• insanların age of empires'taki bir harita muamelesi yaptıkları kara parçasıdır. ada sakinleri adeta haritada tek ağaç, tek hayvan kalmayana dek kaynakları tüketip oyunda alınabilecek en yüksek puana ulaşma azmiyle hareket etmişler burada. bildiğimiz kadarıyla yerliler adadaki meşhur heykellerin yapımında kullanmak üzere harıl harıl doğramışlar bütün ağaçları. bu denyoluklarının neticesinde adada doğal hayat çökmüş, kimse yiyecek bir şey bulamamış. karada hayvan kalmadığı yetmezmiş gibi balık tutup karınlarını denizden doyurma şansları da kalmamış bunların. çünkü denize açılmak için ihtiyaç duydukları kanoları yapacak ağaçları da yokmuş artık. haliyle adayı terk etme gibi bir seçenekten de yoksun kalınca başlamışlar birbirlerini yemeye. palmiyelerle kaplı, etine dolgun türlü kuşların yaşadığı, yine balığından meyvesine kadar bir sürü yiyeceğin bulunduğu cennet gibi bir ada iken yamyamların ikamet ettiği çorak bir heykel müzesi haline gelmiş paskalya adası. gezegenimizin küçük bir modeli olarak düşünüldüğünde insanoğlunun dünya'yı nasıl bir sona götürdüğünü gösteren adadır ayrıca.
  • şili’nin 3000 km açıklarında bi adadır[kesin konuşmak istemiorm]. bu adayı önemli yapan, onsekizinci yüzyıl dolaylarında, bu adaya ayak basan denizcilerin nevrini döndüren, yüzlerce dev heykeldir. 50-60 ton ciwarlarında dolanan bu heykeller, süperdir abi, çok ince, düzgün kesilmiş sathlara saip olan bu heykellerin tarihiyle ilgili “rapa niu” die bi film yapılmıştı da, sinemaya gelince yanımda gelecek “kişi” bulamadım die çok istediim halde gidememiştim. çok ilgileniorm ben bunnarla, deli edio bööle şeyler beni... ikinci bi “erik” olmaktan korkuyorum.
  • sonradan büyük bir hata olduğunu anladığım bir planlama ile ard arda 3 aktarmalık uçak seyahati ile ulaştığım, kör itin ölmek için daha iyi yer bulamayacağı, kendi küçük ama yaşadıklarının ağırlığı altında ezilmiş, yaşlanmış bir garip ada. net 23 saatim uçakta geçti. kulaklarımda uçak uğultusunun geçmesi için bir 23 saat daha, bel ağrım için ise 3 gün gerekti. allahtan yalpalamadan yürümeyi tekrar öğrenmem sandığımdan kısa sürdü. dünya o kadar da küçük değilmiş vesselam.

    herneyse skooter tarzı birşey kiralayarak önce rano kau krateri ve taş oymaların olduğu orongo bölgesine gidilerek kuş adamların yüzerek gidip yumurta hırsızlığ yaptığı kayalık ada görülmeli. ardından rano raraku kraterine gidilmeli. kraterin doğu yamacı güve yeniği misali oyulmuş vaziyette. sahil kenarındaki tongariki denen alana gittiğinizde nedeni anlaşılıyor. dev taş heykellerin mistik bir yüz ifadesi ile uğurlarında içine edilmiş adaya attıkları bakışlar tek kelime ile büyüleyici. ilk günün sonuna doğru, yüzmediğim okyanus bırakmamak amacı ile belki de adanın tek plajı olan anakena sahiline yöneldim. ama rapa-nui filmindeki gibi bir köpek balığının beni kapma korkusu ile pasifiki de aradan çıkarıp apar topar çıktım sudan.
    gece olduğunda burada yapılabilecek tüm şeyleri bir güne sığdırdığımı farkettim. kalan günlerimde de mecburen içimdeki arkeoloğu uyandırıp adanın karanlık geçmişine ışık tutabilecek birşeyler bulabilirmiyim umudu ile adayı köşe bucak gezip sağı solu eşeledim. ama nafile... kayalık sahildeki mağaralara inmek çok tehlikeli geldi. yüzeydeki oyuklar, kovuklar, mağaralar falan da yıkık dökük. kaldığım hosteldeki hamam böceklerinin adaya nasıl ulaştığı üzerine teoriler kurmak, gece pırıl pırıl gökyüzünde samanyolunun en ince ayrıntılarını, taş heykellerin korkunç silüetlerini, yerel halkın dans gösterilerini seyretmek,her yönde binlerce kilometre okyanusun uzandığını bilmenin verdiği garip yalnızlık duygusu bana kalan diğer aktiviteler idi.
    tekrar gider miyim? hayır. peki tavsiye eder miyim? adanın tarihini bilen, o mistisizmi yaşamak isteyenlere kesinlikle. eğlence namına pek birşey beklenmemeli.
  • adadaki moai sayısı 887 imiş. bunlardan 288'i ahu denen platformlara taşınabilmiş. yapımı tamamlanmış veya yarım kalmış 397 moai heykellerin yapıldığı taş ocağında kalmış. 92'si de nakil sırasında adanın değişik yerlerinde öylece terk edilmişler. yani kaba bir hesapla yerlilerin yaptığı her 3 heykelden ancak 1 tanesi olması gereken yere götürülebilmiş.

    1919'da adada bir yıl kadar kalan ingiliz bir arkeolog günlüğünde adanın yerlilerinden yaşlı bir kadının sırf düşünce gücüyle istediği eşyayı istediği noktaya taşıyabildiğinden bahsetmiş. bundan yola çıkarak da moailerin de benzer bir yöntemle platformlara taşındığı savını öne sürmüş. tabi bu da en fazla erich von daniken'in uzaylılar iddiası kadar ciddiye alınabilecek bir teori olduğu ve ispatlanabilmesinin hiçbir yolu olmadığı için pek kaale alan yok.

    yerliler bu heykelleri nasıl taşımış olursa olsun adanın ve platformlar dışındaki heykellerin durumundan bir noktada feci tıkandıkları anlaşılıyor. sırf taşınamayan heykellerin durumu bile uzaylılar vb. gibi metafizik faktörleri fazla ciddiye almamak gerektiğini gösteriyor. zaten bu adamların gerçekten öyle muazzam bir teknolojisi veya doğaüstü güçleri olsa oturup saçma sapan heykellerle uğraşarak kendilerini telef etmekten daha işlevsel amaçlar için kulanırlardı herhalde.
  • tahiti yakınlarında demek saçma olur ama şili'yi saymazsak, en yakın medeniyet, tahiti'dir bu adaya. şimdi bu bir. sonra, bu adaya bu ismi kim vermiş canlarım? jakop roggeveen diye biri! bakmış bakmış, heykeller neyin var, anında ertesi günkü paskalyayı hatırlamış ve çat diye bu ismi vermiş. bak adamın adı jacop!

    bir iki yüzyıl geçtikten sonra, adaya dışarıdan gemilerle gelen köle tacirleri, burada çeşitli enteresan çalışmalar neyin yapmaya başlamışlar. tam bu vakadan sonra, bir salgın başlamış ki adada sorma gitsin! gerekli-gereksiz bütün fazlalıklar elenmiş ve adada yalnızca adanın gerçek sahipleri kalmış! yaklaşık 100 kişi. (bkz: black rock) ve (bkz: dharma) ve (bkz: purge)

    sonra efendim, avrupalı arkeologlar falan, bu adadaki heykellerin ne amaçla yapıldığını ne kadar araştırsalar da bulamamışlar. tek çıkar yolları, yerlilerin atalarının ruhlarla iletişime geçmek için bu heykelleri yaptıkları olmuş. o niyeyse! (bkz: toth) ve (bkz: anubis) ve (bkz: do you know what lies in the shadow of the statue)

    ve sonunda adamız, yirminci yüzyıl içerisinde turizme açılmış. eski gizemini, eski özelliğini ve biricikliğini kaybetmiş, senin benim gibi sıradan bir ada olup çıkmış. ama eskidenki hallerine bakarsak, zor bulunur, zor rastlanır ve üzerinde insan yaşamaz bir adacıkmış, yalnızca ve yalnızca yerliler varmış. ne kadar ilginç değil mi?

    senin gibi dizinin külliyatını sikeyim e mi lost!
  • agustos ayinda gittigim ada. cogu adanin, cogu kucuk yerlesimin ve cogu tropik yerin oldugu gibi huzurlu, her seyin yavas aktigi, acele edilmeyen bir yer. adadaki heykellerin bir kismini (maalesef en onemlilerini) gormek icin ulusal park bileti almak gerekiyor (80 dolar, ucaktan inince havaalaninda nakit veya kredi karti ile alinabilir). bazi heykelleri biletsiz de gorebilirsiniz. yakin zamana kadar adaya tek ucus santiago'danken peru'nun lima sehrinden de basladigi soylendi. ben 7-8 ay onceden alarak bileti mumkun oldugunca ucuza getirdim. ucuslar cok yeni ve rahat 787'lerle yapiliyor. turkiye'den mola vermeden gitmek bayagi yorucu olur, santiago'da birkac gun gecirip zaman farkina da alisip gitmek mantikli bence. adada yapacak fazla bir sey yok, 2-3 gece yeterli. heykeller disinda denize (okyanus tabii) girilebilir, bir de kratere cikilabilir, kratere giden yoldan ucak inis-kalkisi izlemek hos olabilir, havaalani guzel bir acidan goruluyor. kalacak yer arayana onerim olabilir veya sorusu olana yardimci olabilirim.

    heykelleri gormek icin bir tur satin aldim, diger turlu araba kiralamak gerekiyor, o da adada pahali. tur tehberi turk oldugumu soyleyince “gobeklitepe” dedi. adada toplam 1000'e yakin heykel var, hepsini gormek mumkun degil. bence en etkileyicisi yanyana 15 tane heykelin oldugu yerdi. dev gibi ve sapasaglam 15 heykel yanyana. cok etkileyiciydi, orada saatlerce durabilirdim.
  • 3500 km uzakta olmasina ragmen, sili'nin valparaiso bolgesine bagli kucuk bir ada.

    okyanusya kitasinda yer alir ve bu kitanin en dogudaki sinirini olusturur.

    gidip gormek isteyenler icin bazi bilgiler:

    nasil gidilir?:
    gemi turlari ile de gidilebiliyor olsa da adaya ulasimin en kolay ve en ucuz yolu ucak ile mumkun. her ne kadar fiji ve peru'dan da uculabildigini duymus olsam da, adaya yapilan ucuslarin buyuk cogunlugu sili'nin baskenti santiago'dan yapiliyor. santiago - paskalya adasi hattinda sadece lan havayollari ucuyor. bu monopolun keyfini de yuksek fiyatli biletler satarak cikartiyor. lakin biraz takip ve esneklik ile bu biletleri 4te 1 fiyatina almak mumkun. google flightsi kullanabilirsiniz bu is icin.

    kac gun gitmeli?:
    rahat rahat gezeyim, butun moaileri goreyim, dalayim, yuruyus yapayim, sahillerde takilayim diyorsaniz 5-6 gunu dolduracak seyler bulursunuz. fakat guzel bir planla, fazla da hirpalanmadan 2-3 gunde de epey birsey gorebilirsiniz.

    gitmeden once:
    diger yazarlar bol bol kaynak vermis. vaktiniz olursa hepsine bakin derim. bunlara ek olarak, hollywood da bu adayi bos gecmemis. "rapa nui" isimli 1994 yapimi filmi izleyebilirsiniz, film olarak cok begenmesem de ada tarihi, gelenekleri ve mekanlari ile ilgili cok guzel detaylar var. tavsiye ederim.

    ne zaman gidilir?:
    guney yari kurenin en sicak aylarinin ocak ve subat oldugunu dusunurseniz, aralik ve mart gitmek icin keyifli zamanlari sunuyor. acik havada cok fazla zaman gecireceginiz icin, kavurucu yaz sicaklari biraz keyif kacirici olabilir.

    adadaki ulasim:
    ada nin bir uctan bir uca mesafesi 25 km civarinda. adada toplu tasim yok, dolayisi ile biryerlere gitmek icin ya turlari kullanacaksiniz ya da kendi aracinizi ayarlamaniz gerekiyor. bisiklet, motorsiklet ve arac kiralama cok yaygin. arac kiralama gunluk 80 usd civarinda. pazarlik yaparak biraz daha indirmek mumkun. arac kiralarken dikkat edilmesi gereken bir husus, adada arac sigortasinin olmamasi. yani kaza yaparsaniz masraflar sizden cikacaktir. bununla birlikte, sehir ici hiz 30 sehir disi hiz da 50 ile sinirli. yollarin iyi olmamasindan dolayi zaten hizli gitme sansiniz pek yok. dolayisi ile surus guvenligi cok dert degil.

    konaklama:
    keyfinize, butcenize uygun bircok otelin olmasinin yaninda airbnb ve hatta couchsurfing oldukca yaygin.

    ne yenir:
    adanin en yaygin yemegi, kirmizi ton baligi ile yapilan turlu turlu yemekler. bu kirmizi ton baligini biftek gibi kizartip pek lezzetli sekilde sunuyorlar. her turlu kombinasyonu deneyebilirsiniz. bununlar birlikte, peru ve sili'de cok yaygin olarak yenilen ceviche ve empanada da adada yaygin olarak tuketiliyor. turistik restoranlarin yanisira, yerel kucuk firinlar, ve lokantalar da mutlaka denenmeli.

    nereler gezilir:
    ada kucuk olmakla beraber, tahmin edilenden cok daha fazla gorulecek sey var.
    bunlari gormek icin tur firmalari ile anlasip, biraz masrafli bir sekilde rehberlerle gezebilirsiniz. bunu sehir merkezinde sagda solda goreceginiz buyuk tur firmalari ile yapabilirsiniz. eger tur sirketlerine para vermek istemiyorsaniz "imagina easter island" diye bir uygulamayi telefonunuza indirmenizi tavsiye ederim. bu ucretsiz uygulama adadaki neredeyse her onemli yeri cok guzel sekilde anlatmis. bir yere gitmeden once okuyup giderseniz rehbere gerek kalmayabilir. tur firmalarina verecegimiz parayi arac kiralamaya verip, bu sekilde dersinizi calisip, istediginiz yerde istediginiz kadar zaman gecirmeyi tercih edebilirsiniz.

    gorulecek yerlere gelirsek:

    rapa nui muzesi: adayi gezmeye baslamadan once bu ucretsiz muzeye gitmenizi oneririm. biz son gun gittik, keske ilk buraya gelseymisiz dedik. 1 saatte bitirebileceginiz bir tur ile gezinizin geri kalani icin cok onemli bilgileri edinmis oluyorsunuz. buna ek olarak, adada cok ender gorulen "kadin moai" lerden birisini de burada gorme ihtimaliniz var.

    orongo: adayi olusturan 3 volkandan birisi ve ozellikle kus adam rituelinin uygulama merkezi. muhtesem deniz ve volkanik krater manzarasi ile mutlaka gorulmesi gereken yerlerden birisi.

    tahai: sehre en yakin moaileri gorebileginiz bir yer. adada, ayakta duran ve gozleri yerinde olan tek moai burada. bu bolgenin diger bir ozelligi ise, gun batiminda tek kelime ile muhtesem bir manzara sunmasi. ne yapin edin, en az bir gun batimini burada izleyin.

    ahu tongariki: adada bulunan an buyuk ahu ve moai seti bu. 15 tane dev moai gercek ustu bir manzara sunuyor. mutlaka gorulmesi gereken bir yer. gun dogumundan 1 saat kadar once giderseniz hayatta gorebileceginiz en muhtesem gun dogumlarindan birisine sahit olacaksinizdir. burada tuvalet, kafe vb yok, ona gore yiyecek icecekleriniz vb yaninizda getirmeyi unutmayin.

    rano raraku: adadaki yapilmis 1000 e yakin moainin neredeyse hepsinin yapildigi tas ocagi / krater. burada tuvalet ve bir kafe var. yakinligindan dolayi ahu tongariki ziyaretinizin hemen sonrasinda gidebilirsiniz. kraterin etrafinda yok ikiye ayriliyor. sag tarafa giderseniz irili ufakli yarida kalmis, bitmis, tasinirkan terkedilmis onlarca moaiyi gorebilirsiniz. bu moailerden birisi ozellikle cok ilginc. namaz kilar gibi dizlerini bukmus olan bu moaiden, adada sadece birtane var. bir de bu namaz kilan moainin arkasinda ahu tongarikiyi gorebiliyorsunuz. aradaki mesafeyi gorup, bu dev moailieri bu tas ocagindan kalici yerlerine nasil tasimis olduklarina hayret etmemek mumkun degil.
    buradaki turu tamamladiktan sonra ilk bastaki sapaktan sola gidip, bu kraterin icini gorebilirsiniz. disarisi ne kadar kuru ve coraksa, icerisi o kadar yesil. bambaska bir dunya. agaclar altinda serinleyip yolunuza gidebilirsiniz.

    anakena: adada bulunan iki kumsaldan buyugu. bu sahil, yumusacik kumsali, berrak denizi, palmiye agaclari, hemen kenarda duran moaileri, muthis lezzetli ton baligi ve empanada secenegi sunan restoranlari ile adadaki en gorulesi, hatta butun gun gecirilesi yerlerden birisi. kredi karti gecmiyor, yaninizda yeterli nakit bulundurmaya ozen gosterin.

    ovahe: adadaki iki kumsaldan kucugu. yukarda bahsettigim anakenaya bayilip, "dunyadaki cennet burasi olmali" dediyseniz, ovahe'nin guzelliginden iyice saskina doneceginizi soyleyebilirim. anakena nin aksine, hic turistik olmayan, genelde sadece yerel halkin geldigi, kucucuk ama tek kelime ile muhtesem bir plaj burasi. hafif kayalik bir bolgede 5-10 dk suren bir yuruyusle ulasabilirsiniz. saat 3 ten sonra gunes kayboluyor. bu kimi insan icin iyi kimi insan icin kotu olabilir, ziyaretinizi ona gore ayalayin. bir de burada hicbir tesis yok, yiyecek icecekleriniz getirmenizi tavsuye ederim.

    ahu akivi: adada, yuzu denize donuk olan tek moai setini bulabileceginiz yer. kendine has, cok ozel bir havasi var burasinin. gun batiminda gelirseniz, moailerin yuzune vuran gunes ile etkileyici bir manzara gorebilirsiniz.

    ana te pahu: volkanik hareketlerden dolayi, adada irili ufakli bircok magara bulunuyor. bu magaralardan en ilginclerinden biriri burasi. disaridan sadece buyuk yapraklar olarak gordugunuz seylerin aslinda magaranin icine gizlenmis muz agaclari oldugunu gorunce sasirmamak isten degil. denildigine gore 7 km iceriye kadar giden bu magaranin ilk metreleri, gunes alan dehlizleri ile cok ilginc bir tecrube sunuyor. ahu akivi ziyaretiniz ile birlestirebilirsiniz burayi.

    diger aktiviteler:
    adada baska bircok aktivite yapabilirsiniz. skuba diving, snorkeling, at ile gezme, bot turlari bunlardan bazilari. bunlara ek olarak, bir aksam, yerel dans sovlarindan birisine katilmanizi oneririm. rapa nui halkinin kulturunu biraz daha tanimak icin birebir.

    pratik bilgiler:
    -yerel rapa-nui dilinin yaninda, ispanyolca ve ingilizce yaygin olarak kullaniliyor.
    -adanin neredeyse tamami ulusal park konumunda. adadaki kasabadan bozma tek sehir olan hanga roa'dan ciktiginiz anda ne yone gitseniz kendinizi ulusal parkin icinde buluyorsunuz. bu parka girmek icinse 80 usd lik bir bilet almaniz gerekiyor. hic dusunmeden, hemen daha havaalanindayken bu bileti alin. cunku bu bilet olmadan pek birsey gorme sansiniz yok. onemli bir nokta su ki, bu bilet ile, adadaki bence en onemli iki yer olan ahu tongariki ve orongo'ya sadece birer kez girme sansiniz var. gezi planinizi buna gore yapmanizda fayda var.
    -adada musluktan akan suyun icildigi soyleniyor. risk almak istemezseniz, hanga roa'daki supermarketlerden suyunuzu tedarik edebilirsiniz.
    -acik havada gezerken sapka takin. hatta semsiye bile kullanabilirsiniz, bununla birlikte ozellikle krater tepeleri ruzgarli olabiliyor. yaninizda ince bir hirka bulundurmanizda fayda var.
    -sinek vb. rahatsiz edici derecede yok. ama dunyanin en uzak adalarindan birisinde yasayan bitki bocek vb. gibi birseye karsi alerjiniz olma ihtimali acisindan yaninizda bir alerji ilaci/ krem bulundurun. gerekirse adadaki buyuk eczaneden de alabilirsiniz.
  • polinezya dilinde adanin adi "rapa nui" dir. ayni zamanda adadaki dev heykellere moai adi verilmektedir. ayrica ada uzerinde rongorongo adi verilen ve henuz cozulememis bir alfabeyle yazilmis bir takim yazitlar da bulunmaktadir.
  • paskalya günü bulunmuş, yaratıcılığın doruklarında bir isim verilmiştir.
  • sili acıklarındaki easter adası. adadaki moai'larin eskiden ada cevresinde yurudukleri iddia ediliyor. simdi bozulmuş çalışmıyor oyle duruyor denize bakıyorlar. teknoloji işte, kırılgan.
hesabın var mı? giriş yap