aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • demirkubuzun cok cok iyi bir filminin adi
  • çekimlerinin çoğu basmane'de gerçekleştiren sağlam bir zeki demirkubuz filmi. bir sahnesi çok komiktir. derya alabora haluk bilginere der ki:
    "-işim var şu çocuğa bak biraz..."
    haluk bilginer der ki:"tamaammm.."
    derya alabora haluk bilginer'i uyarır:"sakın kaybetme ha. dalgınsındır sen."
    bunun üzerine haluk bilginer der ki:"çakmak mı lan bu?"
    işte bu ufak diyalog yönetmenin ne kadar iyi bi gözlemci olduğunun minik ve mizahi bir kanıtıdır.
    (bkz: en sık kaybedilen şeyler)

    bunun yanı sıra fimde bir kır sahnesi vardır ki, haluk bilginer'in 7 dakikayı aşan tiradıyla unutulmazlar arasındaki yerini almıştır. bekir* bir yandan cigaralağını çeker, bir yandan hastalıklı bir aşkın ve hayatın geride bıraktığı 20 seneyi anlatır yusuf'a *. olağanüstüdür... tek kelimeyle olağanüstü...
  • bence türk filmleri arasında "gemide" ile birlikte iki filmden biri...haluk bilginer'in kırdaki tiradı hayranlık uyandırıcı...
  • doğaçlamaya soğuk bakan, ve taner birsel'in itiraf filmiyle ilgili bir röportajına göre senaryodaki tek bir kelimenin değiştirilmesine bile izin vermeyen zeki demirkubuz'un izleyenini garip eden bir filmi. karakterler yaşadıklarıyla ve kişilikleriyle inanılmaz bir biçimde arabeskler, ama zeki demirkubuz'un mesafeli yaklaşımı arabeskliğin filme bulaşmasını engelliyor.

    hikaye yusuf karakterinin gözünden anlatılıyor. film boyunca yusuf'un yanından hiç ayrılmadığımızdan ve hep o anki olaylara şahit olduğumuzdan diğer karakterlerin geçmişi hakkında bilgileri flashbackler veya dış sesler yerine o an yaşanan diyaloglardan öğreniyoruz. haluk bilginer'in bence türk sinema tarihinin en etkileyici oyunculuklarından birini sergilediği kır sahnesinde anlattığı hikayenin varoluş sebebi de bu (daha doğrusu sahnenin varoluş sebebi diyelim). üstelik bu yöntemle o kadar garip etkiler yaratıyor ki yönetmen (sonradan itiraf'ta da çok ustaca kullanıyor bu hikaye-dedikodu yoluyla karakter yaratma yollarını). mesela yusuf'un eniştesinin evine ilk ziyaretinde eniştenin depremden sonra anlattıklarıyla yusuf'un kır sahnesinde bekir (h. bilginer)'e geveledikleri birleşince, gözümüze sokulmadan yusuf'un bütün bir hikayesi seriliyor gözümüzün önüne. veya haluk bilginer kırdaki konuşmayı yaptıktan sonra, otelde yusuf uğur'a masaj yaparken "hapise girerken sevgilin var mıydı?" diye sorduğunda uğur, bu sorunun uğur için ne tür bir acı ifade ettiği ağlamalı-sızlamalı bir sahneye ihtiyaç duymadan gösteriliyor. bize gösterilen insanların film zamanı içinde varolup biten insanlar olmaları yerine, filmin hali hazırda varolan bu insanların hayatının içine girip bize sadece ufak, seçilmiş bir parçayı gösterdiği izlenimi oluşuyor insanda.

    üstelik demirkubuz bütün karakterlerinin geçmişleri konusunda sezdirdikleri ve verdikleri öyle şeyler ki, duyduktan sonra uzun uzadıya o hikayeleri düşünmeye, hayal etmeye başlıyor insan. hepsi de ayrı bir filme konu oluşturabilecek kadar ilginç zira. hep düşünürüm "keşke bu hikayeleri alıp üçleme tarzında bir film çevirseymiş adam." diye...

    ismiyle ilintili olarak, "masumiyetini kaybetmemek", hayat denen bok çukurundan tiksinip vazgeçmemek, uğraşmaya, savaşmaya devam etmekten bahsediyor film. finalindeki küçük "sürpriziyle" bütün karakterlerinin yazgısını birbirine bağlanmasıyla, "gariban" bir kadere mahkum olan yusuf'a "masumiyetini kaybetme, denemekten vazgeçme" diyor bir şekilde.

    yaydığı o garip, türk milletine has tevekkül duygusuyla her izlediğimde etkisinden kurtulamadığım, çok özel bir film, sanat eseri.
  • kapaginda yazili odul solenine aldanip alinmis, izlemek icin beklenilen birkac saatte filme dair cok iyi dusler kurulmus, filmin bitmesine yakin vakitlerde hala 'daha iyi' biseyler beklentisi kirintilariyla sona ulasilmis, sonda samuel beckett alintisinin filmi cok iyi tamamladigina karar kilinmis, fakat yine de bunyenin daha iyi bir film beklentisi karsisinda dus kirikligi yasatmis ve yine fakat oyuncularin performanslarinin oldukca iyi oldugu yine de bikac kamera acisi ve bekir'in yusuf'a acikyesilhavada cilem'in lal'ligi odakli basladigi ,ugur'dan ve kendisinin ona nasil vurgun olusundan bahsederek surdurdugu konusma suresi disinda pek fazla artiyi bunyesinde barindirmiyordu.
    yine ve fakat ve yine yine.
    daha iyi yenil. boyundan buyuk duslerin olsun
  • 1997 yapimi muthis bir film..masumiyeti,yenilmeyi damakta eriten ayri ayri zevklere kosturan zeki demirkubuz saheseri..
  • haluk bilginerin oyunculuk dersi verdigi super turk filmi. bir de gemide ile beraber, izleyince kufur bilginizi gelistirebileceginiz film.
  • --- spoiler ---

    zeki demirkubuz'un "suça asik bir adam, adama asik bir kadin ve kadina asik bir baska adam. " cümlecigiyle tarif ettigi film. sonradan bu halka biraz daha genisler.

    zagor : ismi var, cismi yok insan; olaylarin müsebbibi.

    ugur * : zagor ugruna sehir sehir dolasir, ona yakin olabilmek adina pavyonlarda çalisir, fahiselik yapar; sol elinde alyans.

    bekir * : ugur'un pesinde, yirmi yil boyunca, oradan oraya sürüklenir. ugur'un zagor'u sevmesi, hatta ona yakin olabilmek için vücudunu satmasi bile vazgeçiremez onu sevgisinden:

    "zagor… cezaevlerini gezip duruyor… orospu da pesinden… sonunda dayanamadim ben de onun pesinden… yunus gibi ask ugruna düstük yollara… bu tinmiyor hiç. ilk yillar ufak kahpeliklere basladi, sonra alisti. gözünü yumup yatiyo milletin altina. kaç defa dönüp gittim istanbul'a… her seferinde yine pesinde buldum kendimi.

    o gece oturup düsündüm, oglum bekir dedim kendi kendime. yolu yok çekeceksin, isyan etmenin faydasi yok. kaderin böyle. yol belli. eg basini usul usul yürü simdi. o gün bugün usul usul yürüyorum iste."

    yusuf * : hiçbir seyi yoktur hayatinda, beklenti dahil. ugur zagor'u sever, bekir ugur'u… o da kapilir bu girdaba:

    "-asik oldum abla görmüyor musun?
    -kime!?
    -kime olcak abla, senden baska kim var artik?

    -sevdim abla, ne kötülük var bunda?"

    ---

    otel lobilerindeki televizyonlarda yayinlanan filmler, açilan/ kapanmayan kapilar, otobüs yolculuklari, küfürler, biri digerinin öyküsünde tutsak insanlar… ama alt tarafi bir filmdir iste* :

    - film bu mehmet abi, film. milleti aglatmak için yalandan yapiyolar…
    - yalan malan, böyle de olmaz ki kardesim!!!

    --- spoiler ---
  • türk filmlerine önyargı ile yaklaşanların bile büyük bir beğeniyle izleyebileceği haluk bilginer'in muhteşem bir oyunculuk sergilediği zeki demirkubuz'un en iyi filmi.
  • turk sinemasinin en iyi filmi. haluk bilginer'in filmin ortasinda tiradi cok etkileyicidir ama filmde bundan cok fazlasi vardir. birinden duysaniz, ya da baska bir filmde anlatilsa asla inandirici olamayacak hikayeler bu filmde sanki her zaman rastladiginiz, bildiginiz, hatta ve hatta yasadiginiz hikayeler gibi gelir insana. ne kadar renkli anlatilirsa anlatilsin, sarhos olasiniz,fuhus yapasiniz, hapse dusesiniz, asik oldugunuz ve sizi sevmeyen kadinin pesinde sehir sehir gezesiniz gelmez. tum bunlarin dehseti hep oradadir. yani masumiyet siddeti, sefalati, yoksullugu, ucuz otelleri, hasta cocuklari, hapishane ziyaretlerini, intihari, pavyonlari hem anlatir, hem de bunlari estetize etmez. boyle kac film var ki....
hesabın var mı? giriş yap