• alfabemizde bulunan "i" harfi, "ı" harfinden önce gelmektedir.
    yani ... h, ı, i, j, k, l, ... sıralaması yanlıştır.
    1353 sayılı türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında kanun'a göre doğrusu ...h, i, ı, j, k, l, ... şeklindedir.

    kaynak
  • "şamama" isimli bir kavun cinsi olduğunu öğrenmek.

    şamama kavunu geçmişte bir cep telefonu gibi insanların yanlarında taşıdığı, çok küçük boyutlarda, parfüm kadar etkili kokan, günümüzde unutulmuş bir kavun cinsidir.

    arapçadaki “şemm (hoş kokan,güzel kokulu)” sözcüğünden türemiştir.

    şamama kavunu yiyecek olarak tüketilmezdi çünkü günümüzdeki kavunlar gibi tatlı değildi.

    bununla birlikte aroması şurup, tatlı, şeker, lokum, şerbet yapımında kullanılmaktaydı. aynı zamanda bir parfüm niteliği taşırdı. evlerde evin birçok noktasına asılırdı. elbiselerin arasına konulur, gelin çeyizlerine eklenirdi. askere giden gençlerin bohçalarına da koyulurdu.

    şamama, hasat edildiği zaman çok güzel kokmazdı. un veya kepek çuvallarının içinde 2 hafta bekletildikten sonra mis gibi kokmaya başlardı.

    eşref bin muhammed’in 14. yüzyılda yazdığı eserlerinde tıpta şamama koklamanın beyin sağlığına çok iyi geldiğini, tüketmenin ise mide rahatsızlıklarını giderdiğini bildirmektedir.

    ayrıca evliya çelebi'nin seyahatnamesi'nde şamama kavunlarının zenginler ve padişahlar arasında hediye olarak sunulduğu yazar.

    osmanlı döneminde elde şamama taşımak adet haline gelmişti.

    insanlar hem güzel kokmak hem de arada koklayıp mutlu olmak için yanlarında taşırlardı. anadolu edebiyatını incelediğimizde birçok şiirde şamama kavunundan bahsetmektedir.

    not: bu yazı ulusal tohum takas merkezinden derlenmiştir.

    günümüzde tohumları satılmaktadır. alıp bahçenizde, güneş gören balkonunuzda yetişebilirsiniz. belki aradığınız o kokuyu bulursunuz, belki de sevdiceğinize güzel bir hediye olur, kim bilebilir?

    ekleme: ingiltere'de de bir zamanlar sadece kokusu için yetiştirilmiş.
    (bkz: plum granny)

    tohumunu satın almak isterseniz bu isimde rahatlıkla bulabilirsiniz.
  • atatürk'ün idealist cumhuriyet köyü projesi #109908526
  • "arkadaşlık oluşumunun, değerler, tutumlar ve inançlardan çok fiziksel temasa ve fiziksel alana bağlı olduğunu öğrenmek."

    1940'ların sonlarında psikolog leon festinger ve stanley schachter ile sosyolog kurt back, arkadaşlıkların nasıl oluştuğunu merak ediyorlar. "neden bazı yabancılar uzun sürecek dostluklar kurabilirken bazıları yüzeysel temaslardan öteye geçemiyor ?" sorusunun cevabı aranıyor. bu amaçla ikinci dünya savaşı sonrası yoğun bir şekilde artan üniversite kayıtları ile baş etmeye çalışan üniversitelerden biri olan massachusett teknoloji enstitüsü (mit) 'nün savaştan dönenler ve aileleri için yeni inşa ettikleri toplu konutların "westgate west" adıyla bilinen bir bölümünü araştırma laboratuvarı olarak kullanmaya karar veriyorlar.

    freud'un da içinde bulunduğu bazı uzmanlar arkadaşlık oluşumunun, kişileri bağlayıp ayıran, değerlerin, tutumların ve inançların oluştuğu döneme denk geldiğini söylemesine rağmen üç araştırmacı arkadaşlık oluşumunun anahtarının fiziksel alan olduğuna, eve gidip gelirken veya yakınlarda dolanırken oluşan kısa ve pasif temaslar temelinde gelişen bir durum olarak gerceklestigine inanıyorlar. çalışma alanı olarak seçilen muhit bu açıdan da deneye son derece uygun.

    gözünüzde canlanması açısından buyurun bu da konutların giriş kapılarının önden görünüşü

    araştırma grubu westgate west'e taşındıktan kısa süre sonra konutlarda kalan öğrencilerden en yakın üç arkadaşını yazmalarını istiyor.

    sonuca göre arkadaşlıkların %42 'si doğrudan komşu olanlar arasında gerçekleşiyor. yani 7 numaralı dairede oturan kişinin en yakın arkadaşları yüksek bir yüzdeyle 6 ve 8 numaralarda oturuyor. buna ek olarak 9 ve 10 numaralı komşularını da düşük bir yüzdeyle ifade ediyorlar. işin can alıcı kısmı 1 ve 5 numaralı dairelerde oturan şanslı azınlığın ankette en popüler kişiler olarak ifade edilmeleri. durum kişilerin daha iyi ve daha ilginç olmalarından ziyade üst kattaki komşularının binanın ikinci katına ulaşmak için kullanmak zorunda oldukları merdivenlerin dibinde oturuyor olmalarından kaynaklanıyor. tabi ki arkadaşlıkların devam edip etmemesi konusunda bir fikir yürütemiyoruz fakat yine de 1 ve 5 numaları sakinlerin insanlarla tanışma yüzdesinin diğer soyutlanmış sakinlere göre daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

    deney sonucu davranışsal tasarımın "yakınımızda olan şeyler, zihinsel hayatımız üzerinde, uzakta olan şeylerden çok daha etkilidir" ilkesini şekillendirmesi açısından oldukça önem taşıyor.

    kaynak
  • yüzyillar önce keşfedilen ve basit bir pilden elektrik üretilen bağdat pili hakkında detaylı bilgiye link üzerinden ulaşabilirsiniz.

    https://www.matematiksel.org/…-duzenek-bagdat-pili/
  • değer verirsen, değersizleşirsin.
  • vikinglerin gemilerini özel kılan şey nedir?

    vikingler bugün iskandinavya olarak bilinen engebeli, soğuk kuzeyden gelmişlerdir. roma imparatorluğu güneye doğru gelişirken iskandinavların küçük yerleşim yerleri vardı. fakat merkezi hükumetleri ve paraları yoktu. ancak on birinci yüzyıldı vikingler, iskandinavya'dan çok uzaklara yayılmış, avrupada'ki ticaret yollarının kontrolünü ele geçirmiş, afrika'ya kadar krallıklar fethetmiş ve hatta kuzey amerika'da karakollar bile inşa etmişti.

    başarılarının sırrı gemilerindeydi. müthiş viking yelkenlisinin kökenleri, mütevazi ahşap kano veya kütük teknesine dayanır. binlerce yıl boyunca iskandinav halkı bu kanoları nakliye için kullanmıştı. sık ormanlar ve yüksek dağlar karadan seyahat etmeyi zorlaştırıyordu, ancak uzun sahil şeritleri ile çok sayıda nehirler, göller ve fiyorlard ise iskandinav halkına uygun bir alternatif sağladı.

    ilk kanolar, kürekler ile sıralanmış kütüklerden oluşmuştu. zamanla klinker veya "bindirme kaplama" tekniği kullanılarak kütük teknesi tabanına tahtalar eklediler ve bu da tahtaların üst üste geldiği ve kenarları boyunca, birbirlerine tutturulduğu anlamına gelir.

    roma imparatorluğu kuzeye doğru genişlemeye başladıktan sonra bazı iskandinavlar yeni komşularının yanında savaşa katıldılar ve romalıların denizcilik teknolojilerini ana vatanlarına getirdiler. roma imparatorluğunun kalbindeki akdeniz kültürleri, denizi kontrol eden büyük savaş gemilerine ve su yolları boyunca mal taşıyan kargo gemilerine sahipti.

    bu gemiler yelken ve kürekler ile güçlendirilmiş, dış tahtalara bakır, demir ve ahşap çivilerle tutturulmuş güçlü bir iç ahşap iskeletine dayanıyordu. ilk başlarda iskandinavlar bu yeni teknolojiyi gevşek küreklerini bağlantılı kürekler ile değiştirmeyle birleştirdiler. bu değişiklik mürettebatın verimliliğini büyük ölçüde arttırdı, ancak daha güçlü gemiler de yapılması gerektiğini ortaya çıkardı.

    böylece tekne üreticileri, dikiş yerine demir çivileri kullanmaya başladılar. kütük tekne tabanını bir omurga tahtası ile değiştirdiler. böylece; tekneler daha yüksek ve deniz için daha elverişli olmuştu. ancak bu ilk gemiler, orijinal kütük teknesi kavramını korudu, güçleri iç çerçevelere ve kirişlere değil, ahşabın dış kabuğuna bağlıydı. kabuk olarak inşa edilmişlerdi, ince duvarlı ama güçlü, hatta roma gemilerinden çok daha hafiflerdi.

    rakip şefler, yeni gemileri daha da verimli olacak şekilde hızlı bir şekilde geliştirmeye devam etti. tekne ne kadar hafif olursa o kadar çok yönlü olurdu ve daha az kaynak yakımı gerektirirdi. bu da, büyük insan kaynağı olmaksızın, merkezi olmayan bir kültürde önemli bir avantaj demekti.

    bu gemilerin hala henüz bir yelkeni yoktu, çünkü yelken pahalıydı ve şimdilik kürekli gemiler ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. batı roma imparatorluğunun beşinci yüzyılda yıkılmasından sonra bu durum değişti. batı avrupa, iskandinavlar için oyun alanını biraz dengeleyerek, ağır bir ekonomik darbe aldı.

    bölge yeniden canlanırken, yeni ve güçlü ticaret yolları iskandinavya'ya doğru uzanıyordu. bu yollar boyunca akan servet, üyeleri ticaret yolları üzerinde ve toprakları üzerinde sürekli olarak birbirleri ile rekabet eden yeni, daha müreffeh ve güçlü bir iskandinav sınıfı yaratmaya yardımcı oluyordu.

    sekizinci yüzyılda, bir yelkenli gemi anlam kazanmaya başladı: yeni mevcut olan yağma arayışı içinde daha hızlı ve daha ileriye gidebilecekti. yelkenlerin eklenmesiyle, zaten hafif ve hızlı olan gemiler, neredeyse rakipsiz hale gelmişti.

    viking gemisi doğmuştu. öyle ki bu gemiler savaşmak için 100 viking askerini taşıyabilirdi. filoları açık kumsallara inebilir, nehir sistemlerine derinlemesine nüfuz edebilir ve gerekirse kara üzerinde hareket bile edebilirdi. savaşta değilken gemiler mal taşımak veya ticaret yolculuğu yapmak için kullanıldı. balıkçılık ve yerel geziler için daha küçük versiyonlar ve daha fazla yük taşıyabilen açık deniz yolculukları için daha büyük uyarlamaları yapıldı.

    zor arazi ve zayıf ekonomiler karşısındaki yaratıcılıkları sayesinde vikingler batıya yelken açtılar, kuzey atlantik'e yerleştiler ve kuzey amerika kıyılarını diğer avrupa ülkeleri oraya daha ayak basmadan yüzyıllar önce keşfettiler.
  • norveç eiksund tüneli:
    tarih: 2008,
    derinlik: 287 metre,
    uzunluk: 7.7 kilometre,
    maliyet 92 milyon $,
    geçiş ücreti: ücretsiz

    türkiye avrasya tüneli:
    tarih: 2016,
    derinlik: 106 metre,
    uzunluk: 5.4 kilometre,
    maliyet: 1,3 milyar $,
    geçiş ücreti: 6 dolar +kdv * *
  • kadının biri sabah kahvaltısında, kendisine özene bezene hazırladığı tostundan bir ısırık alıyor ve ortaya bu görüntü çıkıyor.

    tost ekmeğinde görüldüğü sanılan kişi ile o tost ekmeğini yan yana koyulduğunda yanılsamadan daha da öte bir görüntü oluşuyor.

    kadın bu ekmeği internet üzerinden satmaya karar veriyor ve tam 28 bin dolara ekmeği satıyor.*

    bir dilim tosttaki madonna'dan, bir erkeğin testislerinde çığlık atan bir yüzün ortaya çıkmasına kadar, beynimizin neden bu yanılsamaları inşa ettiğini gelin birlikte irdeleyelim.

    bu yanılsama aslında dünya literatüründe "pareidolia" adı verilen psikolojik bir fenomen. tabii şu an günümüzde oluşan bir fenomen değil.

    leonardo da vinci, eserlerine ilham verebileceğine inandığı taş duvarlarda doğal işaretlerde karakterler gördüğünü belli eserlerinde bahsetmiştir.

    1950'lerde kanada bankası bastırdığı bir dizi bankotu geri çekmek zorunda kaldı, çünkü kraliçe'nin saçının rastgele buklelerinden sırıtan bir şeytan belirdi.

    21 ağustos 1975'te fırlatılan viking ı uzay aracı, mars'ın kayalık manzarasında oyulmuş bir yüzü fotoğrafladı.

    pareidolia örneklerinden internette oldukça fazla örnekler bulabilirsiniz. ben bazılarını örnekledim;

    bir ağaçta oturan bilge adam

    içi pis dolu ama her şeye rağmen gülebilen çöp kutusu

    yemeyi beklenen kızgın krakerler

    hannibal lecter'ı taklit eden bir su ısıtıcısı .

    bir adamın testislerinin ultrason görüntüsü

    pandemi sonrasında açılan okulun öğrencileri karşılaması

    o tatlı yanakları sıkılacak bir araba

    bu tür görselleri daha çok görmek isterseniz #iseefaces etiketini aratarak bulabilirsiniz.

    gerçekten de bu yüzlerin size geri baktığını görmeye başladığınızda, her yerde görünmeye başlarlar. bu nesnelerin bazıları, duyguları temsil etmek için sıklıkla kullandığımız ifadelere açıkça bir benzerlik taşır - bir gülümsemenin eğri çizgisi ve gözleri temsil eden iki daire.

    gözlerimizin önümüzde ne varsa birebir rapor ettiğini düşünsek de retina, beyin tarafından toplanması gereken kusurlu ve kafa karıştırıcı bir görüntü kaydeder. beynin bu şekilde yani, yukarıdan aşağıya işlemesinin pareidolia'ya yol açtığını düşünülüyor.

    beynin dağınıklığı anlamlandırmasının bir yolu, geçmiş deneyimlerimize dayanarak göreceğimiz şeyler hakkında tahminler yapmak ve daha sonra bu beklentileri gördüklerimize ince bir şekilde yansıtmaktır.

    bu şekilde, sahne zayıf aydınlatılmış veya sis tarafından gizlenmiş olsa bile daha net bir resim oluşturabilir. aynı zamanda vizyonunuzu düşündüğünüzden daha öznel yapar . bir anlamda görmek istediklerinizi gerçekten görürsünüz.

    kaynak-lar:
    https://tr.wikipedia.org/wiki/pareidolia
    https://www.bbc.com/
    https://www.collectionscanada.gc.ca/
  • mikrodalga fırın kapaklarının varlığı. mikrodalga fırın kullanıyorsanız mutlaka ama mutlaka kullanın.

    yemeğiniz hem kısa sürede ısınıyor, hem de suyun buharlaşıp yemeği terk etmesinin önüne geçiyorsunuz.

    mikrodalga fırın koruma kapağı diye aratırsanız bulursunuz.
hesabın var mı? giriş yap