• abd'nin yasama kurumlari olan kongre ve senato'yu barindiran u.s. capitol'un kubbesinin altina denk gelen ve pek de supriz olmayacak sekilde rotunda diye adlandirilan bir salon vardir. salonun duvarlarinda binanin yapilisina kadarki amerikan tarihinin onemli donum noktalari resimlendirilmistir. mesela colomb'un amerika'ya ayak basisi (landing of columbus), mesela bagimsizligin ilani (declaration of independence) vardir. bir de bunlarin yaninda pocahontas kizimizin vaftiz toreni resimlendirilmistir
    (http://www.aoc.gov/…/rotunda/baptism_pocahontas.cfm)

    algonquian kabilesinin sefi powhatan'in kizi pocahontas'in carpitilmis hikayesinin ta bu binanin yapildigi yillardan bugune "yerliler vaftiz olsun, yevropai kiyafetler giyip yevropali gibi davransinlar. vahsiligi birakip adam olsunlar. kurtulusun yolu budur!" yaklasimina bayrak edilmesi hala devam ediyor. hadi anladik iki yuzyil once politically correct diye bir sey yoktu, celebrate diversity yoktu, boyle bir resim yapip da utanmadan bu duvara koymuslar. peki, disney'e ne oluyor? bu devirde zavalli pocahontas'in pek de neseli sona ermemis hayatini neden calip carpitip film yapiyor?

    soyleyeyim efendim, cinderella, uyuyan guzel, pamuk prenses falan hep beyaz da ondan. disneyciler "hem azinliklarimizi mutlu ederiz, hem de herkes kendine benzeyen oyuncaklarimizdan alinca para kirariz" diye "etnik prenses" filmleri yapmaya basliyor. asya asillilar icin mulan, ortadogulular icin jasmine, hawaiililer icin lilo diye gidiyor seri... kizilderililer icin de en unlu kizilderili kadin pocahontas'tan iyisi samda kayisi. pocahontas'i baris karsiligi ingiliz'in tekiyle evlendirmisler, vaftiz edip adini rebecca yapmislar, ingiltere'de mutsuz olup genc yasta vatanina donus yolunda olmus, kimin umrunda?
  • filmi izlerken ulan "bu nası disney filmi lan ingilizleri resmen sömürgeci gösteriyo" derken, hikayenin aslını öğrenmemle birlikte gerçekte olan kolonist inilizlerin filmdekinden çok daha ipne olduğunu görmeme vesile olmuş film. zira filmde anlatıldığı gibi ortada aşk falan yoktur. kolonistlerin arasındaki kurnaz bi tütün tüccarı olan john zavallı pocanın kızılderili şefi kızı olması vesilesiyle nufuzunu kullanılmak istenmiş, önce rehin almış sonra bi şekilde kandırarak evlenmiş ve londraya götürmüş. ki planladığı gibi de akabinde pocanın kabilesinden bi dünya yerliyi de köle olarak leblebi gibi toplamıştır. bi süre sonra kandırıldığını anlayan kızılderili yerliler isyan etmiş fakat bu isyan soykırımla sonuçlanarak nufuzlarının sekizde birine düşmesine neden olmuştur.
    londra hayatına adapte olamayan ve ülkesine geri dönmek isteyen pocahontas ise bi kaç yıl içinde henuz 22 yaşındayken ölmüştür. yani filmdeki gibi lovestory değil gerçek bi dram vardır ortada..velhasıl kelam ingiliz gene ingilizliğini disney de gene disneyliğini yapmıştır..
  • sinemada ilk seyrettiğim film. baktım imdb'den şimdi 1996'da gösterime girmiş türkiye'de. ilk okul yılının ilk yarıyıl tatili yani. annemle gitmiştim çok çok sevmiştim. sonra kitaplarını almıştım. sonra abartıp kahverengi bi kumaştan elbisesini almıştım. ama filmdeki gibi değildi normal elbiseydi ahasdsf izledikten bir kaç ay sonra asıl hikayesini öğrenip baya bi ağlamıştım. çok üzülmüştüm falan ama geçti şimdi. kısmen.
  • sömürü tarihinin nasıl bir yüz karalığına sahip olduğunun ispatıdır gerçek hikayesi...

    sunay akın'ın, kız kulesindeki kızılderili kitabında yürekleri burkan hikayesini okuduğunuz da dilinize küfürler sığmaz:

    --- spoiler ---
    amerika yerlilerinin yaratılış söylencesine göre ilk kadın ve ilk erkek

    amazon ormanlarında karşılaştıklarında birbirlerini hayranlıkla seyrederler. erkek kadına sorar: "seninkini kim kesti?"...kadının "ben her zaman böyleydim" yanıtı üzerine adam düşünür: "en iyisi olgunlaştığında çatlayan meyvelerden yememek!" kadının cinsel organını görünce hasta olduğuna inanan adam, onun her ihtiyacını yerine getirir. istediği her şey ayağına kadar gelen kadın bu duruma hiç itiraz etmez. bir akşam, ormanın içinden koşarak gelen adam sevinçle bağırır: "buldum!" adam, bir ağacın dalında erkek bir maymunu dişisini "iyileştirirken" görmüştür. kadına "işte böyle yapılıyor" diyerek sokulur... kızılderili inancına göre insan cinsel ilişkiyi böylelikle öğrenmiş olur.

    kristof kolomb, yola çıktığında karşılaşacağı uygarlığın bu inanışından elbette habersizdi. geride bıraktığı kanarya adalarının valisi dona beatrice peraza'nın güzelliği gitmiyordu gözünün önünden. beatrice, o güne kadar hiçbir liman ve hiçbir sarayda karşılaşmadığı güzellikte bir kadındı... ama kolomb, aşkın değil, altının çağrısına kulak verdiği için kanarya adalarından uzaklaşmış, karanlık denizde yıldızlara bakarak yönünü aramaktadır. açtığı yoldan gidecek olan bir çok sömürgeci, topraklarının ellerinden alınmasına karşı çıkacak olan kızılderilileri öldürüp cinsel organlarını kesecektir!

    1995 yılının sonbaharında sinemalarda gösterime giren bir çizgi film gişelerin önünde uzun kuyruklar oluşturur. "pocahontas" adlı film beyaz adam ile bir kızılderili kadın arasındaki aşkı anlatır. londra' dan demir alan "susan constat" adlı geminin kaptanı john smith, filmin sonunda amerika' dan ayrılırken, kıyıda bıraktığı kızılderili sevgilisi el sallar ardından. izleyiciler de, pocahontas ile birlikte gözyaşı dökerek, hüzünlü bir aşk filminin ıslak mendillerini ellerinde tutarak ayrılırlar sinema salonundan. filmin gösterime girmesiyle birlikte çocuklara yönelik eşyalar da mağazaların vitrinlerinde boy gösterir: pocahontas oyuncakları, kalemleri, çantaları, şampuanları, anahtarlıkları, diş fırçaları, sabunlukları, tişörtleri...

    çocukların cep harçlıklarını sömürmeye yönelik film gerçek bir aşk hikâyesinden alınmıştır. meydan larousse'un 13. cildinin 593. sayfasına bir göz atacak olursak "rolfe, john" maddesiyle karşılaşırız. bu adamın ansiklopedideki ilk tanıtımı şudur: "ingiliz sömürgeci"

    pocahontas, john smith ile değil, john rolfe ile evlenir. yani, filmde anlatılan aşk hikâyesi beyaz adamın sayısız yalanlarından biridir. john rolfe için kendi yurttaşları "tanrının parmakla gösterip seçtiği" ırktandı. rolfe, virginia' ya trinidad'dan getirilen tohumlarla kaliteli tütün elde eder. 1614 yılında elizabeth gemisinin ambarında londra' ya gönderdiği dört fıçıyla da tütün sömürgeciliğinin ilk adımını atar. virginia valisi thoms dale ile londra'ya giderek inanılmaz vaatler karşılığında şirketine hissedarlar toplar. bu arada, kızılderilileri tütün çiftliklerinde çalıştırıp, emeklerini sömürebilmek için kurnazca bir yola başvurur. kızılderili prensesi pocahontas ile evlenmek isteyen john rolfe, virginia valisinin kapısını çalar. o tarihte, bir beyazın tanrının parmakla gösterip seçmediği ırktan biriyle evlenebilmesi için valinin onayı gerekiyordu. john rolfe, yazmış olduğu dilekçede pocahontas ile evlenmek istemesinin nedenini şöyle açıklar: "eğitimi kaba, davranışları barbarca, soyu lanetli bu kâfir ile tarım işletmesinin yararı, ülkemizin onuru, tanrının yüceltilmesi, kendi kurtuluşum ve dinsiz bir yaratığı gerçek tanrıya ve isa'nın dinine döndürmek."

    görüldüğü gibi evlilik isteğinin içinde "yaratığa" yani pocahontas'a karşı bir sevgi yer almaz. sinemalarda gösterilen çizgi filmdeki gibi ortalıkta aşk falan yoktur!

    kızılderililer büyük reislerinin kızı olan pocahontas'a "şakacı" anlamına gelen "matoaka" diyorlardı. john rolfe, pocahontas ile virginia tarihindeki ilk ingiliz kızılderili evliliğini gerçekleştirdikten sonra karısını dini inançlarından vazgeçirir. pocahontas, filmin final sahnesinin aksine kocasıyla birlikte ingiltere'ye gider. o, başındaki şapkası, elbisesindeki yüksek dantel yakalarıyla "kabalıktan" ve "barbarlıktan" kurtarılmış bir ingiliz kadınıdır artık!

    yirmi bir yaşına giremeden, 1617 yılının mart ayında bir ingiliz hastalığından ölen pocahontas' ın mezar taşında john rolfe tarafından değiştirilen yeni adı yazmaktadır: "rebeca" derler ki, pocahontas' ın ölümüne en çok amcası opechancanough üzülmüştür. çünkü kilise töreninde gelini kendi elleriyle o vermişti…tören öncesi ve sonrasında tek laf etmeyen opechancanough bir zamanlar "louis de velasco" adıyla bilinen bir hıristiyan’dı... ama bir gün, topraklarına geri dönerek üstündeki elbiseleri ve boynundaki haçı ateşe atar. beyaz adamın yalanlarından iğrenir ve "temiz ruhlu" anlamına gelen opechancanough adını alır. aradan yıllar geçer ve barış anlaşmalarında haritalara çizilen çizgilere aldırmadan kızılderililerin topraklarına saldıran beyaz adam yapmış olduğu çizgi film ile insanları kandırmaya devam eder!

    pocahontas' ın kalbi, söz konusu filmin hâsılat rekorlarıyla bir kez daha kırılır!
    --- spoiler ---
  • hatali aktarilmis bir walt disney cizgifilmi,john smith oyle melek gibi bir adam falan degildir,pocahontasla ask falan yasamamislardir,kizilderilileri kurtarmaya calismamistir,pocahontas ise baska bir ingilizle evlenmistir.
  • çocukluk yıllarımda yani 90'ların ortalarına tekabül eden yıllarda bunun çizgi filmi vardı. hah işte o güzelim çizgi filminin başlangıç jeneriğinde bir müzik çalardı. bir çok siteden aratmama rağmen maalesef bulamıyorum.

    karşıma sadece pocahontas'ın walt disney yapımı sinema filmi ile milyon kere dinlenmiş soundtrackleri çıkıyor ve bu beni deli ediyor. ulan acaba diyorum ben başka bir şey mi izliyodum?
  • ailesi olan kızılderilileri satıp bir beyaza yardım edişini walt disney'in estetize ettiği, günümüz tabiriyle vatan haini olan kişi.
  • amerikan üniversitelerinde, american history for non-majors(tarih bölümü öğrencileri olmayanlar için amerikan tarihi diye çevrilebilir) dersinde hakkında "john rolfe ile birbirlerine aşık oldular,sonra pocahontas ingiliz yaşam stilini,kıyafetlerini ve edebini adabını pek sevdi.kocasıyla ingiltere'ye gitti.fakat oraların hastalıklarına bağışıklığı olmadığı için öldü." diye anlatılır.görün bakın ne kadar taraflı aktarılıyor tarih.

    biz de sanmıştık ki bu hanım kız "hanımın çiftliği"ndeki güllü gibi sonradan görme,hemen halkını adetlerini topraklarını satıveren fazla heyecanlı bir kız.
    gerçeği öğrenince çoğu kişinin muhtemelen acıyacağı bir hanımefendidir.

    disney ne kadar şirinleştirse de...
  • annenmaykantereit şarkısı.

    an der haltestelle stehen
    und es tut weh dich schon wieder so, wieder zu sehen
    und es tut weh
    das wir gleich wieder gehen
    und es tut weh dass man sich nur sieht
    weil bei mir so viel zeug von dir rumliegt
    das ich nicht mehr ertrage
    ich halt' dich nicht fest
    und lass' dich nicht los du
    du gibst mir den rest
    die tasche ist groß
    es tut mir leid pocahontas
    ich hoffe du weißt das
    es tut mir leid pocahontas
    ich hoffe du weißt das!
    und eigentlich sind wir schon viel zu lange zusammen
    um jetzt damit aufhören
    aber das ist 'n verdammt beschissener grund
    und mir is nicht egal wie gut du mich kennst
    und mir is nicht egal wie du mich nennst
    und mir is nicht egal
    wo du gerade pennst
    es tut mir leid pocahontas
    ich hoffe du weißt das
    es tut mir leid pocahontas
    ıch hoffe du weißt das
    tut mir so leid pocahontas
    pocahontas
    pocahontas
    pocahontas
    es tut mir leid pocahontas
    ich hoffe du weißt das
    es tut mir leid pocahontas
    du weißt das
    ich halt' dich nicht fest
    und lass' dich nicht los
    ich halt' dich nicht fest
  • birsürü garip kişi tarafından pokahontes diye telaffuz edilen isim..
hesabın var mı? giriş yap