• oop'deki sınıflara* ait objelerin* başka class'lerden de ulaşılabilmesi için gereken deklarasyon* şekli
  • dün akşam itibariyle yaşadığım en ciddi hayal kırıklıklarından birisini bana yaşatan mekan. pek şahane bir gün ve pek şahane bir akşam geçirmekte, eblek ve mutlu gülücükler saçmakta, serin bir ankara akşamında şaşırtıcı sıklıkta çalan çeşitli muse şarkıları eşliğinde biramı yudumlarken, bir anda public bir eller havaya* mekanı oluverdi! saat kaçtı hatırlayamıyorum, zaman mefhumumu yitirmişim zira o esnada, fakat akşam 8 civarı olsa gerek, akustik gitarı ve bet sesiyle bir genç çıktı sahneye, başladı şarkılar çığırmaya*. çığırmak kelimesi bir kez daha karşımda bu kadar somut* hale büründü ama daha çok bağırmak kelimesinin pekiştirici ekürisi olan manasında. arada kocaman bir alkış istemeler olsun, sesinin yetmediği yerde cırlamalar veya stratejik hamle olarak dinleyenlere söyletir gibi yapmalar olsun, pek feciydi. sorduk bi' garson abiye "ne zamandır var canlı müzik?" diye ve şansımıza tam da o gün** ilk günüymüş* ve her perşembe-cuma akşamları da olacakmış. ben ki bülent ortaçgil ve şebnem ferah insanlarına karşı tarif edilemez hayranlık besleyen, kanı kendilerine fokur fokur kaynayan bi' insan, beni bile soğutacaktı onlardan. teoman'ın papatya'sının girişindeki vokal taklidini duymayan her bir şahıs, gönül rahatlığıyla kendini dünyanın en şanslı insanı addedebilir. öyle böyle değildi sevgili sözlükçüler..

    bu arada bahçe kısmındaki koltuk/bank/her nevi oturgaçlarını da değiştirmişler ve yalnızca kolsuz deri sandalyelerin bulunduğu bir ofis bahçesine benzemiş gitmeyeli, ki o da ayrı bi' can sıkıcı olmuş kanımca..

    public'e yaklaşık 4 yıldır gider gelirim. yeri geldi hesabı şişirdiler, yeri geldi müzik, yeri geldi servis elemanları saçmaladılar ama hep bi' sempatiyle yaklaştım.. hakikaten kızılay'daki pub kılıklı gidilesi tek tük yerden birisi olduğu için, ama zaman zaman ama muntazaman hep gittim. bir perşembe veya cuma akşamı tekrar gidecek olursam da bunun sebebi, her ne kadar canlı müzik facia olsa da, dün akşamki yaşadığım enfes akşamı bastıramamış olması ve hala bi' yandan "lan aslında o kadar da tiksinç diil miydi yoksa?" diye düşünebiliyo' olmamdır.

    n'oldu, brothers insanlara dar mı geldi de public'i de brothersdınız yahu?

    neyse ki bahar geldi de bahçesinde bira içilebilecek başka bi' sürü güzel alternatif var.. yemek de olmayıversin canım, n'apalım.. kulağımdan/aklımdan feda edeceğime midemden/göbeğimden ederim daha iyi..
  • tünel civarında yeni açılan mekan. 200 metrekarelik bir alana 300-400 kişi almaya çalışmalarına, öte havasız ortamına, gayet kalas bodyguardlarına rağmen insanların girmek için birbirini yediği mekan aynı zamanda. benim anlamadığım, tek ayak üstünde durup içkini içmeye çalıştığın bir yere insanlar neden akın akın gider. tabii ki 20 dakika durulup hemen çıkılmıştır. adım atmayınız, geçiniz...
  • bir programlama terimi olarak değil de, gündelik anlamı ile türkçede kullanmaktan -az biraz- rahatsız oluyordum. "public" terimi için, her defasında uygun bir kelime arayıp yine bu kelimenin kendisine dönmeye bir son veriyorum. çünkü az önce, "daha önce nasıl aklıma gelmedi ?" diye hâlen hayıflanarak, "aleni" kelimesini hatırladım. oysa "aleni", bildiğim ve arada kullanıyor olduğum bir kelime. ama bir şekilde akla gelmemiş işte. buna benzer bir problem çıkarmasalar da ilgili olarak (ve açıklayıcı olması bakımından) şunlar da var:

    aleniy(y)et: publicity / alenen: publicly

    ilgili olarak düşülebilecek bir not daha var. ama öncelikle zorâki türkçeleştirme dertlerim olmadığını belirtme ihtiyacı hissediyorum. yani, gündelik olarak kullanılmayan ve artık yerleşmiş terimleri değiştirme olayını anlamsız ve zorlama bulan biriyim. aslında sınıf * bazında, "public" teriminin direkt karşılığı "umumi" olmalı sanırım. ama "aleni" kelimesinin, -programlama çerçevesine geçerek- "public" teriminin karşıladığı anlamı bozmadığını da görebiliriz:

    "public variable / class" yerine, "aleni (umumi) değişken / sınıf" kullanılabilirdi ve karşıtı olan private için de,
    "private variable / class" yerine, "hususi değişken / sınıf" terimi kullanılabilirdi.
  • windows 7'de varsayılan olarak paylaşım klasörü. c:/users/public
  • antalya kaleiçinde art cafe ile birlikte adeta küçük beyoğlu havası yaratan mekan. birbirini kesen 30lu yaslarda kadınlar çoğunluğu oluşturur. mojitoları iydir, güzeldir.
  • meşrutiyet caddesinde bu sezon açılan klüplerden biri.
  • içkili bir mekan aranıyorsa kızılay'da gidilebilecek 2-3 yerden biri. hem mönüsü zengin, hem de tükettiğiniz alkolü düşündüğünüzde gerçekten ucuz. önemli bir eksisi servisinin yavaşlığı ve garsonlarının, erkek popülasyonu yüksek masaları iplememesi.

    bi de bunlar önceden tuzlu fıstık veriolardı biranın yanında beleş, soradan vazgeçtier bu uygulamadan. daha sonra mısır vermeye başladılar ondan da vazgeçtiler anlamadım hiç. ver mısırı gitsin ya çok bişi istemiyoruz ki.

    edit: son gittiğimde patlamış mısır mecvuttu masalarda. doya doya yedim.
  • sıcak şarap istediğinizde köpek öldüren kıvamında dandik bir şarap getirebilen bir mekanmış. bari ısıtıp getirselerdi de adet yerini bulsaydı. (bkz: ben bugün bunu gördüm)
  • neredeyse ahmet kaya kadar sakalla gidildiğinde bile kimlik sorabilen bodyguardları olan ankara'nın güzide mekanı...ayrıca bir masada 8 kişi oturup sipariş almak için garsonlarına hep beraber hayvan gibi el salladığınızda bile bu garsonlar pek üstlerine alınmazlar...hep birbirlerine postalarlar hatta..tuhaf bir yer ama bulunduğu bina pek güzel
hesabın var mı? giriş yap