• herakleitos okuluna bağlı olan kratylos, aralarında platon'un da bulunduğu bir çok öğrenci yetiştirmiştir. platon diyaloglarından birine onun adını vermiştir. kratylos, herakleitos'un her şeyin sürekli olarak bir halden öbürüne geçtiği düşüncesini uç noktaya ulaştırarak, eşya sürekli olarak dönüşüm içinde bulunduğundan hiç bir şey üzerine öneri getirilemeyeceğini ileri sürmüştür. etimoloji konusunda ilk inceleme yapan kimsenin kratylos olması muhtemeldir.
  • a.herakleitos öğretisine bağlı sokrates'in çağdaşı bir düşünür.
    b.platon'un bir diyalogu. ilk dilbilimsel tartışma-çalışma kabul edilir. kratylos ve sokrates* arasındaki "kavramlar ve kavramlara verilen isimler" ilişkişinin tartşılmasıdır.

    linguistik değer taşıyan ilk kayıttır aynı zamanda.
    (bir ara editleyip tercümesini de yazıcam şimdi o kadar vaktim yok sabah sabah)

    hermogenes: suppose that we make socrates a party to the argument?
    cratylus: if you please.
    hermogenes: i should explain to you, socrates, that our friend cratylus has been arguing about names; he says that they are natural and not conventional; not a portion of the human voice which men agree to use; but that there is a truth or correctness in them, which is the same for hellenes as for barbarians. whereupon i ask him, whether his own name of cratylus is a true name or not, and he answers "yes." and socrates? "yes." then every man's name, as i tell him, is that which he is called. to this he replies- "if all the world were to call you hermogenes, that would not be your name."

    hermogenes: i have often talked over this matter, both with cratylus and others, and cannot convince myself that there is any principle of correctness in names other than convention and agreement; any name which you give, in my opinion, is the right one, and if you change that and give another, the new name is as correct as the old – we frequently change the names of our slaves, and the newly-imposed name is as good as the old: for there is no name given to anything by nature; all is convention and habit of the users;– such is my view.
    socrates: i dare say that you be right, hermogenes: let us see; – your meaning is, that the name of each thing is only that which anybody agrees to call it?
    hermogenes: that is my notion.
    socrates: whether the giver of the name be an individual or a city?
    hermogenes: yes.
    socrates: well, now, let me take an instance; – suppose that i call a man a horse or a horse a man, you mean to say that a man will be rightly called a horse by me individually, and rightly called a man by the rest of the world; and a horse again would be rightly called a man by me and a horse by the world:– that is your meaning?
    hermogenes: he would, according to my view.
    socrates: but how about truth, then? you would acknowledge that there is in words a true and a false?
  • sokratesin, öğrencileri ile "kavram" hususunu tartıştığı ve platonun da orada olup kaleme aldığı kitabın ismidir. felsefe yapabilme yetisini yoklar."şey"lerin "şey" olmayı bırakıp birer isme kavuşmakla insanoglunun kendine oynadığı oyuna değinir.
  • platon'un diyaloglarından biri. kratylos’ta platon, sokrates ile hermogenes ve kratylos’u konuşturur. diyalogun genelinde şu dört soruya yanıt aranır: 1) adlar ne içindir? 2) adlar ile onların adlandırdıkları arasında nasıl bir bağ vardır? 3) bir şeyin bir tek mi yoksa birden çok mu doğru adı vardır? 4) adları kim verir?
    adların bilgi vermek, bir şey öğretmek için olduğu konusunda sokrates de, hermogenes de, kratylos da anlaşır (388b-c, 428e).
    adlar ile adlandırdıkları arasındaki bağ konusunda hermogenes ve kratylos taban tabana karşıt görüşlere sahiptir. hermogenes söz konusu bağın uylaşımla oluştuğunu savlar. ad veren, bu işi töreye, kullanışa göre yapar (384d-e). hermogenes, başka ulusların ayrı dillere sahip olabileceğini, hatta aynı dil içinde, aynı nesneye her kişinin farklı bir ad verebileceğini savunur(385e). durum böyle olunca, yanlış ad diye bir şey söz konusu değildir; bir nesneye verilen her ad doğrudur.
    kratylos’a göre ise, adlar ile adlandırdıkları arasında doğal (:adlandırdığının doğasına/özüne uygun) bir bağ vardır. bu bağ sayesinde, yanlış adın varlığı olanaksızdır. bir şey ad ise, doğrudur(429b). kratylos, doğalcılığını, her nesnenin, her zihinsel içeriğin bütün insanlık için tek bir adı olduğunu söyleyerek (384a), farklı dillerin olanağını yadsıyacak kadar ileri götürür. kratylos’a göre adlar uylaşımla belirlenmediği gibi, insanlar tarafından da konmaz. adı insanın üstünde bir güç verir (438c).
    diyalog boyunca sokrates’in duruşu, kratylos’un duruşuna yakındır. ama sokrates kratylosça bir doğalcılığı benimsemez. platon, sokrates’in ağzından “birincil adlar”-“ikincil adlar” ayrımı yapar. birincil adlar (:kökler), şeylerin özlerinin harfler ve hecelerle -resmedercesine- taklit edilmesinden ibarettir (423e). ikincil adlar ise birincil adlardan türeyerek şeylerin özünü betimler. sokrates’in kratylos doğalcılığına ilk itirazı ikincil adların türemesine ilişkindir: birincil adlar bir araya gelerek ikincil adları oluştururken onlara birtakım harfler eklenebilir veya onlardan birtakım harfler eksiltilebilir. buna karşın biz o türemiş sözcüğün neyin doğasını imlediğini biliriz. söz konusu eksiltme/artırma işi de uylaşıma dayalıdır (434d). sokrates’in kratylos’un görüşüne ters düştüğü ikinci nokta da, adlar ile adlandırdıklarının kratylos’a göre bir ve aynı olmasıdır. sokrates’e göre, öyle olsaydı her şey çift olurdu, bu çiftlerden hangisinin nesnenin kendisi, hangisinin nesnenin adı olduğu anlaşılamazdı (432d).
    platon, günlük dilde kullanılan adlar ile bunlara model olan adları ayırıp, günlük dilde yanlış ad kullanımının olanaklı olduğunu, model adların ise yanlış olmasının olanaksız olduğunu söylemek istediğini çıkarsayabiliriz.
    platon, dilin en küçük anlamlı birimi olarak adı görür. adlandırmayı bir eylem olarak tanımladıktan sonra eylemlerin kendilerine özgü doğaları, oluşları olduğunu söyler(387c). ad verme eyleminin model ad-günlük dilde ad ayrımı göz önünde tutulursa; model ad söz konusu oldukta tanrısal, günlük dilden söz edildikte insansal bir edim olduğu görülür. dünya ile dünyadaki şeylerin adlarını iki ayrı varlık alanı gibi tasarlayan platon, son tahlilde adlar ile adlandırdıkları arasında doğal bir ilişki olduğunu ortaya koyar. platon’da bir şeye ad olmanın, o şeyin özünü/doğasını belirtmek olduğu da akla getirilirse, ad (:dil) ile şeylerin özleri arasında doğal bir bağ gördüğü görüşü iyice aydınlanacaktır.
  • efendime söyliyeyim; kratylos, platon 'un üzerinde en çok araştırma yapılmış diyaloglarından biridir.
    diyaloğun önemi aslında; dilin kökeni üzerine eğilmiş olmasıdır; bu sorun her daim güncelliğini korur efendim.
    platon, bu diyalogu kaleme alırken, evet diyalogu kaleme almıştır, yansıttığı ifadeler acaba felsefesinin hangi aşamasındadır? hangi akım veya kişileri kendisine hedef almıştır?
    bu entirimde biraz bilgi vermek istiyorum; diyalog, sokrates, hermogenes ve kratylos arasında geçmekte olup, her nesne için doğru bir adlandırmanın olduğunu savunan kratylos 'un fikri ile hermogenes 'in adların doğruluğunun bir uzlaşmaya bir anlaşmaya bağlı olduğunu savunan karşı fikri diyaloğun özüdür, tartışmanın çıkış noktasıdır.
    gerçi tartışmalarda çıkış noktaları aslında bir nevi varış noktaları da olmaz mı?
    ben bu konunun üzerinde düşündüğüm zaman, esaslı bir biçimde çıkış'ın aynı zamanda bir varış içerdiğini hatta varış'ta, tıpkı kompozisyonun giriş bölümü ile sonuç bölümü arasındaki yakınlığa benzer bir çıkış'lık olduğunu hissetmişimdir, af buyurun kanıtlanacak bir şey değil bu, zira tartışma başlı başına öznel bir şeydir, daha doğrusu fikir sunumu o kadar çeşitlilik içerebilir ki, tek bir ispat, tek bir çıkarım günü kurtarmaz.
    halde tartışmada çıkış ve varış'ın aynı olabileceğinden dem vurduktan sonra; sokrates ne diyor ona bakalım; ona göre konu oldukça zordur. çözümünü kendisi de bilmez hatta, araştırmaya girşir yalnız. diyalogun büyük bir bölümü; sokrates ile hermogenes 'in konuşmasıdır. hem hermogenes 'in, adların belirlenmesi herkesin işi olmadığı inancı hem de kratylos 'un savunması haklıdır ona göre.
    zira nesnelerle adlar arasında doğal bir bağ vardır. artık üzerinde durulması gereken; adların bu doğal doğruluklarının orjinlerini araştırmaktır.

    sokrates, işe homeros 'un ve diğer eski ozanların yapıtlarına dayanarak girişir, çeşitli ad ve kavram gruplarını etimolojik açıdan inceleyerek adın, nesnenin özünü yansıtmasının doğru olacağını savunur.
    kratylos ise adın doğruluğunun nesnenin doğasını göstermesine bağlı olduğunu, adların öğretmek için yapıldıklarını, oluşturulmalarının bir sanat olduğunu ve bu sanatın yasa koyucular tarafından uygulandığını kabule tmekle birlikte, bazı adların yanlış düzenlendiğini kabul etmez. ona göre eğer adlar gerçek adlarsa hepsi doğrudur, yanlıştan söz etmek imkansızdır. fakat sokrates, nesnenin bir taklidi olan resim sanatında olduğu gibi adlandırmada da yanlışlığın oolabileceğini savunur ve yanlışlığın cümlelere kadar uzanabileceğini düşünür.
    tartışmanın sonunda varılan sonuç, nesnelerin adların yardımı olmadan da bilinebileceğidir.

    nesneler nasıl bilinecek?

    en doğal yöntem tabi ki; nesnenin kendisine doğrudan bir bakış atmaktır.
    sokrates'e göre; akış, hareket bildiren adlar bizi yanlışlığa itebilir; zira bu adları üretenler herşeyin hareket halinde olduğunu ve sürekli aktığı düşüncesindedirler. oysa kendinde iyi ve kendinde güzel her zaman vardırlar. iki karşıt sav arasında; nesnelerin bize bağlı olmayan sürekli bir gerçeklikleri olduğunu savunan sokrates, savlardan hiçbirine katılmaz. adların doğal doğrulukları olduğu düşüncesine yakın görünürken, kullanımın etkisini de göz önünde tutarark bu savı da aslında bir nevi yıpratır.

    sokrates 'in kendinde güzel ve kendinde iyi nin varlığından söz etmesi, platoncu görüşün artık su yüzüne çıktığının resmidir. bu görüş akış ve değişmeden söz eden herakleitos 'un düşüncesiyle asla uyuşamaz.
    platon, sürekli değişim felsefesinin savunucularına karşı çıkar; oysa herakleitos 'a göre; güneş her gün yenidir (fr.6; aristoteles, meteorologica, ll. 2. 355 a13; çev: cengiz çakmak), "ateş önce denize dönüşür; denizin yarısı toprağa, yarısı yakıcı buhara. deniz toprak olmasından önceki orana göre çeşitli şekillerde boşalarak aynı ölçüsünü bulur. (fr. 31; clemens alexandrinus, stromateis, v. 105 [ll 396. 13]; çev: cakmak), "ruhlar için ölüm su olmaktır. suyun ölümü toprak olmaktır. su topraktan meydana gelir, ruh da sudan." (clemens alexandrinus, stomateis, vi. 16 [ll 435. 25]), "ateşin ölümü havanın doğumudur; havanın ölümü suyun doğumudur." (plutarkhos, de e apud delphos, 18. 392c), "dönüşerek dinlenir." (fr: 84a ; plotinos, enneades, iv. 8.1) "aynı şeydir yaşayan ve ölen, uyanık ve uyuyan, genç ve yaşlı. çünkü sonrakiler öncekilerle, öncekiler sonrakilerle yer değiştirir." (fr. 88; plutarkhos, consolatio ad apollonium, 106e), "her şey ateşle takas olur, ateş de her şeyle; tıpkı altın ile malların ve mallar ile altının takas edilmesi gibi." (fr.90; plutarkhos, de e apud delphous, 388) ,"herakleitos'a göre; aynı ırmağa iki kez girilmez." (fr.91; plutarkhos, de e apud delphous, 392 b), "çemberin çevresinde başlangıç ve son ortaktır." (fr. 103; porphyrios, quaestiones homericae ad illiadem, ad 200), "soğuk ısınır, sıcak soğur, nemli kurur, kuru nemlenir." (fr. 126; tzetses, scholia ad exegesin in illiadem, ll. 126)

    herakleitos 'un değişim kavramına platon'un eleştirisine göre; devinim bildiren sözcüklerden bazılarının daha çok bir dinginliği ifade ettiğini gösterir. bu düşünce sistematiği elealıların felsefesine dayanır.
    sokrates "kratylos" diyaloğunda devimcilik yani mobilisme anlayışının yeniden ve derinlemesine tartışılmsı gerektiğini söyler.
    yaşlılık diyaloglarından "sofistes" ise herakleitos ile parmenides 'in karşısında platon'un tutumunun ne olduğunu açıklıkla ortaya koyar. o halde çok rahatlıkla söylyebiliriz ki; hermogenes ve kratylos 'un dil konusundaki konuşmaları aslında felsefi bir derinlik içermektedir. hermogenes'e göre; dil bir sözleşmeye dayanırken, ki bu görüş demokritos'un insanların aralarında ilişki kurabilmeleri için nesneleri anlaşarak adlandırdıkları görüşü tam bir benzeşim içerisindedir, kratylos 'un savının ise, sağlam kanıtlara dayanmasak da; herakleitosçu düşünceyle koşutluk gösterdiğini söyleyebilir miyiz? kimilerine göre; platon "kratylos" da, kynik antisthenes'i hedef olarak almaktadır. kratylos gibi yanlış konuşmanın, yanlış isimlendirmenin olanaksızlığından söz eden antisthenes'e göre; eğitimin bizzat en önemli ilkesi isimlerin incelenmesi, araştırılmasıdır. platon'un dil konusundaki eleştirileri ise ona yöneliktir.
    platon yine, bu diyalogla, sofistlere karşı yürüttüğü savaşı da sonuçlandırarak; düşüncelerinde yeni bir evreyi açmaktadır. gorgias ve protagoras diyaloglarında sofistlerin ahlak anlayışlarıyla savaşan platon, kratylos 'da ise protagoras'ın insan her şeyin ölçüsüdür savını çürütmekte ve sofizme son darbeyi indirmektedir.
    kişilere son bir göz atıp entirimizi tamamlayalım;

    sokrates; her zaman alıştığımız biçimdedir. özenlidir, sabırlıdır. alaycılığı, ironik sorularıyla tartışmanın nereye gittiğinden haberdar gibidir.
    hermogenes; sokrates'in hakiki bir öğrencisidir. protagoras'a hakimdir, fakat platon'un bize gösterdiğince; öyle çok sağlam bir fikri yoktur; hatta filozof değildir.
    kratylos; tam bir cengaverdir. herakleitos'un düşüncesini; o biçimi savunur bütün gücüyle; bu haliyle platon'un da çekineceği bir hasımdır.

    kaynaklar:
    teoman aktürel, kratylos, dil üstüne çevirisi
    herakleitos, fragmanlar, çev: cengiz çakmak
    faruk zeki perek, eski çağ'da dilbilgisi araştırmaları
  • herakleitos'un her şeyin bir oluş halinde bulunduğunu düşünmesi
    ve hiçbir şey hakkında kesin konuşulamayacağı anlayışına sımsıkı bağlı kalarak, hiçbir şey hakkında konuşmayan, sorulara yalnızca parmağını hareket ettirerek cevap vermeye çalışan filozof.
  • erman gören'in aslından, eski yunanca'dan, türkçeye çevirdiği, dergah yayınlarından çıkan önemli platon diyaloglarından birisi.
  • (bkz: #153117249)
hesabın var mı? giriş yap