• iş yerinizden eve gelirsiniz, kapının hemen önünde anahtarlarınızı arasınız ama bulamazsınız. zili çalarsınız, evde kimse yoktur. muhtemelen evdeki bireyler yürüyüşe çıkmışlardır. oturur merdivende beklersiniz. telefonunuzla uğraşırken bir de bakarsınız, evdeki kablosuz modemin menzili içerisindesinizdir. oh şukela, dediğiniz anda şarjınız biter ve yine sik gibi kalırsınız. 1 saat sonra ev bireyleri gelir, bi' duş alayım da rahatlayayım, dersiniz ama sular kesiktir; bilgisayarı açarsınız, götünden dumanlar çıkar; buzdolabını açarsınız, soğuk su yoktur; uyuyayım, dersiniz, sivrisinekler uyutmaz; sabah en son siz çıkıyorsunuzdur, kapı üzerinize kitlenmiş olur. anahtarınızı iş yerinde unuttuğuz için bir kez daha lanet edersiniz. akşam eve giremez, sabah evden çıkamazsınız. böyle bir şeydir. mallık da olabilir gerçi, emin değilim. evet.
  • kazak dili ödevini yaptırmak için ismi lazim değil bir arkadaşlık sitesinde kazak insan arayip bulmaya çalişmak, aramaya inanıp bulmak ve bulunan kazak kişinin ödevi veren hoca olduğunu anlamak.
    (bkz: ya ben lan neyse bisey demiyorum)
  • dur durak bilmeden üst üste yaşanınca insan bunu bile kabulleniyor, kanıksıyor, içselleştiriyor. insanın rüyalarına bile etki etmeye başlayabiliyor. rüyada piyangodan milyonluk büyük ikramiyeyi tek rakam ile kaçırıp birkaç bin liralık amortiye bile sevindirtecek kadar insanın içine işleyebiliyor.*
  • dünyaya altın kolye olarak gelip, kayahan tarafından satın alınmaktır.
  • gerzek kedinin yerinden çıkarıp düşürmeyi başardığı banyo aynasının yerine idareten elektrik kablosuna tutturulmuş küçük kaş alma aynası rezaletine aylar sonra son vermek üzere taşınılacak olduğu halde yeni banyo aynası almak ve fakat monte için odadan çekici alırken, lavaboda eğreti duran yeni banyo aynasını gerzek kedinin ittirip düşürerek kırması. kediden lahmacun yapamamak.
  • inandığınız anda peşinizi asla bırakmayan sadık his.
  • adamı her yaşta farklı bir yerden vuran durum. gerçekten var. şans var, şans olduğu için haliyle bu da var. hayatımın her döneminde şanssız bir insan oldum. şimdi bana gelip de ''herkes kendi şansını kendi yaratır dostum'' falan deme dinle. o laf sadece pokerde geçerlidir, o da muallak.(eline gelen iki ası da kendin yarattın lan it!)

    5-6 yaşındayım, dışarda oynuyorum. arkadaşımın ''bak bu gözü yaşartan sakız, istersen veriim'' dediğini hatırlıyorum. etrafındaki herkesin gözü yaşarıyor, kimisinden yaşlar akıyor. ben nasıl özendim onlara. dedim ''ver ne olur bana da ver!''. verdi. attım ağzıma. birşey olmuyor. çiğnedim, çiğnedim. gözümden yaş akmıyor sadece ufak bi ekşilik var ağzımda. zorla ağlamış gibi yaptım rezil olmamak için. millete rol yaptım yani. sonra anneme yalvar yakar 4-5 tane sulugöz aldırdığımı hatırlıyorum. eve gittim hepsini attım tık yok. gözyaşı falan hiçbirşey yok. o hissi yaşayamadım. şanssızlık... onlara oluyor da bana mı olmuyor lan! büyüyünce gözümden bu kadar çok yaş akacağını bilsem küçükken kastırmazdım o kadar da neyse...

    7 yaşındayım. annem ankara'da babama hastanede refakat ediyor. o gece kandilmiş. annem sabaha kadar dua etmiş. kandilde edilen dualar kabul olurmuş ya. ertesi gün babam ölmüş. şanssızlık mı bu, kader mi? ne desem buna.

    7 yaşındayım. okula başlayacağım. okulun ilk günü. sınıfa girdik. ben annemden ayrılamıyorum. nasıl ağlıyorum. annemi bırakamıyorum. tamam bu normal birşey ama 50 kişilik sınıfta bir ben ağlıyordum. bu da bir şanssızlık. ''sen seçmişsin hacı ağlamayı, bak kimse ağlamıyormuş'' diyeni döverim valla. 7 yaşındayım lan it!ne seçiminden bahsediyorsun.

    8 yaşındayım. dışarda oynuyoruz arkadaşlarla. daldan ve ipten ok yapıyor herkes. annemin yanına gittim. ip istedim. verdi. bağladım dala. okum oldu. herkesinki ta nerelere gidiyor. benimki hemen önüme düşüyor. millet nasıl güldü benim okuma. o zamandan belliymiş demek ki benden bir ok olmayacağı...

    10 yaşındayım. okulda kabakulak salgını varmış. bütün sınıfa bulaştı. bana bulaşmadı. ben nasıl seviniyordum ama biraz da şaşırdığımı hatırlıyorum. allah allah. ilk önce bana olurdu ama...herkesinki geçti. yaz tatili geldi. tatilin ilk haftası ben bir kabakulak oldum ki anlatamam. öyle bir kabakulak yok. kabayanak, kabadudak, kabagöz, kabakafa falan oldum ben heralde. 3 ay onunla uğraştım. tatil piç oldu. gerçi ne yapacaktım ki zaten tatilde?

    15 yaşındayım.(birden 15'e atladı, demek ki 5 yıl şanssızlık olmamış diye düşünmeyin. hepsini yazsam...) annem bir daha evlenmiş. annemin nikahına gittim olm ben. insan annesinin nikahına gider mi? üvey babamı çok sevdim. hatta üvey kelimesi fazla. o benim babam olmuştu. herşey yolundaydı. ama ne oldu? ayrıldılar. ağlaya ağlaya ayrıldım üvey babamdan. ne olurdu anlaşsalardı?

    17 yaşındayım. lisede bir kız var. nasıl aşık olmuştum ama. kızın ismi soyismi, numarası bile aklımda şu anda. aynı serviste gidiyorduk. o gün artık kıza açılmaya karar vermiştim. ''duygu bişey dicem, ben hoşlanıyorum'' dedim. o da ''ben de birşey dicem, ben de birinden hoşlanıyorum'' dedi ve güldü. ben ''allah'' dedim içimden. hatta uçan adam gibi ''aaaaallllllllllllllllllllllllaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaahhhhh'' da demiş olabilirim. işte olm. o sensin işte. hey be güzel allah'ım şükürler olsun! kız devam etti:''utanınca hemen kızaran biri'' kendimi o anda zorla kızartmaya çalıştığımı hatırlıyorum. ama ben kızaramazdım ki, ben olsam olsam yeşerirdim en fazla. ama kırmızı çıkmazdı benden. kız devam etti:''sizin sınıfta ozan diye bir çocuk var, çok hooooşşşşş'' dedi. ne diyebilirim ki. allah belanı vermesin ozan...

    17 yaşındayım hala, üniversite sınavına girdim. kazanamadım.

    18 yaşındayım, üniversite sınavına girdim, kazanamadım.

    19 yaşındayım, üniversite sınavına girdim, sistem değişti kazanamadım.

    20 yaşındayım kazandım! hem de puanım ankara'ya yetiyordu. ne oldu? puanlar yükseldi. kazana kazana biga'yı kazandım.

    21 yaşındayım. okula alışmaya başladım, hayat güzeldi. üvey babamın öldüğü haberiyle dağıldım...

    22 yaşındayım. evet şu an 22 yaşındayım. ne oldu 22'de? canımdan çok sevdiğim yurt oda arkadaşım kendini peygamber ilan etti ve ben de anksiyete başladı.

    şimdi size soruyorum. şansımızı kendimiz mi yaratırız gerçekten, yok mu şanssızlık diye birşey?
  • murphy yasası misali, kötülük kötülüğü getirir, şanssızlık şanssızlığı. pek iyiliğin iyiliği getirdiği görülmemiştir.
  • şöyle bir şey:

    --- spoiler ---

    ...

    öfkeliyim çay bile akşamdan kalma bayat
    bağırsam şakağımdan atıyor dikişlerim
    bu ne sonsuz angarya! bu ne boktan bir hayat

    ters gidiyor işlerim.

    temrenimi zağladım büzgün dudaklarım yay
    fakat ağzımı açsam kopuyor kirişlerim
    bir otistik tanrıya ben miyim ulan kobay?

    ters gidiyor işlerim.

    ...
    --- spoiler ---
  • poğaçanızı yerken bir yandan da kuru kuru gitmez bu deyip aldığınız meyve suyunun pipetinin olmadığını farkettiğiniz andır.
hesabın var mı? giriş yap