başlıkları dokumak
-
bir sayfada yer alan başlıkları alıp sıralarını bozmadan onlara bir kurgu ekleyerek öykü oluşturma sanatı.
-
"erkeklik sacma bir durumdur", basliklari dokumaktan yapabileceginiz tek cikarim buydu. "neydi o tum zamanlarin en berbat icq infolari" diye ic gecirdi space warrior. ama the warriors fist ve pcanywhere arasinda gecenler psx ve yan etkilerine sebep oluyor sunset boulevard sakinlerini derinden uzuyordu.
o esnada six flags, magic mountain taraflarindan bagirdi: "zeynerka geldi cocuklar kosunuz sozluge".. goliath, midichlorian ve gamble duymu$ olmalarina ragmen gayet eglendikleri iliskide tabak canak kirma rituelinden vazgecmek konusunda isteksizdiler. bir yalnizlik senfonisi edasinda ya$ayan menopoz teyze ise duydu ve cocuklugun kaygisizligini ozledi.. kisa ama oyle derin daldi ki kuscunun "caycer misin" dedigini ucuncu tekrardan sonra anladi..
ambient panoya bakiyor gecilen dersin notlarini tutmakla vakit olduruyordu. toplum icinde ozumde iyi birisiyim der fakat inandirici olamazdi. gozu panodaki sozlukle ilgili isteklerimiz ve altinda yazan kadin erkek esitligine takildi.. tam bir extravaganzaydi okulun panosu.. sevgilisine iyiki regl oldun hediyesi secmek icin gittigi ravenloft'ta duydugu siktir git mealli cumlelerden dahi kotuydu. ozune donmek, procter ve turanla "bitse de gitsek" dedigi gunlerin oncesine donmek istedi.
bu esnada gambler, enduljansin onunde hala "kendim icin diil bi arkadasa lazimdi" diye israr ediyordu elindeki 0 liralik banknotu sallayarak. besbelli ki seek, taracaliligindan olsa gerek turk milletinin tyler durden ihtiyacindan miriltiyla kari$ik yakiniyor bir matrix the sub culture hayalini kurup du$uncelere daliyordu.
---
(yazarin notu: nedense bu parcayi a$iri bir $ekilde "yukaridaki paragrafta "bitse de gitsek" yerine hangi cumle konulursa metinde anlatilmak istenen tam tersine cevrilmi$ olmaz" diye bitirmek istedim kendimi zor tuttum. ayrica (bkz: vosym))
---
diger bir not: bugun'e basilip gelen listedeki ba$liklar geli$ sirasina gore sadece bir defa kullanilarak yazilmi$tir.. her hakki mahfuzdur.. domuz yagi yoktur.. buzdolabinizi 3 ay boyunca korur.. -
ileride sozluk romani olusturulursa kullanilacagina inandigim ucukluk.
-
neyzen tevfik'in hayatını anlatan programın ardından sefa muhtar'ın sunduğu panislavizm konulu canlı tartışma programı vardı. katılımcılar program öncesi kendi aralarında konuşuyorlardı.
prof. salak tataklı: abi bu program yerine talk show'a çıkarsalar bizi ne güzel olur. ben bi kosede oturup karizma yaparim. sonra gelsin hatunlar, di mi abicim ya?
prof. kaşar yuri özkült: ben talk show'a çıkmak istemem, evde olmak daha iyidir. ben bi kosede kivrilir yatarim. eski sevgilimi düşünerek attırırım. vizontele dediğin pis bir şey abi. meşhur olacaksın. ben mesela, bir profesör olarak kisa penisin avantajlarindan faydalanabiliyorum. halbuki, talk show'cu olsam hatunları sıradan geçirmek gerekir. onları kolayca mutlu edebilmek içinse en az 20 santim lazım.
programın başlamasına yakın atv'de the beatles'ın kirim'da verdiği konser yayınlanıyordu.
profesörler muhabbeti iyice sardırmış, olayı aslında ben allaha inanmiyorum ama bi guc var geyigine döndürmüşlerdi.
birden sefa muhtar stüdyoya dalıp “zeynerka geldi cocuklar kosunuz sozluge,” dedi. zaten atv'de “beatles'ın konseri yayınlanırken kimse panislavizm'i seyretmez”. profesörler şaşkındılar. “bari sözlük'e girelim,” dediler, “belki entry kasabiliriz.” “biz de yayına iron maiden'ı koyalım,” dedi muhtar.
profesörler iyi akşamlar dileyip stüdyoyu boşalttılar. yolda yürürlerken bir yandan da sohbet ediyorlardı.
prof. salak tataklı: abi ben sözlüğe mözlüğe gelmem, basvekil kızıyor, ciddiyetsiz bir şey diyor. geçen bana, “ona ayıracağın vakitte fransizca ogrenmek'le uğraşsaydın protestolar sırasında canlı yayından ne güzel küfrederdik fransa'ya” dedi. bir daha yakalarsa kulağımı çekecekmiş.
prof. kaşar yuri özkült: sittirsin, curumu kadar yer yakar! benim ağzımı da bozdurmasın akşam akşam. geçen salak bir laf etti yine. yanında söyledim abi, “sicti cafer bez getirin,” dedim. ayrıca geçen bi arkadasla atlanta thrashers'la anaheim mighty ducks maçına gitmiştik, arada o anlattı. kendisi bomonti'de bir internet cafe'den habire entry kasıyormuş, nicki'ni de söylediydi unuttum.
prof. salak tataklı: ona bomanti derler şapşal. enduljans maymunu gibi bilip bilmeden atıyon kafadan. arkadaşının nick'i ne peki?
prof. kaşar yuri özkült: bil bakalım kim? bu sozlukteki en iyi entryleri kasanlardan biri.
prof. salak tataklı: kahretsin aklimdasin ve sen bunun farkindasin
prof. kaşar yuri özkült: peki sana bir soru daha. hatunlari daha cekici bulunan fakulteler hangileri?
prof. salak tataklı: olm hiç böyle sorular, böyle konuşmalar bir profesöre yakışıyor mu lan? sen söyle geçen seneki blues bienalinde tinsley ellis hangi parçayı söylemişti?
prof. kaşar yuri özkült: gereksiz seks?
prof. salak tataklı: aklın şeyinde kardeşim senin de. senin gibiler oldukça turk milletinin tyler durden ihtiyaci daim olacaktır. hadi bana eyvallah, yengen balık bekler dedi.
profesörler sonunda evli evine, köylü köyüne misali vedalaşıp ayrılmışlardı, iron maiden ve arkasından başlayan slayer konseri bitmişti. haberlerde nasdaq'taki düşüşten bahsediliyordu.
sefa muhtar cepten prof. kaşar yuri özkült'ü arayarak gelecek hafta yapmayı planladıkları spor spikerlerinin turkcemize kazandirdiklari konulu panele katılıp katılamayacağını sordu. özkült küfrü basmadan önce “minibuste tanidigim biri var mi gibisinden etrafına bakındı. izmarit net'ten öğrendiği son küfürleri sefa muhtar'a karşı tekrarladı. profesörlük ve bu televizyon programları iyice baymıştı artık. kendine yeni bir iş bulmalıydı. programcı olabilirdi belki de... eskimo ayarinda kod yazmak iyi bir iş olabilirdi. sırf arialkullanarak kod yazardı.
kararını verdi, eve gitmeden önce şimdilerde airwolf nick'iyle hackerlik yapan askerlik arkadaşına gidip yardım isteyecekti. evde goliath bekliyordu; ama beklesindi. daha çok beklerdi.
airwolf'un kapısını çalıp “kendim icin bisi istiyosam namerdim. neyzen tevfik ve tyler durden benzerlikleri ortaya koyarak insanları sozlukle ilgili buyuk yanilgilardan kurtarmak istiyorum.” dedi.
ne kadar da coşkulu söylemişti bu sözleri. sevinc gozyaslarina engel olamıyordu. “ayrıca, sadece kendim icin diil bi arkadasa lazimdi. kendiconference division'da futbolcu ve sozlugun cia tarafindan izleniyor olmasi olasiligi üzerine bir araştırma yapıyor.”
airwolf, battal boy bir imac alman gerekir. bikaç günde öğretebilirim sana bu işi” diyerek kapıyı kapattı.
eve iyice geç kalmıştı. adımlarını hızlandırdı.
bir yandan da a tipi yatirim fonu fiyatlarını düşünüyordu.
hayat devam ediyordu. -
hafif ateşte kısık, radyodan rafet el roman çalmakta,
ben keyifte, planescape torment oynarken, femingen bir koku odamda,
aşka bir adventure'cu zihniyetiyle yaklaşmışız, kendimin elinden tutuyorum,
ibo ile gullusah gibi çatışıp anlaşmalarımız war,
bu halime winter of souls demiş, asırlık saykologlar, ömrüm: the longest journey.
hatırladım eskileri balkon altlarında genclerbirligi, çalıntı seker spor coşkusu,
ankara'da bir gezişim war sanırsın ki, kızılay meydanının sahibi,
zerre insanı özlemişim, etrafta bir maç telaşı; turk futbolunda gaza gelmenin onemi başkadır,
unutuyorum bütün özlemleri, uzaktan gelen bir vokal, içimdeki yaraya basıyor tom araya
su samuru gibi sarsağım, gençlik parkında rear admiral geziniyorum, eksiliyorum,
kaldırım taşlarında ben sekersporcu, izleyenler puppeteer sandı,
bir tanesi kulağımı yalarken akşam extravaganza'ya davet etti, extravaganzza yemek üzre
aklım maçta halen, spor spikerlerinin turkcemize kazandirdiklari yadsınacak gibi değil,
super chat quotelari çıkar aralarından, oysa ben böyle yalnızken
frida kahlo'nun bıyıkları kadar yoğundur nasdaq,
türkiyeye gelmiş garip yabancı futbolcular, misal, robert johnson,
şimdi o nasdaq'da koşturmaktadır,
shakespeare okusa buraları, "kendime" ne der acaba ?
televizyonumun üzerinde bir bardak nemli,
ter birikmiş sadece, bardağın yarısı boş aslen ama
bu benim kör polyannacilik eğlencem,
aslında bardağın yarısı dolu demem lâzım,
hal böyleyken çekip kendime
ben seni bir abi olarak görüyorum diyorum,
drazen petrovic elleriyle sarılıyor kendim,
göğsüme de afillisinden bir pentagram,
abisi alexander petrovic bakışlar kızıyor, abartma diyerekten.
ahlat'ım, başımdayım, hadileen yawşaklığında dalgacıyım,
beser parmaklar'lı simetriler vücudumda,
ortaya da penta fena olmazdı aslında.
dudakları özledim, hiç yoktan 80586 kere yaladım dudaklarımı,
ver elini barcelona, multitalent yarim,
nou camp'ın çimeninde koklaşmak hoş olar,
sevilen çizgiroman karakterlerinin damarsız kaygısızlığıyla...
her melûn kul gibi benim de,
ölmeden önce yapmak istediklerim war,
futbol yalnızca futbol degildir anlatmak istiyorum rookie'lere,
necdet sen resimlesin ömrümü, jackass şakalarımı es geçmesin,
nba 2001'de delişken kardeşimi yenmek istiyorum yeminim war,
ardından polyanna replikleri duymak istiyorum ondan,
888 sayıyı yiyip ardından, "önemli olan katılmaktı" demesini istiyorum,
ölmeden önce yapılması gereken şeyler war,
internet nasıl hızlanır öğretmeliyim birilerine ki, beni aramasınlar,
izle ode sistemine abone olmalıyım ucundan, kahverengi gözlerimi dikmeliyim ekrana,
hem böylelikle mudurnu'da maç izlerken yaşadığım,
tamamen esnek olmayan çarpışmalardan sıyrılıp, esnek çarpışmalar yaşayabilirim,
pentium işlemcili bilgisayarım vasıtasıyla...
kocakafalı unluler dolduruyor ekranlarımı, bayığım, velakin,
sinirlenme, ne ekersen onu biçersin, kasma, altı üstü sakallara traş lâzım,
o esnada, şarkılardan fal tutmak da bir başka eğlence
ama bu şarkılar adam olmaz, belki bozar
tayyip erdoğan bile şarkı söylüyor, en keyifli anımda
falıma çıkması -öeh- ne demek ?
kafir, üşüyorum ama postlar ısındırmaz,
tersten okuduğunda başka bir anlamı olan kelimeler bana anorak,
sub culture görünmek için the puppet master tanrı'nın,
the kid gibi eğlenceli evlatları oluyoruz;
dan savage diye bir adam war, adam diyince kızıyor,
tanrı'nın dengeleyici tüketimine vesile olsun diye yaşatılıyor.
ben baymışım insandan, insan et, kıymam
bende vejeteryan hassasiyeti, dokunmam, tınmam...
10.02.01'e. -
citibankta calisan zara korn dinlerken bir yandan da sevgililer gununu du$unmekteydi. futbol sevmeyen erkek arkada$i ise butunlemelere hazirlaniyordu. zara telefon acip sen benim ikinci erkegimsin dedi seni benim kadar seven oldu mu dedi ama arkada$i i love arabesk diyordu ba$ka bi$i demiyordu.
designer jeansinle mango kizlari gibisin, kulotlu coraplarinla ben seninle sevgililer gununu kutlamak degil uzun suredir yapmak istedigimiz seyleri bile yapmam .. anna kournikova bile ingilizceden turkceye direk ceviri yapabiliyor. sen daha turkceden ingilizceye direk ceviri bile yapamiyorsun. benim adim da tugrulsa sutluceden acur yerim yine de seninle turk kahvesi icmem. hem ya$asin 15 subat ya$asin abaza insanlar ve sevgilileri.
gibi tamlamalar kullandiysa da zara sensiz yapamiyorum diyerek telefonu kapatti. icq abazanlarina kar$i mucadelesine windows 2000 kurarak devam etti. -
bilmezdim böylesini, bir sözle ne hale düşermiş meğer insan. belki de yalnızca sevişirken söylenecek en aptalca sözlerdendi demeli. ama hayır, gazete promosyonlari için her gün yeni bir reklam hazırlamak zorunda kalan o zavallı metin yazarları bile daha yaratıcıdır o heriften.
deli gibiyim (ıslık çalmak istiyorum). seks hakkında, yada fetişler, ensest ilişkiler, striptizdeki estetik, bekaret, masumiyet, melek balıkları vesaire zerre kadar çekmiyor ilgimi. sefilim, katlanılmazım; kulağa böcek kaçması gibi özgün bir konuya bile iştah duyamıyorum. belki size göre yalama olmaktır bu ama inanın ki show tv’deki ucuz erotik filmlerde bile daha büyük bir imgeleme rastlayabilirsiniz. üstelik uyku mahmurluğu sırasında yaşanan kazalar gibi hazırlıksız ya da ciltlenmiş koca bir murathan mungan külliyatının aniden kitaplıktan kafanıza düşmesi kadar başağrıtıcı türden bir deneyim olmazdı bu. en azından etik değerleri var onların, kırmızı nokta koyuyor uyarıyorlar insanları.
psikoloğum kirmiziya kayma diye adlandırdı içinde bulunduğum durumu, ama inanın ki anlamadım ne kasdettiğini. onunla bile dil problemi yaşıyorum! ama onunla yaşadığımın yanında solda sıfır kalır bu. yalnız bu son laf değil ki, red shiftle başlayıp, amigaonela biten cümlelerle dolu uzun geceler, fonda travis çalmakta ortam romantikleşsin diye! ve daha neler neler… mesela kendisi kadını seks objesi sanan erkek tipinden değildir kesinlikle! hani bir takım süper reklamlar vardır böyle; erkek kızın en büyük destekçisidir muayyen günlerinde, incecik ve emici hijyenik mamulün de katkısıyla beraberce aşılır zorluklar. yani aynen bu duyarlığa sahip bir erkekti o da. genişleme kuramı hakkında 10 saat konuşabilir ve profilden jack kerouacyu andırırdı. ama ben yalnızca bıyıklı bir erkekle öpüşmenin merakı içinde evet demiştim ilk çıkma teklifine. bilmeden atıp tutmak istemem (ıslık çalmaya devam) ama galiba her kadında biraz var bu merak. ama her bıyıklıyla olmaz elbette bu iş, mesela bizim kapıcı çocuğu çoluğu var zaten adamın! (islık işini de ilerlettim bu arada, artık bakkala telefon açmıyorum; bakkal ıslığı duyunca iki ekmek bi sigara yolluyor hemen).
velhasıl, nezdinde tüm erkeklerden soğuttu beni; sarar reklamindaki adam gelse çekemem denli. hemcinslerim zaten anlamıştır ama diğerleri için de anlayabilecekleri türden bir örnekleme yapayım: galatasaray fenerbahçe farkından daha küçüktür benimle mutlu, tatmin olmuş bir kadın arasındaki fark. artık asla eskisi gibi olamayacağım; her şey çiğ, anlamsız gelecek. psikoloğuma telefon açtım. boyut değiştirmem gerektiğini, başka bir boyutta belki mutluluğu yakalayabileceğimi söyledi. peki dedim ona, diyelim ki buna x boyutu dedik, çok afedersin ama kadın ruhundan anlayan uzaylılarla mı halvet edeceğim orada? bozuldu tabi kadın, ‘’ben yalnızca bir takım uyandırma diyalogları oluşturmaya çalışıyorum’’ filan dedi. yahu racır redfort gelse çekmiyor canım, ne bir karayağız delikanlı, ne kumral bir isyankar yürek pseudo sinan cemgil… madem öyle işte böyle, git kendine başka bir psikolog bul diyince kaybetmişim kendimi. öyleyse bak lazarus, bir ton para saçıyorum sana, psikolog değil misin ne anladım ben bu işten derken, kapattı suratıma telefonu. ne de olsa profesyoneldir, sinirlerine hakim olduktan sonra arar diyordum ama aramadı. ‘’işte böyle gerizekalıların eline düşmüş bu meslek, aramazsan arama’’ diye söylendim bir müddet. zaten hepsi soyguncu, hepsi hırsız bunların. analiz yapıyorum ayağına aylarca seansları laf salatasıyla geçiştirir bu ayran ağızlılar; sonra sen gerçek bir sorunla karşılarına dikilince afallar, kaçarlar. murat terziye gidip, şöyle bol göğüs dekolteli bir elbise diktirdim miydi kendime gelirim ben. gerçi o adama bir daha canlı prova yaptırmam hayatta; adam deli sikiyle oynar gibi itip kakıyor insanı. belki de yeni bir gözlük almak daha iyi olur...
in the woods olmuş, essex olmuş içim dışım. o salaktan kaptığım yüzlerce saçma sapan, anlamsız kelime… biri beni durdursun, annem arasın en güzel türkçesiyle hiç durmadan üç saat konuşsun telefonda istiyorum. kafamda yakınlanıyorlar, red shift, amigaone; bir de o ıslık (artık ıslık değil bakkal müziği oldu adı)… evet, acilen kurtulmalıyım bu halden; yeni hedefler belirlemeliyim kendime! neden ben de milyon dolarlar seviyesine çıkmayayım; neden ıslık çalmayı bırakıp herkes gibi hüzünlendiren şarkılar dinlemeyeyim! kalbinin sesini dinle demişti psikolog; 1 kez olsun doğru bir laf etmiştir belki. iyileşmeliyim, ağlatan şarkılarla başlayıp azar azar sonra ruhu olan arabalara terfi etmeliyim. ve o bir kez daha aradığında telefonu yine yüzüne kapatmamak için, dost muyuz sorusuna verilebilecek cevaplar düşünmeliyim.
27 eylül 2001'e -
1967 yılında akciğer kanserinde yenik düşen ünlü basketbolcu stevens'ın ölümünün üzerinden 35 yıl geçmesine rağmen bugün bile bir çok sporcuya ibret olmaktadır onun hayat hikayesi. insan insanı siker mi hiç dediydi zamanında ünlü stevens, lakin kendisi fantasy nba takımında oynarkene takım arkadaşlarından biriyle cima edip çağımızın hastalığı aids'e yakalanmış idi. içine düştüğü bu tutarsızlık gottingen üniversitesi psikoloji anabilimdalı profesörlerince bir araştırma konusu yapıldı, sonradan genç bir erkeğin orospu olarak portresi ve sigara içme şekilleri adıyla kerime & levin yayınları tarafından kitap haline getirildi bu araştırma. kitapta üzerinde en çok durulan sendrom stevens'in son dönemlerinde iyiden iyiye paranoyaklaşmasını sağlayan ayanaya bakarken arkada başkasını görmek sendromu idi. kitapta açıklık getirilen diğer bir konu ise stevens'in canlı, cansız ayırmadan duyduğu her isime bir anlam yüklemesiydi, bugün ders kitaplarında stevens yaklaşımı ya da isimlere anlam yüklemek adıyla gördüğümüz bu anlaşılması oldukça zor olan duruma geçen günlerde prof. dr. mr strickland lexicon teoremi yardımı ile bir açıklık getirebilmiştir ancak.
stevens'in karısı jenny strickland, stevens allahın rahmetine ulaştıktan sonra toplamda 20 kişiynen kakıp oturmuş 20 kişiynen sekiz yapmıştır, bu şekilde medyanın dikkatini üzerine toplamış olan jenny bu durumdan yararlanıp adını jennifer lopez olarak değiştirip şarkıcı olmuştur, jenny'nin aslında kim oolduğunu çok az kişi bilmektedir kendisi gerçek kimliğini bir sır gibi saklamıştır. jennifer lopez'in yeni single'ının adının jenny from the block olması bir tesadüf değildir, zira ahlaksız davranışlarından sonra jenny'e mahalleli bu adı takmış idi. jenny'nin eski albümlerinden olur mu hiç üç kulak dönde aynaya bak ve nobody is perfect'teki şarkı sözleri incelediklerini ve bu sözlerin jenny'nin eski hayatına ve gerçek kimliğine dair bir çok ipucu içerdiğini, cnbc e televiziyası 19 kasım 2002 ana haber bülteninde dünyaya duyurmuştur. cnbc-e spikeri adem kaş "aldığım bazı tehditlerden ötürü anlatılacak çok şey varken susmak gerekiyor" diyerek yeni bir bozzio vakasıyla karşı karşıya olduğumuzu gözler önüne sermiştir. bildiğiniz üzere terry bozzio, frank zappa ile çalıştığı sıralarda müzisyenliğini ve fiziksel görünüşünü eleştiren hatta bir haber programında "ara tür yok diyorsunuz, gidin terry bozzio'yu izleyin ara türün allahını göreceksiniz" şeklinde beyanatta bulunan bir gazeteciyi dilini bagetle yumuşacık etmek ve götüne 22 adet baget sokup bir kalemliğe çevirmek suretiyle öldürmüş idi hatta bu enstantane üzerine yazılan kitap dil meseleleri adıyla hakan aysev tarafından türkçeye çevrilmişti de, kitabın piyasaya sürülmesinden 2 gün sonra hakan beyin büzzük çapı bir ustura yardımıyla iki kat büyütülmüştü. neyse efendim jenny olayını bozzio olayına bu kadar benzetmemizin nedeni tehdit edilen spiker ve 1 hafta önce tahtalıköyü boylamış olan ünlü cellocu tasavvufi sami özer'dir. kendisi jennifer lopez için bir serenat bestelemiş ve bunu inönü stadyumunda en büyük beşiktaş tezahüratları arasında götünü yırta yırta cümlemize duyurmuştu.
jenny'nin curly fries'ı çok sevmesi, eski kocasını stevens'in lüle lüle saçlarından mı yoksa kameralar önünde beraber poz verdiği ve adını herkesden sakladığı yeni sevgilisinin saçlarından mı kaynaklanıyor bilemeyeceğim lakin bir sevgiliye şiir yazmak duayeni olan jenny'nin situation dangerous adlı şiirinde stevens'a değil de maroon5 kod adlı bir sevgiliye hitap ettiği göz önüne alınırsa durumun daha iyi anlaşılacağı kanısındayım.
kesme vektörleri tablosunun en değerli hücresinde yerini sağlamlaştırmış görünen jenny artık bütün bunlardan sıkıldığını, bir iki albüm daha yapıp müziği bırakacağını ve geri kalan hayatında sadece reklam seyretmekle ilgileneceğini söylese de buna inanmak kumdan pipi yapmak kadar zor olsa gerek. karakter itibarıyla ece alton kişisine benzerliği ve en iyi reklam müzikleri yarışmasında rpg pistinde aşk bitince dinlenen ilk şarkı ünvanını kazanan kumdan kuku yapmak adlı eseri irdelendiğinde, söylediklerinin hiçbir anlamı olmadığı ve sadece söylenmesinden zevk alınan kelimeler sınıfına ait olduğu su götürmez bir gerçektir. (son dakika haberi: daha önceden nobody is perfect şeklinde takdim ettiğim albümün adı nobodys perfect imiş)
jenny'nin kameralar karşısına en son geçişi 3. geleneksel kıtalararası mum töreni'nde olmuş idi, burada 60larda çocuk olmak adlı güzellemesiyle david towson'ın davuluna renk katmıştı, performans sonrası towson'ın kulisteki halini merak edenler 26. sayımızda yayınlanançükü elinde yazı yazarken yakalanmak adlı makaleyi okuyabilirler. towson'ın bu hareketinin olağan karşılanması taraftarıyım zira jenny'nin özel kalamış lisesi'nde öğrencilerle yaptığı bir söyleşi sonrasında rehberlik hocası hakan oral'da benzer bir gaflete düşmüş ve çükü ağzında yazı yazarken yakalanmıştır. jenny gittiği her yerde bir skandal yaratmayı başarmış yegane insanlardandır, kısa bir süre öncesine kadar amerikada sokakta usame bin ladin tişörtü giymek en çok ilgi çeken davranışların önde gideniyken, jenny'nin canlı yayında, özgürlük heykelinin tepesinde kadir tapucu'yu beni köyümün yağmurlarında yıkayın ezgileri eşliğinde bir dildo olarak kullanması artık ilgi manyaklarının daha değişik yöntemlere başvurmasını da beraberinde getirmiştir.
kadir tapucu bu vakadan sonra `master of the clit ünvanını jay'in elinden kapmıştır, yani sonuç itibarıyla biz hala ümit davala saç stili amarikan tıraşı gibi saç kesiminin toplumsal yankıları üzerinde kafa yoruyor zaman kaybediyorken adamlar çoktan, başta jenny ve stevens olmak üzere bu tarihe geçesi hayat hikayesinden bir ders çıkarmış ve kumdan taşak yapmak ilimini ilerletmiş, okullarda ders olarak okutmaya başlamışlardır bile... -
zaten yanlış bir zamanda açılmış bir tırnağı yanlış yerde kapamak insana hiç acı vermiyormuş meğer. belki bu tavrım kadınların çekilmez yanlarından biri olarak nitelendirilebilir ama hayatımın bir dönemini hiç arkama bakmadan, mikado çubuklarıyla oynar gibi parmak uçlarımla geriye ittiğim bu güneş tutulması gününde hiç de üzgün değilim. allahına yakın bana uzak ol demenin minibüs yazılarına benzer tadı bile rahatsız etmiyor beni. en gaz şarkılar çalınıyor içimde. güzel çocuk romanları okuyan mutlu çocuk olma sanatını yalamış yutmuş bir yürek benimki bugün... en ağır hakaretler bile ancak bir sivrisinek vızıltısı kadar incitebilir beni ve ancak bir regl olmuş midye kadar sancılı olabilirim. goran bregoviç, kama sutra, ya sev ya terket edebiyatı ve yolculuğa çıkarken duyulan hüzne benzeyen ince bir sızı bir olup alt etmeye çalışabilirler belki beni. ama umrumda değil ki... son sözlerini bile hatırlamıyorum onun! sadece gerçek bir adet sancısına benzer, zorunlu ve fizyolojik bir ağrı var içimde. ben yine de aklımda, daha önce hiç izlemediğim unutulmayacak film sahneleri kurgulamak, sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkarken yanıma alacaklarımı toparlayıp, başka bir kara parçasına, belki avusturalyaya doğru uzanmak, belki de sadece uzun bi süre susmak istiyorum...
biliyorum, ağza oturan süper laflar vardır ama benim son sözlerim, hiçbir zaman bunlardan olmayacak.
öğrendim ki hayatta bazen, yaşananlardan geriye sadece bir telesekreter mesajı kalıyormuş... telaffuz hatası örnekleriyle dolu. yaşamsallıktan bi haber. unutmak için sabırsızlanılan.
içinizde bir can yücel şiiri yankılanıyor ve hayatınızın ışıkları geçici bir süreliğine sönüyor. neyse ki jeneratör imdadınıza yetişiyor.
sigaram bitmiş. şimdi izninizle...
uzun bi süre susmak istiyorum.
15.08.1999'a... -
ben okuz degilim diyebilen erkek tipi ortamlarda volta atarken bilinir ki; her erkegin icinde bir okuz yatar. zira, erkek egosu, delikanli cocuktur ezgindir fukaraliktan gelmedir. bu baglamda disilkismisinin tum erkekler okuzdur genellemesini, dogru kabul etme geregi vardir, teorik olarak. ha, bir kisim erkek guruhu da cikip "tamam o zaman sen kamyonu al leonardo da vinci lakin; tum erkekler okuzdur ve okuzler inek siker" derse, hangimiz gik diyebiliriz? o mevzu baska.
erkek kismisinin etinden, sutunden beslenmeyi aliskanlik haline getiren hatun modeli, bi yandan da vejetaryen olmama sebepleri hususlarinda tez calismasi yaparlar, bilirler ki vakti zamani gelince okuz oldu ortaklik bozuldu gercegi ortaya cikmaktadir.
hemen belirtmekde fayda vardir; erkeklik duygusu ile okuzluk icgudusu, ayni platformda denge kurmaya calisan bi ruh salinimina sahiptir. yoksa, sikim kalkti indirecek birini ariyorum * serzenisi ile arzusu, ayni anda, hangi icsel alanin olusumu olabilirdi ki? oyleyse; erkek egosu ile okuzluk tandansi arasinda, vagina ve anuse gecmeli ipsiz sambaci kulodu * kadar ince bi fark vardir. kanaatimce.
erkeklerin okuz oldugunu savunan kadinlar, evde okuz beslemekten de geri kalmazlar. okuz tasvirinin hedefi olan erkek guruhu ise, hisli okuz erkek modeli formatinda, bir okuz var bende benden iceri dizelerini, bellegine kabul ettirme gercegi ile mucadele etmektedir ve her gece yaraticilari ulu manitu okuz aleyhusselam'a "eyy, ululardan ulu okuzum! ben bilirim, okuz erkek yoktur onu yaratan kadin vardir ama adlari bilinmeyen okuz gibi herifler olsa da, soyle bi kendimize gelsek, diyen disi metabolizmalarin duasi geregi, bilincli okuz mertebesi yazilmis kaderimize, sen, herseyin en iyisini bilensin..." demekle yetinirler.
kategori disinda kalan erkek cemaati ise paranoyak ic dinamigi icinde, dengede kalmaya caba sarfederken, ben okuz muyum acaba? sorusunu bunyeleri ile ozdeslestirmekten geri kalmazlar.
mevzubahis okuzluk unvanina nail olmamak adina, bir evlenme teklifini okuz gibi reddetmek fiiline ozenle riayet ederler. zira
dunyayi boynuzlarinda tasiyan okuz olmayi , dagda okuz dolasir boku bize bulasir anlayisi icinde gormektedirler.
bilinen o ki oglak burcu erkeginin capkinligi yaninda, okuz burcu erkeginin yaptiklari solda sifir kalmaktadir. hatun kisilerin dedikodu mekanlarinda bu gercek, "boynuzlanmak istiyorsan erkek degil okuz sec, okuz gibi olmasi, ayriyeten, bonus katar hayata", seklinde gulusmeli tedbirlerin alinmasina neden olur.
o halde neymis efendim? banliyo treninden sarkan okuz insan modeli bakislariyla, bir okuz gibi gamliyim turkusune eslik etmek yerine, okuz gibi yakisikli olup, okuz kas yapmak ve duyarli okuz bilinciyle hareket etmek gerekliymis.
bu arada, madem guzelim neden okuz degilim diyerek , okuz altinda kontakt lens aramak fiilinin mudavimi olan disi okuzlere de, buraciktan, okuz sikinde kedi alakasiz cagrisimi ile el sallamayi borc bilirim, o ayri.
(bkz: oha sozluk okuz gibi hizlanmis)
editowski*
hastir! böyle bir metni yazdığımı anımsamıyorum bile. ne skimden bir bilinç girdabına düştüysem artık zamanında.
şimdi yaz deseler yazamam.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap