kültür farkı
-
avrupalı veya amerikalı ruh doktorları türkiyeli insanı anlamıyor. illa yanılarak şizofreni demeleri gerekmiyor. bizim de kuzey insanının derinliklerini bilmediğimiz gibi, onlar türk(iye) insanının özelliklerini doğru değerlendirmiyorlar. artı bir asimetrik fark daha var; türkler ve ortadoğulular hem doğuyu hem batıyı biliyor, yaklaşık olarak özünden biliyor. bizim gibi köprü kültürler* olmasa doğu ile batı birbirini anlamakta hala zorlanıyor, zorlanacaklar. bir de gurbet elde kalmış buralıya türkçe konuşma, susuz kalmış kişiye su sunma gibi nonspesifik hizmet sağlayabilir. anadili, ana sütü. veya bizim tarafın ana bağımlılığı. şu da var; *gurbet elde, sıla* hastalığı, sıla hasreti değil homesick olunur.
bu köprü kültür ve onun insanı olma potansiyel olarak bir değer, zorunlu değer değil. zorunluluğa kalırsa üstün zekalı çocuk da tüm yeteneklerini inadından*, disipline olmayı reddettiğinden yadsıyabilir. örtük kota ve kapasite bu coğrafyadaki her birimizde var. köprünün batısında bir ayağımız, doğusunda bir ayağımız olduğundan ve bu böyle 1000 yıldan uzundur sürdüğünden. arada kalmak veya arada kalmış hiç olmak doğu ve batının her ikisine hem yabancılık hem kavrayış ve anlayışla birlikte geçerli. ama bu kapasitenin kısıtlı olduğu kültürler de var. tipik amerikalının coğrafya ve tarihi derin değil, öte yandan batılı sayılacak bir japon algı ve hissedişinde ne kadar otantikse o kadar batı ruhu cahili. biz üst düzeyde kültürlü sayılanlar batı dillerinden "no, it isn't" kalıbını alıyoruz, yalnız pratik içinde bunu hanutçu da iyi kötü alır. oysa aynı anda japon ile "evet, it isn't (yes, it isn't)" tarzı kalıbı paylaşıyoruz. çünkü biz (evet, olumsuz) dediğimizde (evet, olumsuz olduğunda anlaşıyorum/hemfikirim) demiş oluyoruz.
ruslar da türkler gibi hem doğulu hem batılı, köprü kültür halkıdır. onlarla doz ve bileşim farkı gösteriyoruz. olasılıkla bu yüzden türklerle rus kadınları genellikle uyumlu olarak kültürlerarası evlilik kurabiliyor; rus erkeklerle türk kızları** uyumlu evlilik kuramıyor veya o taraf denenmemiş olarak bekliyor.
bir kültür ve gelişme modeli kitabı olarak atatürk'ün çevirttiği söylenen beyaz zambaklar ülkesinde özlenen hedef bakımdan işe yaramaz, yarayamazdı. bir kere zevkli bir kitap da değil. finlilerle** biraz akraba olsak da sistemleri bizim için uygulanabilir değil. dinamiklerimiz ve yapımız çok daha heterojen, hatta karmaşık ve çelişkili. onlar kuzeyli biz göçebe ruhlu kara bıyıklı türkler orta dünyalıyız. yani iki dünya ve iki ana kültür arasında kalmış hiçlik ve bilinç geçidi/köprüsü durumundayız. türklerin (belki ayrıca ortadoğuluların ve rusların) durumu, aynı anda hem sonuncu hem birinci veya hem çalışkan hem tembel olmak gibi.
sohbet etmekle insana, hayata dair önemli hiçbir şey yapılamıyor bile olsa sohbete evet. ve belki akdenizli veveya doğulu olduğumdan bana sohbetler sırasında fiilen yapılan, bulunan, keşfedilen, üretilen çok şey varmış, ortak yaratım harika ve uçucu bir şeymiş gibi geliyor. kaçlarca kişinin edilmiş bir söyleşiyi kaydedemediğine içi yanmıştır. tesellim o söyleşmelerin elde var bir yapılmış olması, kanıtı izi kalmasa da etkisinin tortusunun kalacak olması.
(bkz: kültür/@ibisile), multikulti
(bkz: kültürel farklılık)
(bkz: türksün di mi/@ibisile)
(bkz: türk kültürü/@ibisile), türkler/@ibisile
(bkz: ortadoğu/@ibisile), doğulu, akdenizli
(bkz: almanlar osurana bravo geğirene aferin dermiş)
(bkz: almanya'da osurmak ayıp değilmiş)
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap