• bir cahit zarifoğlu şiiri. el emeğimle sondan başa doğru parça parça aktarıyorum:

    (...)
    -huysuz kan sonuna dek akar düşünürüz-
    (...)
    sen misin-ama içim ey içim "
    (...)
    anlat insanda ölümsüz olmak yaprağının
    hangi ağacın kıvranışı olduğunu
    güzün hazırladığı insan yavrularını
    kışın insan yeteneklerini
    anlat durmadan
    (...)
    benden beni çıkar bakalım kalacak mıyım?
    üstüme beni koy bir de
    yoksa hemen bir kez daha bütünle bende beni
    özümü kullan
    çünkü aşktır
    beyaz bir sanat
    (...)
    çünkü şarttı bir kere
    ölümle yan yana şeytanın içinde durmak
    (...)
    her şey karıştı çünkü öldün!
    artık kimse bulamaz kendini
    eller birbirinin içinde
    senin ölmüş elin yapışır
    benim tetiğimin üzerine
    (...)
    gök çoğalınca
    göğe açılan göz kapanınca beni duyacak anlamayacaksın
    (...)
    mısır taneli çocuk avuçları
    fotoğraflarını çek günahların
    tövbeleri yıldırımla yayınla yine de
    (...)
    çün korku etin içinden yekinir
    (...)
    uyan ey kaplumbağa kelimeyi kımıldat
    (...)
    kendini sürü için öldürüp
    sürüyü çobansız bırakan çoban
    hep içilmez sulara varan koyunların
    mermerin namütenahi bekleyen kayanın
    içinden hata edilerek çıkarılanların
    (...)
    güneşi ayı ve yeryüzünü bütün şekilleriyle
    bir kutlu çehrenin emrine kul bildim
    bilesiniz
    ona döndürüleceksiniz!
    (...)
    görevi bu olarak
    yalnızlığımızı sessizce ortaya koyalım
    erkekçe sessiz ve erkekçe
    kiminki sahipse ölümü o karşılasın
    ağırlasın
    (...)
    sen alnımdaki dumanı kazı
    kemiğimin geleceğini düşün beni yont alıştır
    (...)
    ey gece sen de aldatıldın
    sana da tuzak kurdu yüzü güneş parıltılı kız
    (...)
    gün gelişini açıkladı
    sen kapanan gözü açıkla
    karısına arabayla tabut taşıyan adamı
    (...)
    içim büyük sabırla haşlandı
    içim ey içim bu yolculuk nereye
    yine bir şehrin ölümünü başlatır gibisin
    (...)
    arkamdan rüzgar seğirtiyor
    ellerim dağdaki kulübeden ses ediyor
    orman uğultular kurt ulumaları
    aşkın omurgan
    yapışkan
    yak beni çocuğumsuz
    senden ışıklandırılmış havuzlarımda
    ve gizli su yollarında
    sözün ediliyor
    (...)
    özgürlüğü kur
    suyu dök yürek etlerimizi
    parçalanmalarımızı topla
    büyük ateş meydana yağmur getirdi
    gökteki kazan devrildi
    ağaçların gece aydınlığı
    duygunun canlılığı
    kıvrılıp eğilişi dalların hüzne ateşe
    hüzne ateşe
    hüzne ateşe tutuşu
    (...)
    mızrağını seç önce seç kabarık alnımı
    fırlat kayaya kimliğini kişiliğini
    dişlerimin ortasına
    sar beni kumlu ağaç kütükleriyle
    (...)
    içeriksiz coştuk hemen. hey önce ateşin içinde ol
    hey önce alevin sıçrasın
    yüreğimizi kavuran soluğumuzu başka yollardan geçir
    (...)
    her şey benzinle aşk
    (...)
    nasıl yıllarla sürüyor bir salise
    sabah bulantıları birlikte yatılan akşamlar
    (...)
    ırmak ve ırmağı süren yol
    biri uzağında kaldığımız
    öteki içine daldığımız
    (...)
    fakat sen
    hep karşımda kalan
    ağzı ağzımdan alınan
    paylaşılmakta olan
    (...)
    ay gece görünce açar aylığını
    kurbanlar ve senin büyüklüğün dağınıklığın
    çünkü her bölgeni başka bir şehirde yaşadım
    (...)
    sen aşkım sabah doğrulunca bağırdığım
    geceleri sancınla kıvrandığım
    (...)
    aşkın
    şişen bir yara gibi gelişi
    içimizden iki yolcu gibi gideceğini
    (...)
    ucu kendine kıvrılmış kılınç
    (...)
    istasyon bir boşluk
    çünkü bir yok bir var
    trenler çenreler
    (...)
    gül kokuları çocukların kaburga kırıklarından geliyor
hesabın var mı? giriş yap