*

  • mitat enç'in gaziantep'ten portreler anlattığı ve nefaset kelimesinin iflas ettiği kadri bilinmemiş bir şaheser. aktar musa efendi, deli bekir, berber hüseyin gibi "sıradan" insanların hiç de sıradan olmayan hikayelerini, arkaplanlarına antep'in ruhunu ve o dönemin bütün güzelliklerini yerleştirerek anlatır.

    tahliller ve ayrıntılar kitabı şaheser seviyesine taşır. insana ve şehire ve çarşıya dair sıcacık bir hikaye kitabı. unutulmuş bir değer. ahmet turan alkan, altıncı şehir* kitabının önsözünde bu kitaba yakıcı ve saygı dolu bir göndermede bulunur.
    ...
    ayrıca nihat genç bir röportajında kabızlık çeken sinemacılarımıza-senaristlerimize seslenmiş:
    "işte orada mitat enç'in başyapıtı duruyor, niye kimse, uzun çarşının uluları'nı keşfetmiyor" diye sitemde bulunmuştu. keşfedileceği günü sabırsızlıla beklediğimiz eser. türkçe'nin yüzakı.
  • 1970'lerin sonunda inkilap ve aka yayinevi'nden cikmis bir baskisi var. 90'larin basinda piyasada bulunabiliyordu hala, ama sonradan bulunmaz oldu, kiymete bindi. otuken nesriyat da sanirim ahmet turan alkan'in cabalari sonucu, bu kitabi basti, iyi bir is yapti. kapak kotuydu gerci. agabeyim* sayesinde eski baskisindan okumustum kitabi. bir tanidiga okumasi icin vermistim, sonra o insani bir daha gormedim. otuken nesriyat baskisi cikana kadar epey laf isitmistim..
    kitaba gelirsek, benim gibi sehirde dogmus, 80'lerin ve 90'larin "sanayi" sehri g.antep'te buyumus ve sehrin bu halinden buyuk olcude nefret etmis birine sehri sevdirmis, hergun uzerinden gecilen kaldirimlarin kah goz yasartan, kah yerlere yatiran unutulmus hikayelerini, ince ayrintilar ve garip antep sivesi* esliginde gunumuze tasiyan leziz mi leziz bir eser.. olsa da okusak simdi..
  • üsküdar horhor durağının dibindeki kitapçıda eski baskısı bulunabilen müstesna kitap. 2 tane kalmıştı en son.
  • hayatımda edindigi yer birazdan az biraz fazla olan herkese bir tane hediye ettigim mitat enç in sıcacık anlatımıyla insanı sarıp sarmalayan kitabı.
    antep nasıl bir şehir bilmem, hiç gitmedim görmedim. sanırım tanıdıgım tek antepli, parasız yatılıda bizden yaşça baya bir büyük olup da bizimle aynı sınıfta okuyan karayagız ibrahim abiden ibarettir. fakat mitat enç kitapta çarşı esnafını, antep insanını öyle bir anlatır ki, anlattıgı o insanların her birini sanki kırk yıllık ahbabınızmış gibi, kırk yıl bilfiil tanıyormuşsunuz, her gün selamlarını alıyormuşsunuz, her gün sabah çayını beraber yudumluyormuşsunuz, hülasa her gününüz güneşli, her gününüz o insanlar arasında huzurluymuş gibi hissedersiniz.
  • farsca öğretmenim tavsiye etti. dedi ki; cocuklar entelektüel ilk yirmi kitap listemde ilk sırada, tanır mısınız mithat enç'i? hayır dedik ve tanıstık bittabi kitap ile.

    iyi ki.

    hayatım boyunca antep ile alakalı saglam hicbir bilgim olmadı. sadece bir kez yolum antep'den gecti ve orada bir lokantada yemek yedik. çarşının içinde idi bu lokanta ve adını bilmedigim ve fakat su an bile lezzetlerini anımsadıgım yemekler yemiştik.

    belki de uzun carşı benim o tadını unutamadığım yemeklerini yedigim uzun çarşı idi, bilemiyorum...

    mithat enç, nur içinde yatsın öyle güzel bir dil ile öykülüyor ki, keşke yaşarken daha çok yazsaymış diye iç geçirdim okurken. zira dilimiz ne kadar da zengin o yoreye ait kelimeler ne kadar da yaratıcı. mesela balık için şıpırtı diyor yazar, ev kadınları için horanta diyor, cocukları cahal diye tanımlıyor. bu baglamda yazarın dili ve uslubu icin sunu cok net soyleyebilirim; yorenin diline hakim oldugu kadar oldukca samimi bir anlatımı var mithat enc'in.

    oykuleri ise muhtesem, hem sade, hem kurguları cok keyifli, hem de bir o kadar samimi. hani boyle dedenizin anneannenizin dizinin dibine oturursunuz onlar size ilk gencliklerindeki arkadaslarını yasamlarını anlatırlar ya, yazar bunu antep ekseninde yapıyor. siz dedelerinizden dinlediginiz oykulerin antep'de ki karşılıgını okuyorsunuz bir anlamda.

    keza kahramanlar da muhtesem bana kalırsa: köse hafız, deli bekir, eşek kasabı ali bayram, kız ali ve gelin emine mesela hem çok ilginçlerdi, hem de acayip görkemlilerdi. su an benim etrafımda boyle renkli insanlar yok malesef. simdiki devir o devire oranla inanılmaz sıkıcı geliyor gozume.

    hasılı kelam türkçenin güzelliklerini harika bir anlatımla yapıyor mithat enç,
    illa okuyunuz efendim,
    hararetle tavsiye ediyorum burayı okuyanlara.
  • her karakterinde eşsiz derin analizlerin bulunduğu psikolog mitat enç kitabı.

    bilader ağa adli karakteri favorimdir. klasik palyaço, şaklaban kıvamında bir kahramanın zavallılığını ve aynı zamanda halkı mutlu etmek gibi kutsal bir vazifeye sahip olduğunu mükemmel bir dille aktarıyor.

    gaziantep üzerine sayılı tarihi metinlerden birisi olarak da görülebilir.
  • mitat enç, kitapta oğlundan dertli musa efendiyi anlatırken:
    "musa efendi bunu çok iyi bildiği için şafakla evden sıvışırken kesede ne varsa zelluh teyzenin avucuna boşaltır 'allah alsın elimizden, allah alsın" diye mırıldanarak uzaklaşırdı. fakat galiba allah'ın da başına pek böyle bir bela almaya niyeti yoktu." der. güzel adamlar yani her şeyi yöntemine göre söylemeyi bilirler.
  • bir kitaptan çok daha fazlasıdır artık.

    muhafazakar kesim arasında ezoterik bir paroladır. arada bu kitabı överek ilgili yerlere selam çakar, parolayı bildiğinizi gösterir ben de sizdenim dersiniz.

    sığ entelektüel ortamlarda, özellikle bir zamanlar okumuş ama artık memleketi kurtarmaktan okumaya vakti kalmamış abilerin; ya da o abilerden biri olma yolunda emin adımlarla ilerleyen orta yaş entellerin sosyal medyada, genç ya da yalancı okur kafalama seanslarında sıklıkla başvurduğu bir av ritüelidir. pek fazla kitap okumadan da kitaptan anladığınızı göstermek kadar, pek bilinmeyen bir kitabı tavsiye ederek şovunuzu da yaparsınız.

    bu kitabı öven, göklere çıkaran, ayda bir tavsiye etmezse patlayacak olan çok gördüm, çok duydum. ama bir kişinin dahi konuşurken cümle içinde bir alıntı yaptığını, bir karakteri tanımlarken buradan konuştuğunu ya da bir yazısında referans verdiğini görmedim.

    ya da kendisi olmasa tarihin tozlu sayfalarında keşfedilmeyi bekleyecek bu kitabın şöhretini ahmet turan alkan'a borçlu olduğunu zikreden ya da bilen bir kişi görmedim. adam kitapla ilgili iki yazı yazmakla yetinmedi onlarca yazısında andı, referans gösterdi, övdü neticede.

    ben okumadım ama güzel kitapmış bu arada. kitaba lafımız yok tabii.
hesabın var mı? giriş yap