• birliğe yeni dahil olmuş gayet saf bir anadolu delikanlısını uzman çavuş bir sebepten ötürü azarlar:

    uzm.çvş: olm sizi sayıyla mı verdiler lan bana
    er: evet komutanım 4 kişi geldik dün (gayet samimidir söylediğinde).
  • tülay'dan tekmeyi yer yemez gaza gelip "kısa dönem lan, hemen geçer nasıl olsa" diye hevesle şubeye gittiğim günün amına koyayım.

    siz komando okulunda piyade olmak ne demek bilir misiniz? adamlar 32 kilometrelik günlük koşularını tamamlayıp önümüzden hala rap rap geçerken "piyadeden koca olmaz" diye yürüyüş kararı sayarak öpücük atıyorlardı yüzümüze. gerçi çok da sikimde değil o zamanlar ki aşk acısını unutmak için kendimi spora vermişim; en yüksek atlıyorum, barfikste üzerime adam tanımıyorum. tülay'ın hayalini hedef tahtasına yerleştirip iki mermiyi aynı delikten geçiriyorum. onlar kadar olmasa da idmanlıyım, lafları mı koyacak bana.

    işte günler böyle geçiyor demek isterdim; geçmiyor. "n'olur geri dön sensiz yabamıyoooom" demek için tülay'ı son aradığımda yarrak kafalı bi herifin sesini duymuşum fondan... siz, bir yerden çıkmak isteyip de çıkamamanın ne demek olduğunu bilir misiniz? kelebeğe dönüşeceği sırada kozaya sıkışan böcek gibi.

    hırsımdan kudurmuşum; bağırıyorum askerlere, yerlere yatırıyorum, kalorifer peteklerinin arkasını bile temizletiyorum, geberene kadar koşturuyorum. günlerce uyumadan, nöbet tutan askerle nöbet tutuyorum. yeminle yüzbaşının karizmayı geçmişim, adamlar benden iyice tırsmaya başlamış.

    ...

    "tuğgeneral geliyor sultan, karşılamaya biz de katılacağız. yanına dört tane düzgün asker al, yeni kıyafet giysin herkes." dedi astsubay.

    ...

    hay hay! hazırlığımızı yaptık düştük yola astsubayın peşinde, çıktık sivri dağı'nın tepesine. yüzlerce komando ip gibi dizilmiş, en sona geçtik tabi. astsubay taktik veriyor: "general gelince dimdik selamda durun sakın yalpalamayın, adam size meraba deyince hemen tekmil verip ondan önce elinizi uzatın. elinizi sıkmasını bekleyin. sıkınca da sool diye bağırın"

    emredersin.

    ulan sırada beş yüz tane asker var. koca general hepsinin elini sıkacak da, sıra bize gelecek de ohoooo ölme eşşeğim ölme. ayrıca bana ne generalden. komando olan düşünsün. ben muhattap bile olmam. selamımı veririm, meraba meraba. okkadar!!1!!

    sanki general karşılamak bizde aile geleneğiymiş gibi, tüm artistliğimle, astsubaydan duyduklarımı erlere anlatıyorum. "dimdik duracaksınız, o elinizi sıkınca siz de... hehehe noldu lan korktunuz mu mallar, korkmayın olm sıra bize gelene kadar ohooo..."

    ...

    vay amına koyum adam helikopterle indi lan önüme.

    ...

    adamı ilk gördüğünde diyorsun ki: bu herif bana yat dese domalırım. siyah gözlük, kırış kırış bir surat, kel kafa, ifadesiz dudaklar.

    herkes selam durdu, general başladı sıranın öbür ucundan. meraba asker, savol. adam sadece meraba deyip geçmiyor. bir de muhabbet ediyor askerle. "yemeklerden memnun musunuz asker, baban ne iş yapıyor asker ..."

    sıra bize geldi, adam şapkalara, tipimize falan bir baktı şöyle. bizim erlerle muhabbet etti, ipneler de ehu ehu çoh memnunuz gomtanım falan diye yalakalığa girmiş, herkes relaks. karşımda durdu, benim bacaklar çözüldü. selam duran elim sallanıyo heyecandan. helikopterle bir yerden bir yere merabalaşmaya giden adam mı olur amınakoyum. tekmil verdim olanca sertliğimle. "çavuş! sizler de bu birliğin askerisiniz. bu adamları komando gibi eğiteceksin tamam mı?" dedi.

    kulaklarımda bir uğultu var, konuyu anlamadım. yere düşmüş demir para gibi sağa sola göt sallayarak titriyorum. sessizlik uzayınca astsubay ayağıma vurdu. birden "eeeaaağoooooreeeee hooomtanım" diye bağırıp ruhumu teslim ettim. general şöyle bir durdu, iki yanağımdan tuttu beni: "ne tatlısın sen" deyip sağa sola salladı kafamı, hafif sırıttı.

    abartısız bütün askerlerden aynı anda "fffıpppsss" diye bir ses çıktı. herkes yanağını ısırıyor.

    ...

    geri dönüş yolunda astsubay "oğlum sen orda ne cevap verdin adama?" diye sordu. "emredersiniz komtanım dedim komutanım"

    "öyle emredersini sikiyim" dedi.

    arkadan gelen erlerden biri kulağıma eğilip "çavuşum çok tatlısın" dedi. astsubay kafayı başka bir yere çevirdi.

    ...

    o sekiz ayın kalan iki ayında kimse doğru düzgün temizlik yapmadı, yat dediğimde yatmadı, nöbete zamanında kalkmadı. çay istediğim her asker: "yeni bitti tatlışım" diye cevapladı. ve o sekiz aylık askerliği bitirdiğim gün, askerlik hizmeti altı aya düştü.

    tülay hiç geri dönmedi.
  • sağlık memurunun forklift operatörü, forklift operatörününde revirci olması..
  • bazı kelimeler sadece askerde bu kadar yanlış kullanılabilir:

    -yarın koğuş nöbeti bende, yarın sabah koğuş kalk saatine rivayet edelim, sorun çıkarmayalım!

    -rivayet mi?
    -yani diyor ki yarınki koğuş kalk saatiyle ilgili bir rivayet varmış, ona inanın diyor.
  • garaj nöbetinde sıçılan boku reodan çekilen benzinle yakarak ortadan kaldırmaya çalışmak.
  • sigara almak için subay kantinine giden erin elinde bir kilo ciğerle geri dönmesi.

    subay evleriyle iç içe askerlik yapılan bir kışlada kıbrıs ulukışla ve er kantininde içicekten başka hiç bir şey bulunmaması nedeniyle subay kantininden alışveriş yapılmaktadır. rütbelilerle markete girip 'komutanım benim tek parça hemen ödeyip çıkıcam nöbetim var' demiyorsunuz tabi bu hayali silin kafanızdan. marketin önünden kendini göstererek marketin yan tarafına geçer beklemeye başlarsınız eğer market görevlisi er keyfi yerindeyse gelir, ne istediğini sorar. şanslıysan istediğinle şeyle beraber yanına geri döner.

    bu tarz bir alışveriş yapmak isteyen ağır şiveli arkadaş marketteki eri yakalayıp 'cigara versen ya' tarzında bir cümleden sonra market görevlisinin elinde bir kilo ciğerle geri dönmesi ve çıktı yapılan bir ürünün geriye alınamaması sebebiyle elemanın elinde bir kilo ciğerle yanımıza gelmesi şeklinde son bulmuştur.
  • istihbarattan askerlerin kendi il komutanlığını koruyan nöbetteki askerlere operasyon düzenlemesi. bir alet sayesinde hangi koordinatlarda cep telefonu ile görüşüldüğünün belirlenmesiyle kuleye baskın yapılması. kendi askerini duvara yapıştırıp üzerinde arama yapılması. bir askerin cep telefonunu toprağa gömmesi ve bu aletin telefonu oradan bile bulması. sonuçta iki askere disko cezası verilmesi. bir kısa dönem askerin ise bölük komutanının, kendi istihbarat çalışmaları sonucunda, cep telefonundan yakalanan bir askeri diskoya göndermemesinin belgelerini bulup bildiğin komutanı tehdit etmesi. bunun üzerine yüzbaşının bu konuyu halledeceğim demesi ve askerin diskoya gitmemesi.
  • kısa dönem olarak askerdeyim ve yemin törenine hazırlıyorlar bizi.
    takım olarak asıl sorumlumuz yüzbaşı. ağustos sıcağında bizimle mi uğraşacak, o da görevi üsteğmene verdi. üsteğmen de teğmene. teğmen gölge bir yer bulmuş, görevlendirdiği asteğmen bize doğru geliyor. tabii o da yanına bir kaç astsubay ve uzman çavuş alıyor. onlar da zaten bıkmışlar hayatlarından mangaların en önündeki manga komutanlarına görev verip bizi izliyorlar. bu sirkülasyon 2 hafta devam etti ve haliyle hiçbir asker bir temel eğitim v.b. öğrenemedi.
    yine bir sabah aynı terane devam ederken, kışla komutanını görmeye giden tugay komutanı ağaçların arasında 300 askerin dağınık dağınık oturduğunu görür. makam arabasından inip yürüyerek bize yetişene kadar. başta bahsettiğim sıralı komutanlar hemen oraya doluşur ( tabur komutanı dahil ) ve bizi sıraya dizmeye çalışır. 2 dakika sonra tuğgeneral yanımızdadır.
    askerlerden birine dokunur;

    tugaycı : nerelisin sen asker ?
    asker : elazığ hocam !
    tugaycı : e üniversite alışkanlığı tabii.
    asker : özür dilerim, ağzım alışmış hocam.

    tugay komutanı tabii duruma sinirlenir, aldığımız eğitimleri sorar. e herhangi bir eğitim almadığımızı anladığında, - işte en güzel kısım- tabur komutanı dahil (yarbay, binbaşı, yüzbaşı v.b. ) tüm komutanları sıraya dizer ve çök kalk yaptırır 2-3 dakika aralıksız. sonra arabasına binmeden önce 3 gün sonra yine geleceğini söyler...
    hikaye burada biter... çünkü o üç gün hepimizin anası ...
  • zırhlı birlikler okulunda asteğmenim, silah kurulunda görevliyim. asteğmen öğrencileri tank düzenleri eğitimine biz götürüyoruz; sırayla tanklara doldurup avcı düzeni, savunma düzeni, kama, ters kama gösterip anlatıyoruz.

    ben taretin tepesindeyim, hem gözlemci hem öğretmen olarak, içeride komutan koltuğunda bir öğrenci, nişancı koltuğunda bir öğrenci, doldurucu pozisyonunda iki öğrenci var (şöför tankın normal şöförü, üniversiteli adama o kadar güvenmiyorlar).

    telsiz kulaklıklarını komutan koltuğundaki öğrenci takıyor, bölük komutanından gelecek düzen komutlarını dinliyor, hem bana söyleyecek, hem ona göre düzen değiştirtecek.

    eğitim alanına hakim bir tepeden başlıyoruz manevraya, kalan öğrenciler de olan biteni seyredebiliyor; harbi iyi eğitimlerden birisi (diğeri su geçmedir).

    neyse uzatmayayım, tepeden 1km civarında uzaktayız, böyle gökten tanrı konuşmuş gibi bir gürültüyle "asteğmenim, kama düzeni" diye bir ses geldi bana, 85o beygirlik motorun homurtusu ve bildiğin sürülmüş tarla üzerinde 4okm hızda gıcırdayan palet sesleri arasından. komutan koltuğundaki öğrenciye söyledim, o anons etti, kama düzeni aldı takım. daha başka komut gelmeyince telsizden, ben söyledim kafama göre düzenleri, öğrenci anons etti, icra ettik, turu bitirdik, döndük tepeye.

    tepedeki telsiz bozulmuş.

    ama yeminle, bu yüzbaşı bana 1km uzaktan, tank gürültüsünü bastırıp, sadece ses telleriyle emir verdi. sonraki gruplarda yüzbaşı çıktı tankın taretine, ben kaldım bölükle. dönen gruplardan öğrendiğim: yüzbaşı komutan koltuğundaki öğrenciye emir verdiğinde, çocuk daha telsiz anonsu yapamadan diğer tanklar düzen değiştirmeye başlıyormuş, emri duyduklarından.
  • bölük komutanının, içtima alanındaki askerlere 'hazır ol' komutu verdikten sonra toma*ya binip esas duruştaki tüm askerlerin üzerine tazyikli su sıkması.*
hesabın var mı? giriş yap