• küba'nin en dogusunda, ayni adli bolgenin baskenti olan sehir. gayet enteresan ve gormeye deger, ama ayni zamanda tuhaf, tekinsiz, tedirgin edici bir yer, koskoca bir açikhava kerhanesi, ucuca eklenmis dolapdere-kasimpasalar halinde sehir, batakhane, suc, et pazari, karanlik isler yumagi, her kosede gayet karanlik, ne idugu belirsiz tipler, sokaktaki kadinlarin (ve cocuk yastaki kizlarin) yuzde doksani fahise. sehrin en duzgun otellerinden birinde bile, aksam yemegi sirasinda “fashion show” adi altinda, modayla ve defileyle hic de ilgisi olmayan abuk subuk gösteriler düzenleniyor, 14-15 yaslarinda kizlar bikinilerle saliniyor, arkasindan mayolu iri kiyim zenci adamlar arz-i endam ediyor, belli ki “show” bitiminde otel yönetimine gidip begendigin kizin/adamin parasini odeyip odana goturuyorsin. daha dogrusu oraya sirf bunun icin gittigi belli olan, suratindan kasarlik akan orta yasli amerikali turistler guturuyor, size de inanamayarak ve uzulerek bakakalmak dusuyor.

    halk ciddi boyutta fakir ve gozlerini para hirsi burumus durumda, sokakta yurumeye bile cekiniyorsun, cunku nefes aldirmiyorlar, insanin cevresini bir anda en az uc kisi sariyor, tipik girizgah "where are you from" diye olaya dalip, puro satmaktan, otel ayarlamaya, bar kafe bok püsür tavsiye etmekten hatun veya adam bulmaya ilgilenmedigin bi dolu teklifler getiriyorlar, bunu bir de gayet agresif bir sekilde yapiyorlar ve yok canim istemezukten falan katiyen anlamiyorlar. halleri hem insanin icini burkuyor, bu ne hal, yaziktir, siz bu devrimi bunun icin mi yaptiniz diyorsun, hem de ister istemez sinirleniyorsun. bu tiplere -cinsiyetine gore- jinetero veya jinetera deniyor, istedikleri bazen dogrudan kendilerini pazarlamak olabildigi gibi, bazen ufak bir bahsis karsiligi otel vs ayarlamak olabiliyor. bazilari da sadece yarenlik edip, bu arada mesela bir aksam yemegini bedavaya getirmek derdindeler. kubalilarin oldukca sikayetci oldugu bu tiplerin en yaygin goruldugu yerlerden biri santiago de cuba. ne yazik ki, bu tipler yuzunden, belki de gercekten dostca yaklasip, konusmak isteyen insanlara da supheyle yaklasiyor insan bir sure sonra, ve neticede oralara kadar gidip, insanlariyla dogru durust bir temasta bulunamadan donuyorsun.

    neyse efeniiiim, jinetero-jinetera konusunu gecersek, bu santiago denen diyar bi de ülkenin en yogun zenci nufuslu yeriymis, bunun nedeni de, vaktiyle kölelerin en fazla bulundugu yer olmasi. bu nedenle, bolgenin kuba’nin genelinden farkliligi hemen hissediliyor, haiti’ye olan cografi yakinligin da etkisiyle, amcalar woodoo dahil olmak üzere kulturlerini epey bir korumuslar, bunu sehrin genelinde, muziklerinde, yemeklerinde, her seyde hissetmek mumkun. her yerden davullar, tamtamlar, afro-cuban dini rituellerin sesleri geliyor, bu da, hos ve enteresan olmakla beraber, sehrin tekinsiz atmosferini ikiye katlayan bir etki yapiyor. canli müzik yapilan ve local amcalarla tiklim tikis dolu bir suru enteresan mekan mevcut...ve fakaaaat, yukarida anlattigim nedenlerle, buralara gitmek oyle her babayigidin harci degil, adamlarin sokaktaki hali boyleyse, oralarda bizi kimbilir n’aparlar, aman diyim diye tirsiyorsun. hazir muzik demisken, müzik ülkenin her yerinde cok yogun, en dandik kafede bile habire birtakim amcalar gelip birseyler caliyor, grubun biri gidiyor biri geliyor, günün her saati bir yerlerden canli müzik duyuluyor. buena vista social club falan hikaye yani, amcalarin hepsi birer buena vista olmus. hatta köpekleri bile müzikal hayvanlar; kizin biri top sektiriyordu mesela, yukari baktik, aaa balkondaki kopek topun ritmine uyarak havliyor!

    son olarak, santiago de cuba bacardi’nin ilk uretim yeri. devrimden sonra ulkeden kacan bacardi ailesi daha once burada yerlesikmis ve bacardi uretimi burada baslamis. devrimin arkasindan devlete gecen bacardi de, bugun havana club adiyla uretiliyor. bacardi demisken, bacardi'nin santiago de cuba'da, 40'li yillarda gecen bir reklami var, insanda santiago de cuba'yi gorme istegi uyandiran...eh, neden gittik netekim?

    ayrica (bkz: santiago) (bkz: santiago de compostela) (bkz: santiago de chile)
  • cok kaliteli urunleri olan rom markasi.
  • (bkz: bacardi)
  • berberler ve bolero nun şehridir santiago de cuba. ayrıca çaylak gezen karayipleri burda ve kingston'daki hellshire'da götü sağlama zor alır. götü sağlama alsa bel soğukluğu yaşar. bel soğukluğu yaşamasa romdan sonra daha elit gelen bacardiyle kendinden geçer.

    santiago de cuba aslında kubanın ilk başkentidir. ayrıca aslında bakarsanız havana ne kadar sosyalizm sonrası bir küba deneyimi veriyor olsa da santiago de cuba da gezerken insan kesinlikle deneyim olarak karayipleri yaşar. yani daha evveliyatı olan birşeyi deneyimler. örneğin katedrali, adaya ayak basan ispanyollar bilmemkaç yılında yapmıştır, ya da direkt don velazquez'in (yani adaya ilk ayak basan ispanyol kaşif) evini görürsünüz.

    onun dışında dar sokaklarında sebze meyve ve tabii ki el altından puro satan pazarcıları ile eğlenceli zaman geçirilir. güzel manzaralı bir de kalesi vardır şehrin. gerçekten insan gidince ispanyolların nereye ve ne için geldiğini anlıyor.
  • diageo ile is ortakligi olan kuba romudur. amerika birlesik devletleri satis disinda olup, avrupada satisi olan/olacak bu rom, turkiyede de satilacak mi bilemiyorum. bilgim dahilinde olursa editlerim.

    haber linki
  • bir arkadaşımın yıllar önce küba'dan getirdiği ve karamel renginde olan romum. tadını gerçekten merak ediyorum.
hesabın var mı? giriş yap