• bursa anadolu lisesi'nin eski efsanevi müzik hocası. "sigara içilmez" yazılı tabelanın altında sigara içmesiyle ve sigara yüzünden saramış bıyıklarıyla tanınır.
  • her türlü enstrumanı ustalıkla çalabildiğini ve bursa'ya gitarı kendisinin getirdiğini iddia etmesi her aklıma geldikçe yüzümde bir tebessüm oluşturmayı başaran eski hocam.

    sınıftan biri sormuştu:
    "-hocam şu dolabındaki kemanı çalabilir misiniz?
    -ya x cim şimdi boynum biraz ağrıyo, başka zaman çalarız."
    (bkz: atma recep din kardeşiyiz)
  • şimdi sözlü piyangosu bana çıkacak diye stresle, diken üstünde geçirilen müzik derslerinin sebebidir.ayrıca müzik yazılısı da olurduk ama sözlü kadar stres yaratmazdı yazılılar. bursa anadolu lisesinde okumaya başlayıncaya kadar hep lay lay lom dan ibaret olan müzik dersleri, murat onat sayesinde, ateş çemberinedn atlamak gibi bir şey olmuştu benim için. müzik odasının yakınlarında dolaşmak bile sinirlerimi bozardı. diğer yandan ailemi tanıdığı için bana biraz iltimas geçtiği de görülmüştür. okul sınırları dışında gayet sevimli bir insandı, onu da bilirim
  • derslerini spor salonunun arkasinda bir odada verirdi. dedigine gore orasi eskiden depoymus, kendisi tek basina ugrasmis vs. bizi hep sizi yazili sinav yapacagim diye korkuturdu ama hic yapdigini goremedik. atmayi coook severdi. kantinde "ben var ya ben bir gun ohooooo..." demisligini duymusumdur. galatasaray muhabbeti acip dersi kaynatabilirdiniz. bir de koro sevdasina tutulmustu bir ara.
  • sanildiginin aksine adi bir adam degildir. doksanli yillarin basinda o donem ortaokulda okuyan bir ogrencinin kizlar yatakhanesinin onunden sus havuzuna dogru giden yolun hemen basinda sagli sollu duran metal kaziklardan soldakinin uzerine dusup -ki daha sonra bu kaziklarin ustu panik icindeki okul yonetimi tarafindan, basin duyar gote geliriz korkusuyla kapatilmistir- kan revan icinde, can havliyle kosturmasi esnasinda, kan kaybindan olmek uzere olan bu ogrenciyi, herkes mal mal bakarken, arabasi olan hocalar "aman kan olur, ölür ustume kalir" diyerek seyrederken, kaptigi gibi arabasina atmis, kandan tamamen kipkirmizi ust basi ve arka koltuklariyla zamaninda hastaneye yetistirmistir (bkz: ozel bursa hastanesi). saniyelerin onemli oldugu bu olayda gosterdigi ozveri bile basli basina nasil biri oldugunu anlatmaya yeter.
  • vaktiyle beni müzik dersinden bütünlemeye bırakmış kişidir. bir dönem boyunca tüm derslerinden kaçtığım için yakalayıp sözlü yapamamıştı. anlayın artık adamın sözlülerinin yarattığı stresi. bütünlemeye kalıp daha az kişinin önünde rezil olmayı tercih etmişim.
  • hakkında söylenen tüm olumsuz eleştirilere rağmen unutulmaması gereken noktalar da var.kendisinin de dediği gibi gerçekten hiçkimsenin destek vermemesine karşın okulun ve öğrencilerin çehresini değiştirmek adına çok şey yapmıştır. bugün bursa anadolu lisesi sinden mezun olan pek çok öğrenci, onun sayesinde orta okul-lise dönemini sosyal aktivitelerde değerlendirme imkanı buldu. bir çok okulda hiçbir şey yapılmazken yada sadece ne olduğu belli olmayan folklor ekibi varken, kendisi sayesinde okulda derece sahibi orkestra, başarılı folklor ekibi, klasik ve modern dans grupları ve her törende ortaya çıkan okul koroları bulunmaktaydı. okul yönetimin sahip olduğu tutucu yapı düşünülürse tüm bunlar ciddi başarılardır ve özveri gerektirmektedir.ve önemli bir konuda kendisi ne kadar öyle görünmese de gerçekten yumuşak bir kalbe, duygusal yapıya sahiptir.
  • sigara içen öğrencilerden-ki oğlu da bunların arasındadır- topladığı paketleri asla boşa harcamayan, müzik derslerindeki hassas ve titiz tutumu dışında son derece sevimli bir insan olan bursa anadolu lisesi vazgeçilmez müzik öğretmeni ve sonra müdür yardımcısı.
  • ilk kar$ila$mada biraktigi kaba, adi, bir nevi "nuri alco" izlenimini, en ufak muhattaplikta babacan, yeri geldi mi ciddi olan, $akala$masi cok ama cok eglenceli bir insan izlenimine donu$turen emekli ogretmen. sacmasapan okul kurallarinin ogrencilerine zarar vermesini, "burada kurallari ben koyarim ok?" gibisinden radikal bir tutumla engellediginin farkina cok az ogrenci varir. i$ ili$kilerini bilemem ama ogrenci - ogretmen ili$kisini bursa anadolu lisesinde kimsenin saglayamadigi gibi saglami$ bir insandir. gerek direkt, gerek dolayli yollardan, bursa'ya bircok onemli muzisyen kazandirmi$tir. (gitar dersi vererek degil, aklina muzigi sokarak. zira gitar dersi verdikleri gitardan sogurdu, biz boyle gorduk.)

    kendisinin gazabi hakkinda beste yapan nice bursali grup gorulmu$tur, nedense hepsi thrashcidir bu adamin nefret ettigi bir $ekilde. allah iyisini versin.

    yeri geldi mi ogrencileriyle icki masasina oturacak, onlari adam yerine koyabilecek kadar da komplekssiz bir adamdir.
  • okul hayatım boyunca devamlı uzak durmaya çalıştığım, fakat kaderin garip cilveleri sonucu maksimum uzunluk ve yakınlıkta bir hoca-öğrenci ilişkisi kurmak durumunda kaldığım nevi şahsına münhasır bir insandır kendisi. öncelikle ortaokul boyunca müzik derslerinde kendisiyle beraber olmuştuk, bundan hiçbir ballının kaçma şansı yoktu zaten. fakat ilk gariplik ortasonun son aylarında gelişti. tam artık liseye geçicez, müzik derslerinden de kurtulacaz diye sevinirken, murat onat bütün sınıfa rüşvet teklif etti bir anda. lise1'de seçmeli ders olarak müzik seçenler çok şanslı olacakmış; hem notları garantiymiş, hem de ortaokuldaki gibi flüte üflemek gibi olaylar değil gerçek anlamda daha özgür bir müzik dersi görecekmişiz. tabi herkesi cezbeden nokta, çantada keklik, iyi notlar getirecek ve rahatça yayılacak beden dersi gibi bir dersin daha ortaya çıkmasıydı. aslında bu durumdan kıllanmama rağmen yine de ortamdaki arkadaşların gazına gelip seçmeli ders olarak işaretledik müziği. ve tabii beklenen sonuç; ne notlar ne de dersin içeriği değişmişti.

    ama yine de akıllı bir insanın şu olanlardan ders alması ve yedik bir bok diyerek kıçının üstüne oturması gerekir. fakat, o sıralar gitar çalmanın farz olduğunu zanneden ben ve yakın bir zihniyetteki, beraber harıl harıl ucuza kurs alabileceğimiz mekan aradığımız kankam, uzun araştırmalar sonucu gitar olayının pahalıya patlayabileceğini ammavelakin murat hocanın müzik ortamlarında tanıdıkları olabileceği ve bu vasıtayla bize ucuz ders alabileceğimiz birilerini önerebileceğini düşündük; epey malmışız yani. tabi ki böyle bir soruyu murat hocaya sorunca, "tamam, başlayalım derslere hemen" gibi bir cevap aldık. o an yaptığımızın farkına varmıştık ama iş işten geçmişti çoktan. bu arada zavallı bir insanı daha yanımızda sürükledik ve böylece bir süre gerek haftasonu daha da soğuk olan müzik odasına, gerekse hocanın evine gittik geldik üç kişi. zaman ilerledikçe ve biz ayna'nın ceylanıyla, tren gelir hoş geliri çalmanın ötesine geçemeyince; bu işten nasıl kurtulacağımızı düşünmeye başladık. bir yandan da, devam eden müzik dersinden iyi not alalım derken hocayla yolları ayırırsak sıçmayalım korkusu çıkmıştı. yine de, dayanamayan zavallı üçüncü kişi birgün gitarının sapını kırdı, bu bahaneyle bir iki hafta "hocam gitarını yaptırcak arkadaş" ayağına ertelenen çalışmalar ve sonra zamanaşımı, koridorlarda hocayla karşılaşmamaya çalışmalar, derslere en geç girip en erken çıkan olmak için sarfedilen efor. bu şekilde paçayı sıyırdığımı sanıyordum. fakat intikamı acı olmuştu. karga sesime rağmen beni hem halk müziği, hem de sanat müziği korosuna seçmişti. bu kadarı da fazlaydı. halk müziği korosundan atılmam çok zor olmadı, playback metodunu uygulamak yerine gerçekten herkesle beraber şarkılara eşlik etmemle birlikte koronun ilk çalışmasında "bi bozuk ses geliyo" teşhisini koydurmayı başarmıştım.sanat müziği korosunda ise neden bilmiyorum ama benzer bir durum gerçekleşemedi. böylece, bir de sene sonunda gerçekleşen, velilerin gelip izlediği bir tsm konserindeki koronun içinde yer almıştım. gerçekten komikti bu olay da. hiç eğlenmediğimizi söylemeyeceğim tabi korodakilerle; çoğunlukla da sinir bozukluğuna dayalı gülme krizleri oluyordu.

    evet o günden beri elime ne flüt ne de gitar almışımdır. yine de murat onat için kötü bir insan diyemem, belki biraz garip.

    (bkz: monat)
hesabın var mı? giriş yap