• (tahassür): (bkz: özlem)
  • hep yanmdaymışsın , şimdi konuşacakmışsın gibi bir halde dolaşıyorum evi.sonra ,youtube'dan "gözlerin hayran bakarmış görmeyip ısrarımı" şarkısını buluyorum.birlikte söylüyoruz. sen sanki, yine detone oldun diyorsun. kulaklarım artık iyi işitmiyor diye cevaplıyorum içimden...

    bir çay demlesem diyorum. iyi olur diyorsun. soğutuyorsun çayı. dalmış gitmişiz ...

    birlikte 49 yıl yaşamanın ardından göçüp gitmişsin bu dünyadan,ama hep evdesin ,adını söylesem hemen cevaplıyacakmışsın gibi...

    tahassür budur işte.
  • kavuşmak istenen kişi veya durum için üzülme.
  • çok istenen ve ele geçirilemeyen bir şey için yanıp yakılma, esef etme.
    "ben sende tahassürlerimi hep avuturdum" (hüseyin sîret).
  • bir şeyi elde etmeyi çok isteme
  • kavuşmak istenen kişi için üzülmek, özlemek.
  • bir yerde okudum: "... derin bir tahassür..."

    tahassür alabildiğine derin zaten. anlatım bozukluğundan hüküm giysin yazar. kelimeleri derdiyle başbaşa bıraksın!
  • "yoksa hava dalgalarıyle değil de, sulardan tüten bir buhar, görünmez, yakalanmaz bir tütsü gibi hislerime çarpan ve his dünyâmın aç ve susuz birer dudağı kesilmiş her bir mesâmemden içeri giren, bu sefer de mâzî şekline bürünmüş bir aşk hüsrânı, bir iştiyâk ve tahassür müdür? ve avunmak için daldığım her yolun sonu, böylece bir çift ceylân gözde mi nihâyetleniyor?"

    yolcu nereye gidiyorsun, samiha ayverdi
  • içinde hasret vardır bunun..
  • arapça'nın saudade'si de tahassür bence.

    iştiyak, özlem falan bunlar fani şeyler;
    tahassür yokluk, yoksunluk, iç çeke çeke tükenmek, burnunun direğinin sızlaması, gözünün tütmesidir.
hesabın var mı? giriş yap