• yıl 1984. dallama fransızların hala güzel müzik yaptığı zamanlardan söz ediyoruz. fransız rock grubu téléphone, dağılmadan önce un autre monde* isimli bir albüm çıkarırlar. albüme ismini veren şükela şarkı ise çoğu fransız için öyle kültleşmiştir ki, hala sabah akşam dinleyip gaza gelirler. nostaljik millet vesselam.

    sözleri eksik kalmasın:

    je rêvais d'un autre monde
    où la terre serait ronde
    où la lune serait blonde
    et la vie serait féconde

    je dormais à poings fermés
    je ne voyais plus mes pieds
    je rêvais réalité
    ma réalité

    je rêvais d'une autre terre
    qui resterait un mystère
    une terre moins terre à terre
    oui je voulais tout foutre en l'air

    je marchais les yeux fermés
    je ne voyais plus mes pieds
    je rêvais réalité
    ma réalité m'a alité

    oui je rêvais de notre monde
    et la terre est bien ronde
    et la lune est si blonde
    ce soir dansent les ombres du monde

    à la rêver immobile
    elle m'a trouvé bien futile
    mais quand bouger la fait tourner
    ma réalité m'a pardonné
  • gabriel aghion'un yönetmenliğini üstlendiği 2011 yılı yapımı tv filmi. başrollerini, dominique blanc, claude brasseur, samuel labarthe ve niels schneider paylaşmaktadır.
  • stéphane brizé imzalı 2021 yapımı film. eğlencelik değil. bir fabrika yöneticisinin yaşamını, çalışan sayısını azaltma programı sürecinde ve ailesine yansımalarıyla anlatıyor. kriz sarmalı. naturalist, sıfır dramatizasyon. 8/10.
  • müthiş derece sıkıcı bir film, süresi çok uzun olmamasına rağmen bitmek bilmedi.
  • görsel

    bir stéphane brizé filmi.

    sınıf argümanının etkisini büyük ölçüde yitirdiği bir siyasi dönemden geçiyoruz. yöneticiler, beyaz yakalılar, bürokratlar ve teknokratlar, işlerini kendi ontolojik varoluşlarıyla bağdaştırabilen memnun bir grup olarak kendilerini işçi varoluşsal tanımı içinde görmekten kaçınırlar. esasında bu alt kültür karmaşası içinde trajik bir tanıklıktır kişinin yabancılaşma sürecinde. hatta işçiler bile işçi sınıfı kimliğini bir nevi düşük seviyeli varoluşsal bir kaza ya da ilahi bir ceza olarak görürler. taktir edersiniz ki dilimizde bunu destekleyen birçok deyim ve özdeyiş vardır. avrupa'nın göbeğinde de durumlar pek farklı değil, proletarya kavramı adeta bir hakaret haline gelmiş durumda. avusturya buna bir örnek olabilir, prolet kelimesi aşağılama amacıyla kullanılan bir küfür halini almış oralarda. başka bir dünya isimli bu film, mevcut varoluş seviyeler arasındaki ortak acıları, sefaletleri ve nihai olarak kar amacı güden kurumsal zihniyetin işleyiş biçimini yeniden düşünmenize olanak tanıyan ilginç bir hikaye sunuyor izleyiciye. yönetmenin diğer filmlerini de izlemenizi öneririm.

    edit: imlada kusur.
  • güzel bir "beyaz yakalı" filmi. benzer nedenlerle işini kaybetmiş bir beyaz yakalı olarak baş karakterin durumunu çok iyi anlıyorum.
  • kapitalizm ifşası... kapitalizm denen şeyi, beyaz ve mavi yakalı ayrımını, holding hiyerarşisini, kovma-kovmama-kovulmayı, küçülmeyi/işten çıkarmayı en iyi anlatan filmlerden. diyaloglar dört dörtlük. diyaloglar o kadar iyi ki o holdingdesiniz, orada çalışıyorsunuz hissiyatını yaşatıyor, yani aşırı gerçekçi bir film. bir holdingde, bir fabrikada yukarıdaki konular nasıl konuşulursa, olaylar nasıl cereyan ederse o şekilde yazılmış senaryo. enfes. bu arada film sadece wall street'te işlem gören bir holdingin fransız fabrikasındaki işleyişi konu almıyor. bu fabrikanın müdürünün özel yaşamı da aynı izlekte işleniyor. fabrikanın işlerinin dönmesi işten çıkarmalar sebebiyle devam etmekte zorlaşırken müdürün çekirdek ailesi de parçalanıyor (film zaten boşanma konuşmasıyla açılıyor). iki taraf da iyi işlenmiş. ama asıl etkileyici taraf tabii ki kapitalizmde işlerin ilerleyiş şeklini ve duygusallık ve merhamete yer olmadığını göstermesi (bildiğimiz, yaşadığımız/tanık olduğumuz şeyler ama olsun, sonuçta bunları iyi işlemişler)... pek sevdim bu filmi.

    spoiler

    müdürün çalışan sayısını holdingi de düşünerek azaltmak istememesi, buna epey direnmesi, sayı azalmasın diye 1 yıllık primlerinden fedakârlık etme planı yapması (primimi kesin, işçilerimi işten çıkarmayın), bunun duvara toslaması, bunun duvara toslamayacağını düşündüğünden fabrikanın sendikalı işçilerine işten çıkarmama sözünü vermesi ve nicesi... onca merhamet ve çabaya rağmen işten çıkarmaların gerçekleşmesi. çünkü dünyadaki bütün holdingler daha az işçiye daha çok işi yıkmak ister. şu anda kapitalizmin başkenti abd'de hemen hemen her holdingde işten çıkarmalar gerçekleşiyor. amazon, paramount, warner bros discovery, disney ve nice büyük stüdyolar / holdingler / şirketler patır patır işçi çıkarıyorlar. daha az kişiye maaş vermek, böylelikle kârı artırmak istiyorlar. yani "gişede batacak şu s*kimsonik filmi çekmeyelim" demezler, işten çıkarırlar, böylelikle çalışanın iş yükü de artar. filmdeki fabrikada olacakları biliyoruz. daha az kişi çalışacak, iş yükleri artacak, kazalar gerçekleşecek, ölenler olacak, sonrası zarar, belki de eninde sonunda fabrikayı kapatacaklar. müdür bunları gördüğü için daha fazla kişinin işten çıkarılmasını istemez ama bunu ne patronuna, ne patronunun patronuna kabul ettirebilir. bu merhametinden ötürü kovulma noktasına gelir. ehh hakikaten merhametin kalmadığı bir dönem. acımasız bir sistem. duygusallığa yer yok diyorlar. (bunu seven, george clooney'li up in the air'ı da sever).

    öyle işte...

    spoiler
hesabın var mı? giriş yap