• bu filmde harry caul rolünde beşir atalay'ı izliyoruz.
  • çömez harrison ford'un ilk önemli rollerinden birinde, robert duvall'un minicik (yüzü bile doğru düzgün görünmez hatta) ama hayli mühim bir karakterde göründüğü bu nadide parça, yaklaşık bir 90 dakika yerlerde sürünen temposuyla seyircinin sabrını denedikten sonra, muhteşem bir final bölümüyle ağzındaki baklayı çıkarıverir.

    --- spoiler ---

    finalde hackman'in yana yakıla aradığı dinleme cihazı saksofon'un içinde değilse, ben de bişi bilmiyorum kardeşim...
  • the conversation, francis ford coppola'nın iki godfather arasına sıkıştırdığı bu nadide yapıt, coppola'nın kariyerini yalayıp yutmuşlar tarafından kimi zaman kendisinin en iyi filmi olarak refere ediliyor idi. ben bu bakış açılarına şüpheci yaklaşıp, diğerlerinin popülerliğine uyuz olup büyük ihtimalle iyi ama mütevazi bu yapıtı ön plana çıkaranları cinslikle, insan modelliğiyle, zihniyetle açıklıyordum. tee ki filmi bizzat izleyene kadar. sonradan gördüm, böyle polanskivari bir paranoya atmosferi, derinlemesine kişilik incelemesiyle en iyisi midir bilemeyeceğim ama coppola'nın en avrupai filmlerinden birisi the conversation. daha evvel get carter'da bahsettiğimiz soyut yetmişler suç filmlerinin, point blank ve get carter gibilerinin en başarılı uzantılarından (büyük ve isimsiz bir firmayla boğuşan yalnız ve profesyonel birey teması, paranoya ve bilinmezlik atmosferi...) dilim varmıyor ama benim de coppola'nın en iyi filmi diyesim geliyor. ama gaza gelmiyeyim, en iyi filmlerinden birisi diyeyim.

    ayrıyetten filmin finaline kadar olan bölümünün tempo problemi olduğunu düşünenleri tövbeye çağırıyorum, sizin için de geç değil, eğer içten bir şekilde tövbe ederseniz o ebedi imtihan vakti geldiğinde tüm günahlarınızı temizlenmiş göreceksiniz diyorum.
  • regl olunca sifonu çekerken anımsanan film.
  • paranoyanın değil, suçluluk duygusunun filmidir. (bkz: bir ben anlıyorum) (bkz: bir ben biliyorum) (bkz: hepiniz yanlış anlamışsınız)

    ayrıca bunu alan bunu da aldı: das leben der anderen

    not: tv dizisi yapıyormuş coppolla bundan, canınız sıkılmasın diye başta söylemedim.
  • coppolanin universite yillarinda tasarladigi, ve ancak 1974te, iki godfather filminin arasinda cekebildigi, muthis tematik film. gerilim gibi gozukse de aslinda daha cok bir bugger olan henry caul'un (bkz: gene hackman) karakter tahlilidir. kamera cogu zaman bir surveillance kamerasi gorevindedir, ve basli basina bir karakterdir, bir antagonisttir. kamera, gizlilige ve ozel hayatina obsesyon derecesinde onem veren caul'un evinde adeta casusluk eder, ve seyirciyi de haliyle suc ortagi yapar. teknolojinin bizi korkutucu derecede esir almis olmasi ve heryerde izlendigimiz gibi bir orwellian temanin yanisira, filmde izleyenin izlenen haline gelmesi gibi bi ironi de vardir.

    ayrica gene hackman, enemy of the statede de burdaki rolune benzer bi rolde oynar.
  • francis ford coppola nın seyirciyi harry caul gibi düşünmeye ve görmeye zorladığı ve becerdiği, bir sohbetin (herhangi bir algılanan şey de olabiliridi) içeriğinin bakış açısına ve deneyimlere göre nasıl bir çok farklı yönde yorumlanabildiğini gösteren, yalnız ve obsesif bir adamın sanrısal hikayesi. harry caul un yaşadığı pişmanlık ve bunun sonucunda sahip olduğu paradigma* filmin düz/basit hikayesini şaşırtıcı ve güçlü kılıyor .

    --- spoiler ---
    "if he had a chance, he would kill us" repliğinin film boyunca defalarca tekrarlandığını görüyoruz , fakat hiç birimiz bu repliğin bir "cinayete ikna etme, gaza getirme" repliği olduğunu farkedemiyoruz. aynı replik hakkında bu kadar zıt düşünmemiz francis ford coppola nın eşsiz karakter yönetimi ve sinematik dili sayesinde oluyor .
    --- spoiler ---

    bir yandan da harry caul karakterinin mahrem olanlarla ilgilenmesi kendi mahreminin fazla merak uyandırması, taciz edilmesine veya öyle bir paranoyaya kapılmasına sebep oluyor . bu yüzden gittikçe yalnızlaşan harry caul un içine kapandığını ve bu yüzden saksofon çaldığını ( kinini ve öfkesini püskürtüyor) düşünebiliriz.
    filmin çok iyi ses montajı coppola nın kadim kurgucusu efsane adam walter murch e oskar adaylığı getirmiştir.
  • bu filmde gene hackman tıpkı bir lise matematik öğretmeni görünümünde. al, çeliktepe cengizhan lisesine koy, sırıtmaz yani.
  • film boyunca gene hackman'nın sırtından çıkarmadığı ucuz görünümlü plastik yağmurluk, dedektif filmlerinin ağır ve gösterişli pardösülerinin alaya alınması mıdır yoksa artık araştırma işlerinin sentetik dinleme cihazları ile mekanikleşmiş olmasına bir gönderme midir emin olamıyorum. hiçbir anlamı olmadığına inanmıyorum. coppola filmi çektiği zaman, doğumgünü olan 7 nisan'da vizyona girmesi için ısrar etmiştir, bunun ne anlamı var bilemem. bildiğim şey, coppola'nın godfather'ında o meşhur restoran sahnesinde al pacino katil olma düşünceleri içinde boğulurken, arkadan duyulan tren sesinden ve apocalypse now'da tavandaki pervaneyi izleyen gergin martin sheen görüntüsüyle beraber pervane sesinin helikopter sesine dönüşmesi ile birlikte, "ses" fikrinin bu filmde de görüldüğü üzere, coppola'nın kafasını oldukça meşgul ettiğidir. filmin minimale yakın piyano ile oluşturulan orjinal müziği david shire'a aittir. yönetmenin kız kardeşinin soyadı da shire'dır. coppola'nın aile işlerine değer verdiğini biliyoruz, sanırım bu kişi kardeşinin eşidir. yanılıyor olabilirim.
  • antonioni'nin blow up ina saglam bir selamdir ayni zamanda.
hesabın var mı? giriş yap