgi duyanlar bilirler ki tarihi bir romanın tadı ayrıdır. kendi adıma konuşacak olursam günün koşullarını, kültürünü yansıtan, olayları anbean aktaran tarihi romanları öğretici tarih kitaplarından çok seviyorum. zaten tarihe ilgi duyanların bu tip kitaplar okuması bana göre elzem; tarih sadece savaşlardan, gelişmelerden, ilerlemelerden oluşmaz. yaşanan dönemin kültürel kodlarını, dünya görüşünü, hayat algısını, gelenek görenek ve en önemlisi o çağın insana “normal” görünen ama bugün anormal saydığımız şeylerini görmek de gerekir. işte tarihi romanlar bu açığı en iyi şekilde doldurmaktadır. ama burada önemli olan kaliteli ve objektif yazarları tercih etmektir. bu açığı gördüğümden beni etkileyen değerli gördüğüm kitapları sıraladım. çoğu biliniyordur muhtemelen ama yine de yazayım dursun, tarihe ilgi duyanlara bir yol haritası olsun. şimdiden söyleyeyim hepsi tarihi roman kategorisinde değil bu kitapların. ben tarihi roman havası yakaladıklarımı paylaşıyorum.

    1- sebastian haffner - bir almanın hikayesi

    nazi almanyası hakkında yazılan -türkçe’ye çevrilmiş- en iyi roman ve benim okuduğum tartışmasız en iyi yapıt. akıcı, objektif, çok güzel noktalara değinen muhteşem bir kitap. hitler ve dönemine ilgi duyanların mutlaka ama mutlaka okuması lazım ama bu konuyla alakası olmayanların bile bir çırpıda okuyacağı çarpıcı bir eser. ne anlatılıyor? hitler iktidarının alman halkında bulduğu karşılık, yaşanan trajedilere o almanların bakış açısı, önemli olayların kitlesel etkileri, nazi yönetiminin sosyo-kültürel yansımaları ve propagandanın kitleler üzerindeki etkileri bir vatandaş tarafından en ince ayrıntısına kadar aktarılıyor. sadece olayların anlatılıp geçildiği bir kitap değil bu. yazarın muhteşem psikolojik ve sosyolojik tahlilleri de işin içine giriyor. hiçbir kusur bulamadığım ender kitaplardan. mutlaka okunmalı, bu nedenle birinci sıraya yazıyorum. haffner’in dili muhteşem, bakış açısı harika ve işaret ettiği noktalar çok farklı. aynı yazarın hitler’in hataları, yanlışları, doğruları üzerine yaptığı araştırmaları kitaplaştırdığı diğer eseri de önereyim, bu da mutlaka okunmalı: sebastian haffner- hitler üzerine notlar

    2- stefan zweig - dünün dünyası

    bu kitabı bilmeyen yoktur, klişe olmasına rağmen listeye koymamın nedeni eserin büyüklüğünden kaynaklanıyor. ne kadar bilinirse bilinsin, yüz yılın klişesi de olsa bu kitap üst sıralarda olmalı ve tüm dünya halkları bunu okumalı. şaka yapmıyorum akademisyen olsaydım öğrencilerime bu kitabı zorla okuturdum. birinci dünya savaşı öncesinde dünyanın sosyal ve kültürel durumunun tahlili ile başlıyor kitap. zweig’in kendi yaşantısını anlattığı eser onun çocukluğuyla yani 1. dünya savaşı öncesinden başlıyor. savaş öncesi dünyanın kültürel kodları, insanların hayat algısı, yaşam biçimleri güzel bir dille anlatılmış. sonra savaş başlıyor, zweig bu savaşın etkilerini, ilk başladığında yarattığı etkileri ve gidişatında avrupa’nın savaşa karşı tutumunu anlatıyor. savaşın yarattığı yıkımla beraber zweig da dönüşüyor. savaşın ardından avrupa’nın toparlanma süreci ve akabinde yükselen faşist hareketlerin halk nezdinde yansımaları aktarılıyor. zweig’in dili harika, üslubu harika, dili de harika. hem bir insanın gelişim aşamalarındaki yoğun duygusal hallerini, hem de bireyin toplumla olan ilişkisini çok iyi yansıtıyor. bütün bunlar arka planda güzel biçimde işlenirken asıl temada avrupa’nın yakın tarihi, iki savaş öncesi dönem ve harbin yarattığı kitlesel değişimler var. zweig gezdiği bazı ülkeleri de anlatıyor ve bu da bir referans oluyor. şiddetle tavsiye ediyorum bunu da. zweig’ın tıpkı bu eser gibi çarpıcı diğer bir kitabını tavsiye edeyim: yarının tarihi. bu bir tarihi roman değil, zweig’ın denemelerinden ve konferanslarından oluşan düşüncelerini paylaştığı bir eser. dünün dünyası kitabıyla yazarın dünya görüşüne hayran kalacağınız için bu kitabı hemen okumak isteyeceksiniz.

    3- yakup kadri karaosmanoğlu - sodom ve gomore

    türkiye’nin yakın tarihi üzerine yazılan en değerli kitaplardan birisi. işgal dönemi istanbul’un sosyete çevresindeki çürümeyi ve yozlaşmayı anlatan bu kitap osmanlı’nın son dönemlerinde istanbul halkının vurdumduymazlığını, savaş döneminde yaşanan duyarsızlığı çok iyi anlatmış. özellikle istanbul’un zengin çevrelerinin işgal kuvvetleriyle olan dostane ilişkisi çok çarpıcı biçimde aktarılmış. tüm bu curcunanın ortasında kalmış, bütün bu kötü gidişatı sorgulayan bir insan var. yakup kadri işgal günlerinde yaşananlara dair düşüncelerini bu karakter üzerinden veriyor. muazzam bir anlatım, harika gözlemler ve dönemin kültürünü yansıtan harika bir eser çıkmış ortaya. yakup kadri tarihi roman konusunda muazzam bir yazar olduğundan bu kitaba benzer diğer eserlerini buraya sıkıştırmayacağım. onları da bizzat başlık altında inceleyeceğim.

    4- şevket süreyya aydemir - suyu arayan adam

    türk edebiyatının bir alman, bir rus edebiyatından geri olmadığını en az onlar kadar değerli ürünler ortaya koyduğunu kanıtlayan saatleri ayarlama enstitüsü’nden sonra ikinci kitabı. bir türk askerinin milli mücadele yıllarını anlatıyor; savaş zamanı anadolu gözlemleri o kadar çarpıcı ki bize anlatılan osmanlı tarihinin tam tersi bir manzara ile karşılaşıyoruz. anadolu halkının savaşa olan bakış açısı, harbin ülkeye etkisi, köylerin durumu muazzam güzellikte anlatılıyor. gezisi sadece türkiye ile sınırlı kalmıyor. bir savaşın başta anadolu olmak üzere tüm dünyaya olan etkileri çok güzel anlatılmış. bu tarihi romanı kusursuz yapan detaylardan birisi de yazarın iç hesaplaşmaları, milliyetçilik hakkında düşünceleri, ülkesi hakkındaki fikirleri... kitap muhteşem gözlem ve detaylarla ilerlerken yazarın kendi iç dünyasında da yolculuk devam ediyor. bir savaşın, bir bölgenin, bir yolculuğun romanı yazarın içsel yolculuğunun da romanı haline geliyor. uzun olmasına rağmen üç günde bitirmiştim. akıcı dili ve anlatım gücüyle türk edebiyatının tarihi roman konusunda en güzel kitaplarından birisi.

    5- ödön von horvath - tanrısız gençlilk

    bu kitabı ekleyip eklememe konusunda kararsız kaldım, okuyanlar bunun bir tarihi roman değil o günlerde kaleme alınmış kurgulu eser olduğunu düşünebilir. ama nazi almanyasına ilgi duyanlar bilirler, o dönemin eğitim sistemi incelenmeye değer bir konudur. hitler gençliği bu eğitim sistemiyle yetişmiş, nazi düşüncesi bu sistemle gençlere empoze edilmiştir. kitap nazi döneminde yaşamış bir öğretmenin bakış açısıyla kaleme alınmış; nazi eğitim sisteminin çocuklara savaş koşullarını öğretmek için izci kamplarında eğitim verildiği biliyor. işte kitap bu eğitimi anlatıyor, orada geçen olaylar öğretmen gözüyle anlatılıyor. sistemi tamamen anlatan ve bilgilendiren bir kitap değil, bir olay örgüsü çevresinde dönüyor ama yine de döneme dair çok güzel veriler barındırıyor. okurken keyif aldım, çok büyük beklentiler olmadan okunduğunda güzel bir kitap. detaylı tarih anlatımı yok ama baştan yarayım.

    6- mahmut makal - bizim köy / yakup kadri karaosmanoğlu - yaban

    türk edebiyatında anadolu köyünü anlatan pek çok kitap yazıldı. bunlar cumhuriyet dönemi aydınları tarafından kaleme alındı, gözlemler en ince ayrıntısına kadar anlatıldı. bu temanın en öne çıkan iki kitabını buraya bırakmak istiyorum. mahmut makal, bir öğretmen olarak gittiği anadolu köyünün içler acısı halini anlatıyor. yaptığı gözlemler, tanık olduğu olaylar o kadar yalın ve akıcı bir dille anlatılmış ki kitap okumaktan ziyade o günleri yaşayan birisinden hikaye dinliyor gibi hissediyorsunuz. işin daha da kötüsü okurken o günlerden bu zamanlara pek fazla bir şeyin değişmediğini fark ediyorsunuz ve bu gerçekten acı veriyor. mahmut makal’ın duru anlatımı ve gözlemleriyle muazzam bir eser çıkmış ortaya. osmanlı’nın anadolu’ya hiçbir yatırım yapmadığının, buradaki insanların hayvan muamelesi gördüğünün en büyük kanıtı bu kitaptır. ikincisi ise yakup kadri’nin yaban kitabıdır. yakup kadri ismi fazla ön plana çıkmıyor gördüğüm kadarıyla ama kendisi türk edebiyatının anlatım gücü olarak ilk beş listesine kesinlikle girer bence. muhteşem bir dili, harika benzetmeleri var ve bu hemen her kitabını güzelleştiriyor. yaban kitabı da yazarın bu özelliğinden nasibini almış, mahmut makal öğretmendi, anadolu halkı öğretmen gözüyle anlatılıyordu. yaban kitabında yakup kadri bir gazi olarak geliyor bir köye. bu sırada savaş sürmektedir. savaşın halktaki karşılığı muhteşem anlatılmış, o dönemin yokluğu ve cehaleti aktarılmış. çok çarpıcı, adeta “gözünün yaşına bakmayan” tespitler var. buradaki insanların kötü koktuğuna kadar her detay net bir şekilde verilmiş. okunmalı okutulmalı. bu iki kitap edebiyatımızın kültür tarihi konusunda en önemli iki eseridir. bilhassa türk tarihine ilgi duyanların okuması gerektiğini düşünüyorum.

    7- sergey dovlatov - bavul

    sscb’nin tarihine ilgi duyanlara, oradaki yaşamı merak edenlere iki kitap önereceğim. birincisi bu kitaptır. komünizmi destekleyen bir insan olarak kitap beni biraz üzdü diyebilirim. son dönemde sovyetler birliği’nde yaşanan yozlaşmanı halka olan etkisi güzel bir dille anlatılmış. bu kitabı güzel yapan detay ise yazarın esprili bir dille kaleme alması. akıcı, farklı öykülerden oluştuğu için okuması güzel, dönemin sovyet halkı üzerinde harika gözlemler barındıran muhteşem bir kitap. kültür tarihini tam olarak yansıtır mı bilmem. ama dönem dinamikleri hakkında fikir edineceğiniz kesin. eser akıcı ve mizahi bir dille yazıldığı için okuyucuyu içine çekiyor.

    8- andrei illesch - kızıl babalar

    sovyetler birliği’ni farklı açıdan ele alan güzel bir kitap daha. baştan söyleyeyim kendisi tarihi bir roman değil. ama tarih kitabı da değil. bir gazetecinin dönemim yasa dışı olayları hakkında kaleme aldığı yazılardan oluşuyor. sscb’nin suç ağı hakkında yapılmış sanırım en güzel kitap bu. en azından türkçeye çevrilmiş olan diyeyim. sovyetler dönemindeki suç şebekeleri, yasa dışı örgütler, illegal yapılanmalar ve olaylar bir gazetecinin gözünden aktarılıyor. olaylar ilgi çekici geldiği için tarihi bir roman tadında okunuyor. bu nedenle tarihi romanlar arasında sayıyorum. sovyet kültür tarihine ilgi duyan, gündelik hayat hakkında bilgi sahibi olmak isteyenler bu iki kitabı okuyabilirler. ben beğendim, bavul kitabı biraz taraflı olsa da yine de dönemin toplumsal mekaniği güzel aktarılmış.

    9-andrey platonov - can

    platonov’un sovyet dönemi’nde bir köyün trajedisini anlattığı kitabı. çarlık rusya tarafından kaderine terk edilmiş, açlıkla boğuşmakta olan bir köyün, sovyet görevlisiyle birlikte taşınmasını anlatıyor. açlığın ve sefaletin cirit attığı eski rus köyüne gidiyoruz bu kitapta. tabii ki platonov farkıyla. insanların trajedisi mükemmel bir dille anlatılmış. sadece tarihi roman denemez ama aynı zamanda kurgusu olan sürükleyici bir macera kitabı gibi. umut, mücadele, kararlılık temaları da işlenmiş ara ara. platonov rus edebiyatının değeri en az bilinen yazarlarından birisi bu arada. bu vesile ile kendisini de tanıtmak isterim. çok güzel dili olan, hümanist kişiliği ve diliyle ön plana çıkan, naif ve anlatım gücü çok iyi bir insan. mutlu moskova kitabını şiddetle tavsiye ediyorum. tarihi bir roman değil ama akıcı diliyle okuyucuyu kendisine çekiyor

    10 - fyodor mihailoviç dostoyevski - yaz izlenimleri üzerine kış notları

    dostoyevski’nin gözlem yeteneğinden avrupa tablosu... sadece şu bile kitabı okumaya yeterlidir. kitapta özellikle fransa ve ingiltere gözlemleri çarpıcı. tarihi bir roman sayılabilir ama bir gezi kitabı daha çok. dostoyevski gördüklerini kendi dünya görüşüyle yansıtmış, burjuvazi üzerine muazzam eleştiriler getirmiş. eseri okurken dostoyevski’ye hayran kalmamak elde değil. bir yazar kişiliğinin yanında eleştirmek kişiliğine sahipmiş. çok sonra öğrendim, siz de öğrenin istedim. kolay okunabilen, ilk başlarda rusya eleştirisi yaptığı -ve ne yalan söyleyeyim biraz sıkıcı olduğu- bölümün ardından kitap yavaş yavaş açılıyor, dostoyevski de öyle. sonra gördükleri üzerinden genel bir burjuvazi ve avrupa eleştirisi yapıyor. ingiltere ve fransa’da gördükleri üzerinden tabii. mutlaka okunmalı, mutlaka kütüphanede bulunmalı.

    11- refik halit karay - memleket hikayeleri

    geldik yine kendi tarihimize. refik halit karay’ın en önemli eserinin neden değerli olduğu daha ilk sayfalardan anlaşılıyor. farklı öyküler, farklı insanların hayatları üzerinden yapılan muazzam bir anadolu insanı değerlendirmesiyle karşılaşıyoruz yine. devlet aygıtındaki yozlaşmanın halka yansımaları çok güzel işlenmiş. diğerlerinde olduğu gibi bu kitapta da günümüze dair şeyler buluyoruz. hani diyorlar ya 100 yıl geriden geliyoruz diye. gerçekten öyle. seneler önce anlatılan öykülere bakıldığında değişen hiçbir şeyin olmadığı hatta bazı konularda daha da geri gidildiği görülüyor ve insan gerçekten üzülüyor bu duruma.

    12 - haldun taner - ölürse ten ölür canlar ölesi değil

    bu bir tarihi roman değil ama tarihi romanın okuyucuya kattığından daha fazlasını vadediyor. tarihi yorumlamasını bilenler için harika bir başucu eseri bana kalırsa. haldun taner’in muhteşem dili zaten tartışılmaz. kendisi döneminde yaşamış edebiyat ve sanat çevresinden tanıdığı büyük isimleri anlatıyor bu kitabında. her birinin öyküsü 4-5 sayfa süren bu hikayeler başarılı insanların, tarihe damga vurmuş isimlerin günlük yaşantılarına, başarıları nasıl elde ettiklerine, alışkanlıklarına eğiliyor. böyle olunca o günün insanları hangi amaçla yaşamış, nasıl başarılı olmuş, kendilerine nasıl bir yol çizmiş o daha iyi görülüyor. bu da doğal olarak o dönemin bireyindeki hayat algısı hakkında fikir veriyor. tarihi roman değil, tek tek önemli isimlerin günlük hayat pratikleri, alışkanlıkları ve başarıya uzandıkları özellikleri anlatılıyor.

    fazla akıllara gelmeyen tarihi romanları listelemek istedim. ama herkesçe bilinen önemli yapıtlar da var elbette. onları uzun uzun açıklamaya gerek görmediğim için sadece isimleri ve bir cümle tanıtımlarıyla geçmek istiyorum.

    john steinbeck - gazap üzümleri : kapitalizmin köylüleri nasıl evinden ettiğini, yerlileri nasıl sefalete mahkum ettiğini anlatıyor, kaderinden kaçmak isteyen bir ailenin yiyecek ve barınak bulma gayreti bir yolculukla aktarılıyor. steinbeck’in ve bence dünyanın en güzel kitaplarından birisi.

    yakup kadri karaosmanoğlu- kiralık konak : osmanlı’nın son dönemlerini sembolik bir dille anlatan yakup kadri dönemin eski ile yeni çatışmasını kendisine has bir dille anlatmış. harika bir eser. zaten yazarından kaynaklı kaliteli olduğu belli.

    gorki - düşkünler : çarlık rusya’nın fakir ve sefalet içindeki bir mahallesine gidiyoruz; çocukluğundan yetişkinliğe giden bir insanın gözünden anlatılan olaylar dizisi sadece o dönemin bireylerini anlatmakla kalmıyor, hayatı, dini, anlamı, varoluşu sorgulayan bir kişinin iç hesaplaşmalarını da yansıtıyor. okurken zevk aldım bunu da tavsiye ediyorum.

    çehov - hayatım - bir taşralının hikayesi : zenginlerin yozlaşmışlığına tahammül edemeyen bir gencin bu hayattan kendisini kurtararak emeğiyle para kazanan insanların yanında yer almasını, onlarla birlikte ekmeğini taştan çıkarmasını anlatıyor. ancak geri planda o dönem rusya’da yaşayan zengin ve fakir halk arasındaki uçurum çok güzel bir dille anlatılmış. işçi emeği ve burjuvazi hakkında çehov’un değerli yorumları muazzam bir renk katmış.

    not: kitap okumaya yeni başlayanlar için kitap tavsiyelerinde bulunduğum yazıya da bakmanızı öneririm:
    (bkz: #75294556)
  • knut hamsun: açlık.

    sürekli yarı aç gezen, karnını doyurabilmek için her gün yazmak ve bunu yayınevlerine kabul ettirmek zorunda olan birinin, adeta zamana karşı yarışını anlatan olağandışı hikayesi,

    soljenitsin: ivan denisoviç'in bir günü.

    sibirya'da bir çalışma kampında sadece 1 günde yaşanan günlük hayatın inanılmaz yıkıcı ve olağandışı hikayesi.
    dünyada bundan daha fantastik ve ezici çok az şey yazılmıştır.

    erich marie remarque: insanları seveceksin.

    2. dünya savaşında almanya'dan kaçan, hiç bir ülkede oturum alamayan ve ülkeler arasında sınırdan sınıra sürekli kaçarak yaşayan yahudi'lerin, inanılmaz hayatta kalma mücadeleleri.

    jung chang: yaban kuğuları

    komünizm ve mao'nun çin'de günlük hayatı ne hale getirdiği ve 3 kız kardeşin yaşadıkları ile ilgili inanılmaz bir roman.
    en uç hayallerin bile ötesinde bir yaşanmışlık hikayesi.
  • (bkz: the boy who was raised as a dog)
    (bkz: köpek gibi büyütülmüş çocuk)

    şu sıralar okuduğum kitap, bitirmeme çok az kaldı. dünyaca ünlü psikiyatr (uzmanlık alanı çocuk psikolojisi) bruce d. perry'nin kendi hastalarının hikayelerinden yola çıkarak yazdığı, travma yaşayan çocuklarla ilgili kitabı. kitap, özellikle çocukluk döneminde yaşanan her türlü travmanın ( şiddet, cinsel..vb.) kişinin hayatını nasıl etkilediği, yaşanan travmalara beynimizin ve vücudumuzun nasıl tepki verdiği, beynin yapısı, travmaların iyileştirilmesi için sunulan çözümler gibi pek çok bilimsel ve psikolojik konuları işliyor. ancak dili çok kolay, hikaye anlatır gibi yazılmış her şey.

    çocuğu olan olmayan herkesin okuması gereken bir kitap. ama özellikle evlat edinen, koruyucu aile olan kişilerin muhakkak okuması lazım.
  • yevgeni zamyatin - biz

    sevgili ursula le guin'in tavsiyesiyle okudum. hem erken bir bilimkurgu örneği olması açısından hem de 1984 gibi çok bilinip sevilen bir kitabın görece az bilinen öncülü olması açısından oldukça güzel bir kitap.

    juli zeh - serbest düşüş

    "insanın kendi haritasını çıkarması ölmekle eşanlamlıdır; kendini tam olarak kavramış olmak ölümdür." ben bir yerde rastladığım bu alıntı yüzünden okudum. oldukça güzel bir kitaptı. okuduğu yazarlar arasına genç ve ödüllü bir kadın yazar eklemek isteyenlere önerebilirim.

    bunun dışında elbette bütün klasikler okunmalı ama her şeyin başladığı yeri yine vurgulamak lazım: nikolay vasilyeviç gogol- palto

    edit: wuthering heads'in uyarısıyla zamyatin'in ismini düzelttim.
hesabın var mı? giriş yap