• kendisinin grammy'de aday gösterilmemesine üzülmüş çoğu kişi.

    kesinlikle böyle düşünmüyorum. tam tersi bence çok yerinde bir karar.

    düşünsenize after hours gibi bir şaheser yaratıyorsunuz, blinding lights gibi 90'ları günümüze bağlayan eşi benzeri görülmemiş bir parçanız var ve yummy denen bir şarkıyla aynı kefeye konuyorsunuz. bts denen 13 yaşındaki ergenlerin hayranı olduğu bir grupla aynı yerde aday gösteriliyorsunuz. küfür gibi.

    geçen sene billie eilish denen ve mırıldanarak şarkı söylediğini iddia eden bir kızın 5 adet ödül aldığı bir platformdan bahsediyoruz.

    abel, eğer buraları okuyorsan :) sana önerim bir daha grammy'e adaylık için şarkı veya albüm göndermemen. zira aday olabilmesi için önce şahsın kendisi, eserini grammy'e sunmalıdır.

    grammy özellikle son yıllarda kesinlikle kale alınacak bir yer değil. git film müziği bestele earned it gibi, oscar'a aday ol daha iyi. grammy senin seviyene henüz ulaşamadı maalesef.
  • acayip bi şey, hele kadife gibi sesiyle efendi efendi let me see that ass, ne bileyim nigga falan diyor ne tepki vereceğimi şaşırıyorum. maaşallah.
  • sene 2011. ağır bir depresyon geçiriyorum o sıralar. günün 20 saatini internet kafede oyun oynayarak geçiriyorum. geçirdiğim hastalıktan ötürü 50 kiloya kadar düşmüşüm. kafamda eski siyah bir
    şapka. bir kafenin önünden ellerim cebimde geçerken bir şarkı duyuyorum. 36 ay taksitle aldığım iphone 4s ile hoparlöre yaklaşıp shazamlıyorum şarkıyı ve bingo. wicked games olduğunu öğrenip bu adam ile tanışıyorum. 11 senedir bıkmayarak dinlediğim tek sanatçıdır kendisi. kendisi bir müzik dehasıdır ve en iyi albümü de (bkz: beauty behind the madness)tir.
    an itibari ile en çok dinlenen sanatçıdır.
    forever xo

    görsel
  • “the weeknd” olarak son albümünü yakında yayınlayacak şarkıcı. daha sonra gerçek adı olan abel tesfaye ile yola devam edecekmiş. the weeknd'e yakışır bir final yapıp onu öldürmeyi düşünüyormuş. zaten the weeknd'in her zaman bir “karakter” olduğunu ve kendisi olmadığını sürekli söylüyordu. ama bu kadar radikal bir şekilde, kariyerinin zirvesindeyken onu efsaneleştiren sahne adını bırakmak istemesi bayağı olay hareket.

    kendi ismini insta ve twitter'da kullanmaya başladı bile. tabi bunda oyunculuk işlerine girişmesi ve bayağı olaylı geçen yeni dizisi the idol'ın da etkisi var.

    benim şahsi görüşüm ve kendisinin de zaten söylediği gibi “the weeknd olarak her şeyi söylemesi ve artık söyleyecek bir şeyinin kalmaması” sebebiyle artık farklı bir yola geçiş yapacak, ki bence abel bile müzikal açıdan bayağı tıkandı. yani şöyle, o eski bad boy, karanlık ve melankolik hayatını da yaş 30'lara gelince bıraktı. onu ve müziğini besleyen asıl öğeler de (seks, kızlar, uyuşturucu, alkol vs,) tükenmiş oldu. bu yüzden aslında abel olarak bize neler sunacağını da merak etmiyor değilim.

    bakalım, bu sene avrupa turnesi ve yeni dizisi, filmler derken bayağı hareketli bir sene olacak kendisi açısından. yeni albümünü de seneye çıkarır gibime geliyor ve daha sonrası izleyeceği yolu merakla bekleyeceğiz.
  • hayvan gibi popüler ve alabildiğine magazin gülü bir erkek şarkıcıdır. bilmesek inanacağız şu entrylere ahahahaha çok fena patladım.
  • often'i dinlerken sütü seven kamyoncu gibi bir durumla karşı karşıya olduğumu düşündüm amma velakin bildiğin nükhet duru'ymuş haha.
  • (bkz: abel makkonen tesfaye)

    toronto sokaklarinda gecen evsiz barksiz, uyusturucu al sat yaparak ya da envai cesit hirsizlikla devrani dondurmeye calisan bir cocuktan; super bowl lv devre arasinda, milyonlarin izledigi bir etkinlikte sahne alan bir cocuga evrilen, sarkici ve soz yazari.

    birkac kez okul degistirdikten sonra 17 yasinda annesinin "okulunu oku" tavsiyelerini kulak arkasi ederek okulu birakti. yanina iki yaverini de alip, kirasi 850 dolar olan tek odali bir eve ciktilar. gider cok, gelir yok. ne yapalim ne edelim derken, yollari illegal islerle kesisti. kendisinin deyimiyle "kuralsiz" bir yasam benimsediler. bu yasamda neler mi vardi? esrar*, xanax, kokain, mantarlar, ketamin vs. daha ne olsun.

    bu islerden, tahmin edilebilecegi uzere, basi yanan zat-i muhterem, henuz 18 yasindayken kendini hapishane gecelerinde buldu. ne onu buyuten annesi ve anneannesi, ne de onu yillar once terk eden babasi aklini basina getirebilmisti. ailesinin yapamadigini kanada hapishaneleri yapti ve icerden ciktigi gibi ikinci sansini iyi degerlendirmeye niyetlendi.

    cikis anindan yasananlari kendisi soyle anlatiyor.

    cezami cekerken ozledigim tek sey poutine idi. ciktigim gibi hicbir yere gitmeden direkt ontario golunun kenarina yemege gittim.

    t - oh, is there a poutine?
    a - sorry, we only have french fries.
    t - french fries, eh... can a city change that much in 1 year? where is our toronto?
    a - where were you bud? abroad?
    t - * i was inside.

    nitekim sonrasinda her sey planladigi gibi oldu.

    sofraya koyacak iki lokma ekmek bulamamaktan, 3 milyon dolarlik araba koleksiyonuna sahip olmasinda; drake'in 2010 yilinda the weeknd'i kendi hayranlariyla tanistirmasinin etkisini es gecmemek lazim. sektore girmesindeki kilit anlardan biriydi.

    nereden nereye

    duzeltme: patlayan linkler guncellendi.
  • often diye yeni şarkısı çıktı. arkada bir genç ablamız "seher vakti" "yorgunum gitmekten yorgunum" gibi sözler söylüyor. ilk başta ben de inanamadım ama doğru.
  • sarkici degil de sanki fantastik evrende buyucu. ne soylese hipnoz ediyor.
  • bu cocugun sarkilarinin muzigi cok guzel de sozlerinde is yok.

    allah askina su sozler nedir:

    baby i can make that pussy rain, often
    often, often, girl i do this often
    make that pussy pop and do it how i want it
    often, often, girl i do this often

    allahtan yalniz dinliyoruz, sesli eslik etmek istesek etrafi kolacan etmek zorunda kalicaz, yazik.
hesabın var mı? giriş yap