• genç siviller ve darbeye dur de gibi girişimlerce desteklenen, darbelere karşı 70 milyon adım koalisyonunca düzenlenmiş, buz gibi havada, kar altında binlerce kişinin katılımıyla yapılan istanbul'daki mitingde kullanılmış sloganlardan biridir ve son dönemin en güzel sözüdür.

    4 darbe, bir sürü girişim, bir sürü plan, yol geçen hanına dönen cephanelikler, orda burda ele geçen "boru"lar, israille, pkk ile işbirlikleri, aczmendileri kullanma, adayı kardaklama, kardak'tan yararlanma, 6-7 eylülleri planlama, 33 günahsız köylüyü öldürme, öldüren generalin ismini oraya buraya ama özellikle köylülerin öldüğü yerde bir kışlaya verme; ülkemizde darbe çağının geçtiğini görememe hastalığı sayılan tavuk karasına bulaşma, sivillerin diline düşme -özellikle genç olanlarının-...

    özellikle son ortaya çıkmış dehşetengiz plandan sonra, "bu bir oyundur... oyun oynuyorduk" diyen ordu, elbette birilerini güldürecekti. nasıl mı? olmadık işlerin merakına ve planına kapılmış minik kızla oğlanın, yakalanıverdikten sonra "doktorculuk oynuyorduk" demeleri gibi ordumuz da galiba askercilik oynamak ile darbecilik oynamayı birbirine karıştırmış durumda. bu nedenle de mesleği ile ilgili işleri kötü, meslek dışına çıktığı işleri daha da kötü yapar oldu.

    yoksa kıbrıs harekatında kendi gemimizi neden bombalayalım? zavallı yeni asker gençleri askere değil de korumasız biçimde neden pkk'ya ölüme yollayalım? istihbarat varken bile karakol baskınlarını neden engellemeyelim? tam baskınlar sırasında bütün subaylarımız nasıl olur da karakol dışında, düğünde müğünde olur? hrantın vurulmasından tut da ağca'nın kaçırılmasına kadar, uğur mumcu'nun ölümüne kadar bir sürü olayda iz bırakan ordumuz acaba bu korkusuzluğu nereden buluyor? bizim kendisine verdiğimiz açık çekten dolayı olmasın? iyi niyetimizi kötüye mi kullanıyor acaba? taraf gazetesine kızmayı bırakıp tutarlı bir eleştiri özeleştiri sürecine mi girmeli yoksa?

    ben yazmaktan yoruldum... herşeyi de yazamadım ama siz boşlukları doldurdunuz, biliyorum.

    yoksa bu slogan doğru mu?

    yoksa gerçekten, ordu ülkeyi yordu mu?

    bu akşam bunu yeniden düşüneceğim...

    mitingdeki diğer anlamlı sözler için:

    (bkz: kozmik sırlar açıklansın)
    (bkz: darbe planı yapanlar yargılansın)
    (bkz: özgürlük istiyoruz)
    (bkz: darbedar ordu, derbeder halk)
  • adil gür'ün son yaptığı araştırma sonuçlarına göre, 1980'den beri ordunun hep %90'larda seyreden güvenilirlik oranı ilk kez %63 lere doğru düşüşe geçmiş. durum, ordunun halkı ve ülkeyi yorduğunun belgesi niteliğindedir. eski %90'lar biçimindeki güven rakamlarını güvenilir bulanların, giderek güvenilmeme sürecine girişin göstergesi olan yeni oranı ve eğilimi de güvenilir bulması gerekir. eğer çifte standart uygulanmıyorsa...

    ordunun geçmişiyle ve kendisiyle yüzleşmesinin zamanıdır.

    (bkz: 2023 gelmeden ikiyüzlülükle yüzleşmek)
  • e tabii o kadar fındık üret, halk yesin, sonra aga nigi naga nigi.. ya yorulmayıp da nolacağıdı.. pis ordu seni..
  • ülkeyi de kendini de yordu sanırım. hala yeni sincanlar yaratmaya çalışarak kendini komik durumlara düşürüyor üstelik. erzincan'da cemselere şehir turu yaptırtıyor, aklı az ama yıldızı bol birisi.

    bir de meseleye şöyle bakılsa acaba? (bkz: #18223068)
  • içeriğine hiç girmiyorum da, muhtemelen bu sloganı kim bulmuşsa ya sekiz-dokuz yaşlarında, ya da o yıllara derin biz özlem besliyor.

    - ordu ülkeyi yordu.
    - o laflar boy boy, seni siken x kovboy!
    - o lafları atlattık, götünde mantar patlattık!

    bu ne lan?
  • generallerin tutuklanması, ülkeyi yoran orduyu yoruyor. biliyorum ama hepimiz de zamanında onlardan yorulduk.

    ülkenin gerçekten demokratikleşmesi için darbeciliğin kökünün kazınması gerekiyordu. bu ordu, ülkeyi de temiz eller savcılarını da gerçekten yordu. ancak savcılar da epeyi usta oyuncuymuş doğrusu... bakalım bu politik satranç oyunu nasıl bitecek, önemli olan o.

    iyi taraf kazanmalı ama kötü taraf'ın, durumun pat olduğunu sanması sağlanmalı. bu savcılar bunu başarır bence.

    daha küçük, daha disiplinli, daha iyi organize olmuş, kendini ülkenin sahibi sanmayan, sivillerin denetimine girmiş, ab'nin hukuksal çizgisini kabullenmiş, muz cumhuriyetinde imiş gibi davranmayan, darbeci ve muhtıracı olmayan, politikaya karışmayıp ama kendi işini iyi yapan bir ordu isteyenler, bugün daha umutlu çünkü.
  • (bkz: askerleri hedef tahtası olarak kullanmak)

    eline el bombası tutuşurulan erleri; korumasız minibüse doldurup ölüme yollananları; heronları istemeden uçurup, bilgisini cebellezi edip, subayları düğüne yollayıp öylece hedef tahtası yapılan askerleri henüz unutmadık. herkese cesaret geldi. cebi olan konuşuyor, çekiyor kışladaki hedef tahtası yapılan askerleri ve yolluyor medyaya. üstelik artık taraf olmadan da ordunun ülkeyi yorduğuyla yüzleşilebiliyor, gerçekler ortaya dökülebiliyor.

    gerçek neydi?

    gerçek, mehmet'lerin aslında hep hedef tahtası, eğitim zayiatı olduğu; toptan alınıp, satılan, pazarlanan bir meta gibi kullanıldığıydı.

    şimdiki fark, bunlar dile getirilince, eskiden buna iftira diyenlerin şimdi "iftira" diyecek başka konuların peşinde olduğudur;
    şimdiki fark, gerçeklerin ortaya çıkarılmasındaki cesarettir, gayrettir;

    halkı da, onun evlatlarını da yüzyıldır hedef tahtası yapan zihniyeti, darbecileri biraz kırk dökük de olsa demokrasi içinde yargılama gayretidir. yapılanlar üstünde kendi hesabı olanlar olsa da; olan biten (örn. 162 subayın tutuklanması) halk da evlatları da artık hedef tahtası olmasın diyedir.

    ülkeyi yoran "mübarek ordu"nun üstündeki illüzyon kalkıyor.

    halk çocuklarına mehmetçik deyip, kendisini peygamber ocağı diye adlandırıp, oluşturduğu bu ulvi perde arkasındaki statükoda gücünü korumak için de olur olmadık her yerde, herkese şehitlik payesi dağıtan, sonra da dolap üstüne dolap çeviren, darbeci ordumuzun...

    o "şehitler"in annelerini orduevlerine sokmayıp, eşinin başı bağlı birileri cumhurbaşkanı olmasın diye muhtıralar yazan, ülkeyi yoran ordumuzun...

    vicdanı olan herkes artık bu gerçeklere göz yummuyor. üstelik artık anlaşıldı ki, bunlara karşı çıkmak için ordu düşmanı olmaya gerek yoktur.

    tersine bu coğrafyada galiba daha bir süre ordulara ihtiyaç var. ama temiz, siyasetten çekilmiş, muhtıracılığı, darbeciliği bırakmış; milli savunma bakanına bağlanmış, en baştaki generalin adının artık pek bilinmediği, teknolojik olarak kuvvetli, işini iyi yapan, daha küçük ve daha profesyonel bir orduya var ihtiyaç...

    yoksa ordumuz halka tepeden bakmaya, onu sürülecek koyun olarak görmeye, askerleri hedef tahtası, "pimi çekilmiş el bombası taşıyıcısı" olarak kullanmaya, millete din öğretmeye, başı bağlıları ikinci sınıf yerine koymaya devam ederse; bilmelidir ki artık bunu başarması imkansızdır.

    çünkü halkın önemli bir bölümünün gözündeki bağ çözüldü ve artık onlar biliyorlar ki ordu ülkeyi çok yordu.
  • fikir beyan etme ihtiyacı hissettikleri konular ve sorunlar nedense "ordu, statüko, darbe, bıdı bıdı bıdı"dan öteye gidemeyen güruhun sarfettiği gereksizlik örneklerinden birisi. söz konusu güruhu tüm darbe karşıtı eylemlerde, onda bunda görürüz de; madem bu insanlar hem "genç", hem "sivil" ve birçoğu da "öğrenci". neden öğrencilere karşı artık meşru bir hale gelen biber gazlı, copalı, dayaklı muamelelere karşı ve en azından, hiç olmazsa dolmabahçe'de demokratik hakkını kullanıp, her türlü fiziksel eylemden uzak protestosunu yapan kadının çocuğunu kaybetmesine yönelik bir protesto gerçekleştirmezler? neden böylesi olaylarda ortada bu engin "demokratik", "genç" ve "sivil" arkadaşlarımızı göremeyiz? "bizim öğrencilerimiz, sivillerimiz, gençlerimiz" ve "diğerleri" mi var sizin düşüncenizde?

    durup düşününce, kime laf anlatmaya çalışıyorum ki. zaten hepsi güdümlü, seçilmiş, "ileri demokrat" bir kesim. bir sonraki aşamaları "siyaset akademisi", oradan meclistir.
  • haklarında darbeciliğe bir biçimde bulaşmışlık iddiaları bulunan paşaların terfi ettirilmesi için askeri yüksek idare mahkemesi karar vermiş efendim: "terfi ettirilecek!" demiş. emriniz olur.

    hükumetler ülkeyi yorunca değiştirme şansı oluyor, seçimlerde. ordu ülkeyi yorunca ise, rezalet.

    haydi bakalım.
  • yüksek askeri şura kararıyla terfi ettirilen subayların hiç birinin fetö ile ilişkisi var mı yok mu sorgulamayan, üstelik fetö sempatizanı askeri personelin ordu ile ilişkisinin kesilmesi için askeri yargı kararlarına şerh koyan hangi partinin başbakanıdır ? ve üstelik hoca efendi diyerek fetöyü palazlandıran kaç numaralı cumhurbaşkanıdır ? ulan 1992'den beri iktidar olacaksın, "ne istediler de vermedik diye soracaksın" sonra karşımıza çıkıp bizi kandırmışlar diyeceksin. ordu mu yoruyor siz mi yoruyorsunuz oturup bir düşünün. herkesi kandıramadılar siz hiç merak buyurmayın efendiler.

    not: bizi de kandırmışlar cümlesinin hukuk anlamında hiç bir savunma argümanı sağlamadığını belirteyim. günü geldiğinde suç ve suça iştira etmekten yargılanırsınız söylemedi demeyin.
hesabın var mı? giriş yap