• filmin bir sahnesi vardır, kendime düstur edindiğim;

    --- spoiler ---

    naziler polonya'yı işgal ettiği gün szpilman ailesi evde toplanır ve şehri terk etme konusunu tartışırlar. hatta kıymetli eşyalar toplanmaya başlanmıştır bile. fakat gururlu piyanistimiz ve ondan cesaret alan kızkardeşi karşı çıkar bu kaçışa. öleceklerse kendi memleketlerinde öleceklerdir...

    kardeşlerin bu tepkisi verilmiş olan kararı sarsmışken radyodan şu haber duyulur:

    - ingiltere ve fransa almanya'ya savaş açtı. polonya artık yalnız değil!

    haberin etkisiyle şehri terk etme fikri hepten reddedilir ve tüm aile o gece sofrada mutlu mesut yemek yiyip eğlenirler.

    fakat ingiliz ve fransızların yardımı, szpilman ailesinden geriye bir tek pianistimiz kalana dek ulaşmaz polonya yahudilerine. hatta ülkeyi nazilerden temizleyen ruslardır, ümidin kaynağı olan ülkeler değil...

    --- spoiler ---

    bazen birilerine güvenip hayati kararlar verirsin. ve ancak her şeyini yitirdikten sonra, sensizliğe gelir o destek. bu sebeple, hayata hep olumlu bakan biri olsam da, denklemin içinde başkalarının da olduğu durumlarda hep en kötüye göre hazırlanmak gerektiğine yürekten inanırım. sanki bize söz verenler hiç yokmuş gibi, dostluk yeminleri edilmemiş gibi, koca dünyada bir köroğlu imişiz gibi...
  • anafikri öldürmeyen allah öldürmüyor olan film.
  • -adın ne?
    -szpilman...
    -bir piyanist için güzel bir isim.(bkz: spielen)

    filmin anafikri şudur ki bir yahudi piyano çalabilir, bir nazi subayı duygulanabilir. hayvanlığın lüzmu yok!..
  • insanin gozyaslarini icine akitan bir film. hic abartiya kacmadan ilmek ilmek islenmis bir savas, bir hayat, bir insan...

    --- spoiler ---

    o degil de o harabe evde alman askerle karsilasmadan once ve sonra o konserveyi hic birakmadi ya icim bir garip oldu.
    --- spoiler ---
  • filmin belki de en trajikomik sahnesinden bir alıntı:
    szpilman: please, don't shoot! i'm polish!
    rus askeri: you're polish? then why the fucking coat?
    szpilman:i'm cold.
  • izlediğim en iyi filmlerden birisi.

    --- spoiler ---
    duvarın altından geçmeye çalışırken dövülerek öldürülen çocuk, balkondan atılarak öldürülen tekerlekli sandalyeli adam ve o adamın, nazi subayları tarafından vurularak öldürülen ailesi. en çok bunlar aklımda kaldı. szpilman nazi subaylarını görünce yere yatıp ölü numarası yaptı. bu ne acı bir durumdur yahu. evde tabakları kırdıktan sonra dışarı çıktığında karşılaştığı yan komşunun davranışları filmin özetiydi benim için. yahudi! o bir yahudi! diye götünü öyle bir yırttı ki bağırırken. öyle bir nefretle bakıyor ve davranıyordu ki... izlerken korktum amına koyim o karıdan. sonralardan ortaya çıkan ve szpilman'a yardım eden nazi subayı, keşke uygun bir ortam oluşsaydı da ettiği yardımın karşılığını görebilseydi.
    --- spoiler ---
  • -filmin çekimleri için krakow bölgesinde araştırma yapan polanski, kendisinin ve ailesinin nazi işgalinden kurtulmasına yardımcı olan bir adamla tanışmış.

    -filmde fransızca konuşulmamasına rağmen, fransa film ödülü olan cesar ödülleri'nde en iyi film ödülünü kazanan ilk film olmuş.

    -gerçek szpilman 6 temmuz 2000'de öldüğü sırada film prodüksiyona hazırlık aşamasındaymış.

    -adrien brody filmdeki rolü için 14 kilo vermiş. filmdeki karakterini daha iyi canlandırabilmek için filmden önce bir süre evine hiç gitmemiş, televizyon izlememiş, arabasını satmış ve piyano çalmayı öğrenmiş.

    - gerçek wladyslaw szpilman’ın torunu daniel szpilman filmde rol almış.

    -hayatı filme ilham veren wladyslaw szpilman savaşın bitmesinden kısa bir süre sonra yaşadıklarını anlattığı bir otobiyografi yazmış. ancak ülkenin yönetimini devralan yeni hükümet, kitabın resmi olarak belgelenmiş olaylar ile uyuşmadığını bahane ederek yıllarca yayınlanmasını engellemiş.

    -adrien brody filmdeki rolüyle en iyi ekerk oyuncu oscarını kazan tarihteki genç aktör olmuştur (29 yıl 343 gün).

    -film, piyanist wladyslaw szpilman'ın anılarından uyarlansa da, polanski 2. dünya savaşı ve nazi işgali sırasında kendi yaşadıklarından da ilham almış.

    -michal zebrowski'nin canlandırdığı jurek karakterini polanski seslendirmiş.

    -1993 yılında gösterime giren schindler's list filmini yönetmesi için polanski'ye teklifte bulunmuşlar. polanski 2. dünya savaşını, nazi işgalini ve yahudi soykırımını birebir yaşayan bir insan olarak bu hüzünlü ve acı dolu filmi yönetmeyi kabul etmemiş. ne var ki yıllar sonra the pianist'i yönetmiştir.

    -filmin müziklerinin çoğu chopin'in nocturne'lerinden oluşur.

    -polanski'nin başrol için ilk tercihi joseph fiennes imiş. ancak o sıralar tiyatro işleri ile meşgul olduğu için kabul etmemiş.

    -polanski bu filmi en iyi filmi olarak görüyormuş. öldüğü zaman mezarına bir film kutusu yerleştirilecek olsa bunun piyanist olmasını istermiş.

    -filmin hollanda prömiyerinin gelirleri anne frank müzesi'ne bağışlanmış. (anne frank nazi işgali sırasında amsterdam'da ailesi ile birlikte iki yıl boyunca bir evin tavan arasında saklanamayı başarmış genç bir kızdır. saklandıkları ev daha sonra müzeye çevrilmiş.)

    -polanski hakkında açılan tecavüz davası yüzünden tutuklama emri bulunduğu için en iyi yönetmen oscarını kazandığı los angeles'taki 2003 oscar ödül törenine katılamamış.

    -filmin yapımcısı rainer schaper film çekimleri sırasında vefat ettiği için çekimler bir günlüğüne durdurulmuş ve film ona ithaf edilmiş.

    -polanski, anavatanı olan polonya'da 1962 yapımı noz w wodzie'yi çektikten sonra 2002'deki the pianist'e kadar hiç film çekmemiş.

    - piyanist, 2003'te vefat eden cyril shaps'ın son filmi olmuş.

    -75. oscar ödül töreninde adrien brody en iyi erkek oyuncu oscarını kazan en genç oyuncu, roman polanski ise en iyi yönetmen ödülünü kazanan en yaşlı yönetmen olmuştu (69 yıl 217 gün). ancak polanski'nin bu başarısı 77. oscar ödüllerinde million dollar baby filmi ile en iyi yönetmen oscarını kazanan clint eastwood tarafından geçilmiştir (74 yıl 272 gün).

    -polanski'nin kızı morgane polanski filmde rol almış.

    kaynak
    kaynak
    kaynak
  • --- spoiler ---

    szpilman'ın yaşam mücadelesini görünce kendi hayatımı sorgulamama neden olmuş film. bir elim yağda bir elim baldayken bile ne kadar çok kez lanetler okuyorum bu hayata. szpilman'ı izlerken kendi kendime sürekli söylediğim şey ise; "ben bunlara asla katlanmazdım, ölümü tercih ederdim. çok daha kolay bir yol, yaşam bu kadar da değerli değil" oldu.
    oysa ki ölümle burun buruna geldiğinde hiç de böyle hissetmiyor insan sanırım. yaşamak gerçekten değerli bir şey olsa gerek, sadece günlük hayat içerisinde çok sıklıkla unutuyoruz bunu.

    --- spoiler ---
  • --- spoiler ---

    bu filmin bendeki en vurucu noktası polonya radyosunun tekrar açıldığı an wladek'in piyano çalmaya başladığı andır.

    sanki hiçbir şey olmamış gibi radyonun bombalandığı gün çaldığı şarkıyı baştan çalmaya başlayıp ona kendini kaptırırken kemancı arkadaşını görmesi, birbirlerinin yüzüne bakıp gülümseleri ve sonrasında başını hafif öne eğip arkadaşı kadar şanslı olamayan diğer kişileri, ailesini belki de aşık olduğu kişiyi düşünmesi... sonra arkadaşının yüzüne tekrar baktığında onun da aynı şeyleri düşünen yüz ifadesi...

    --- spoiler ---
  • ilk defa yahudilerin (o da cidden küçük bir kısmının), almanlara karşı direniş gösterdiğini görebildiğim, dolayısı ile şaşkına döndüğüm filmdir kendileri.. o kadar yahudi soykırımını anlatan film yapıldı, bir tanesinde bile kuzu kuzu fırına giden yahudiler dışında bir şey göremedik (en azından ben görmedim).. onları ya iyi kalpli bir alman ya da cengaver amerikalı askerler gelip kurtarıyorlardı; kurtaramadıkları küllere karışıyordu.. polonyalı yahudilerin de "gelip bizi kurtaracaklar, bizim bir şey yapmamıza gerek yok" ya da "kaçalım, daha uzaklara kaçalım" anlayışı pek güzel resmedilmiş.. daha önceki filmlerde göremediğimiz "işbirlikçi yahudi"ler, "para için halkını satan yahudiler" de güzel güzel yerlerini almışlar..

    yine de, hayatta kalmak için sürekli kaçan, saklanan, kendini inkar eden birindense, gettoda isyan başlatıp, ölümü cesurca karşılayanlardan birini görmek isterdim kahraman olarak.. sonuçta gerçek bir hayat hikayesi, ama belki bir gün o isyanda onurları ile ölen yahudileri de anlatan bir film izleriz (biraz garip bir entry sonu oldu galiba, ya hadi neyse)
hesabın var mı? giriş yap