*

  • hayvan-oluş, felsefe ile alakalı bir terimdir efendim. gilles deleuze ve félix guattari muhteşem ikilisi tarafından literatüre kazandırılmış, içerisine anlam yüklenmiş ve bir gediği daha kapatmıştır.

    hayvan-oluş ile hayvanlaşmak arasında toroslar kadar fark olduğu gibi, hayvan-oluş demek, kişinin kedi ya da ne bileyim balık olması demek de değildir. bunun yanında hayvan-oluş, bir çeşit öteki olan hayvan ile empati kurmak da değildir.

    peki nedir hayvan-oluş?

    şuradan örnekleyelim:

    franz kafka adlı bir amca vardır, devasa fevkalade muhteşem bir yazardır, hakikaten yazmıştır/yaşamıştır. deleuze & guattari ikilisi, hayvan-oluş kavramını franz kafka üzerinden okumuşlar ve elbette ki yersizyurtsuzlaşma * üzerine kurmuşlardır bunu. yani kişi, hayvan-oluş içerisinde bir çeşit yerinden [ama madde olarak değil bu, imgesel bir bazda] olur, başkalaşır * ve yine yaratma eylemi’ne devam eder.

    buraya, aynada kendini görüp başkası zannetmek üzerinden gelindi ve aklıma, geçen birkaç zaman önce bi arkadaşın hatırlattığı konu geldi. einstürzende neubauten’ın sabrina [i wish this would be your colour] parçasının klibi, hayvan-oluş için harika bir örnektir. ayna * karşısında dudaklarına kırmızı ruj süren hayvan-oluş’a uğramış canlının [humanoid] bu hareketi, o’nun yaşadığı durumu gözler önüne serer niteliktedir. ne tam insandır ne de tam hayvan ve, elbette ki ilk yerinden de ilk yurdundan da kopmuştur.

    bak ne güzel: http://www.youtube.com/watch?v=_tssusyrxvi
  • bu felsefi kavram bir parça ile anlatılmak istenseydi, tom waits tarafından icrâ edilirdi ve adına da make it rain denilirdi muhakkak.

    budur: http://myspacetv.com/…ds.individual&videoid=2126303
  • (bkz: #46725247)
  • ilk kavşaktaki hayvanlar aleminden kopuş, hayvanları bilmek ve hayvan sevmekten öte, hayvan oluş hayvan-olmak farkı. o yüzden belirlenimci ontogenetik ve sabit/çaresiz sayıyorum. ruhsal iyilik sağlayıcı kuram ve uygulamalar bu tarafına çözüm bulamaz, beri yakada kalıyorlar. bu ayrılma/farklılık iyilik kötülük, mutluluk mutsuzluk ötesindedir. telafiler, öç alma* ve bilimcileşme hep olanaksızla ilgili çabalar olarak merceğe aldıklarım.

    hayvanlar ölüm bilincine sahip olmadıklarından başka, konuşmanın yoksunluğu bilgisine sahip değiller. laf anlatmaktan başka mekanizmalarla an ve yaşayış dengelerini buluyorlar. insani konuşmanın olanağını bilseler konuşmak varken konuşamamaya öfkelenirlerdi. isa'nın sözünü ettiği barınak ve tünekler özünde hayvanlar alemi yaşamı ve aidiyeti. (bkz: kopuş/@ibisile)
  • sokrates'in at sinekleşmesiyle başlayan, diyojen'in köpekleşmesiyle zirve yapan ve nihayetinde dölözyen literatürde kafkaesk analize tabii tutulan sinikleşme süreci. kültürel normların karşısına natüralist etiği yerleştirmenin psiko-felsefi yolu.

    tabii ki pre-sokratik ya da daha genel anlamda mitolojik düşünüş dönemlerinin therianthropik yaklaşımının çok fazla çetrefilli bir tezahürü olarak da görülebilir. yarı insan yarı hayvan olma bir tür kültürün dışına çıkma, yerleşik olanın karşısına göçebeyi yerleştirme çabasıdır. ama göçebenin kat ettiği düzlem sonsuz bir mekan olmadığından aynı yerleri (normu, kültürü vs) sonsuz kere farklı yollardan geçmeye de yazgılıdır. farkın ve tekrarın; insanın ve hayvanın (çünkü insanda güdü veya semptom olarak kendini hissettiren limbik sistem onun hayvani alt yapısıdır) bu gidişli-gelişli koşulu onun sabit bir öze indirgenemeyeceğini gösteriyor. hayvan-oluş hayvanlaşmak değildir; doğasına uygunluğunun korunma çabasıdır.
hesabın var mı? giriş yap