• adamın teki bir dükkana girer ve bir kova, 10 kg.lık bir boya, bir kaz ve de iki tavuk alır. satıcı aldığı malzemeleri dükkanın dışına kadar taşımasına yardım eder.
    adam tüm bu yükleri eve kadar nasıl taşıyacağını kara kara düşünürken, yanına yaşlıca bir kadın gelir ve bir adres sorar.
    adam cevaplar;
    ''orayı biliyorum yürüyerek gidebiliriz, benim evime çok yakın ama bu yükleri nasıl taşıyacağımı düşünüyorum. ''
    ''çok kolay.'' der yaşlı kadın. ''boyayı kovanın içine koy ve bir elinle tut, iki tavuğu da koltuk altlarına yerleştir, diğer elinle de kazı tut der.''
    adam yaşlı kadının dediği gibi yapar.
    eve doğru yürürlerken adam;
    '' şurası biraz kestirme ordan daha çabuk varırız.''
    ''olmaz, der yaşlı kadın. ya o tenhada beni duvara dayayıp eteğimi
    kaldırıp bana tecavüz edersen?''
    ''yapma kadın, bu kadar yüküm var. allah aşkına bunları bırakıp bu
    dediklerini nasıl yaparım saçmalama.
    kadın:
    - kazı yere koyarsın, kovayı üstüne kapatır boyayı da kovanın üstüne
    koyarsın.
    adam sorar:
    - peki tavuklar ne olacak?
    -tavukları da ben tutarım.
  • hava yağmurlu ve soğuktu. köşede araba bekleyen rahibeyi görünce durdu, kapıyı açtı.
    "-atlayın! dedi sizi manastıra kadar bırakırım!"
    araba sıcacık, kadın ise muhteşemdi. rahibenin gözleri önce ayakkabılarına takıldı. rugan stiletto'lar pırıl pırıldı!
    -ne güzel, diye mırıldandı..yani....ayakkabılarınız...çokk..güzel!
    -ah evet! dedi kadın...prada, 700€!
    rahibe afallamış, kadına baktı.
    -700 € ?? ayakkabının fiyatı mı??? bir ayakkabıya bunca para verilir mi??
    -yok canım, dedi kadın. ben değil, dostum aldı bunları, hediye!
    rahibe bu sefer kadını incelemeye başladı. gerçekten çok şıktı!
    -elbiseniz de güzelmiş... diye mırıldandı...
    -teşekkürler canım, o chanel, tam 4000€ eder...
    rahibenin yüreği hopladı..
    -4000 € ??? bir elbiseye bu parayı mı verdiniz?
    -yok şekerim, bir gecelik macera yaşamıştım bir işadamıyla, ondan hediye!!
    yolculuk sona eriyordu. manastıra yanaştı araba, rahibe inerken arabaya bakakaldı.
    -güzel di mi, dedi direksyondaki kadın. bu da 165.000 €!
    -n......nnasıl.....nasıl y..y..yani.....
    -hah hah ha....şu haline bak!! şekerim, dur, heyecanlanma.... ben verir miyim o parayı? iki gece
    önce şehrin ileri gelenlerinden dört kişiyle grup seks yapmıştık... tabii ki onlar aldı!!!

    rahibe afallamış vaziyette manastıra attı kendini, geceye kadar da kendine gelemedi! son dualar
    da okunup el ayak çekildikten sonra, odasında yatmaya hazırlanıyordu ki, kapı tıklandı....
    fısıltıyla sordu rahibe:
    -kim o??
    -benim, rahip ernesto!
    -s.tir git ordan ernesto! sıçmışım sana da, lokumlarına da!!!!!
  • üzerindeki kıyafet ve davranışlarından köyden geldiği belli olan bir adam, son dakikada yetiştiği trene binmiş. bindiği vagon dolu olduğu için oturacak yer bulamamış. diğer vagonları da tek tek dolaşmış, hepsi dolu. tam umudunu kestiği anda vagonlardan birinin boş olduğunu görmüş ve ‘‘milletvekillerine aittir’’ yazısını da farketmeden, girip oturmuş.

    biraz sonra, biri gelmiş ve adama çıkışmış;

    - ne işin var burada, çabuk kalk!.. burası, benim yerim!..
    - nereden senin oluyormuş, para verip biletimi aldım. burası da boştu, niye kalkayım?
    - bak arkadaş, şu levhaya dikkat etsene burada ‘‘milletvekillerine aittir’’ diye yazıyor. ben milletvekiliyim, sen kimsin?
    - hadi oradan be... sen milletin vekili isen ben de aslıyım. milletin aslı varken, vekilin ne işi var!..
  • kilisenin papazı bir bakmış, kuşun teki önce gelmiş kilisedeki şaraptan içmiş, sonra da gitmiş çanın üzerine sıçmış. papaz şaşırmış tabii: "ulan kuş" demiş, "müslüman olsan şarap içmezsin, hıristiyan olsan çana sıçmazsın. sen nesin?" kuş sert bi bakış atmış papaza: "ülkücüyüm" demiş.
  • ormanlar kralı aslan' la boğa bir barda oturup kafa çekmektedir. laf lafı açmış havadan sudan muhabbet uzamıştır. saatin epey geç olduğunu fark eden aslan müsaade isteyerek ayaklanır.

    + saat çok geç olmuş. ben kalkayım artık. hanım bekler evde.

    öteden beridir aslana uyuz olan boğa. bu durumu fırsat bilerek ormanlar kralına yüklenmeye başlar.

    - yahu sen ki koskoca aslansın, ormanlar kralısın yakışır mı senin gibi birine hanımdan korkmak?

    aslan bıyık altından gülse de hiç istifini bozmadan kalkar. fakat boğa yüklenmeye devam eder.

    - bak bana. örnek al biraz beni. ben evdekinden korkuyor muyum hiç?

    bunun üzerine aslan gülümseyerek eğilir ve boğanın kulağına sessizce fısıldar.

    + bak canım kardeşim. işte aramızdaki fark bu. beni evde aslan bekliyor. seni ise inek bekliyor.

    evde bekleyeni olanlar için kıssadan hisse olsun bu.
  • her ülkücü,
    5 kişi ilkokul arkadaşlarından,
    5 kişi ortaokul arkadaşlarından,
    5 kişi askerlik arkadaşlarından,
    5 kişi komşularından,
    4 kişi sokaktan.
    toplam 24 kişi bulursa türkiye'de iktidarı sağlarız.
  • mehmet ile handan öğrenci olup, aynı evi paylaşmaktadırlar. bir gün handan ve mehmet, mehmet'in annesini yemeğe davet ederler. mehmet'in annesi akşam yemeği süresince handan'ı uzun uzun süzer ve aslında handan'ın çok alımlı ve güzel bir kız olduğunu, acaba aralarında ev arkadaşlığından daha ileri bir boyutta bir ilişkinin mevcut olup, olmadığını merak eder.

    aklını okumuşcasına mehmet annesine der ki: ne düşündüğünü biliyorum ama emin ol ki sadece ev arkadaşıyız, ötesi yok. akşam yemeğinden sonra mehmetin annesi evine döner.

    aradan bir iki gün sonra handan der ki: mehmet, annen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesini bulamıyorum. mehmet yanıtlar: annemin almış olabileceğini tahmin etmiyorum ama ben yine de kendisine bir mektup yazayım.

    oturur ve yazar:

    anneciğim, gümüş çorba kasesini sen aldın demiyorum, ama almadın da demiyorum.fakat konu şu ki: sen bize yemeğe geldiğinden beri gümüş çorba kasesi kayıp.

    sevgiler oğlun mehmet.

    bir hafta sonra mehmet'in annesinden mektup gelir:

    sevgili oğlum:handanla yatıyorsun demiyorum, ama yatmıyorsun da demiyorum.fakat konu şu ki:handan kendi yatağında yatıyor olsaydı, gümüş çorba kasesini çoktan bulmuş olurdu.
  • bir fransız, bir alman ve bir türk müzedeki "adem ile havva cennette" tablosuna bakıyorlarmış.

    alman:
    "vucutlarının kusursuzluğuna bakarsak bunlar mutlaka almandır" demiş.

    fransız:
    "hayır, havva'nın güzelliği ve adem'in yakışıklılığına bakın. bunlar olsa olsa fransızdır" deyince,

    türk karşı çıkmiş:
    "bunlar kesin türk. baksanıza, üstte yok, başta yok. yiyecek de elmadan başka birşeyleri yok ama hala kendilerini cennette sanıyorlar! "
  • yeni biyoloji öğretmeninin ilk dersi. hoca ilk sırada oturan ahmet'i gözüne kestiriyor ve tahtaya çağırıyor:
    - bak burada farklı kuşların yumurtaları var. mesela bu sence hangi kuşun yumurtası?
    - bilmiyorum.
    - ya bu?
    - bilmiyorum.
    - peki bunlar?
    - hocam bilmiyorum işte.
    - otur. çok kötü, senin ismin ne?
    ahmet kalkıyor, pantolonunu sıyırarak
    - hocam yumurtalarımdan tahmin etseniz?!
  • askerlikle ilgili olanları da yaran fıkralardır.
    bir gün yemekhanede topluca yemek yeniyormuş * * *
    nöbetçi subayın oturduğu masanın arka masasında oturan askerler hararetle bir şeyler tartışıyormuş. komutan da istemeden kulak misafiri olmuş.
    bir asker siktiği amdan alev çıkartacağını iddia ediyormuş.
    bunun üzerine komutan askerleri yanına çağırmış ve '' olum bu gece size karı getireceğim eğer o amdan alev çıkartamazsanız ben sizin kıçınızdan alev çıkartırım'' demiş.
    neyse akşam olmuş komutan askeri araçla çıkmış, bi fahişe bulup getirmiş, bu askerle birlikte bir klubeye tıkmış.
    ama bu arada sikişecek olan askerde boş durmamış bir poşet ateş böceği toplamış gizli gizli.( artık nerden nasıl topladı bilemeyiz.sonuçta fıkra bu.ona bakarsan komutanda askeri araçla nöbet anında dışarı çıkıp karı getiremez.)
    neyse efenim bunlar başlamış sikişmeye. komutan bir askeride sürekli içeri gönderiyormuş bak bakalım alev çıkıyor mu diye.
    kışlanın göbeğinde komutanına pezevenklik yaptıran şanslı/uyanık asker de her vuruşta bir kaç ateş böceğini poşetin ağzını açmak sureti ile dışarı salıyor ve alev efekti veriyormuş tabi.
    neyse bir posta atılmış, bizim sex nöbeti tutan er koşmuş tekmili vermiş '' komutanım gördüm alev çıktı''
    komutan inanmamış, olum git bi daha bak demiş..
    bi posta daha, biraz daha böcek salmış bizimki..
    asker koşmuş yine gördüm falan demiş. komutan yine inanmamış, bir daha bak gel demiş...
    tabi artık bizimkinde derman kalmamış.en son bir posta daha boşalırken poşetin ağzı komple açılıvermiş. tabi bütün böcekler uçuşmuş, ortalık gündüz gibi olmuş.
    nöbetçi er koşarak fırlamış dışarı soluk soluğa ''komutanım yetişemedim am infilak etti'' demiş.
hesabın var mı? giriş yap