• şurada belirttiğim her şeyi yaşadığımız seçim.

    tıklamaya üşenenler için aşağı bırakıyorum yazıyı.

    --- spoiler ---

    sen ben mührü basarız da ya diğerleri dediğim kişi. kardeşim anlamıyorsunuz, sağ-merkez sağ kökenli insanlar kılıçdaroğlu'na net olarak karşı. hdp desteğiyle seçilir diyorsanız ''net'' siyaset bilmiyorsunuz demektir. hdp'nin açıktan desteğiyle sıçarız. bakın bildiğiniz sıçarız.

    ya rte'nin istemesinden bile hicap duymuyor musunuz gerçekten? adam kk'nın karşısında kazanacağına inanmasa böyle bir talepte bulunur mu? ben kk destekçisi olsam ve karşımdaki partinin taraftarları ''kemal pabucu yarım, aday ol da oynayalım'' dediğinde yerin dibine geçerdim.
    --- spoiler ---
  • bünyede kanser başlamış bir an önce kansere müdahale edilmesi gerekiyor ama bazıları dedi ki ya bu bünyede grip de var önce gribi tedavi edelim dediler, kanseri görmediler.. işte seçmenin çoğunluğu kanseri görmedi gribe nezleye odaklandı. ve sonuç olarak kanserle yaşamaya devam ediyoruz. sonumuz iyi değil
  • 24 haziran 2018 cumhurbaşkanlığı seçimi zamanı dolar 10 lira 15 lira hatta 30 lira olur dendi
    “yok daha neler” diyenler vardı.
    şimdi o insanlar “ülke suriye olacak, kendi adayları olacak” dediğimizde acaba ne düşünüyorlar.

    işin komiği de aynı insanlar ülke bütünlüğü diye ortalıkta millete milliyetçilik taslıyorlar.

    uzaktan izleyince çok komik oluyorsun türkiye. içinde yaşamak olmasa…
  • benim bu süreç sonrası vardığım nokta şu, bu ülke yönetimini devir alabilecek bir alternatif henüz mevcut değil

    bu da ortak akıl sonucunda ortaya çıktı, seçimle ortaya çıktı

    bir şişe içinde bonbon şekerlerini burda kaç adet şeker var diye insanlara sorunca çok alakasız sonuçların gelip, yanıtların ortalamasını alınca doğru sonucu bulmak gibi bişey

    hiçkimse anadolu insanına ve iktidar seçmenine olumsuz bir yorum yazmasın, muhalefetin ne denli zayıf basiretsiz ve yalancı olduğu seçimden sonra ortaya çıktı, işte o beğenmeyip eğitimsiz dediğiniz halk bunu sizden önce gördü

    onlarca fraksiyonun geçici ve sanal anlaşmalarla oluşturduğu bir grup türkiyenin yönetimini devir alamaz

    liderlik iradesi, halk desteği ve güven yoksa, halk size teveccüh etmez

    bunu muhalif siyasiler zaten biliyor, sadece seçmenleri anlamak istemiyor
  • 1- muktedirin elindeki sınırsız devlet imkanı ve onlara bağlı medya.
    2- cahil ve fakir halkın sapkınlık derecesine varan erdoğan sevgisi.
    3- pervasızca ve ahlaksızca sömürülen dini ve milli duygular.

    bunların birleşimi seçim sonuçlarını kaçınılmaz kıldı.

    bugün bu sonuca sebep olanları yarın tarih yargılayacak buna hiç şüphe yok.

    bizler ise doğrunun ve iyinin yanında saf tuttuk. vicdanımız rahat, başımız dik olacak. her zaman ve her koşulda.

    ancak bunu bir teselli olarak değil bir gerçeklik olarak yazıyorum. çünkü teselli olunacak bir durum yok. aylardır belki de gizli gizli içimizde biriktirdiğimiz büyük bir umut yerlebir oldu. maalesef çok kötü günler bizi bekliyor.

    aslında onlar için üzülüp kendimizi kahrettiğimiz ve kaderlerini değiştirmeye çalıştığımız fakir ve ezilen halk maalesef yeniden kendi cellatlarını seçtiler.

    şahsen ben hâlâ bu sonucu hazmedebilmiş değilim. günlerdir acı çekiyorum resmen.
    14 mayıstan beri gündemi takip etmeyi bıraktım. bana iyi geldiğini farkettim. sanırım buna devam edeceğim. aksi takdirde ruh sağlığım bozulacak.

    her şeye rağmen ülkenin yarısının aklıselim ve güzel insanlardan oluştuğu, aklımın bir köşesinde yeni umutlar yeşertmeye devam edecek ve elbet bir gün... biliyorum.
  • son 5 yılda muhaliflerin izlediği diziler, filmler, okudukları kitaplar, takip ettikleri tv programları, sosyal medyayı kullanma alışkanlıklarını araştıran biri erdoğan'ın ve akp'nin zaferine şaşırmaz.
  • işte kazanan ve kaybeden zihniyet!

    gazeteci arslan bulut'un 1 haziran 2023 tarihli köşe yazısı:

    bir futbol takımının kendi liginde şampiyon olması için yönetimin, taraftarın, teknik kadronun ve futbolcuların, hedefe kilitlenmesi gerekir. bu da yetmez, çünkü aynı hedefe kilitlenmiş güçlü rakipleri de yenmek gerekir. başarı için şart olan takım ruhunu ise oyun içinde mücadeleyi hiç bırakmayan karakterler oluşturur.

    bazı futbolcular, top ayağına geldiğinde takımı atağa kaldırır ve sonuç alana kadar bıkmadan usanmadan, denemeler yapar. ileri uçta da kaliteli oyuncular varsa goller gelir.

    şampiyon galatasaray'daki kerem aktürkoğlu gibi... galatasaray'ın şampiyonluğunu icardi'nin golleri getirdi ama o pozisyonların hazırlanmasında hep kerem ve mertens vardı...

    beşiktaş'ta abubakar, geç geldiği için ancak bu kadar yapabildi... fizik gücünü teknik yeteneğiyle birleştiren bu tür oyuncular, takımın yarısı demektir... eski beşiktaş'ta ilhan mansız gibi...

    trabzonspor'un şampiyon kadrosunda ise neredeyse bütün takım aynı mücadeleci ruha sahipti. uğurcan, abdülkadir, cornelius, nwakaeme gibi...

    fenerbahçe ise bu sezon kendi yıldızını değerlendiremedi. arda güler, ilk onbirde oynatılsaydı, son maçta olduğu gibi takımı her maç oynatırdı...

    ***

    siyasi partilerin ve ittifakların başarısında da takım ruhu birinci derecede önem taşır. tabii takım ruhunu lider oluşturur. kemal kılıçdaroğlu, millet ittifakı ile geniş bir takım kurdu ama takım kendi içinde aynı hedefe kilitlenmiş değildi. chp'nin kuruluş felsefesiyle bağdaşmayan adaylar, seçmeni tereddüde sürükledi. parti oyları, bunun göstergesidir. "1921 mutabakatı" gibi ortak belgeler ise kafa karıştırdı. zira akp de pkk da aynı hedefe sahipti! hdp desteği ise millet ittifakı adayına dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak gibi bir sonuç getirdi... son tura, bulguru kaybetmemek için milliyetçilikle girdiler ama bu defa pirinçten zayiat verdiler!

    cumhur ittifakı'nda ise hüda par, pkk ile aynı menzile farklı yoldan yürüyen ama hedefini saklamayan bir zihniyete sahiptir. cumhur ittifakı'nda, kendi kuruluş felsefesine aykırı düşen tek parti mhp'dir ama onlar da seçime ayrı girerek bu sıkıntıyı hafifletti...

    chp'de ekrem imamoğlu'nun atakları, adayın ve takımın kazanmasına yetmedi, çünkü onun hedefi ile takımın hedefi aynı değildi. takım da ona ayak uydurmadı zaten...

    ***

    yine de kemal kılıçdaroğlu kazandı aslında...

    bu, anayasa'ya uygun bir seçim değildi zaten... millet ittifakı, tayyip erdoğan'ın anayasa'ya aykırı olarak üçüncü defa aday olmasını kabullenerek, her türlü hukuksuzluğun önünü açmış oldu...

    "sadece 240 bin kişi vatandaş yapıldı" diyerek, vatandaş ve seçmen yapılan yabancıların sayısını ysk listelerine dayandırmak doğru muydu?

    seçim sürecinde, bir defalığına e.devletten isim değiştirmeye neden izin verildi? bunu sorgulatmadılar bile...

    aradaki fark 2.3 milyondur! yani 1 milyon 200 bini millet ittifakı'na oy verse, durum tersine dönerdi. kemal bey ve ekibi, seçmen yazımlarındaki sorunu dinlemediler bile... ayrıca "her türlü önlemi aldık, bütün sandıklarda varız" dediler; anlaşıldı ki, en az 20 bin sandıkta hiç yoktular...

    bu da kaybetmeyi baştan kabul etmek değil midir?

    ***

    `avrupa da erdoğan'ı sevmiyor ama türkiye'nin başında kalmasından memnun`...

    ingiliz gazetesi the telegraph'ın avrupa editörü james crisp bu durumu şöyle izah etti:

    "kabul etmeseler de avrupa'daki liderlerin çoğu, türkiye ab'den uzak durduğunda kendilerini daha rahat hissediyor. erdoğan'ın yeniden seçilmesiyle avrupalı liderler rahat bir nefes almış olacaklar. türkiye para karşılığında akdeniz'den yasa dışı geçiş yapan göçmenleri geri almayı da kabul etti. erdoğan'ı sevmek imkânsız olabilir. ancak kendisini çok kullanışlı hale getirdi."

    erdoğan'a ilk dönemlerinde destek veren türkiye'deki liberaller ise kaybetse de kemal kılıçdaroğlu'nun milliyetçiliğe yönelmesinin doğru olmadığını, yoluna devam etmesi gerektiğini söylüyor...

    oysa seçimi, murat belge'nin "yerli ve millî curcuna" dediği tema kazandı... işte seçimi kaybettiren, chp'ye de hâkim olan bu zihniyettir!

    kaynak
  • cumhuriyet tarihinin en büyük depreminin olduğu, ekonomik olarak dibin dibini gördüğümüz, hukuksuzluğun zirve yaptığı şu ortamda ben bu sonucu kabul etmiyorum, e-de-mem! muş'ta mhp yüzde 3,7'den 10'lara çıkıyor. neyine inanacağım bunun? deprem bölgesinde yüzde 60'lar 70'ler var. ben anlamıyorum. hakaret de etmiyorum ama anlamıyorum. adamlar senin çoluğunun çocuğunun ananın babanın ölümüne sebep oldu ihmallerle. ayyuka çıktı bunlar. ayyuka çıktıktan sonra insanların "ben enkaz altındayım" diye yardım istediği twitter'ı kapattılar olan biten daha da fazla dillenmesin diye. neymiş? 3 tane projeyle gelmişler. ya, çocuğu gitti çocuğu, bebeği gitti insanların. hayır abi, mümkünü yok, inanmıyorum ben bu sonuçlara. lakin, kendi adamım da gol diyor kaç seçimdir olduğu gibi. bana da bok yemek düşüyor. sonra da adamlar utanmadan 17 bin sandıktan veri alamadık diyor. delirmek işten değil.

    sonucu hazmetmeye çalışıyoruz, her ne kadar hazmedilecek gibi olmasa da. bir yandan da stockholm sendromuna tutulmuş gibi, "acaba faizi artırır mı", "acaba mehmet şimşek'i rahat bırakır mı", "acaba gelin barışalım derken samimi miydi" gibi dilenme emaresi duygulara gark olup, kendimizden tiksinir hale geliyoruz.

    çünkü biliyoruz ki;

    -kadınları koruma kanununu kaldıralım diyenler, covid aşısı olursanız kuyruğunuz çıkar diyenler meclise girdi.
    -türk bayrağının adından rahatsız olanlar meclise girdi.
    -ekonomi mechul. acı reçete kapıda. alım gücümüz ister istemez düşmeye devam.
    -suriyeliler afganlar tapa gaz devam edecek.
    -dış politikada rus tarafına yanladık.
    -rejim hiç olmadığı kadar sallantıda.
    -dini sopa olarak kullanmaya tam gaz devam.
    -bop ile ilgili komplo teorileri tutarlı gelmeye başladı.
    -ve en önemlisi yargı hala ellerinde.

    nasıl oldu bu iş peki? kısacası, kontrollü muhalefet ile oldu. 28 mayıs akşamına kadar inanmıyordum bu söyleme, inanmak istemiyordum ama sanırım doğru. mecbur bırakıldık kontrolollü muhalefete. 3. yol tıkalıydı, bu kadar kısa zamanda açılması da imkansızdı. kaç seçimdir "bu son seçim", "bu seçim çok önemli", "stratejik oy" masallarıyla uyutultuk. seçim süreci güzel yürütüldü diyor kılıçdaroğlu trolleri ama inanılmaz büyük hatalar vardı başörtüsü, selo ve khk söylemleri gibi. sadece ekonomi ve kaçak sığınmacı konuları konuşulsa yetebilirdi belki. "muhtarlara kpss ile yardımcı atayacağım", "gençlere ötv'siz araba vereceğim, orta yaşlılar babayı alacak", "çiftçiye bedava mazot" vs gibi akla zarar söylemler oldu. alevilik meselesi ta en başından beri büyük handikaptı. kendini diretti adam. 2019 seçimlerinde hepimizin göğsünü kabartan imamoğlu vardı mesela, kılıçdaroğlu'nu dinlemeyip kendi çıkıp aday olsa, mağduriyeti dağları aşar korkusuyla kimse dokunamazdı. blöftü o mahkeme kararı ve muhalefet ekseriyetle bunu yedi. mahkeme kararının çıktığı gün bal gibi biliyordu bunu, hatırlayın akşener ile yaşadığı neşe tufanını. hem ezberden kuran okuyup hem de şarap dikleyen biri olarak tam da ihtiyacımız olan adaydı, aziz nesin'in zübük romanındaki karakterin kanlı canlı 2. örneğiydi, olmadı. yabancı seçmen meselelesi defalarca dile getirildi, muhalefet "sıkıntı yek yeaaa" demekle yetindi. tam sayılarını bilen yok. seçmen sayısında nüfus sayısından fazla olacak şekilde tuhaf bir artış var. ben inanmak istemiyorum kendi milletimden olan insanların bunu yapacağına. gerçi, 5 milyon bile olsa yabancı seçmen sayısı, hala elimizde 22 milyon rte seçmeni var. az değil. oradan buraya oy çekmezsen kazanamazsın. kılıçdaroğlu da bunu yapacak kişi değildi. hepimiz biliyorduk bunu ama bir ümit "olur mu acaba" dedik. birleşmekten başka çare olmadığı ve arkasında birleşilebilecek başkası olmadığı için kılıçdaroğlu'nda birleştik. kılıçdaroğlu aday olmasın diye kendisine karşı en sert muhalefeti yapanlar dahi sustu. başka çare yoktu zira. yalnız o da çare değilmiş meğerse. trolleri alttan alta "hile yapıldı" mesajını veriyor yıllardır. bahane değil bu. yaptırtmayacaktın, elin armut mu topluyordu bu mevzuların iddia edildiği 2010'lardan beri? hile yapıldıysa da sana yazar bu eksi puan, özrün kabahatinden büyük. bu saatten sonra da kimse yemez.

    bir entry'de görmüştüm, balkon konuşmasını izlemiş biri, oradaki kalabalıktan ağlayanlar vardı diyordu entry'de. baya bildiğiniz fetöcülerin fetonun konuşmalarını dinlerken ağlaması gibi hipnotize olmuş haldeler. kadının biri "3 kere öptüm elini 3 kereeee" diyordu bir videoda. allahtan sonra 2. muhabbetlerini hatırlarsınız. kitlesini bu şekilde yönlendiren, daha doğrusu kitlesinin gözündeki konumu peygamberden üstte olan birini yenmek kolay iş değil. din mevhumu sandığımızdan çok daha büyük bir etken. adamlar seni beni öldürse sevaba gireceğini falan düşünüyor, bunu yaparken beceremeyip kendi ölse şehit olacağını düşünüyor, darül harb diyor çalmayı çırpmayı rasyonelleştiriyor. karşınızdaki kitle buydu. siz basitçe oy verdiğinizi seçim yaptığınızı sanıyordunuz, kitle ise buna cihat gözüyle bakıyordu. seçim akşamı havaya taramalıyla sıkmaları bundan. bedir gibi uhud gibi birşey seçim onlar için ciddi ciddi. diğer adaya oy vermeyi cehenneme tek yön bilet olarak gösteren imamları vardı.

    bir de ben ilave edeyim, #152630794 numaralı entry'de sanıyorum çoğumuzdan yaşça büyük birinin anlattıklarına ilaveten basit bir çarpma işlemi. yanlış hatırlamıyorsam, doğan medya 2009'da demirören'lere geçiyor. 14 yıl olmuş. senede 365 gün var. hergün 1 saat propagandaya maruz kaldığını düşünürsek televizyon izleyicisinin, 5110 saat yapar. 4 saatlik babala yayınını 100 defa yapıp ana akım medyada prime time'da yayınlatsan bile yetişemiyorsunuz. boşverin trt'nin 30 dakika izin vermesini ve arkalarındaki devlet gücüyle propaganda yapmalarını falan. tv'de varsan varsın, yoksan yoksun. onların yankı odası daha kalabalık.

    bir de, akp'yi ve rte'yi istemeyenler olarak, biz sanırım bu seçimi 18 temmuz 2010 anayasa değişikliği referandumu'nu kaybettiğimiz zaman kaybettik. parmak boyasız akp'yi yenmenin imkansız olması başlığında teferruatıyla anlatılmış olan biten. özeti: oyları sayanlar onlar. bunu kabul etsen kötü, kabul etmesen de kötü. yalnız, yargı o tarafa geçince, yargıdan sonra medya da kolayca o tarafa geçti. 4 erkin 4'ü de o tarafta şu an. 2010'da bitmiş herşey meğerse, biz yeni uyanıyoruz. adamlar asla kaybetmeyecekleri bir sistem dizayn etmiş. farkında mısınız bilmiyorum, yarın "türkiye cumhuriyeti ibaresi anadolu islam cumhuriyeti olarak değiştirilsin" diye teklif verecek olsalar, 400 adam orada hazır, referanduma gitmelerine bile gerek yok şu an. rte bunu yapar mı? hayır. onun amacı sanıyorum ki aliyev gibi, türkmenbaşı gibi olmak. yıllarca "iran olacağız" korkusuyla yönlendirildik. bu olmaz muhtemelen. sigarayı alkolü falan da yasaklamazlar merak etmeyin, devlet oradan para kazanıyor deli gibi ve bütçenin dibi delik şu an. bankadaki dövizinize el koyuyorum, yok efendim kiraya vermediğiniz evinize el koyuyorum da diyemez, sanırım. bunlar çok keskin adımlar. ne yapabilir peki? birçok şey yapabilir, orası sizin hayal gücünüze kalmış. eğitimi ve sağlığı tamamen paralı hale getirebilir mesela, yıllardır bu yönde adımlar var. interneti intranete dönüştürebilirler mi bilmiyorum teknik olarak, ama deneyecekleri kesin.

    ve tekrar ediyorum; sandıkta asla kaybetmeyecekler. "ölse dağılırlar" kafası fena halde yanılıyor. nah dağılırlar! damadı şimdiden parlatmaya başladılar. ötesini öngöremiyorum, düşünmek de istemiyorum. gelecek planlarımızı buna göre yapmak lazım. ülke artık onların. ister asar ister keserler. geçmiş olsun. biz mülteciyiz. hatta mülteciden de beter durumdayız, nevşin bizi savunmuyor. sokaktaki köpek çetelerinin bile sahip çıkanı var. bizde ne var? dede. çok büyük adammış atatürk gerçekten, 100 yıl dayandı kurduğu devlet, dile kolay. ilkokulda öğretirlerdi, "türkler bağımsızlığına düşkündür, 16 devlet kurup, yıkıp ardından 17.'yi kurmuşlardır" diye. "türkler" diyor dikkatinizi çekerim, "çılgınlar gibi bir hızla araplaşan milletler" demiyor, üstünüze alınmayın. benliğini kaybeden milletler hakkında atatürk'ün uyarıları var, nutuk'ta yazıyordur, açıp okursunuz. bop mop işlemeye başlarsa eskaza, 2. bir atatürk gelmediği taktirde o kapı da kapalı. kut inancının da böyle sakat bir tarafı var, bunu da terketmek gerek artık ama yüzyıllar önceki şaman geleneklerimiz, sanırım genlerimize kadar işlemiş hepimizin.

    vardığımız nokta burası işte. 2010 referandumu sonrası süreç bizi buralara kadar getirdi. yazık oldu be. valla yazık oldu. kendimden tiksiniyorum, utanıyorum, üzgünüm, ümitsizim artık bu noktada. kendimden de, devletten de, milletten de ümitsizim. 2028'i geçtim, yerel seçimlere dahi gidip oy veresim yok benim bu chp'ye bu şartlarda. nasıl olsa tunç soyer gibi birini aday yaparlar ve haklı çıkarlar.
  • bugun yirminci yas gununu kutlayan kardesimin umutlari kayboldugu icin polonyada okumaya baslama surecini atesledik. emegi gecen herkesin aminakoyayim. sike surulecek akil yok sizde.
hesabın var mı? giriş yap