• nicos poulantzas'ın iletişim yayınlarından çıkan kitabı.
  • hiçbir zaman akıldan çıkarılmaması gereken, güncellenip değerlendirilecek kavramlar.

    (bkz: palmiro togliatti)
    (bkz: faşizm üzerine dersler)
  • bir nikos poulantzas kitabı. fascisme et dictature

    john holloway ve sol picciotto'nun genel olarak poulantzas'a ve özelde de bu kitabına yönelik eleştirileri zikretmeye değer nitelikte. holloway ve picciotto'ya göre, poulantzas bu kitabında faşizme aşırı basitleştirilmiş bir "ekonomizm"den hareketle yaklaşmakta ve faşizmi basitçe tekelci kapitalizmin olgunlaşması olarak nitelemekte. fascisme et dictature birçok eleştiri sunmakla birlikte, poulantzas faşizm ile sermaye birikiminin çelişkileri arasındaki temel ilişkiyi yakalayamamakta. çünkü h ve p'ye göre, faşizmin kökeni ile faşizmin kapitalizmle olan ilişkisini anlamak için toplumsal ilişkilerin yeniden düzenlenmesine ve bu bağlamda da özellikle faşist bir sistemdeki sömürü ilişkilerine bakmak gerekir. dolayısıyla asıl sorulması gereken, faşizm ile kapitalizmdeki sınıf mücadelesinin temel biçimi olarak sermaye birikimin çelişkileri arasındaki illiyetin ne olduğudur. bu nedenle de sermayenin gereklilikleri için faşizmin apriori işlevselliğini tanımlamak yerine, faşizmi birikimin toplumsal sürecine yerleştirerek tartışmak gerekiyor. bunun içinse (bkz: sermayenin döngüsü)
  • genel olarak almanya ve italya'yı incelese de, akp türkiyesi'ni de okumakta oldukça faydalı, 1974 tarihli nikos poulantzas eseri.

    sınıflar arası çelişkiler ve hegemonya bunalımı üzerine şöyle der poulantzas kitapta:

    ''faşistleşme süreci ve faşizmin ortaya çıkışı, egemen sınıflar ve bunların fraksiyonları arasındaki iç çelişkilerin derinleşme durumuna tekabül eder. bu da söz konusu siyasal bunalımın çok önemli bir ögesidir.

    bu siyasal bunalım, ancak, siyasal egemenlik düzeyindeki sınıf ittifakları ve sınıf fraksiyonları hakkında tutarlı bir görüşten hareket etmekle kavranılabilir. birçok toplumsal sınıflardan oluşan bir toplumsal formasyonda ve özellikle burjuva sınıfının yapısal olarak sınıf fraksiyonlarına bölünmüş olduğu kapitalist bir toplumsal formasyonda, siyasal egemenlik tek bir sınıf veya fraksiyonun elinde değildir. çeşitli sınıfların ve sınıf fraksiyonlarının özgül bir ittifakı söz konusudur. başka yerde bu ittifakı 'iktidar bloku' terimi ile ifade etmiştim. bu durumda egemen sınıf ve fraksiyonlar arasındaki çelişkiler, devletin ve rejimin biçimi konusunda çoğu kez belirleyici bir önem kazanırlar.

    faşizm konjonktüründe egemen sınıf ve fraksiyonlar arasındaki çelişkilerin çoğu kez olduğu gibi yalnızca iktisadi düzeyde kalmadığına da işaret etmek gerekir. faşistleşme sürecinde iktidar blokunun iç çelişkilerinin keskinleşmesi, siyasal ve ideolojik planlardaki uzantıları ile kendini gösterir: bu çelişkilerin keskinleşmesi, bu bloku etkileyen derin ideolojik bunalıma ve derin parti yoluyla temsil bunalımına yansır.

    eğer faşistleşme süreci iktidar blokunun halk yığınlarına karşı siyasal mücadelesinin iktisadi mücadeleye egemen olması ile ayırt edilmekte, yani iktidar bloku tarafından sınıf mücadelesinin açıkça siyasallaştırılması ayırt edilmekte ise, bu süreci belirleyen şey, böyle bir siyasallaşmanın etkilerinin iktidar blokunun kendi içindeki çelişkilere de ulaşmasıdır. dikkat çekici bir özellik, çünkü buna benzeyen her siyasallaşma süreci zorunlu olarak aynı etkiyi göstermez; hatta pek çok kez, iktidar blokunun ortak düşman karşısında 'birleşip kaynaşmasına' yol açar.''

    hegemonya bunalımı ve hegemonya değişimleri başlıkları altında devam eder poulantzas:

    ''faşistleşme süreci ve faşizm durumunda, hiçbir egemen sınıf veya onun fraksiyonu, gerek kendi siyasal örgütlenme araçları ile gerekse 'demokratik parlamenter' desteği ile, iktidar blokunun öteki sınıf ve fraksiyonları üzerinde kendi 'önderliğini' zorla kabul ettirecek güçte görünmemektedir.

    gerçekte iktidar bloku, her ittifakta olduğu üzere, genellikle iktidar kırıntılarını bölüşen 'eşit önemde' sınıf ve fraksiyonlardan oluşmaz. iktidar bloku, egemen bir sınıf veya fraksiyonun iktidar ittifakının öteki üyeleri üzerinde 'ayrı' bir egemenlik empoze etmesi ölçüsünde, kısaca onlar üzerinde hegemonyasını kurup onları kendi koruyuculuğu altında birleştirdiği ölçüde düzenli işlev görebilir.

    faşizm konjonktörünü belirleyen şey, bir sınıf veya fraksiyonun kendi hegemonyasını empoze edemeyişi, daha doğrusu, iktidardaki ittifaktan keskinleşen kendi öz çelişkilerini 'kendi kendine' aşamayışıdır. iktidar bloku içindeki bu hegemonya yetersizliği, toplumsal formasyonun bütünü üzerindeki siyasal egemenliği konusunda iktidar blokunu ve onun üyelerini saran hegemonya bunalımına da bağlıdır.''

    ''iktidar bloku içinde durum böyle olunca, faşizm, bu blokun baştan başa ve özgül bir biçimde yeniden-örgütlenmesine tekabül eder. yeniden-düzenlenmeden [örgütlenmesinden] kasıt:

    a) ittifak içindeki güçler dengesinde değişiklik, ittifaka katılan güçlerin göreli ağırlıklarının yeniden dağılımı;
    b) faşizmin desteği ile blok içinde yeni bir sınıf fraksiyonunun: finans kapitalin, yani tekelci büyük sermayenin hegemonyasının kuruluşu.

    şu halde faşistleşme sürecinin başlaması ile birlikte çeşitli sınıf ve fraksiyonların zaman zaman öne geçtikleri bir evre, bir 'hegemonya istikrarsızlığı' evresi, bundan sonra dar anlamda bir 'hegemonya yetersizliği' evresi tespit olunur; faşizmin iktidara gelişi ile birlikte, o zamana kadar böyle bir rolü almamış olan bir fraksiyonun siyasal hegemonyasının kuruluşu olgusu gözlenir.''

    (bkz: devam edecek)
hesabın var mı? giriş yap