aynı isimde "fayton (gökhan kırdar şarkısı)" başlığı da var
  • kler'in bizi goturen atla mesafemiz hep sabit oldugundan yol boyunca "ne kokuyor burasi?" demesine sebep olan tekerlekli at goturgeci..
  • izmir'de cok var. arada bineriz. bi keresinde 7 ki$i binmi$tik, yoneten arkada$i ikna edip mahallenin icinde tur atmi$tik. zevkli, nostaljik ve romantik ortam. severim.
  • adaya gittiinizde binebileceeniz atli goturgec
    bisiklet kiralamak daa eelenceli gelio bana
    aslinda en superi yurumek
  • izmir de karşıyaka sahilde veya kordonda insanlarin eskiden sefa olsun die binip gezdikleri atlarin cektigi aygit.. şimdilerde sünnet çocukları gezinsin die kullanılıo..hatta o bile klişe oldu artık çocuklar eski model üstü açık olan veya öölesine sıradan arabalarla geziolar..
  • mitoloji denilen apayrı, bambaşka dünyadan aramıza katılmış bir kelimedir fayton da. helios namlı ve apollo ile karıştırmamamız gereken güneş tanrısının oğludur fayton, batı dillerindeki adıyla phaeton ya da.
    kendisi yalnızca ölümlü annesi clymene'yi tanımaktadır, bilmektedir; babasının helios olduğu yolunda rivayetler ise boldur lakin. işte bir gün tam da bunu öğrenmek için güneş'in sarayına gider phaeton. orda görür helios'u; onun babası olup olmadığını öğrenmek yolunda sorduğu sorulara helios içten bir "evet" ile karşılık verir, bununla da yetinmez hatta, "dile benden ne dilersen" der, "baban olduğunu kanıtlamak için styx ırmağı üzerine and içerim ki, her şeyi yaparım."
    phaeton'un gözü yükseklerdedir. babasının her allahın günü arkasına güneşi koyup gökyüzünde sürdüğü ve bu şekilde günü yarattığı atlı arabayı bugün de o sürmek ister.
    helios açık çek vermekle içine düştüğü hatayı hemen görür. "oğlum, olmaz bu iş" der; "sen ölümlüsün, düşün ki tanrılar bile kullanamıyor bu arabayı, zeus'un bile elinden gelmez" der; "yukarda ne olduğunu merak ediyorsan ben sana anlatayım: zodyak canavarları var, boğa var, aslan var, akrep var, yengeç var" der; "seni öldürürler onlar, başka bir şey iste benden" der. tüm bu çırpınmalarına phaeton nuh der, peygamber demez oysa. baktı ki çocuk dikkafalı, baktı ki styx ırmağı üzerine söz verdi bir kere, boyun eğer helios ve oğlunu arabaya bindirir.
    sonra ne olur? rezillik tabii: bir yabancıdan korkan ve şaha kalkan, coşan atlar, bundan korkup dizginleri elinden bırakan phaeton'dur olan. kaybolan kontrolle gökyüzünde gittikçe alçalmaya başlayan güneş yüklü araba sadece sıcaklığıyla başta olympos olmak üzere çevredeki tüm tepeleri tutuşturmaz, aynı zamanda ırmakları buharlaştırır, ülkeleri çöl eder, insanları karartır. öyle ki, nil ırmağı kaçacak bir delik arar, sonunda bulur da; ama bir daha hiç çıkarmaz başını ordan, kimse bilemez o günden bugüne kaynağını. öyle ki, libya baştan başa kavrulur. ve öyle ki, habeşistan halkı kapkara oluverir, öyle kalır.
    bu tatsız panayırı gören zeus tez zamanda olaya el koyacaktır tabii: eline alır yıldırımını, phaeton'a fırlatır. isabetli bu atış phaeton'un da, o yıkımın da, bu entryinin de sonu olacaktır. phaeton'dan geriye işte bu buruk hikaye, bir de o sürdüğü, hayır, süremediği gibi -tercihan dört tekerlekli, tek körüklü- at arabalarına verilen fayton adı kalır.
  • ece ayhan'in gorkemli bir basucu siiri:
    fayton

    o sahibinin sesi gramofonlarda çalınan şey
    incecik melankolisiymiş yalnızlığının
    intihar karası bir faytona binmiş geçerken ablam
    caddelerinden ölümler aşkı pera’nın.

    esrikmis herhal bahçe bahçe çiçekleri olan ablam
    çiçeksiz bir çiçekçi dükkanının önünde durmuş
    tüllere sarılı mor bir karadağ tabancasıla
    zakkum fotografları varmış cezayir menekşeleri camekanda.

    ben ki son üç gecedir intihar etmedim hiç bilemem
    intihar karası bir faytonun ağışı göğe atlarıyla birlikte
    cezayir menekşelerini seçip satın alışından olabilir mi ablamın.

    ece ayhan

    phaeton

    that thing played on its master’s voice gramophone
    was the frail melancholy of her loneliness
    as my sister was riding on a phaeton in funeral black
    passing through the streets of pera, deadly infatuations.

    ecstatic i guess she was who had gardens of flowers
    stopping by a florist having no flowers
    with a montenegrin pistol wrapped up in tulle
    in its window are the pictures of oleander, and periwinkles.

    i who have not committed suicide for the last three nights
    will never know
    if the ascent of a phaeton in funeral black to the heavens
    with its horses
    could be for my sister’s having chosen to buy
    the periwinkles.

    translated by s. k.
  • (bkz: payton)
  • izmir'de ve turistik yerlerde pek meşhur olan üstü açık atlı binek arabası.izmir'e gidince binmek istemişimdir.
  • -fayton-

    ---peri'ye...

    bir bir duser ya$anmami$liklar
    --sol elinin ya$am cizgisinden
    ----sol elimin ya$am cizgisine

    tarih kurumaz

    alin yazilari kari$ir birbirine
    --kirpikler, bitmemi$ sonlar, otobus levhalari, gozbebekleri,
    ----gune$siz balkonlar, dna'lar, satirlar, oturma odalari, yarim cumleler,
    ------garlar, etler, oto-otopsiler, akla bir turlu gelmeyen dilinin ucundakiler de...

    bir cift dilin, tek bir dil oldugu an
    bir ya$am cizgisi, bir ya$am cizgisi denli uzar

    ya$am cizgilerine
    bir cift denizati ko$ulur...

    reha yunluel / $iirhane
  • 20 yil oncesine kadar sariyerde bulunabilen; sevilla, viyana, lizbon gibi buyuk sehirlerde hala turistik amaclar ile varligini surdurmesine ragmen, istanbul'da adalar disinda kullanilmamasinin nedenini anlayamadigim nostaljik tasit.
hesabın var mı? giriş yap